| Komisyon Adı | : | KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Konulu Alt Komisyon Başkanı Kayseri Milletvekili Hülya Nergis'in alt komisyon çalışmalarına ilişkin bilgi vermesi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .05.2019 |
HÜLYA NERGİS (Kayseri) - Değerli Başkanım, Komisyon üyesi değerli vekil arkadaşlarım, uzman arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Tabii kadına karşı şiddetin önlenmesi ve ev içi şiddetin önlenmesiyle alakalı bir alt komisyon kurulmuştu biliyorsunuz, bu komisyonun çalışmaları devam etmekte; yarın inşallah 14.30'da da 6'ncı toplantımızı gerçekleştireceğiz. Bilmiyorum uzun bu bir sunum yapmak gerekir yoksa...
BAŞKAN - Rahat olun, sorularla da genişleyebilir o, saat bire kadar vaktimiz var.
HÜLYA NERGİS (Kayseri) - Şimdi, biz ilk toplantımızda, biliyorsunuz, aileye karşı şiddetle alakalı İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanmasından sonra Türkiye'de bu sözleşmenin takibiyle alakalı yetkili kurum olan Ailenin Statüsü Genel Müdürlüğünden bir uzmanın sunumunu dinledik. Kadına karşı şiddet uygulandıktan sonra şiddete muhatap olan kadının karşılaştığı sıkıntı ve sorunlarını asgariye düşürmek, indirmek ve şiddeti önlemek noktasında yapılan çalışmalarla alakalı bize çok kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi yetkilimiz. Malum, biliyorsunuz, Aile Bakanlığı nezdinle kurulmuş olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün Türkiye'nin 76 ilinde açmış olduğu ŞÖNİM'ler (şiddet önleme merkezleri) var. Şiddet önleme merkezlerinin Türkiye'nin geneline yaygınlaştırılmasıyla alakalı yani kalan 4 ilimizde de açılmasıyla alakalı çalışmalar var. ŞÖNİM'ler ne yapıyor derseniz, ŞÖNİM'ler şiddete uğrayan, şiddet mağduru kadınların barınmasından, psikolojik destek sağlanmasından, çocukları varsa çocuklarına kreş hizmeti sunulmasından tutun kendilerine harçlık verilmesine kadar ve iş teminine kadar her türlü çalışmanın içerisindeler; çok yönlü bir çalışma var.
Bunun dışında tabii toplumu bilinçlendirme, farkındalık yaratma, şiddetle alakalı kurum personelinin eğitilmesiyle alakalı da bir dizi çalışma içerisindeler. Tabii bu çalışmaların yanında aksayan hususların da tespitiyle alakalı mutlaka raporumuzda geçecek hususlar var.
İkinci toplantımızda da GREVIO temsilcisi Feride Acar'ı dinledik. Feride Acar önce İstanbul Sözleşmesi'nin, Avrupa Konseyi nezdinde hazırlanmış olan İstanbul Sözleşmesi'nin ana fikrini bize sundu, neden böyle bir sözleşme hazırlanması gerektiği, sözleşmenin CEDAW tarafından hazırlanmış olan diğer sözleşmeyle arasındaki farkların ne olduğu, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının neyi içerdiğiyle alakalı uzun bir sunum gerçekleştirdi. Ayrıca, Türkiye'de aile içi şiddetin ve şiddeti önlemeyle alakalı yapılan çalışmaların GREVIO tarafından takibi aşamasında aksayan hususlar ve yapılması gereken yenilikler ve çalışmalarla alakalalı da bilgiler verdi.
Üçüncü toplantımızda Türkiye Barolar Birliği nezdinde kurulmuş olan TÜBAKKOM temsilcilerini burada ağırladık. Özellikle dönem başkanı olan Trabzon Baro Başkanı bize geniş bir sunum gerçekleştirdi. Nitekim, uygulamada çıkan sorunların tespiti... Biliyorsunuz, biz İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladıktan sonra 6284 sayılı Kanun'u çıkardık, aileye karşı uygulanan şiddetin önlenmesiyle alakalı. Tabii ki bu kanunun uygulanması, yönetmeliğin uygulanması noktasında nerelerde aksamalar var, nerelerde sıkıntılar var, bunların tespiti noktasında uygulamada bizzat görev alan hukukçuların dinlenmesi çok önemliydi. Dolayısıyla, baronun temsilcilerinin bize yapmış olduğu sunum bizi çok bilgilendirdi. Nitekim, kanuni anlamda eksiklik olan noktaların ve yönetmeliklerde çıkan sıkıntıların ve sorunların, yönetmelik noktasında yapılması gereken düzenlemelerin tespiti konusunda baronun bize vermiş olduğu sunum çok aydınlatıcı oldu.
