| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1368) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .05.2019 |
YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben de kıymetli bürokratlara Komisyonumuza hoş geldiniz diyerek başlamak istiyorum.
Şimdi, ben aslında bu konuyu da temel alarak bir genel değerlendirme yapmak istiyorum. Şöyle ki: Sayın Başkanım, bugün 10 anlaşma, sözleşme üzerinde görüşüyoruz. Şöyle bir konu dikkatimi çekti: Tabii, bu anlaşmaların yapıldığı ülkeler ve bir uluslararası örgüt olarak Ekonomik İşbirliği Teşkilatının bir ortak özelliği var; hemen hepsinin Afrika, Uzak Asya, Latin Amerika ülkeleri olması. Bu sanki dış politikamız bakımından önemli bir soruna işaret ediyor.
Tabii, öncelikle şunu belirteyim: Türkiye'nin bu ülkelerle, bahsettiğim ülkelerle ilişkilerini ekonomi, kültür, savunma, sağlık, birçok farklı alanda geliştiriyor olması tabii ki olumlu bir gelişme; bunları destekliyoruz, bunlarla ilgili bir şüphe yok. Ancak, Türkiye'nin birçok önemli bölge arasında bir köprü ülke işlevi gören önemli bir ülke olarak, hem kuzey güney arasında hem doğu batı arasında hem İslam toplumları Hristiyan toplumları arasında köprü işlevi gören önemli bir ülke olarak şu gördüğümüz manzara önemli ölçüde Batı'yla ilişkilerini geliştiremeyen, geliştiremeyecek bir konuma kendini getirdiğini bize gösteriyor ki gördüğünüz gibi, anlaşmaların tümü belli bir coğrafi alana Türkiye'nin sıkıştırıldığını bize gösteriyor. Yani tekrar belirtmek istiyorum, bizim Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmesiyle ilgili bir karşı duruşumuz yok, aksine teşvikimiz var, mutluluğumuz var. Ancak, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler içinde dikkate alınır, önemsenir bir ülke olması ancak Batı'yla da ilişkilerinin güçlü olmasıyla mümkün olur, bunu da hatırlatmak isterim.
Çok uzatmak istemiyorum ama bunu, hem Sayın Dışişleri Bakanlığı temsilcisine bu soruyu yöneltmek isterim. İktidar, daha doğrusu artık iktidar partisi demiyoruz, Meclisteki 1'inci partinin milletvekilleri, büyükelçilik yapmış Sayın Başkan, Ahmet Bey de herhâlde yanıtlamak isterler. Yani bu bir tesadüf mü, bugüne özel bir durum mu 10 anlaşmanın tümünün de buna işaret ediyor olması? Yoksa ki bana öyle gelmiyor, farklı bir durum var anlaşılan... Tekrar şunu da hatırlatayım: Yani tabii, buradaki sayın üyelerin şahsıyla ilgili bir eleştiri değil benim bu söylediğim. Ancak, Türkiye'nin dış politikasının bildiğimiz anlamıyla hem Osmanlı birikimiyle hem cumhuriyet devri içerisinde geçirdiği evrimle genel eğilimlerinden önemli ölçüde uzaklaştığına mı işaret ediyor? Bu soruyu da yöneltmek isterim.
Teşekkür ederim.