| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 15 .01.2015 |
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu fıkrayla eklenen ek madde 1'in yazılış şekliyle ilgili açıklamayı yaptı Hükûmet temsilcisi arkadaşlarımız. Teşekkür ediyoruz ama Başbakanlığın bu mevzuat hazırlamayla ilgili bu konudaki yaklaşımının doğru olmadığını ifade etmem gerekiyor.
Bu tasarı çerçevesinde, Emniyet Teşkilatı ya da iç güvenliğimizle, asayişimizle ilgili ya da terörle mücadeleyle ilgili ifade ettiğimiz ve öğrenmek istediğimiz bazı hususların burada dile getirilmesine ve cevap bekleniyor olmasına rağmen henüz herhangi bir cevapla muhatap olmadığımızı da hatırlatmak istiyorum. Mesela, o gün "İmralı'daki bebek katilinin Asurilere, Keldanilere ve Süryanilere yazmış olduğu mektupla ilgili, bu mektup doğru mudur? Bu mektubu kim ulaştırmıştır, bu konuda bir bilgi var mı? Bizimle niye paylaşmıyorsunuz?" gibi bir talebim oldu ama ona bir cevap alamadık. Diğer taraftan, Emniyet Teşkilatıyla ilgili böyle bir düzenleme, bir dönüşümden, bir reformdan bahsediyor arkadaşlarımız. Yani, öyle bir reform ki polis memurları, özellikle memurları kastediyorum, amirler ve müdürler için de geçerli, olağanüstü kötü şartlarda çalışıyorlar. Mesai kavramı yok, hafta sonu, bayram, gece, sabah, gündüz fark etmiyor. Çok komik denilecek miktarda fazla mesai ücretleriyle görevlendiriliyorlar, görev yapıyorlar. Bunun dışında, Polis teşkilatının gerçekten psikolojik anlamda çok sıkıntılı olan mensupları var, zaman zaman bunların intihar haberleri geliyor ve bu bizi kahrediyor. Sadece aralık ayından bugüne bana ulaşan dört beş tane intihar haberi var polis memurlarının. Geçenlerde Diyarbakır'da, İstanbul'da, Antalya'da, değişik yerlerde intihar eden polis memurları oldu. Reformsa, bir iyileştirme, yeni bir şey ortaya konuluyorsa herhâlde polislerin çalışma şartlarıyla ilgili ya da bu tür sorunlarını çözecek konularla ilgili hususların da bunun içinde olması lazım. İntihar eden polis memurları maalesef sadece kendi canlarına kıymıyorlar, bazen aile fertlerini de beraber götürüyorlar öbür dünyaya. Bu açıdan, belki bununla ilgili de bir şeyler yapılması lazım. Bu tip sıkıntıların, bu tip bunalımların en önemli sebeplerinden birisi çalışma şartlarıysa öbürü de özlük hakları. Polis Teşkilatı yıllardan beri Adalet ve Kalkınma Partisinin vadettiği iyileştirmeyi bekliyor. Özellikle yani artık dilimizde tüy bitti, onlar da belki belli mahfillerde konuşmaktan, söylemekten usanmışlardır ama hâlâ gerçekleşmeyen bir eğitim seviyesi uygun olan ve ek göstergenin 3600'e çıkarılması suretiyle emeklilik döneminin mali açıdan iyileştirilmesini talep eden bir kitle polis teşkilatı. Buna hiç cevap yok. Bunun içerisinde polis teşkilatının vasıflarını, polis teşkilatının daha iyi hizmet etmesini ya da polis teşkilatının kamu düzeni ve asayiş konusundaki kabiliyetini artırıcı hiçbir şey yok. Bu tasarının içerisinde ne kamu düzeni açısından bir şey var ne de polis teşkilatının durumunu düzeltecek bir şey var; bunun içerisinde sadece kadrolaşma var.