Geçen hafta yaptığımız toplantı da ise biz bizzat yargıda görev alan hâkimlerimizi dinledik, yargı mensuplarından sunum aldık. Savcı bir hanımımız, ayrıca bizzat yargıçlık yapan, ayrıca emekli hâkim olan bir uzmanımız bize sunum gerçekleştirdiler, tetkik hâkimi iki hanım da vardı. Nitekim, onların da ifadeleri çok önemliydi çünkü kanunu bizzat uygulayan, kanundaki boşluklarla bizzat muhatap olan, dolayısıyla bu noktada yapılması gereken düzenlemeleri en iyi bilenler hâkimlerimizdi. Hâkimlerimizin yaptığı tespitler çok önemliydi. Tabii, onlarla alakalı da notlarımız var, onları da ben buradan okumak istiyorum.
Dolayısıyla, yaptığımız toplantılar çok verimli geçti. Yarınki yapacağımız toplantıda da biz üniversitelerden temsilcileri burada ağırlayacağız, özellikle, kadına karşı şiddetle alakalı çalışmalar yapan üniversitelerimizden. YÖK temsilcimiz burada olacak ve bu hususta biz neredeyiz, dünya nerede, hangi adımları atmamız gerekir; bu noktada bizi bilgilendirecekler. Tabii, bundan sonraki aşamada da malum, biliyorsunuz, bu hususta çalışan, kadına karşı şiddetle ve ev içi şiddetle alakalı çalışan sivil toplum kuruluşları var. Sivil toplum kuruluşlarından da biz temsilcileri burada ağırlayacağız, onları da dinleyeceğiz. Daha sonra da tabii ki etraflı bir şekilde, yapmış olduğumuz tespitleri içeren bir rapor hazırlayacağız. Hâliyle, bu raporu tabii ki ilgili kurumlarla paylaşacağız.
Benim tespitim şu: Her ne kadar kadına karşı şiddet denildiği zaman Aile Bakanlığı aklımıza geliyor olsa da aslında şiddet mevzusu tamamen adli bir vaka ve öncesinde Emniyet tabii ki ilk aşamada müdahil oluyor, ondan sonra olay adliyeye intikal ediyor, hâkimler ve savcılarla şiddet mağduru olan ve şiddet uygulayan kişi muhatap oluyor ve kanunun uygulanmasından bizzat yetkili olan kurum Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yetkilileri, hâkimler ve savcılar. Dolayısıyla, Adalet Bakanlığının bu konuda tabii ki çok ciddi bir çalışma ortaya koyması gerekiyor. Bu noktada Adalet Bakanlığından da yetkilileri dinleyeceğiz. Nitekim, yaptığımız tespitlerle alakalı da kendileriyle mutlaka irtibat hâlinde olacağız. Nerelerde ne şekilde yönetmelik düzenlenmesi gerektiği noktasında, malum, biliyorsunuz, Bakanlığın yetkileri var. Bakanlık yetkililerinin yönetmelik çıkarma konusunda hangi eksikliklerinin olduğuyla alakalı bir paylaşımda bulunacağız. Tabii, bunun öncesinde kanunda da eksiklikler ve aksamalar var, onları da tabii Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında inşallah biz kendi Komisyonumuzda bir çalışma yaparak önce kanuni düzenleme, sonra da yönetmelikler noktasında bakanlıklarımızın yapması gereken çalışmaları onlarla paylaşacağız.
Kısaca bir giriş yapmak istedim, benim anlatmak istediğim bunlar. Yaptığımız tespitler, eksiklikler var tabii ki, bunları burada paylaşmak gerekir mi, ne kadar zaman alır, onu bilemiyorum. Ama sorular varsa...
BAŞKAN - Bence kısaca birkaç noktaya vurgu yaparsanız...
HÜLYA NERGİS (Kayseri) - "Koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının vaka özelinde verilmesi." Yani özellikle, mahkemeye bir vaka intikal ettiği zaman her vakanın ayrı ayrı ele alınması konusunda baro temsilcilerimiz özellikle vurgu yaptılar. Tabii, hâliyle, mahkemelerin iş yükünün çok olması, bu noktada mahkemelerin yeterli özeni göstermediğiyle alakalı bir uyarısı var baronun.
"Mağdura yönelik önleyici tedbirlerin artırılması yani psikolojik destek ve terapi zorunluluğu gibi." denilmiş.
"6284 sayılı Kanun kapsamındaki şiddet vakalarının uzlaşma kapsamı dışında tutulması." Bu hem hâkimler hem de baro temsilcileri tarafından bize iletilen bir husus.
"İstanbul Sözleşmesi'nin 46/B maddesinin Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesine eklenmesi, suçun çocuğa karşı ve çocuğun gözü önünde işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep olarak TCK'ye eklenmesi." gibi bir tespit var.
