KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tekrar selamlıyorum hepinizi.

Bu madde vesilesiyle genel olarak yaptığım konuşmada buna da değinmiştim, o kısımlara girmeksizin birkaç hususun açıklığa kavuşturulmasını sağlamaya çalışacağım. Öncelikle Sayın Abdüllatif Şener'in yaptığı açıklamayı kendi adıma düzeltiyorum çünkü o Plan ve Bütçe Komisyonunda torba olmayan, doğrudan doğruya...

BAŞKAN - O düzeltmeyi yapmıştınız zaten.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Evet, onu yeniden düzeltiyorum çünkü yanlış anlaşılma olmuş olabilir. Dolayısıyla burada hep torba biçiminde görüşme yapıldı.

İkincisi, Sayın Cemal Öztürk, bir yanılgı olabilir çünkü ben Fransa'da çok uzun yıllar birçok üniversitede görev yapmış bir kişi olarak -İspanya'da da yaptım- o sayılar, binler acaba fakülteye mi denk geliyor? Orada bir yanlışlık var, mamafih, onları düzeltip sayıları size ben iletirim çünkü binleri...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bende 1.062 gözüküyor.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bir yanlışlık var orada.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bizim 206 içinde de yüksekokul var.

BAŞKAN - Rakamlarınızı sonra tartışırsınız.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Onlarla birlikte ben size onların sayılarını, Fransa'nın, İspanya'nın sayılarını iletirim.

Üçüncü nokta tabii -yine değindim- hangi komisyonda olacağı sorunu. Denilebilir ki bu "YÖK'ün sorunu." Hayır, YÖK'ün sorunu değil. Sayın başkan vekiliyle Millî Eğitim Komisyonunda karşılaştık, Alparslan Türkeş Üniversitesinin kurulmasına dair. Biraz önce değindiğim gibi İslam Üniversitesi burada görüşülmüştü, belki de şimdi -bizim haberimiz yoktur- bir başka üniversitenin kurulmasına dair teklif hazırlanıyordur ve o da Millî Eğitim Komisyonuna gidecektir. Bu komisyonun saygınlığı açısından önemli Sayın Başkan. Dolayısıyla üniversitenin kurulması, adının değiştirilmesi, üniversite sorununu bir komisyon bunu ele alır. Bunu düzeltmek hepimiz için önemlidir. Zannediyorum burada ortak bir şeyde buluşmamız gerekir. Tabii, YÖK'ten beklenir böyle bir şey ama tabii, YÖK'ün maalesef, geçen yıllarda öğretim üyelerinin, binlerce öğretim üyesinin üniversitelerden uzaklaştırılması konusunda araçsallaştırılmasından sonra bu konuda sesinin çıkmıyor olmasını anlamak mümkündür. Bu açıdan tabii ki belki sayın başkan vekili biraz sonra bazı açıklamalarda bulunur, bu kurulmak istenen üniversite konusunda.

Benim ilkin, adına itirazım var. Şimdi, evet, ticaret üniversitesi değil, ticari amaçla kurulmuyor. Tamam, üniversiteler bilim için, öyle diyelim ama neden "Galata"? Neden Bulut üniversitesi değil de Galata? Galatasaray Üniversitesi varken onunla sanki bir tür o adı çağrıştıran üniversitenin kurulması bana göre...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Zaten hamisi Galatasaray.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Efendim?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hamisi Galatasaray.

BAŞKAN - Galatasaray Üniversitesi hamisiymiş.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, o başka, hamisi olabilir ama o zaman hamisi kendi adını versin. Eğer vakfın adı Bulut ise o zaman Bulut Üniversitesi...

BAŞKAN - Hocam, ya, bu isimler çok önemli değil, size yakışmıyor.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Önemli.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Galatasaray Üniversitesi rahatsız değilse niye biz sorgulayalım ki? Rahatsız olacak olan Galatasaray Üniversitesi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Galatasaray Üniversitesinden burada biri var mı?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Rahatsız olmuyor.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ben üniversiteler adına konuştuğuma göre o zaman bunu...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Rahatsızlık yok.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen ya...

Sayın Kaboğlu, buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Şimdi, burada, mademki vakfın adı Bulut Eğitim Kurumlarıdır, o zaman pekâlâ Bulut üniversitesi olur, Galata nereden çıkıyor? Bir de Galatasaray Üniversitesi var, bunu sorgulamak bizim hakkımız ve Galatasaray Üniversitesinin burada temsilcisi yok ki. Olsaydı ona sorardık ama herhâlde başkan vekili bu konuya bir açıklama getirecektir.

Şimdi, haklı olarak tabii ki sayın vekiller niceliğin önemli olduğunu söylediler, daha çok sayıda gencimizin üniversitede okuması gerekiyor kuşkusuz ancak burada gerekçe olarak sunulan bu açıklama gerçekten bir gerekçe değil, bir tür bilgi notu. Ama hangi açıdan bilgi notu? Kaç bin üniversite öğrencisi var ve bunun yüzde kaçı vakıf üniversitelerinde okuyor, bu konuda bir bilgi notu. Peki, kaç öğretim üyesi var? Kurulması amaçlanan üniversitenin öğretim üyesi kapasitesi hakkında hiçbir bilgi yok veyahut kütüphanesi hakkında, altyapısı hakkında, binası hakkında, tesisleri hakkında hiçbir bilgi olmadığı gibi, yine, aynı şeye döneceğim, şimdi biz mademki bu Komisyonda Anayasa'ya göre... Değindiniz, diğer sözcüler değindi, İç Tüzük sorunu, Anayasa konusu, kanunlar konusu, o zaman şu soruyu da yanıtlamamız gerekiyor: Şu anda Türkiye üniversitelerinin yönetiminde öğretim üyelerine reva görülen muamele Anayasa'nın 130'uncu maddesine uygun mu? 2547 sayılı Yasa'nın hükümlerine uygun mu? 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na uygun mu? Anayasa'nın -görevin gerektirdiği nitelikler olarak- 70'nci maddesine uygun mu?

BAŞKAN - Sayın Kaboğlu, lütfen tamamlayabilir misiniz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tabii, tabii, tamamlayacağım Sayın Başkan.

Bunlara açıkça aykırılığın olduğu bir ortamda yeni üniversitenin kurulması aşamasında eğer yaklaşık 5 bin öğretim üyesi herhangi bir yargı kararı olmaksızın üniversite dışına atılmış ve YÖK bunda araçsallaştırılmış ise sadece bir vekil olarak değil, yaşamının çok büyük kısmını üniversiteye özgülemiş bir kişi olarak YÖK'ten benim beklentim, acaba Yükseköğretim Kurulunun, yasaya ve Anayasa'ya aykırı bir biçimde üniversite dışına itilmiş olan öğretim üyelerini üniversiteye kazandırma konusunda bir projesi var mı? Artık olağanüstü hâl bittiğine göre bir önerisi var mı? Burada torba kanun yerine 2547 sayılı Yasa'yı ayrı bir kanun olarak ele alıp incelememiz ve düzenlememiz bu açıdan yararlıdır ve zorunludur. O zaman, biz burada birçok kamu görevlisine gün kaybettirme yerine sadece muhataplarımız YÖK Başkanı ve üyeleri olacak ve bu konuyu enine boyuna tartışabileceğiz. Ama burada bunu yapamadığımız için en azından şimdi sadece bu belirgin yönlerine temasla yetinmek zorundayım.