| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1908) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .05.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu salonda bulunan herkesi saygıyla tekrar selamlıyorum.
Sayın Başkan, usul üzerine bir uyarım daha var, onu ekleyeyim. Şimdi, geçen dönem çok konuştuğumuz bir şeydi, ilgili madde geldiğinde... Şimdi ne olacak? Sayın teklif sahibi, ilk imzacı arkadaşımız savunmaya çalışacak bizim eleştirilerimizi. Oysa biliyoruz ki bu teklifi kendisi getirmedi, yürütmeden bu teklif geldi. Bürokrasiye de baktığımızda -bir iki örnek vereyim- burada hep bakanımız otururdu torbalarda önceki sistemde, yanında da Gelir İdaresi Başkanı otururdu mesela Maliye Bakanının yanında. Şimdi bakıyorum Gelir İdaresinin Başkanını bırakın uzman düzeyinde temsil edildiğini gördüm yanlış anlamadıysam. Yani bunu kabul etmeyin lütfen, bu olamaz. Gelir İdaresini ilgilendiren pek çok madde var burada ve uzman düzeyinde temsil ediliyor burada Gelir İdaresi, bu olamaz. Maliye Bakanı otururdu orada, yanında Gelir İdaresi Başkanı otururdu veya hep üst düzey, genel müdürler otururdu karşımızda. Dün biz uyarmasaydık belki bir iki genel müdür dışında da kimse burada olmamış olacaktı.
Emniyet Müdürlüğüne bakıyoruz, yine, orada bir genel müdür düzeyinde bir temsil yok veya genel müdür yardımcısı düzeyinde bile temsil yok.
BAŞKAN - Genel Müdür Yardımcısı burada.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki, ben o zaman yanlış anlamışım. Bunu örnek olarak söyledim. Teşekkür ederim geldiğiniz için.
BAŞKAN - Bir de Emniyet kalabalık gelmiş.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şöyle bir prensip ortaya koymaya çalışmıştı Süreyya Bey: "Genel müdür düzeyinin altında hiç kimseyi kabul etmiyorum." diye burada defalarca... Tutanaklarda vardır Sayın Başkan, ilgili maddede. Sizin de bu prensibi savunmaya çalışmanızı istirham ediyorum. Bu uyarımı dikkate alın diye tekrar rica ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, usul üzerinde de konuştuk, ciddi bir ekonomik krizin içindeyiz veya eşiğindeyiz. Aslında bir ekonomik kriz bulutunun içinden geçiyoruz dört yıldan beri. Hep palyatif tedbirlerle yol aldığımız için, bir türlü o buhranın içinden çıkamıyoruz ve hep palyatif tedbirlerle yürüyoruz maalesef.
Şimdi, baktığımızda, aylardır da Meclisimiz çalışmıyor Sayın Başkan, aylardır çalışmıyor. Yaraya merhem olmak üzere yürütme de hep günlük adımlar atmaya çalışıyor. Ama her attığı adımda yangına su dökeceğine, bir bakıyoruz o kovada meğer benzin varmış, her attığı adımda o yangına benzin döküyor. Ya düşünün "Döviz krizi içindeyken bir ülke kriz çıkarmak için ne yapar?" derseniz, ben şunu derim: Kambiyo vergisi koysun derim mesela. Hani bir kriz çıkarmak için ne yaparsın? Döviz alana vergi koyalım, ancak öyle kriz çıkarırsın derim. Bir baktık, Sayın Maliye Bakanı döviz alana vergi getirdi, kambiyo vergisi getirdi; yangına benzin döktü.
Dün de bir karar çıktı. Yine sorsaydınız "Hani kriz çıkarmak için ne yaparsınız?" diye, derdim ki: Döviz alanın parasını valörlü verin, bir gün sonra verin, böyle bir şey yaparsanız kriz çıkar ancak. Dün Maliye Bakanımız yine bir açıklama yapıyor BDDK üzerinden, ben BDDK'nin böyle bir karar alacağını düşünmüyorum: "Döviz alan parasını bir gün sonra alabilir." diye bir karar çıkarıyor. Hay Allah, tam da şayiaların çıktığı "Sermaye kontrolü mü gelecek, bankalardaki paralara el mi konulacak?" diye şayiaların çıktığı bir dönemde böyle bir adım paniği, korkuyu daha da büyütüyor.
