| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .06.2019 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Konuklarımız var, onlara hoş geldiniz diyorum.
Ben son iki üç ay içerisinde bize çok güzel günler yaşatan spor kulüplerinin taraftarlarına çok teşekkür ediyorum. Basketbol maçlarında, futbol maçlarında çok çeşitli yerlerde hatta sıradan spor alanlarında bir haksızlığa karşı sesini yükselten, Türkiye'nin vicdanı olan spor kulüplerinin taraftarlarına çok teşekkür ediyorum.
Galiba bu Ekrem İmamoğlu'na mazbatayı isteme meselesinin hemen akabinde bir refleks yasayla karşı karşıyayız. Zaten az önce siz kendiniz de söylediniz, AK PARTİ'li arkadaşlarımıza daha önce defalarca ben de buradan davette bulundum. Muhalefet milletvekilleri olarak biz kanun teklifi getirdiğimiz zaman ellerinin tersiyle itiyorlar, alıştık. Ama onlar getirirken bizim birikimimizden de faydalansalar çok iyi olur diye defalarca, her kanun teklifi burada konuşulurken bunları dile getirdik. Bilmiyorum, Kamulaştırma Kanunu'nda böyle bir çalışma olmuş ama bizler de fena hukukçu falan değiliz, mesleğinde iyi insanlar var içimizde. Bu Türkiye'nin zenginlikleriyiz, Parlamentonun çok zenginlikleri içerisinde sayılacak isimleriz. Böyle eksik meksik kanunlar yapıp refleks kanunlar çıkarmak yerine... Hukuk fakültemizin dekanı da burada, iyi eğitim aldık, bizden de faydalanın diye öneride bulunacağım.
Şimdi, efendim, bu bir refleks kanundur. Ben bu kanuna hatta "Ekrem İmamoğlu kanunu" adını vereceğim böyle giderse, Abdullah Bey bana gülüyor ama süreci beraber iyi takip ettik. Kanun ihtiyaçsa bu ihtiyaç yeni ortaya çıkmış bir şey değil. Yani spor sahalarında tezahüratlar, şunlar, bunlar, efendime söyleyeyim, varsa şiddet olayları mayısın sonunda haziranın başında ortaya çıkmış olan şeyler değil. Bu tezahüratlar ruhumuzu okşadığı zaman kanuni düzenleme aramıyoruz ama sert bir eleştiriyle karşı karşıya kaldığımız zaman hemen ceza kanunlarıyla, yaptırım uygulamasıyla yol bulmaya çalışıyoruz.
Türkiye'nin meselesi sadece cezai düzenlemeler meselesi değildir. Şiddet olaylarının psikolojik altyapısının yok edilmesi gerekir, sosyolojik altyapısının yok edilmesi gerekir, ekonomik altyapısının yok edilmesi gerekir. Şiddete bulaşan insanları araştırdığınız zaman, daha çok bu sorunların pençesinde sıkıntı yaşayan çevrelerden gelen insanlar olduğunu görmemek mümkün değil. Kriminal alanda çalışma yapan arkadaşlarımız, çok rahat, keyifli, adaletli gelir düzeyi olan insanların kolay kolay bu alanlarda suça bulaşma eğilimlerinin olmadığını tespit ederler.
Bu kanunda çok ilginç şeyler var. Mesela kanunda bazı yaptırımların uygulanacağı alanlar tarif edilirken, Sevgili Zeynel Emre vekilimin de dile getirdiği gibi, taraftarların toplanma alanları bunlara dâhil ediliyor, güzergâhlar dâhil ediliyor, o güzergâhların hangi süreler içerisinde bu şekilde adlandırılacağı da belli olmadan dâhil ediliyor.
