KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben uzatmayayım, çok konuşuldu, zamanımız da sınırlı fakat birkaç şeyin altını çizmek istiyorum.

BAŞKAN - Bir de bugün bitirelim diye konuştuk arkadaşlarla, bitireceğiz bugün.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Öncelikli olarak şunun altını çizmek isterim: Biz üniversite açılışına karşı değiliz yani öyle bir izlenim uyandıysa sizde bu yanlış bir izlenim. Biz tabii ki üniversitelerin açılmasından, daha çok üniversitemizin olmasından yanayız ama burada sayıdan çok -Necdet arkadaşımın belirttiği gibi- biraz kaliteye ilişkin bir şeyler de düşünmemiz lazım gelir diye düşünüyorum, bu bir.

İkincisi, tabii şöyle bir durum var: YÖK'ün kaldırılması düşüncesiyle siyasette var olmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, on yedi yıl sonra YÖK hâlâ var olmaya devam ediyor ve YÖK'ü giderek de güçlendiriyor benim anladığım kadarıyla, bu da tarihe bir not olsun çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi -herhangi bir parti olarak- bir vaatte bulunmuştu ve bu vaadi biz partili olmayan insanlar olarak, akademisyenler olarak da doğru bulmuştuk ve desteklemiştik o tarihlerde. Fakat işte, gördüğünüz gibi, on yedi yıl geçtiği hâlde bu konuda hiçbir adım atılamadı. YÖK, bence, gerçekten bu niteliğiyle, bu hâliyle, neredeyse asistanların kimler olacağına dahi karar verebilen yetkileriyle bence artık çağımızda olmaması gereken bir kurum. Bu ancak devletin yani parti devleti hâline gelmiş olan bir devletin unsuru olabilir. Bunu da bir not olarak söylemiş olayım.

Vakıf üniversiteleri meselesine geleyim: Demin belki abartarak söyledim ama abartmada haklı olduğumu düşünüyorum çünkü benim gerçekten İstanbul'da kurulmuş olan vakıf üniversitelerinin çoğuyla ilişkim oldu, ya ders verdim ya yönetici oldum. "Vakıf üniversitelerini, YÖK'ün denetimini birazdan konuşacağız." dediniz ama ben şimdiden söylemiş olayım: Hiçbir kıymetiharbiyesi yok denetimin, ben hiçbir şeyini görmedim ve daha açık bir şey söyleyeyim: Bir ara ben Kıbrıs'ta bir ders veriyordum bir üniversitede ve hayretle öğrencilerden öğrendim ki diploma satıyorlardı ve bunu YÖK'e bir şekilde bildirdik ve sonunda bu üniversite kapandı, belli bir zaman geçtikten sonra kapandı.

Diyeceğim şudur: Vakıf üniversiteleri kamu adına hareket ettiğini söyleyen ve bu nedenle de vergi vermeyen -altını çiziyorum- kurumlardır ama ticari kâr amacıyla hareket eden kurumlardır, en azından bu hâle gelmiştir. Bu, vakıf üniversitelerinin gerçeğidir arkadaşlar. Hangi düzeyde isterseniz bunu tartışmaya hazırız ama bu gerçekten değişmesi gereken bir durum.

Demin aslında konuşmamda ifade etmiştim: Ömer Dinçer, Nabi Avcı benim üniversiteden arkadaşlarım olurlar, onların bakanlık yaptığı sırada kendileriyle bunu uzun uzun konuşmuşumdur ve onlar da bana şöyle bir cevap vermişlerdir: "Haklısın, vakıf üniversiteleri ile şirket üniversitelerini ayıracağız. Şirket üniversiteleri Şirketler Yasası'na bağlı olacak, vakıf üniversiteleri Vakıflar Yasası'na bağlı olacak ve denetimleri de öyle yapılacak." denmişti. Bu bir çözüm yolu olabilirdi ama demin de ifade ettiğim gibi, böyle bir yoldan gidilemedi.

Dolayısıyla da sonuç olarak, "Galata Üniversitesi" adıyla yeni bir üniversite kurmaya karar veriyoruz veya vereceğiz -yani oylarınızla muhtemelen geçecek bu zaten- ama buradan tarihe de not düşelim, arşivlere de not düşelim ki bu üniversitelerin çoğalması Türkiye'de eğitim sorununu çözmeyecektir, üniversite sorununu çözmeyecektir, aksine daha da kötü hâle getirecektir. Bunun nedenleri üzerine umarım ki -Millî Eğitim Bakanlığında mı olur, başka bir düzeyde mi olur- tartışma imkânı bulursak bunları da konuşmak isterim doğrusu.

Çok teşekkür ederim.