Veya kriz çıkarmak için ne yaparsınız? Şunu yapın derdim mesela: Bankalara mevduat faizlerine kontrol getirmeye çalışırdım. Baskılayın mevduat faizlerini, 25 iken hayır arkadaş, kamu bankalarından başlayarak 18'den mevduat bağlayacaksın diye bir talimat veririm derdim. Sayın Maliye Bakanı bunu da yaptı geçtiğimiz aylarda.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hep dediğinizi yapmış...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Veya kriz çıkarmak için şunu yapın derdim mesela: Benim (b) planım, (c) planım var deyin derdim. Sayın Cumhurbaşkanı geçen ağustosta "Benim (b) planım, (c) planım var." dedi. Bu akıllara ne getirdi? Bankalardaki paraları dondurmak, sermaye kontrolü getirmek; insanların aklına bu geldi. Oysa insanların aklından bunu çıkarırsak krizden çıkabiliriz yani güveni sağlarsak. Ekonomik anlamda bütün parametrelerle rasyonel adımlar atılacağına dair güveni sağlarsak kriz ortamından çıkarız.
Tabii, diğer boyutu da genel anlamda hukuk devleti olduğumuzu göstermek. Sırf ekonomi alanında değil, bütün alanlarda hukuk devleti olarak krizden çıkabiliriz. Ancak maalesef bütün bunlardan çok uzak noktalardayız. Bu adımları atmıyoruz, palyatif tedbirlerle... Neymiş efendim? Binali Bey İstanbul'a başkan olacakmış "Köprü geçiş ücretlerine af getirelim." diye bir maddeyle karşı karşıyayız. Arkadaşlar, ateş evin bir yerine girdi ve bacağı sarmak üzere, biz diyoruz ki: Binali Bey İstanbul'a başkan olacak, köprü geçişlerine af yapalım.
Ya Allah'ınızı severseniz Türkiye'de çok ciddi bir krizin eşiğindeyiz arkadaşlar. Ateş bacayı sarabilir ve gerçekten kriz akut bir hâle dönüşebilir. Yapmamız gereken önce yangını söndürmek için hep beraber, bütün siyasetçiler olarak ne yapacağımıza bakmak.
Bu anlamda da Sayın Başkan, Meclisin sorumluluk alması gerektiğini düşünüyorum. Yani öncelikle Plan Bütçe Komisyonu sorumluluk almalı ortak akılla. Bakın, biz şunu beklemeyelim: "İşte, efendim, Berat Bey ne gönderecek, Tayyip Bey ne gönderecek." Biz bunu beklemek durumunda değiliz. Biz ne yapabiliriz? Nasıl bir sorumluluk alabiliriz? Bütün siyaset kurumu olarak nasıl bir sorumluluk alabiliriz, ortak akılla bunu ortaya koyalım. Çünkü ateş bacayı sararsa -hani hep aynı gemideyiz, aynı gemideyiz- gemi su alıyorsa eğer ki oradan hiçbirimize bir kurtuluş yok. Hep beraber bu noktada sorumluluk almaya çağırıyorum. Binali Bey'e seçim kazandırma yasası değil gerçek anlamda Türkiye'yi kurtarma, ülkemizi bir hukuk devleti yapma, vatandaşlarımıza hem huzur verme hem de refah verme yasaları yapalım hep beraber derim.
Sayın Başkan, içerikle de ilgili birkaç şey söylemek isterim. Sayın Başkan, Allah'ınızı severseniz şimdi bir üniversite kurulacakmış. Bir vakfımız demiş ki: "Bir üniversite kuracağım." Neymiş? Bulut Vakfı "Ben Galata üniversitesi kuracağım." demiş. Ne kadar güzel bir olay, keşke böyle girişimler olsa, vakıflarımız bu yönde girişimde bulunsa, gençlerimize daha iyi eğitim verebilsek. Ancak AK PARTİ dönemlerinde kurulan üniversitelerin hâline bir bakalım. Ya üniversite kuruyoruz, tabelayı çakıyoruz, öğretim görevlilerinin hâline bakalım, oradan mezun olan öğrencilerimizin hâline bakalım. Üniversite böyle kurulursa, hani Plan Bütçe Komisyonunda bir madde olarak kurulursa o üniversiteden siz ne hayır beklersiniz?
