KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, ismi değişecek olan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerine ve birkaç madde üzerine de söz almış bulunuyorum.

Öncelikle geneli üzerine konuşacak olursak, en başından beri konuştuğumuz şeyleri bir değerlendirdiğimizde, hepsini topladığımızda bu Komisyonun çalışma usulü ve kanun yapma usulüyle ilgili aslında bir cümleyle ben durumu özetlemek istiyorum. Bir tanımlama yaptım içinde bulunduğumuz duruma; artık bu Komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu olmaktan çıkmıştır, yap, düzelt, operasyon merkezine dönüşmüştür. Çünkü sürekli torbaların içinde, daha önce yapılmış ama ihtiyacı karşılamamış, ihtiyaca hitap edememiş ya da yanlış düzenlenmiş bir sürü madde, bir sürü kanun maddesiyle ilgili biz düzeltmeler yapmaya çalışıyoruz burada ve yapılan her düzeltmenin arkasından yeni düzeltmeler geliyor. İşte işin aslında özü bu yani Plan ve Bütçe Komisyonunun aslında çalışamamasının ve doğru işler üretememesinin sebebi de bu. Ta, en başında ilk sözü aldığım zaman imar barışıyla ilgili konuştuğumda bu Komisyonun bir sorumluluğu olduğundan bahsettim. İnsan hayatıyla ilgili burada biz kararlar alıyoruz ve bu sorumluluğun, bu vicdanın altında ne kadar eziliyoruz, bunu herkesin kendi vicdanına sorması lazım. Sağ olsun, Sayın Bekaroğlu ve Sayın Sındır da aynı konuya değindiler ve şimdi bu teklifin içinde yine buna benzer bir madde var, 15'inci madde, ona geleceğim birazdan ama gerçekten bu Komisyon artık yap, düzelt, operasyon merkezine dönüşmüştür, bunun ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir.

Baktığım zaman teklife, herhâlde bugüne kadar, tam karşılaştırmadım ama en fazla imzayla gelen kanun teklifi olmuş, herhâlde bir dahaki torbalarda AK PARTİ Grubunun tamamının imzasıyla gelecek bazı teklifler, bu da tabii ilginç yani yapılan şey.

BAŞKAN - Burada ilginç olan nedir?

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Zaten orada arkadaşımız itiraf etti, "İmzaya yetişemedim." dedi. Kanun tekliflerinin aslında nasıl yapıldığının, o imzaların bu teklife nasıl konulduğunun da aslında bu çok açık bir itirafıdır.

BAŞKAN - Nedir itirafı? Benim de imzam var onun altında.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Onun açıklamasını bence siz yapın. "İmzaya yetişemedim." dediğine göre onun bir açıklamasını yapın.

BAŞKAN - Yani herhangi bir kanun teklifine destek anlamlı, "Evet, ben de onaylıyorum." anlamlı bir imza atmanın neresi ilginç?

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamam, destek anlamında olabilir. İşte bir dahaki artık...

BAŞKAN - Yani bu uygulamalarımızda var biliyorsunuz, istediğiniz herhangi bir kanuna siz de...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Demek ki desteklemek için 50, 100 imzaya ihtiyaç duyuyor bu teklifler. Biraz öncede de dedim, bakın, altını çiziyorum, artık bu...

BAŞKAN - Efendim, arzu ediyorsa bütün milletvekillerimiz imzalar bunu.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - İmzalasın o zaman, imzalasa da bir şey değişmiyor.

BAŞKAN - Yani burada bunun tartışma konusunu olmasını anlayamadım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, imzalasa da bir şey değişmiyor. Bakın, karşımıza gelen teklif...

BAŞKAN - Sayın Emecan, bu konu beni de ilgilendirdiği için söylüyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ben işin yapılma biçiminin yanlışlığına değiniyorum müsaade ederseniz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, bırakın, konuşsun. Sizi ilgilendirmiyor şu anda.

BAŞKAN - Tabii ki ilgilendiriyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Neden üzerinize alındınız imzanız var diye mi?