Bir defa taraftarların spora ilgisi bir temaşa ilgisidir, temaşayı özendirmek gerekir. Anayasa'nın hükümleri gereği, Anayasa'da mevcut hükümler gereği spora olan ilgiyi, kişinin bedensel ve ruhsal anlamda kendisini geliştirebilmesini özendirmek gerekir. Taraftarların toplanma alanları birbirleriyle sohbet, diyalog, üretme, zekâlarından kaynaklı yeni yeni şeyleri hayata sürebilme alanları olarak tarif edilmesi gerekirken, bir suç oluşma potansiyel alanı olarak tarif ediliyor bu yasaya göre. Ne işiniz var taraftarın toplandığı yerde canım? Eğer orada suç işlenecekse Polis Yetki Yasası var, Ceza Muhakemeleri Kanunu var, Ceza Kanunu var, suç işlenecek bir ihtimal söz konusu olduğunda o yasaları kullanarak güvenlik tedbirleri alma ihtimaliniz var. Elinizden alan mı var da burada özel bir madde düzenlemeye çalışıyorsunuz, çArşı grubu mu bozuyor bu işi, ultrAslan mı bozuyor, Genç Fenerbahçeliler mi bozuyor? Anadolu'nun çok çeşitli kulüplerinde bir şekilde bir araya gelip sesini yükselten barışçıl anlamda protesto yapan insanlar mı keyfinizi bozuyor? Ee, bozulduysa keyfiniz önlem almanız gerekir kardeşim. Keyfin bozulma nedeni belli, yeni bir sistem getirdiniz, Türkiye'yi altüst ettiniz. Şimdi kimin ne yaptığı belli değil, hiçbir şeye doğru düzgün bir düzenleme yapabilme yeteneği kalmadı bu sistemin. Bunu böyle yaptırımlarla kapatmaya çalışıyorsunuz. Değil. Biz sizin yanınızdayız, ne olursunuz doğru düzgün şeyler getirin, beraber değerlendirelim, onları beraber geçirelim. Ama böyle, her gördüğünüz yerde yaptırım uygulayarak baskıcı bir iktidar gibi yasaları buraya getirmeye kalkarsanız burada bizim muhalefetimizle doğal olarak karşılaşırsınız.
Şimdi, "Adam bu güzergâhtan giderken, üzerinde bu yasa anlamında yasaklanmış bir madde söz konusu olursa yargılanır." diyorsunuz. Bir, süresi belli değil. İki, güzergâhta oturan kişinin kastı belli değil. Yani her suç bir kast unsuruyla işlenebilecekse...
Ben mesela Galatasaray otobüsünün geçeceği güzergâh üzerinde oturuyorum. Galatasaray otobüsü Florya'dan çıktı, efendime söyleyeyim, Aslantepe'de maça gidecek, öyle mi, ben de o güzergâh üzerine oturuyorum. Bir, her türlü Polis Yetki Yasası'ndaki işi altüst ettiniz, bu yasaya göre beni inceliyorsunuz. Güvenlik tedbiri olarak benim üzerimde normalde suç sayılmayacak ama bu yasa kapsamına göre suç sayılma durumu olan bir madde buluyorsunuz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yok öyle bir şey.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Var efendim ya, "güzergâh" diyor.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, burada seyir güzergâhı...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Güzergâha giren...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Takım otobüsünün seyir güzergâhı, neresidir bu?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Takım otobüsü...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, "otobüsün seyir güzergâhı" ifade burada.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bu aletler, bu.
BAŞKAN - Açıklattıralım onu.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - İşte, aletler burada, burada.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yok öyle bir şey.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim ben size burada neyin sayıldığını anlatırım, o aletler mi, değil mi ona göre bakarsınız.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Başkanım, cevap vermem gerek.
BAŞKAN - Şöyle yapalım, konuşmaya devam etsin...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ruhsatlı silahınız bile burada o alana girer. Efendim, alanı genişletiyorsunuz, "seyir güzergahı" diye bir tarif yapıyorsunuz, "taraftarın toplanma alanı" diye bir tarif yapıyorsunuz. Bunun üzerinde aslında normalde suç aleti olmayacak şeylere suç tanımı yapıyorsunuz. Benim ruhsatlı silahım da o zaman buradaki yasak alana giriyor, o gösterdiğiniz aletlere beraber karşıyız Sayın Bakan, bunun fetişizmi olmaz. Bizim için en değerli, en kutsal şey insan ve insan bedeni. Ama güvenlikçi politikalarla özgürlüklerin boğazlanmasını karşı karşıya koymaya kalkmayın, olmaz böyle bir şey. Hepimizin can güvenliğine ihtiyacı olduğu kadar özgürlüklerimize, hassasiyete de ihtiyacımız var. Ama ne olur objektif olarak dinleyin. Yani yaptığınız kanunu siz farkında olmadan yapıyorsanız ona bir şey söyleyemem.
Seyir alanı... Benim balkonum da seyir alanına dâhil mi Florya'da, Sayın Bakan, nedir?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yazıyor orada.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hayır, yazmıyor efendim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Dâhil olmadığını yazıyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Öyle mi? Peki.
BELGİN UYGUR (Balıkesir) - O alanı genişletiyorsunuz.
BAŞKAN - Turan Bey, siz tamamlayın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, efendim, bakın...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Özgürlükleri siz daraltıyorsunuz.
BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Yani amacı farklı yere getiriverdiniz ya.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Siz rahat olun, siz rahat olun.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Beyefendi, siz böyle kanun yaptığınız sürece ben rahat olamam, bana toplumun yüklediği sorumluluklar var. Parlamentoda her kanunun objektif olarak...
Şimdi, efendim, burada neyi tolere ediyoruz, biliyor musunuz? Aslında parlamenterler, bakanlar bir takımın taraftarı suç işlediğinde onları kurtarma mekanizması gibi çalışıyor, kusura bakmayın; yani bir taraftar, takım taraftarları suç işlediğinde, atıyorum, Anadolu'nun herhangi bir ilinde takım taraftarı suç işlediğinde o Anadolu ili milletvekilinin o taraftarı kurtarma mükellefiyeti var gibi bir durum söz konusu ortada.
Mesela Salih Cora orada oturuyor, Trabzonspor taraftarı herhangi bir yerde böyle bir şeyle karşılaşırsa önce o aranıyor, sonra ben aranıyorum Trabzonlu vekiller olarak, bu yolları kesmek lazım. Yani aslında siyasetin futbola dahlini kesmek lazım, spora dahlini kesmek lazım, kesemiyoruz çünkü Federasyon Başkanını bile Sayın Cumhurbaşkanı belirliyor, altındaki takımı Sayın Cumhurbaşkanı belirliyor. Etrafına bakıyorsunuz, belli bir siyasi görüşün öbekleşmesi şeklinde oluşuyor. Zatıaliniz de dâhil bütün bakanlıkların döneminde liyakate göre yapılmış hiçbir iş yok, tamamen bir şekilde siyasi kadrolaşma yapılmış. Sonra, burada başka hükümleri de çıkarıyorsunuz, diyorsunuz ki... Anlıyorum, protokol tribününe adam alan kişiyi tabii ki burada sorumlu tutamazsınız, orada talepte bulunuyor falan. Spor Genel Müdürlüğüne ait alanlara alınan insanlar... Yarın kasıtlı olarak idare içerisinden birtakım insanların suç işleme kastıyla oraya alınıp alınmayacağını neye göre tespit edeceksiniz? Edemeyeceksiniz. İşte, böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Onu çıkarıyorsunuz, rahatlatıyorsunuz bir tarafı, diğer taraftan da idare eliyle suç işleyecek insanlar var mı, yok mu, bunu bilmeden böyle bir kısmı alıp çıkardınız dışarıya. Var mıdır? "Yoktur." demeyin, ben size açık açık söylerim. Sayın Ekrem İmamoğlu seçimleri kazandı, sonra bir şekilde iptal edildi o seçimler, o seçimleri kazandığı süreç içerisinde yine bir kamu idaresi olan İSPARK'ın başındaki şahıs Bolu Dağı'na çıkıp Ekrem İmamoğlu'nu tehdit etti. İşte bu tarz insanların bir şekilde kamu kadrolarına yerleştirildiği yerde burada bir hükmü boşaltıyorsunuz, oraya kimin gireceği, kimin çıkacağı belli değil. Bir ayıp varsa, bir ayıp varsa bu anlamda bunlar tamamen yönetenlerin ayıplarıdır. Örneği verdim Sayın Bakan, hiç öyle itiraz eder gibi bakmayın. Örnek diyorum, Bolu Dağı'nda İSPARK'ın başındaki arkadaşımız Ekrem İmamoğlu'nu tanımadığını, adam yerine koymadığını, gerekirse her türlü...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bunun kanunla ilgisi ne?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, söylüyorum, söylüyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Cumhuriyet savcıları işlem yapacak.
BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Bunun Komisyonla alakası yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - E, tabii, böyle diyeceksiniz ama burada işlemi de kaldırdınız ortadan.
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Zaten burada spor alanları...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama burada ben doğru söylüyorum. Şimdi, Spor Genel Müdürlüğü tarafından alana alınanlarla ilgili alanlara yaptırım uygulamasını kaldırdınız, cumhuriyet savcılığı kime yaptırım yapacak? Yani aynı şeyi söylüyoruz ama siz görmezden geliyorsunuz.