Eğitim Bakanlığından kim var burada? Hangi düzeyde temsil ediyorsunuz?
BAŞKAN - YÖK Başkan Vekili.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Mesele şu: Eğitim Bakanlığını da soruyorum. Sonuçta Eğitim Bakanlığı diye bir şey yok mu? Bakanımız gelip burada YÖK'ün yanında bütçesini savunmadı mı? Ne olması lazım? Bu bir eğitim meselesi sonuçta.
Eğitim Bakanlığı politika belirliyor öyle değil mi arkadaşlar? YÖK varsa var. Ben YÖK'ün olmasını istemiyorum Allah Allah... Yani 83'te darbe yasasıyla gelmiş bir kurum. Daha demokratikleşmesini istiyorum veya bir koordinasyon kuruluna dönüşmesini istiyorum. Ama Eğitim Bakanlığı diye bir bakanlık var ve o Bakanlığın bunu böyle kabul etmemesi lazım "Böyle gönderilmez arkadaş." demesi lazım saraydan ferman giderken "Bir üniversite böyle kurulmaz." demesi lazım. Çünkü o üniversitenin itibarı nasıl kurulduğuyla da ilişkilidir arkadaşlar.
Ya Eğitim Komisyonuna şu teklif gelseydi -kod bir yasa olarak- Galata üniversitesi kurulacak diye, Eğitim Komisyonumuz toplansaydı, derinlemesine tartışsaydı; o vakfın üyeleri de gelip...
Burada mı o vakfın üyeleri arkadaşlar? Nerde vakfın üyeleri? Bakın, gelmeye tenezzül bile etmemişler. Bir vakfın üniversitesi kuruluyor, vakfın mütevelli heyeti başkanı burada mı? Değil. Ne için kuracaksın arkadaş bu üniversiteyi? Bilmiyoruz, hiçbir fikrimiz yok. Üniversitesi kurulacak. Ne? Torba yasa... Yallah, yalap şap geçirin bunu. Olmaz arkadaşlar, olmaz! Bunun için, kurduğumuz üniversiteler nitelikli olmuyor, orada nitelikli eğitim görevlileri olmuyor, nitelikli öğrenci de mezun edemiyoruz.
Sayın Başkan, benim hassaten önerim, bütün arkadaşlara söylüyorum, bu maddeyi buradan çıkaralım; kod bir yasa olarak gelsin, Eğitim Komisyonunda görüşülsün; mütevelli heyeti başkanı gelsin niçin bu üniversiteyi kuracağını, hangi amaçları olduğunu, hangi kaynakları koyacağını anlatsın; ona göre bu üniversite kurulsun arkadaşlar. O zaman emin olun bakın daha itibarlı, daha nitelikli bir üniversite olur ve daha nitelikli mezunlar verir.
Diğer bir konu Sayın Başkan, TRT'nin disiplin meselesi. Burada koymuşsunuz yani 10 maddeye sığacak bir şeyi 1 maddeye sıkıştırmışsınız.
Şimdi, TRT'yle ilgili bize pek çok şikâyet geldi Sayın Başkan. TRT biliyorsunuz...
TRT'den burada temsilci var mı arkadaşlar?
TRT TEFTİŞ KURULU BAŞKANI AYHAN ERDÖNMEZ - Var efendim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hangi düzeyde temsil ediliyorsunuz?
TRT TEFTİŞ KURULU BAŞKANI AYHAN ERDÖNMEZ - Teftiş Kurulu Başkanı efendim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya TRT'nin Teftiş Kurulu Başkanı buraya geliyor. Olacak şey mi Sayın Başkan ya! Ya olmaz!
SALİH CORA (Trabzon) - Disiplin hükümlerini içeriyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Disiplinle ilgili.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olmaz! Ya olmaz! Çünkü hesap soracağız arkadaşlar.