Şimdi, o cevabını alamadığımız soruları tekrar ediyorum: İmralı'daki bebek katili Keldani, Asuri ve Süryani liderlerine bir mektup yazmış mıdır? Bu mektup İmralı'dan nasıl gönderilmiştir? Bu mektup devletin muhakkak ki bilgisi dâhilinde gönderilmiştir. Oradan çıkan bu mektubun içerisinde Orta Doğu'da bir konfederal sistem düşünüldüğü ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin topraklarının bir bölümünün bir başka devlet kurulmak üzere ayrılacağı, kopacağı iddiaları doğru mudur? Bunu öğrenmek istiyoruz. Demin Sayın Erdoğan'ın söylediği, acaba gerçekten bir polis akademisi mi kurdu PKK terör örgütü topraklarımızda? Ya da bu "asayiş timleri" diye gazetelerde manşet, televizyonlarda haber olan kimlik kontrolü, ehliyet kontrolü yapan PKK'lı teröristler nereye bağlı? Yani, muhtemelen onların bir organizasyonu vardır dolayısıyla bu polis akademisi iddiası arkasından geliyor. Bunlar var mıdır? Bunlara ilgili... Bunlar dile getirildikten sonra sorulmuş mudur, araştırılmış mıdır ya da bu haberlerin yer aldığı kaynaklar tekzip edilmiş midir, "Böyle bir şey yok." denilmiş midir? Bunları öğrenmek istiyoruz. Köy korucularıyla ilgili sıkıntıları dile getiriyoruz, "talepleri var" diyoruz, onlara cevap alamıyoruz. Polis memurlarının 3600 ek gösterge talepleriyle ilgili, çalışma şartlarıyla ilgili alt komisyonda önergeler verdik. Bu önergeler her zamanki gibi parmak kaldır, parmak indir metoduyla reddedildi. Burada da vereceğiz, burada da hazırlıklarımız var. Peki bunlarla ilgili ne diyorsunuz? Yani, polise ek göstergesi verilecek mi, özlük hakları düzeltilecek mi, çalışma şartları düzeltilecek mi, angaryadan kurtulacak mı polis? Amir, memur, polis memuru hiç fark etmiyor, hepsi. Başpolislerin ciddi sıkıntıları var. Başpolis nedir? Başpolis olabilmek, başpolislikten komiserliğe geçiş için yaşla ilgili, yaşın biraz daha esnetilmesiyle ilgili talepler var. Bunlarla ilgili düşünceleriniz nedir? Bunları da öğrenmek istiyoruz Sayın Başkanım.
Teşekkür ediyorum.
--0---
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkanım, bu maddede Polis Akademisindeki idari, akademik bütün personelin topyekûn bir şekilde kapı dışarı konulması, sonra, içinden uygun görülenlerin tavırları, edaları, belki etnik, mezhepsel yaklaşımları, fikirleri, vesaireleri gibi subjektif kriterlerin devreye girmesiyle, içinden bazılarının seçilmesiyle tekrar içeriye alınmaları şeklinde olacak. Ben burada Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca tespit edilecek yükseköğretim kurumlarına bildirilecek bu personelin Polis Akademisinde güvenlik konsepti üzerine akademik çalışma yapmış ve bu alanda yetişmiş personelin diğer üniversitelerde ya da YÖK'ün uygun göreceği yerlerde nasıl vazife yapacaklarını merak ediyorum. Bunun ilgili de bilgi verirlerse memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
--0--