"Zorla evliliklerin ve ısrarlı takibin Ceza Kanunu'nda suç olarak düzenlenmesi."
"Koruma kararlarının şiddet uygulayana tebliğinde yaşanan sorunların giderilmesi."
"Eğitilmiş personel sayısının artırılması ve eğitimlere devam edilmesi. Hâkim, savcı, avukat ve adliye personelinin bu konuda periyodik ve sürekli eğitim almalarının sağlanması ve konuyla ilgili farkındalıkların artırılması gerekmektedir." denilmiş.
"Elektronik kelepçe uygulamasının yaygınlaştırılması ve yurt geneline yayılması."
"KADES uygulamasının yaygınlaştırılması."
"Baro ve STK'lerin mağdur kadın yanında davaya katılımlarının suçtan zarar görme kavramı dar yorumlanarak reddedilmesi sebebiyle davaya katılım taleplerinin reddedildiğinden bahisle baro ve STK'lerin davaya kabul edilmesinin sağlanması." Yani bu konuda mahkemelerde yaşanan sıkıntının aşılması için zorunluluk getirilmesi noktasında bir talebi var baronun.
Gizlilik kararları olan olaylarda eczane ve sağlık kurumlarındaki sistemde görülmesi sebebiyle kişinin ifşa olduğu, bu hususta önlem alınması gerektiği ifade edilmiş.
"Toplumdaki genel algının değişmesi için 6284 sayılı Kanun'un uygulamalarının medya aracılığıyla topluma sunulması." denilmiş.
"Medyanın kadına dair kullandığı dil konusunda farkındalığı artırılmalı, ihlal durumunda cezai müeyyideler artırılmalı."
ŞÖNİM'ler her ilde yaygınlaştırılmalı ve kapasitelerinin artırılması ve ŞÖNİM bünyesinde de avukat bulundurulması gerektiği... Aslında ŞÖNİM'lerde avukat bulunduruluyor. Yani şöyle: Aile Bakanlığının il müdürlüklerindeki temsilciliklerinde mutlaka avukat ihdas ediliyor, bulunduruluyor ancak ŞÖNİM'lere oradan avukat temin edildiği için belki bir aksama oluyor olabilir. Bu nedenle, bizzat ŞÖNİM'lerde avukat bulundurulması konusunda bir talepleri var.
"Kanun uyarınca belirlenen belediyelerin konukevi açmasının sağlanması." Türkiye genelinde 140'u geçkin konukevi var, bunların çoğunluğu Aile Bakanlığı tarafından işletiliyor ve açılmış durumda. Bazı belediyelerim de konukevi açmışlar. Bir tane de sivil toplum kuruluşunun açtığı bir konukevi var Türkiye'de. Özellikle, Türkiye'de konukevlerinin sayısının artırılması konusunda bir talep var. Nitekim, bu konuda, malum, biliyorsunuz, Belediye Kanunu'nda da büyükşehir belediyelerine bir zorunluluk getirilmişti, bunun işlerlik kazanarak belediyelerimizin konukevi açma zorunluluğunun uygulamaya geçirilmesi konusunda bir talep var. Tabii, konukevlerinin daha işlevsel, daha çok yönlü olması, koşullarının iyileştirilmesiyle alakalı da tespitler ve talepler var.
Sığınmacı ve mülteciler için il göç idarelerince yeterli konukevi açılması talebi var.
Konukevi ve ücretsiz kreş sayısının artırılması talebi var.
Kadına karşı şiddet olaylarında mağdurun ifadesi alınırken avukat çağrılmadığı, şiddet mağduruna avukat bulundurma zorunluluğu getirilmesi gerektiği... Savcılık aşamasında, soruşturma aşamasında şiddet mağdurunun savcılığa geldiği zaman, oradaki ifadesi esnasında özellikle avukat bulundurması gerektiği konusunda baronun bir tespiti var.
Tabii, ayrıca, toplumun bilinçlendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması noktasında bir tespitleri ve talepleri var. Tabii, bu husus açılabilir, genişletilebilir. Biliyorsunuz, zaman zaman basında da şiddeti önlemekle alakalı kısa filmler gösteriliyor, yapılıyor. Aslında bunun yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum ben. Nitekim, toplumda sanatçılar gibi topluma mal olmuş insanların şiddeti önlemek noktasında mesajlarını içeren kısa filmlerin toplumun genelinde daha çok artırılması. Nitekim, kısa dönem askerlik yapanlarla alakalı, orada şiddeti önlemek noktasında bilinçlendirmekle alakalı bir çalışma da ayrıca mevcut, Millî Savunma Bakanlığımız tarafından yapılan böyle bir çalışma var.