Niye biliyor musunuz? Bakın, TRT nedir? Devletin televizyonu. Çocukluğumuzda ilk o televizyonu gördük. Hepimize dönük yayın yapması lazım, kamu yayıncılığı yapması lazım.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Disiplinle alakalı bir şey. Teftiş gelmeyecek de kim gelecek?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama hesap soracağım diyorum arkadaşlar, ben ona hesap soramam ki. Genel Müdüre hesap sormak istiyorum, Genel Müdüre hesap sormak istiyorum.
Bu disiplin meselesine geleceğim ama.
SALİH CORA (Trabzon) - Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı düzeltici bir işlem yapılıyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya arkadaşlar, bakın, burası hesap sorma yeri, denetim yeri burası. Meclis, hem yasama yeridir hem de denetim yeridir.
BAŞKAN - Evet, arkadaşlar...
Buyurun Sayın Paylan, siz devam edin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Denetleme yeridir arkadaşlar. Hesap soracağım diyorum. Disiplinle de ilgili hesap soracağım.
TRT kamu yayıncılığı yapması gereken bir kurum.
SALİH CORA (Trabzon) - Elbette hesap soralım ama teknik bir madde.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya Allah'ınızı severseniz, burada AK PARTİ'liler dâhil olarak soruyorum: TRT kamu yayıncılığı mı yapıyor ya? Sarayın borazanlığını yapıyor, başka bir şey yapmıyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Burada olanla ne ilgisi var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, devam edeceğim, söyleyeceğim ya. Çok ilgisi var, tam oraya geleceğim sayın vekilim, beklerseniz göreceksiniz, tam da o noktaya geleceğim.
Şimdi, düşünün ki mesela bir seçim olacak, geçen seçim döneminde Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı 850 saat göstermiş, Sayın Binali Yıldırım'ı bilmem kaç yüz saat göstermiş, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu yalnızca 6 saat göstermiş, Sayın Meral Akşener'i hiç göstermemiş, Sayın Devlet Bahçeli de yine kaç yüz saat -bilmiyorum- göstermiş.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Burada en çok sizi gösteriyor.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen ya...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama HDP Genel Başkanlarını, Pervin Buldan ve Sezai Temelli'yi sıfır dakika arkadaşlar, sıfır... Bakın, sıfır dakika. Gösterdiği yer de haber içinde itibarsız bir şey bulduysa yani bir yeri kesip "Efendim, ben burada acaba Sezai Temelli ve Pervin Buldan'ı nasıl tahkir ederim?" diye bir nokta bulduysa ancak öyle göstermiş.
Arkadaşlar, hepimiz vergi veriyoruz, hepimiz vergi veriyoruz. Bu ülkede şöyle bir kanun var mı? "HDP'liler vergi vermesin." diye bir kanun var mı? Yok. Bu ülkenin vergi gelirinin yüzde 12'sini, 13'ünü de HDP'liler veriyor. Ve hepimize dönük yayın yapılması lazım eşitlik çerçevesinde. Ama TRT, AKP'nin bir borazanı hâline gelmiş, sarayın bir borazanı hâline gelmiş. Bunu sorgulamalıyız.
Peki, disiplin meselesine gelelim. TRT çalışanları değil mi, her meşrepten insan vardır TRT'de ve her görüş varsa orada, olması gerekiyorsa oranın demokratik bir yer olması gerekir yani her fikirden insanın çalıştığı bir yer olarak devam etmesi gerekir bir kamu kuruluşuysa. Ne yapıldı bütün devlet kurumlarında olduğu gibi? Muhalif görülenler mobbingle karşı karşıya kaldı arkadaşlar. O kurumlardan uzaklaştırmak için disiplin yönetmelikleri kullanıldı, o insanlar... Bana geldi TRT'de bir radyo sanatçısı "Ya ben radyo sanatçısıyım. Beni hiç alakası olmayan bir yere göndermeye çalışıyorlar ve ben buna itiraz ettiğimde de disiplin yönetmeliğiyle karşı karşıya kalıyorum." dedi.