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkanım, bu madde Güvenlik Bilimleri Fakültesinin kapatılması ve öğrencilerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre güya yerleştirilmesini içeriyor. Şimdi, dün kolejlerle ilgili hususta ifade ettim. Bu Parlamentonun, bu okulu kapatmaya yetkisi ve hakkı yok. Bu fakülteler boş olsa, içinde hiç öğrenci olmasa kapatabilirsiniz ama bu fakültelere bu devletin ciddiyetine güvenerek komiser yardımcısı olmak niyetiyle, hedefiyle, gayesiyle ve o şartları beğendiği için, o şartlara tabi olmak istediği için yani eğitim şartlarını elde edebilmek gayesiyle bir grup insan, genç, çocuk tercih etmiş ve şu anda orada eğitim alıyorlar. Bunlar buraya eğitim almak üzere girdiği günden itibaren devletle zımni bir sözleşme yapmışlardır. Bu zımni sözleşmede devlet bunlara demiştir ki: "Sizi burada dört yıl okutacağım, dört yıl sonra da komiser yardımcısı olarak mezun edeceğim. Bu dört yıl boyunca bütün iaşe ve ibateniz bana aittir, masraflarınızı ben göreceğim, harçlığınızı ben vereceğim." Devlet böyle bir söz vermiştir. Büyük devletler sözlerinden öyle zırt pırt ya da sıradan sebeplerle vazgeçmezler. Büyük devletler böyle bir şeyi yaparlarken ciddi bir gerekçeleri varsa hukuk devletinin gereklerini yerine getirirler, hukuku çalıştırırlar. Burada şuncular buncular var diye bu okulları kapatarak toptancı bir anlayışla bir zulme daha imza atılamaz. Bu okulları kapatmaya Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi ve hakkı yoktur, böyle bir hakkımız yok bizim. Yani bu kadar keyfî bir uygulama olamaz. Eğer bu fakültede içinde şunlar var, bunlar var diye bu fakülteler kapatılıyorsa yani Harp Okulu'nda da belki şunlar bunlar vardır, orayı da mı kapatacaksınız? Askerî okulları da mı kapatacaksınız?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sıra gelecek oraya, getirecekler sıra.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Herhangi bir kurumda böyle bir yapı var diye kapatmak mı çözümdür? Bu ne kadar basit bir yaklaşımdır. Bu ne kadar isabetsiz ve adaletsiz bir yaklaşımdır. Bakın, dün yine söyledik tekrar olacak ama. Bakın, bu çocukları devlet düşmanı yapacağız, bu çocuklar devlete düşman olacaklar, diyecekler ki devlete dönüp: "Sen bana taahhüt etmiştin ben dört yıl seni okutacağım, dört yıl sonra komiser muavini olarak iş vereceğim diye taahhüt etmiştin, sözünden durmuyorsun, sen ne biçim devletsin." diyecekler, öyle sorgulayacaklar bu devleti.
Tekrar ediyorum, ne bu Komisyonun ne bu Parlamentonun ne Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ne de başka bir hükûmetin bu okulları içerisinde çocuklar, öğrenciler var iken kapatmaya hakkı yoktur. Bu bir gasptır, bu milletin, bu devletin nimetlerinden herkesin eşit oranda faydalanmasına ilişkin bir gasptır, engellemedir, Anayasa'nın bize vermiş olduğu yasama yetkisinin kötüye kullanılmasından başka bir şey değildir. Şu anda yasama yetkisi kötüye kullanılmaktadır. Yasama yetkisi istismar edilmektedir. Dolayısıyla, bu açıdan bakmak lazım.
Şimdi, tekrar soralım, yani cevap alamıyoruz ama belki... Üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre yerleştirirler. Diyelim ki bu çocuklardan işte 1.300 civarında Türk vatandaşı öğrenci var, bunların hepsi Gazi Üniversitesini istedi, Ankara'da okuyorduk, biz Ankara'da devam edeceğiz dediler. Var mı böyle bir hazırlık?
BAŞKAN - 5 tercih yapacaklar bildiğim kadarıyla. Birden fazla tercih yapacaklar.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Niye 5 tercih yapıyoruz? Yani misal Gazi Üniversitesinin kapasitesinin çok üstünde bir talep oldu ya da Hacettepe Üniversitenin ya da başka bir üniversitenin...