Şimdi, barışçıl protesto, sivil itaatsizlik herkesin doğuştan hakkıdır. Hiç kimse baskıyla, zorla "vatandaşlık" adı altında başka bir şeye mahkûm edilemez. Bu yasaya göre spor alanlarında yapılan barışçıl gösterilerle, sivil itaatsizlik gösterileri ile tehdidi nasıl ayıracağınızı merak ediyorum. Ben size bazı örnekler vereyim daha iyi anlaşılması anlamında. Gar katliamı oldu, Ankara'da gar katliamı oldu. Ankara'daki gar katliamından sonra Konya'da bir millî maç vardı. Millî maça giden insanlar gar katliamıyla ilgili süreci protesto ettiler orada, bir grup vatandaşımız protesto etti; hepimizin içinin yandığı bir süreçti. Başka bir kısım vatandaşımız da -çok saygı duyduğumuz, bizim için çok özel olan, Allah tamamına rahmet eylesin, bizim için canını verecek kadar bizi değerli bulan insanlar, bizim için çok değerlidirler- şehitlerimizi kullanarak dediler ki: "Şehitler ölmez, vatan bölünmez." ve taşkınlık gösterisi yaptılar. Şimdi, bu yasaya göre hangisi tehdit, hangisi tehdit sizce? Oraya gelip bir avuç insanın gar katliamını protesto ederken kullanmış olduğu ifadelere karşı, tamamen şovenistçe, tamamen militaristçe, tamamen hassas olduğumuz duygularımızı kullanarak bu ifadeleri söyleyen ve o insanlara karşı bir güruh gibi gelen insanları tehditten yargılatacak mıyız ya da kimin yargılanması gerekiyor? Kullandığınız ifadelerin altında bir açıklık yoksa spor sahalarını açık cezaevlerine çevirirsiniz, temaşa kültürünü ortadan kaldırırsınız, şiddeti önlemek yerine tamamen baskıcı bir iktidarı yerleştirmeye kalkarsınız. O yüzden, siyasetin dilinden sporun diline dönerek yeni bir yasa yapılması gerektiği açıktır. Refleks bir yasa değil, Ekrem İmamoğlu'na refleks ya da bir başkasına ya da Sayın Cumhurbaşkanı, Galatasaray Stadının açılışında konuşurken o konuşma sırasında birtakım sloganlara -zatıaliniz de sanırım Bakandınız o zaman Sayın Bakan- karşı böyle -Sayın Zeynel Emre'nin az önce bahsettiği gibi- dönem dönem yasalar çıkarmak yerine Anayasa'ya uygun yasalar yapmak gerekiyor. Bu yaptığınız yasada Anayasa'nın belli hükümleri zaten ihlal edilir hâlde. Ne ihlal edilir hâlde? Bir defa, Anayasa'daki kanunlar önünde herkesin eşit olacağı ibaresi tamamen ihlal edilir hâlde. Bir tarafta "taraftar" diyorsunuz, diğer tarafta "taraftar olmayan" diyorsunuz. Hâlbuki suçların şahsiliği meselesi var Anayasa'da da herkesin kanun önünde eşit muameleye tabi tutulacağı meselesi var. Ben taraftarsam sorumluluğum farklı, taraftar değilsem sorumluluğum farklı. Bir: Peki, bu, Anayasa'nın bağlayıcılığına yani 11'inci maddeye ve Anayasa'da kanun önünde eşitlik ilkesine bunu nasıl sığdırıyorsunuz?
İki: Taraftar olanların verdiği zarardan dolayı kulüpleri -baştan beri koyduğunuz- cezalandırma yetkisi var. Anayasa'da "cezaların şahsiliği" diye bir ilke var. Taraftar kulübün malı mı? Yani çok özür dilerim, ne olursunuz yanlış anlamasın, hukukçu arkadaşlara istirham ediyorum: Borçlar Kanunu'nda hükümler vardır. Yani size ait bir malın zararından sorumlu olursunuz. Tehlike sorumluluğu vardır ya da başka, şimdi, adap gereği kolay söyleyemiyorum ama bir hayvanınız vardır, bir yere girer, zarar verir, oradan tazminat sorumluluğunuz vardır; işte, binanızdan dolayı sorumluluğunuz vardır; elektrik direğinden dolayı sorumluluğunuz vardır. Ya bu nasıl kanundur, taraftar -taraftarı tarif etmek de kolay değil de- zarar verecek, kulüpten o zararı isteyeceksiniz. Nereye sığdırdık? Cezaların şahsiliği...
BAŞKAN - Vardı herhâlde bir dönem.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Vardı efendim, varı eleştiriyorum zaten, onu da siz yaptınız. Yani yeni bir yasa yaparken onu gözden geçirelim demeye çalışıyoruz. Cezaların şahsiliği ilkesiyle bunu bağdaştırsın bir arkadaşımız, Sayın Bakan bağdaştırsın mesela -biliyor bu konuyu, bize de sormuyor- kendi hukukçularıyla görüşerek desin ki: "Şöylece cezaların şahsiliği ilkesiyle bu uyumludur." Kanunu hep beraber, el birliğiyle, hiç dokunmadan, yeni kanun yaparken bunları da göz ardı ederek geçirmiş olalım.