Pek çok kurumda AKP'li gözükmeyen veya Milliyetçi Hareket Partili gözükmeyen kişiler mobbingle karşı karşıyadır arkadaşlar. Ve bu mobbingi durdurmak da bizim sorumluluğumuzdadır. Ben o açıdan TRT Genel Müdürüne burada hesap sormak istiyorum Sayın Vekil. Bunun için hesap sormak istiyorum.
BAŞKAN - Evet, TRT'nin temsilcisi burada zaten. Teftiş Kurulu Başkanı burada.
SALİH CORA (Trabzon) - Emekliliği dolmuş personeli havuza attılar. Bize de geldi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Geldiler, evet.
Ya havuza kim atılıyor ama bir bakın ya! Hani Sayın Binali Yıldırım dedi ya "Sandık başkanı gelip tipine bakıyor, AK PARTİ'liyse bilmem neyi vermiyor." diye.
SALİH CORA (Trabzon) - Trabzon...
BAŞKAN- Evet, siz tamamlayın Sayın Paylan.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bizim onlarca arkadaşımız var şu anda o durumda olan Garo Bey. Böyle bir şey olabilir mi ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Var...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır efendim, yok öyle bir şey.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Efendim, mobbingle karşı karşıyalar.
Bakın, mobbingle karşı karşıyalar yani muhalif görünenler mobbingle...
Bakın, arkadaşlar, bundan hiçbirimize hayır gelmez. Bütün kamu kurumlarını AK PARTİ'lilerle doldurun ve akşama kadar da TRT, AK PARTİ -diyelim ki- yandaşlığı yapsın. Bundan size de hayır gelmez.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Garo Bey, bir şey söyleyeceğim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Size de hayır gelmez, asla gelmez.
Ne demişler? Ya, liyakat, liyakat, liyakat arkadaşlar. Mobbing kimseye uygulanmasın. Kim layıksa o görevde olsun.
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Paylan...
BAŞKAN - Arkadaşlar, size de söz vereceğim. İsteyin, söz talebinde bulunun size de söz vereyim. Sayın Cora, Sayın Aydemir; size de söz vereyim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bu anlamda bu disiplin meselesinin de arkadaşlar daha derinlemesine tartışılması gerektiğini...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Mobbing suçtur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Suçtur ama...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Suç duyurusunda bulunun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, biz suç duyurusunda bulunuyoruz Sayın Vekilim. Bize karşı mahkemeler inanın düşman hukukunu uyguluyor. Yani mahkemeler acaba muhalif olanın yanında durabiliyorlar mı? Bir tek karar verdiğinde o hâkim de görevden alınıyor. Meselemiz bu, karşımızda hâkim yok, AK PARTİ'li insanlarla karşı karşıya kalıyoruz. "Memlekette hukuk meselesi var." bu yüzden diyoruz. "Kayırmacılık var, mobbing var." diyoruz arkadaşlar. Bütün bunlara karşılık da bu disiplin yönetmeliğinin çok daha derinlemesine tartışılması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, TRT Genel Müdürünü buraya istirham ediyorum.
Diğer bir konu Sayın Başkan, diğer birkaç maddeyi geçiyorum: Bu Emniyet Genel Müdürlüğünün "acil" meselesi konusunda. Bakın, acil meselesinin kaldırılması konusunda da bir itirazımız var. Şimdi, düşünün ki savunma harcamalarına dört yıl önce yalnızca 50 milyar TL harcıyorduk Sayın Başkan, bu yıl 150 milyar TL harcayacağız. Bakın, 50 milyar TL'den 150 milyar TL'ye geldik ve hâlâ "S400 füzesi alacağız, yok efendim F35 alacağız, Patriot alacağız, tank alacağız, top alacağız..." Bu ülkenin evlatlarının bütün kaynakları tanka, topa, füzeye gidiyor. Peki, bu olduğu için ne yapamıyoruz? Emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözemiyoruz, 3600 ek göstergeyi çözemiyoruz, bütün gelirleri aşılmış memurlarımızın, çalışanlarımızın, emeklilerimizin sorunlarını çözemiyoruz. Çünkü niye? Bütün kaynaklarımız silaha ayrılıyor. Ve ben şu Meclisin bahçesinin içinde bir yürüyüş yaptım arkadaşlar -bakın, Meclisin bahçesinin içinde hepiniz bir yürüyüş yapın- gitmediğim bir bölgeye gittim, bir baktım uçaksavarlar var, bilmem tanklar, toplar, füzeler gibi bir şeyler var. 300 tane de benim boyumda Özel Harekât -300 demeyeyim, çok sayıda diyeyim- çok sayıda Özel Harekât görevlisi var. Sanki dersiniz ordu yani hani bir savaşa gidiyormuş pozisyonda bir Özel Harekât TİM'i var Meclis bahçesinde.