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Terk etmiyorum diyecek okulumu.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Belki, o da ayrı bir şey tabii. Kanun çıktıktan sonra bu sefer başka bir şey yani Allah esirgesin, o da ciddi bir sorun ama olabilir, Sayın Valimin söylediğine katılıyorum, belki terk etmiyorum ben burayı diyecek çocuk.
Şimdi, yani böyle keyfîlik olmaz. Bu kabul edilebilir bir şey değil, uygulanabilir de değil. Yani bu maddeyi hiç mi acaba başka fakülteleri de içine sokacak şekilde... Hani kolej kapatılırken dendi ki "Durumlarına uygun okullar" diye bir ifadede bulunuldu. Yani bunların acaba kendi durumlarına uygun başka fakülteleri tercih etme şansları olmayacak mı? Yani iktisadi ve idari bilimler fakülteleri bu iş için ne kadar uygun, onların fiziki kapasiteleri ne kadar uygun? Ayrıca, demin söyledim. Yani transkript diye bir hadise var. Yani öğrencinin aldığı dersleri ve notları gösteren, ders saatlerini gösteren bir belge. Şimdi gittikleri fakültelerde, bu fakültede yani Güvenlik Bilimleri Fakültesinde aldıkları dersleri düşünürseniz acaba gerçekten dört ay mı okuyacaklar, yoksa bir yıl mı okuyacaklar, bir buçuk yıl mı okuyacaklar? Bunları da bilemiyoruz.
Bakın, ben müsaade ederseniz burada, bu çocuklardan bana gelmiş birkaç tane mesajı okumak istiyorum Sayın Başkanım. Bir tane arkadaşımız: "Ben Marmara Hukuku bırakım Akademiye geldim, dört ayım kalmıştı şurada ne yapacağım ben bu saatten sonra?" Bu bir çocuğun sorusu. "Akademi öğrencilerine istediği bölüme geçiş hakkı verilmeli, sadece iktisadi ve idari bilimler değil tüm fakültelere." "Maddi durumu gerçekten de çok kötü olan öğrenciler var, mutlaka öğrencilere hiç olmazsa burs imkânı tanınmalı." deniyor. Baştan beri söylüyoruz, koleje ve Güvenlik Bilimleri Fakültesine gönderilen çocukların, ailelerinin ekonomisi oldukça zayıf, bu çocukların aileleri burada okul masraflarını devlet karşılıyor, çıkışta da iş imkânı garantisini veriyor diye tercih ediyorlar, ağırlıklı olarak. Bakın "Burs bağlanmazsa birçoğu okuyamaz." diyor başka birisi. "Polis memuru olmak isteyenlere bari izin verilsin." deniyor. Yani komiser yardımcılığından vazgeçmişler hiç olmazsa polis memuru olalım diyorlar. Bu da iş imkânı, istihdamla ilgili bir şey. Diğer taraftan, size gönderiyor, bu Komisyondaki bazı üyelere söylüyor, bana söylemediğini düşünüyorum. "Komisyondakiler bu kadar sığ düşünceli ve vicdansız olamazlar." diyor. Yakıştıramıyor bize bunu. "Milleti temsille görevliler, milleti mağdur etmek değil onların vazifesi." diyor ya da "Bırakıp akademiye geldiğimiz bölüme, atıldığımız sınıftan devam edebilme hakkı verilsin, bir çoğumuz hukuk fakültesini bıraktık, geldik." diyor. "İktisadi ve idari bilimlerin yanı sarı hukuk fakültesi ve siyasal bilgiler fakültelerine de geçişe açık olması..." diye bir talep var ya da "Sınavsız mesleğe geçiş için hakkımız baki kalabilir mi?" diyenler var. Gibi bir çok farklı açılardan bakan ve gerçekten sorunlarını dile getiren insanlar var. Yani bu mesajların içerisinde birisi, yani bizim bu kadar vicdansız olamayacağımızı söylüyor.
Sayın Başkanım, bunu paylaşmak istedim, teşekkür ederim.