Şimdi, efendim, kulüp mallarına tarif yapıyorsunuz "Kamu malıdır." diye. Yok ya, nasıl kamu malıdır? Kulüplerin sahipleri artık şirketler, şirketler. Artık Türkiye'de bütün kulüpler şirketleşmiş. Galatasaray'ı birtakım patronlar almış, Fenerbahçe'yi başka patronlar almış, sıradan vatandaşın da malı değil. Siz şimdi normal bir nası ızrar suçunu, malı zarar verme suçunu nedense burada "kamu malı" diyerek tarif ederek kamu malına zarara çeviriyorsunuz. Niye? Kulüp yöneticileri kamu görevlisi mi? Kulüpler kamunun malı mı? Özel hukuk tüzel kişisi olarak faaliyet gösteriyorlar. Yani buradan korumacılık falan çıkmaya çalışıyor. Buralardan bir şey çıkmaz. Zarar verecek kamunun malına da zarar verir, özel sektörün malına da zarar verir, bu ayrıntılara çok bakmaz. Az önce söyledim, bir garabetin içinde yürüyen Türkiye'nin sorunlarını sürekli insanları cezalandırarak çözmek yerine anlayarak, telafi ederek, önleyici işlemler yaparak çözmek gerekiyor. Bu kanunun adıyla kanunun kendisi hiç bağdaşmıyor: "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Teklifi." Allah için, bu kanun teklifinin hangi maddesinde mesela bir taraftarın rehabilitasyonu doğrudan var, mesela kulüp yetkilileriyle ilgili rehabilite süreci var? Her gün bu vatandaşı tahrik eden siyasiler ve kulüp yöneticilerini görmezden geliyoruz. Mesela, bir Fransa maçı yaşadık, değil mi? Fransa maçında seyircimiz Fransa'nın millî marşı çalınırken yuhaladı. Bu cezalık bir mesele değil, eğitsel bir mesele.
İki, Fransa maçında en galiz hakaretler edildi Fransızlara. Niye? Tam bu sırada Fransa'yla aramızda Akdeniz meselesiyle alakalı birtakım sıkıntılar var, biz ha bire etrafı geren beyanlarda bulunuyoruz, seyirci galeyana geliyor, Fransa o gün bizim düşmanımız oldu, üstelik futbol sahasında.
Şimdi, bu kanunda aslında bunların yer alması gerekir. Eğer şiddeti önlemeyle ilgili bir kanun yapıyorsak yurttaşlarımızı şiddete teşvik eden siyasilerin elini çekecek düzenlemeler yapmamız gerekir buradan. Yurttaşlarımızı şiddete teşvik eden kulüp yöneticilerinin beyanatlarını bir şekilde ağır yaptırımlara bağlamamız gerekir. Sıradan insanın, canı yanan, bir şekilde oraya deşarj olmaya gelmiş olan insanın sıradan bir deşarjını neredeyse terör suçu hâline getirebilecek bir kanun düzenlemesiyle yola çıkmanın anlamı olduğunu düşünmüyorum.
BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz yavaş yavaş Turan Bey, sana zahmet.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben sizin için hemen toparlarım.
BAŞKAN - Estağfurullah, benim için değil.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum. Tabii ki, daha konuşacaklarımız olursa maddelerde konuşuruz.
BAŞKAN - İleride bol bol konuşacağız nasıl olsa.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama esas itibarıyla şunu söylemeye çalışıyorum: Sporda şiddetin önlenmesi meselesi bir yaptırımlar silsilesi yerine önleyici tedbirlerle tarif edilmesi gerekir. Bu kanunun ruhunda böyle bir şey yok. Eskide de olmayan yerlere değinmeye çalıştım, anlatmaya çalıştım, kulüplerin cezaların şahsiliğine rağmen cezalandırılıyor olmasını özel örnek olarak verdim. Bunları telafi etmek yerine tamamen İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri sırasında vatandaşımızın halisane bir şekilde, barışçıl bir şekilde kendine dile getirdiği ortamı sanki bir terör ortamı gibi düşünüp neredeyse terör suçlarını cezalandırır gibi yaptırımlarla buraya geliyor olmak bizim açımızdan çok doğru bir yol değil. Yeni bir kanunu yapma konusunda biz hazırız, her türlü desteği vermeye hazırız ama içeriği sporda şiddeti önleme olmalı. AK PARTİ'li arkadaşlarıma benim çağrım budur, yeni bir kanunu birlikte yapalım.
Teşekkür ediyorum.