SALİH CORA (Trabzon) - Nerede?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bunun gibi, Türkiye'nin her yerinde. Hayır, şunu söylüyorum...
SALİH CORA (Trabzon) - Tabur vardı burada ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Uçaksavar yani...
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Geçen hafta Meclise 2 PKK'lı girmeye çalıştı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, uçaksavarla mı savunacağız? Uçaksavarla mı durduracağız o iki kişiyi arkadaşlar?
MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Hepimizin güvenliğini sağlıyorlar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şunu söylüyorum, bakın...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Darbe gecesi neredeydin?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Darbe gecesi İstanbul'daydım.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Havadan buraya bomba attılar, haberin var mı?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, şunu demek istiyorum yani Meclis içi örnek bu. 50 milyar TL'den 150 milyar TL'ye çıkmış bir harcama, güvenlik harcamaları ve bu tercihimiz yüzünden de yapamadığımız diğer politikalar. Yani memleketin iç barışını sağladığımız noktada, komşularımızla barışımızı sağladığımız noktada güvenlik harcamalarını son derece düşürecekken... Ki AK PARTİ iktidarının ilk dönemlerinde bu oldu. Ne oldu? İç barış bir oranda sağlandı, komşularla ilişkiler son derece iyiydi, güvenlik harcamalarının bütçe içindeki payını yüzde 20'den yüzde 10'a düşürmüştük. Şimdi, arkadaşlar, bakıyoruz, bütün güvenlik kalemleri artıyor ve bunun daha da artması... Sayın Süleyman Soylu diyor ki: "Arkadaş, bana uçaksavar lazım, tank lazım, top lazım, füze lazım." Hulusi Akar da aynı şeyi söylüyor. Peki, bu ülkenin bütün kaynaklarını silaha yatırsak, mesela Kaddafi gibi yapsak, Esad gibi yapsak, efendim, Saddam gibi yapsak... Onlar abat olmuş mu arkadaşlar? Yani bütün kaynaklarını silaha yatırmışlardı. Biz de o yoldayız maalesef, abat olmadılar. Yapmamız gereken... Elbette güvenlik ihtiyacı olur toplumun ama bu güvenlik ihtiyacını caydırıcı bir noktadan öteye, yalnızca bir politikaya çevirirsek, güvenlikçi politikaya çevirirsek ve barış politikasını toplumsal barış meselesini, komşularla barış meselesini es geçersek yalnızca silaha yatırım yaparız ve abat olmayız arkadaşlar.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Amerika Kuzey Suriye'ye niye silah yığıyor, onu da açıklasana
BAŞKAN - Sayın Paylan, tamamlayın lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamamlıyorum. Laf atıyorlar...
BAŞKAN - Lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, arkadaşlar, "makaron" meselesini 2017 yılında Naci Ağbal buraya getirdiğinde "Bu yasayı işletemezsiniz arkadaşlar." demiştik. Burada oturuyordu "Ben işletirim." demişti, tutanaklarda var, baktım. Bakın, arkadaşlar, 2019'dayız, bir kere ertelemiştik, bir kere daha erteliyoruz yani yasama kalitesi maalesef bu noktada.
Ben bu noktada bırakayım arkadaşlar, maddeler geldiğinde yine konuşurum ama hepinize çağrım şudur: Arkadaşlar, böyle toplumun ne huzurunu sağlayabiliriz ne de refahını sağlayabiliriz. Yapmamız gereken, gerçekten hem toplumsal barış konusunda hem de refah konusunda daha derinlemesine düşünüp tartışmaktır.
Teşekkür ederim.