BAŞKAN - Evet, imzam olduğunu söyledim ben. Yani olumlu gördüğünüz, uygun gördüğünüz her kanun teklifini siz de ben de bir diğer milletvekili arkadaşımız da imzalayabilir. Yani bunun bir eleştiri konusu olmasını açıkçası yadırgadım.

Buyurun, devam edin, ek süre de vereceğim size.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Bakın, imzaladığınız her teklifin altına sorumluluğunuzu da koyuyorsunuz.

BAŞKAN - Elbette, elbette, tabii ki.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bunu da ben size hatırlatmak isterim.

BAŞKAN - Tabii ki, tabii ki.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biraz önce söylediğim gibi yine imar barışı, imar barışının uzatılması, işte bunların altına da imza atan herkes o sorumluluğu koyuyor ve o ölen 21 vatandaşın ölümlerinde de maalesef o zaman imzaları oluyor. Lütfen bunları iyi değerlendirelim. Ben bunları birilerini suçlamak için söylemiyorum, içine düşmüş olduğumuz vahameti vurgulamak için söylüyorum. Burada insanları suçlamak için değil, artık bazı yanlışlardan dönülmesi gerektiğini vurgulamak için söylüyorum.

Bir şeyi daha belirtmek istiyorum maddelere geçmeden önce. İnsanların, vatandaşın artık nasıl hava, gıda, su temel ihtiyaçları oldu, baktığımız zaman, bizim yaşam kalitemizi düşüren şeylerden birisi de, insanların bir temel ihtiyacı da artık mevzuat takibi hâline geldi. Ya, sürekli bir yapboz, sürekli bir eklemeler, sürekli bir düzeltmeler; insanlar yaşayamıyorlar, artık yaşamlarını mevzuat takip etmeden sürdüremiyorlar. En basiti engelliler ya, sürekli bir düzenleme, yeni getirilen kanunlar... Yani insanlar yaşayacaklar mı, kaliteli bir yaşam mı sürecekler bu ülkede, biz bu insanlara kaliteli bir yaşam sürmenin altyapısını mı oluşturacağız yoksa sürekli günü kurtarmaya çalışan... İktidarın, hükûmetin özellikle de -bunu şey görmeyin ama- seçim öncesi durumu kurtarma, vatandaşa şirin görünme amacıyla yaptığı düzenlemelerle insanları da zor durumda bırakıyoruz artık. Bunların değerlendirilmesi ve göz önüne alınması gerekiyor bundan sonra. Yani bu iş başka bir yere gitmeye başladı, o yüzden bir an önce önlem alınması gerekiyor.

Şimdi, madde 5 ve 6'dan bahsedildi, geri kazanım katılım payıyla ilgili düzenleme. Evet, daha yeni yaptık bu düzenlemeyi, işte, buyurun, size ilk örnek, yap ve düzelt. Yaptık, şimdi düzeltme getiriyoruz, yarın öbür gün ikinci, üçüncü düzeltme de gelecektir herhâlde bir dahaki Komisyon toplantımıza. Yani bu, daha çok su götüreceğe benziyor, daha çok geleceğe benziyor. Bu maddeyle ilgili TÜRMOB temsilcileri buradaydı sanırım, onların madde üzerine konuşulurken mi görüşleri alınacak acaba? Onları da bir dinleyelim burada, onların bir önerileri var bildiğim kadarıyla, onların da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Yine, madde 8'de basılı kitap ve süreli yayınlarla ilgili bir düzenleme var. Bu düzenlemeyle ilgili ben bir ek yapmak istiyorum. Yayıncılar Birliğinin birtakım önerileri olmuştu, sanırım temsilcileri var burada. Sayın Başkan, onların görüşlerini dinleyecek miyiz, söz verecek misiniz?

BAŞKAN - Tabii, maddeler geldiğinde hatırlatırsanız...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Seviniriz, onlardan duymak isteriz, kayıtlara geçmesi adına. Evet, bizim elimizde önerileri var, özellikle, biriken KDV'lerle ilgili bir düzenlemede eksik olduğuyla ilgili.

