| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1908) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .05.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, görevinizde başarılar diliyorum. Bütün üyeleri ve konukları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ben daha çok geneli üzerinde ve belli açılardan değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Özellikle, 5 parti temsilcisinin üzerinde bir tür mutabakat sağladığı nitelik sorunu, torba sorununa değinmek açısından birinci olarak buna öncelik tanıyacağım çünkü çok değinildi ve farklı boyutlardan yaklaşıldı.
Bugüne kadar 27'nci Dönem yasama faaliyetinde 37 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarıldı, 1.880 madde; 12 torba kanun çıkarıldı, bunlar da 381 madde olarak belirtilebilir. Kanun tekliflerinin neredeyse yarısından fazlası torba şeklinde görüşüldü; 30 teklif yasalaştı ve 503 madde görüşüldü. Biraz önce Sayın Abdüllatif Şener'in "hepsi" dediği hususta nitelik olarak haklı ama sayı olarak şöyle bir düzeltme yapmak gerekir: Uluslararası sözleşmeler hâliyle torba biçiminde görüşülemediğinden onlar kanun başlığı altında, diğerleri ise hemen hemen hepsi torba şeklinde görüşüldü.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Ben Plan ve Bütçe Komisyonundan geçenleri söyledim.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ha, bu Komisyondan geçenler değil, ben genel olarak bakıyorum. Görüşülen bu 503 maddenin zaten 381'i torba maddesi olarak geçiyor. Bütün hepsinin toplamı; kanunlaşan teklif maddelerinin yüzde 78'i torba maddelerinden oluşuyor ve hâliyle sonuçta 12 torba kanun teklifiyle 134 kanunda değişiklik yapıldı. Bunların çoğu, 134 kanunda yapılan değişiklikler bir kereyle sınırlı değil, birden çok kez değişiklik yapıldı. Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin değiştirdiği kanunlar yine burada görüşülen, Mecliste görüşülen, kanunlaşan kanunlarda 2'nci, 3'üncü veya 4'üncü kez değişikliği ifade ediyor.
Sonuç olarak, nicelik açısından baktığımız zaman Cumhurbaşkanlığının bizden daha hızlı çalıştığını görüyoruz çünkü 1.880 maddeyi kararnameye bağlamış bulunuyor. Biz yasama olarak, 600 kişi 503 maddeyi görüştük ve sonuca bağladık.
Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman, tabii ki 2'nci parti olarak Anayasa Mahkemesinin kapısını hep biz çalmak zorunda kaldık ve Anayasa Mahkemesine başvurumuzun haklılığını da 5 parti temsilcisi dile getirmiş oldu çünkü hepsi nitelikten yakındı. Keşke daha az Anayasa Mahkemesine gitseydik çünkü burası ne kadar nitelikli yasa çıkarırsa Anayasa Mahkemesine gitme olasılığı, gereği o kadar azalır ve Anayasa Mahkemesi de daha az sayıda yasa üzerinde daha nitelikli karar verir. Fakat burada ilginç olan bir husus var: Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri konusunda henüz hiç karar vermedi. Bizim 27'nci Dönemde götürdüğümüz yasalar konusunda sadece bir yasa hakkında karar verdi, o da Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin görev sürelerinin uzatılmasına dair kanuna ilişkin olarak ve bunun da kuşkusuz güncel olarak ne tür sorunlar yarattığını hep birlikte yaşıyoruz. Birkaç cümleyle Anayasacı olarak ona da değineceğim ama izninizle bir üniversite mensubu olarak üniversiteler konusuna ve Anayasa Mahkemesi kararı 3'üncü maddede gerekçe kabul edildiği için, bu 2 maddeye değinmekle bu teklif hakkındaki görüşümü toparlayacağım.
3'üncü madde, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu disiplin işlemlerine ilişkin maddenin gerekçesinde Anayasa Mahkemesi kararı gösteriliyor. Doğru, fakat burada, kanunda düzenlenmesi gereken disiplin amirleri sorununun yönetmeliğe gönderilmesi tabii ki Anayasa Mahkemesi kararıyla bağdaşmamaktadır. Çünkü esasen, suç ve cezada yasallık ilkesini sağlayabilmek için sadece cezanın kanunda düzenlenmesi yeterli değildir, cezayı verecek olan merciin de kanunda düzenlenmesi ve yine yasa yoluyla itiraz yollarının belirlenmesi gerekmektedir; birincisi bu.