"Öğrencilerin yaş ve kapasitelerine uygun olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve her türlü ayrımcılığın önlenmesine yönelik uygun müfredat hazırlanması, cinsiyetçi ve ayrımcı öğelerin eğitim sisteminden çıkarılması ve şiddetsiz iletişim ve sorun çözme yöntemlerinin eğitimde esas alınması gerekmektedir." denilmiş.
"Şiddet olaylarına ilişkin doğru ve tarafsız arşiv oluşturulmalı."
"Okul yöneticisi, öğretmen, sağlık personeli gibi kamu personelinin suçu ihbar etmemesi durumunda yaptırım uygulanmasının sağlanması." denilmiş.
"Kadın karşı şiddet davalarında baroların ve STK'lerin davaya katılımlarının sağlanması, kadına karşı şiddet, cinsel taciz ve tecavüz davalarında isteğine bakılmaksızın resen CMK sisteminden vekil tayinin sağlanması."
"Şiddet mağdurunun yaşadığı ekonomik sıkıntılarının çözümü için ihtiyaç durumuna göre istihdamına destek verilmesi. Mağdur kadınların ekonomik olarak desteklenmesi ve konut imkânı sağlanması. Mağdurların tazminata erişim yollarının kolaylaştırılması."
"6284 sayılı Kanun kapsamındaki adli kollukta ayrı bir birim oluşturularak eğitimli personelle kolay ulaşılabilir, etkin ve hızlı olarak mağdura yardım sağlanması."
Şiddetle mücadele sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, ahlaki ve kültürel boyutları olan bir konu, ilgili tüm kurum ve kuruluşların iş birliğinin önemli olduğu ifade edilmiş.
"Şiddet olaylarında ilk erişim yeri olan kolluk kuvvetlerine gerekli eğitimlerin verilmesi, beraberinde, bu olaylarla ilgilenmek üzere merkezlerin ya da şubelerin faaliyeti ve uzman kişilerin de bu merkezlerde ya da şubelerde bulunmasının sağlanması."
"Konunun hassasiyeti ve insanın hayatının söz konusu olması sebebiyle Türkiye genelindeki tüm baroların adli yardım merkezlerine, avukatlara 6284 sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi hakkında eğitim verilmesinin sağlanması." denilmiş.
Başka tespitler de var ama bunlar biraz daha somut, diğerleri kanuni düzenlemelerle alakalı, konu biraz daha soyut ve daha uzun sürebilir. Tabii, henüz bizim çalışmamız bitmiş değil, daha devam ediyor. Özellikle, üniversitelerden yarın gelecek olan temsilcilerin ifadeleri çok önemli olacak. Nitekim, sivil toplum kuruluşlarını da bir sonraki aşamada dinleyeceğiz. Daha sonra da Adalet Bakanlığından yetkililerle... Bizzat onların da ifadelerini almak gerekiyor.
Tabii, şiddeti önlemek mevzusu kolay değil, dünyanın her yerinde var olan ve devam eden bir konu. Biz tabii ki İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülkeyiz, ondan sonra kanuni düzenlemeyi hızla yapmışız, dünyada en iyi standartlardaki kanuni düzenlemelerden bir tanesi, şiddetin her türünü önlemek noktasında kararlı bir irade ortaya koymuşuz. Tabii bu süreç isteyen bir konu. Şiddet mağduru olan kadınlarla muhatap olan Emniyetinden, Aile Bakanlığının ilgili yetkililerinden, Adalet Bakanlığı yetkililerinden tutun şiddet mağduru olan kişinin karşılaştığı her aşamadaki bütün kamu personelinin aslında bu konuda bilgili ve bilinçli olması gerekiyor. Dolayısıyla bu eğitimlerin mutlaka hızlanması ve devam etmesi gerekiyor. Nitekim, toplumda farkındalığı artırmak gerekiyor. Yani bu hususta yapılması gereken çok şey var, yapılacak çok şey var. Tabii, bizim Hükûmetimiz de bu konuda ciddi bir kararlılıkla bu işin üzerine gidiyor ancak dediğim gibi, bu bir süreç meselesi, işin maddi boyutu da var. Tabii ki Komisyon olarak bizim görevimiz, tespit yapmak yani nerede aksama var, nerede sıkıntı ve sorunlar var, bunları tespit etmek, bunları rapor hâline getirmek ve bunları ilgilileriyle paylaşmak -ki biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındayız, çözüm üreten bir merciyiz- kanundaki eksiklikleri tespit edip kanuni düzenlemeyi yapmak ve yapılan kanuni düzenlemeler çerçevesinde de bakanlıkların çıkaracağı yönetmelikleri bir an önce çıkarmaları noktasında onlarla istişare hâlinde olmak.
Burada söz almak isteyenler olabilir, beni dinlediğiniz için ayrıca çok teşekkür ediyorum.