Türkiye Eğitim Yayıncıları Derneğinin bize iletmiş oldukları bir ekleme var. Özellikle, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarıyla ilgili, devletin yayıncılardan aldığı, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarıyla ilgili, onların KDV'sinin sıfırlanmasıyla ilgili kendilerinin de özellikle bu KDV birikimleriyle ilgili bir mağduriyet yaşadıklarını ve bunun da düzeltilmesiyle, teklife eklenmesiyle ilgili bir teklifleri var. Bunu da gündeme alırsanız, madde üzerinde görüşülürken bu konuda da görüşünüzü alırsak seviniriz Sayın Dağlı. Çünkü özellikle, ücretsiz dağıtılan ders kitaplarıyla ilgili dağıtım süreci ve ödemelerle ilgili süreç iki üç aylık gibi kısa bir sürece tekabül ediyor. Diğer yayınlarla ilgili daha uzun süreli yayılımlar olmasına rağmen o iki üç aylık süreç... Yine buradaki Yayıncılar Birliği temsilcilerinden bununla ilgili de bir detay alırsak seviniriz. Ciddi anlamda mağduriyet yaratıyor yayıncılar üzerinde bize gelen bilgilere göre, maliyenin bu konuda bir düzenleme yapması bekleniyor açıkçası.

Bir de -maddede bununla ilgili bir önergemiz de olacak- basılı kitap yerine basılı yayın tanımlamasının alınması çünkü özellikle, öğrencilere dağıtılan sınav deneme testleri gibi yayınlar bu kapsamın dışında kalmış bu yeni tanımlamaya göre. Bu kapsamın içine alınmasında fayda var. Sayın Dağlı, bunu bir not alırsanız sevinirim, böyle bir talep de var. Yani madem vatandaşımızın, sektörümüzün taleplerine, ihtiyaçlarına yönelik yapıyoruz bunu, bunları da dikkate alalım diyorum.

Şimdi, bu kanun teklifinin önemli maddelerinden bir tanesi; aslında, sanki çok basit bir düzenlemeymiş gibi görünüyor 15'inci madde. "20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan '1/1/2020 tarihine kadar' ve '1/1/2019 tarihine kadar' ibareleri '38 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan yürürlük tarihine kadar' şeklinde değiştirilmiştir." Bu yürürlük tarihini söylüyorum o maddedeki: 50'den az çalışanı olan az tehlikeli sınıflardaki iş yerleri şu anda iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almıyorlar, bu teklif, bu tarihin 1/7/2020'ye kadar uzatılması teklifi fakat bu teklif tek başına (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlarının mağduriyetinin giderilmesi olarak değerlendirilemez Sayın Dağlı, çok komplike bir konu, kapsamlı bir konu. 6331 sayılı Yasa 2012 yılında yayımlandı, o yıldan beri şöyle bir gerçek var, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinde birtakım istatistikler verilir iş yerlerinde, o istatistiklerden birisi de şudur: Ölümlü iş kazalarında dünyada 3'üncü, Avrupa'da 1'inciyiz ülke olarak. Bu, 2012 yılından beri değişmemiş bir rakamdır. Aradan altı yıl geçmiş, bir müstakil... Ki ben bunu destekliyorum, iş sağlığı ve güvenliğinin müstakil bir kanun hâlinde, 6331 sayılı Kanun hâlinde çıkarılması doğru alınmış bir karardır ama biraz önce verdiğim istatistik aradan altı yıl geçmesine rağmen hâlâ değişmediyse, biz hâlâ Avrupa'da 1'inci, dünyada 3'üncü isek ve yılda 1.500'den fazla insanımız iş kazalarında hayatını kaybediyorsa bu kanunun uygulanmasında zaten önemli bir sıkıntı vardır. Bakın, yine aynı şeye geliyorum, biz şu anda burada insan hayatını ilgilendiren bir konuyla ilgili karar alacağız, bu çok önemli.