İkincisi: Biraz önce Sayın Katırcıoğlu da bir üniversite mensubu olarak değindi, ben de bu konuya birkaç cümleyle değinmek istiyorum. Burada, biz bu Komisyonda, Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adının "Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi" olarak değiştirilmesini uzunca tartıştık. Sonra o madde müzakereye alındı fakat Genel Kurulda müzakere edilmeden aynen geçirildi. Tabii ki onun ayrıntısına girmeye gerek yok. Fakat, ikinci bir üniversitenin adının değiştirilmesine, bu kez Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin adının "Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi" şeklinde değiştirilmesine dair kanun teklifi buraya getirildi yine fakat burada bir anda tekliften çıkarıldı ve Millî Eğitim Komisyonunda görüşüldü, orada kanunlaştı.
Şimdi, sorumuz şu Komisyon yetkisi bakımından: Üniversitelerin kurulması Plan ve Bütçe Komisyonundan mı geçirilir, yetkili olan Komisyon burası mıdır, yoksa Millî Eğitim Komisyonu mudur? Bu açıdan tabii konunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu da sadece bu örnek, komisyonların çalıştırılma biçiminin İç Tüzük açısından ne kadar çalakalem yürütüldüğünü gösteriyor.
Ama benim dikkat çekmek istediğim esas husus şu: Komisyon yetkileri ya da yetki belirsizliği ötesinde, üniversitelerin nicelik olarak bu kadar sayılarının artırılmasına ivme kazandırılırken binlerce öğretim üyesinin üniversitelerden herhangi bir yargı kararı olmaksızın uzaklaştırılmış olması ve onların bir tür sorgusuz sualsiz, yargısız infaz işlemine tabi tutulmak suretiyle sivil ölüme terk edilmiş olmaları ve bunun karşısında -ki bunların sayısı 5 bin, 6 bin olarak hesaplanmaktadır- sürekli üniversite kurulması ve kurulan üniversitelerin birkaç kişiyle, 10 öğretim üyesiyle, hatta unvanları en düşük elamanlarla üniversite tedrisatının yapılmaya çalışılıyor olması arasındaki çelişki. Yani nicelik ve nitelik çelişkisinin ötesinde, üniversite dışında bırakılmış çok nitelikli öğretim üyeleri ile bugün üniversitelerde ders verdirilen öğretim üyelerinin nitelik açısından ne kadar sorun yarattığıdır.
BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, toparlayabilir miyiz lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Toparlayacağım.Şimdi, Sayın Başkan, bu bakımdan son iki cümleyi de telaffuz etmek suretiyle sözlerime son vereceğim.
Biraz önce çok değerli bürokratlar, yöneticiler kendilerini tanıttılar burada. Tabii ki bu kadar çok sayıda kamu görevlisinin burada bulunmasının nedeni maalesef torba kanun. Ben her biri kendini tanıtırken "Peki, bu emek israfına yazık değil mi?" diye düşündüm. Çünkü onlarca kamu görevlisi son derece üst düzeyde ve bugün mesailerinin tümünü buraya ayırmış bulunuyorlar, belki onlara bir dakikayla, birkaç dakikayla söz düşecek veya düşmeyecek ama kendi makamlarında çok daha önemli görevlerini bugün aksatmış oluyorlar. İşte, torba kanunun yarattığı sakıncaların arka yüzü, bir yönü de bu.
Sayın Başkan, son cümlem ise şununla ilgili olacak: Tabii, buradaki görüşmelerin Anayasa'ya ve kanunlara uygun olmasının önemi açısından, biraz önce belirttiğim üzere, Anayasa Mahkemesi burada görüştüğümüz ve kanunlaştırdığımız kanunlar içerisinde sadece birini onayladı ve maalesef, Yüksek Seçim Kurulunun 6 Mayıs günü verdiği kararın, gerekçesiz kararın ne kadar sorun yarattığını hep birlikte görüyoruz. Oysa Anayasa'nın 141'inci maddesine göre "Bütün mahkemelerin her türlü kararı gerekçeli olarak yazılır." diyor fakat Yüksek Seçim Kurulu buna uymadığı için her aşamada sorun yaşıyor. İşte, bizim görüşmekte olduğumuz kanunların nitelik sorunu ile bunların uygulamaya yansıması arasında doğrudan ilişki bulunması bakımından değerli üyelerin dikkat çektikleri nitelik sorununa ve torba kanundan uzaklaşılarak tikel kanun, münferit kanun yapma gereğini bir kez daha bu şekilde sizlerle paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.