İş güvenliği uzmanları neden (A), (B), (C) sınıflarına ayrılmıştır? Çünkü işletmeler az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli diye üç gruba ayrılmıştır ve bu gruplara göre hizmet verecek, yeterlilikleri, bilgi, becerileri ve mesleklerine göre de uzmanlaşmışlardır. Şimdi, kanun yeni çıktığında, evet, bir geçiş süresi olarak çok tehlikelilere (A) sınıfıyla birlikte (B) sınıfı uzmanların, tehlikeli sınıflara (B) sınıfıyla birlikte (C) sınıfı uzmanların -az tehlikeli sınıflara zaten hepsi hizmet veriyor- hizmet verebilmesiyle ilgili bu yasada bir madde vardı. Şimdi, o maddenin süresi bitti, bununla ilgili bir uzatma kararı alındı. Aslında, bunun tam tersinin yapılması gerekiyordu bence. (C) sınıfı uzmanların tehlikeli yerlere, (B) sınıfı uzmanların da çok tehlikeli iş yerlerine bakmasının uzatılmasının yerine 1/7/2020'de başlayacak olan 50'den az çalışanı olan az tehlikeli iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği uzmanı istihdamının bir an önce başlatılması gerekiyor eğer mesele, (C) sınıfı uzmanların istihdamıysa. Şimdi, aldığınız bu kararla bunun bir sürü sonucu oluşuyor. Birincisi: Zamanı geçtikten sonra böyle bir karar alıyorsunuz. İSG-KATİP üzerinden takip ediliyor bu süreç ve bu süreç içerisinde sistemden otomatik olarak, süre bittiği zaman (C) sınıfı uzmanlar düştü, şirketler uzmansız kaldı ve yerine (B) sınıfı, (A) sınıfı uzmanlar istihdam ettiler. Şimdi, bunun işveren açısından, çalışan açısından bir sürü sonucu oluştu. Piyasada şöyle de bir sıkıntı var... Özellikle, uzmanların bize ilettikleri sıkıntılardan bir tanesi ve evet, bu suistimal de edilebiliyor sektörde. Özellikle de şu ekonomik krizde çok daha fazla suistimal edildiğini de ben söyleyebilirim. Bir (A) sınıfı uzmanın ücreti ile (B) sınıfı uzmanın, (C) sınıfı uzmanın ücreti tabii ki bir değil ve tehlikeli bir firma (B) sınıfı uzman çalıştırabilecekken, piyasada (B) sınıfı uzman varken daha düşük ücretle (C) sınıfı çalıştırabiliyor. Bu, çok tehlikeli sınıf için de geçerli. Çok tehlikeli sınıflara baktığımız zaman, inşaatlar, madenler gibi tehlikeli yerlerde, patlayıcı maddelerin üretildiği yerlerde bunun ciddi sonuçları olacaktır çünkü bu iş yeterlilik ister. İş sağlığı ve güvenliği uzmanları risk değerlendirir. Değerlendiremediği bir risk, insan hayatına mal olur. O yüzden bu maddenin tekrar bir gözden geçirilmesi gerekiyor.

Başka bir mağduriyet, firmalarda boşalan yerlere yeni personeller geldi. Şimdi (C) sınıfı uzmanların mağduriyetini bu düzenleme nasıl düzeltecek? Komisyona bunun bir açıklamasını yapın. Firmalar istihdam ettikleri (A) ve (B) sınıfı uzmanları çıkarıp yerine eski (C) sınıflarını mı alacaklar? Yani bu, (C) sınıfı uzmanlarının sorununu çözmeyecek Sayın Dağlı. Burada bir çelişki var, bu çelişkinin çözülmesi ve doğru kararların alınması gerekiyor sektörde gerçekten doğru bir iş yapılabilmesi için.

Yine dediğim gibi, insan hayatı söz konusu; yapılacak olan tartışma, ekleme ve konuşmalar dâhilinde madde üzerine konuşulurken ben tekrar söz almak isterim. Şunu da belirteyim: Ben bir (A) sınıfı iş sağlığı ve güvenliği uzmanıyım, sahada da çalıştım, deneyimim var bu konuda. Sadece milletvekili olarak, komisyon üyesi olarak değil, bu deneyimimle de burada konuşuyorum. Dernek üyesi arkadaşlarımız var, açıkçası ben onların da bu konudaki fikrini, görüşlerini duymak isterim.

Şimdilik teşekkür ediyorum.