| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .06.2019 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; eski bir amatör spor kulüpleri federasyon yöneticisiyim. Sayın Bakanımızla birlikte, aynı İstanbul federasyonunda birlikte çalışma şansımız olmuştu.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sporda şiddet yasasıyla ilgili, hatiplerin ifade ettiği kısımlara değil, ben spor kulüplerinin şu anda içinde bulunduğu sıkıntıları daha da artıracak bir düzenleme olması boyutuyla taraftarlardan kaynaklanacak olan cezalardan... Zaten şu anda başkan ve yönetim kuruluna isim bulmakta bile çok zorlanan, genel kurullarını yapamayan profesyonel spor kulüplerinin içinde bulunduğu böyle bir dönemden geçiyoruz. Normalde mayıs ve haziran ayları içinde profesyonel spor kulüpleri olağan genel kurullarını yaparak yönetimlerini belirlerdi. Pek çok kulübün, özellikle İstanbul'daki pek çok spor kulübünün şu an genel kurullarını ertelediği, seçimlere girecek başkan ve yönetici bulamadığı gerçeğini ortaya koymamız lazım.
İkinci bir konu şu: Geçtiğimiz yıl, taraftarı çok büyük olan Sakaryaspor gibi, Kocaelispor gibi kulüpleri bir kenara bırakarak, alt liglerde spor yapan kulüplerin taraftarlarının yapmış olduğu taşkınlık ya da spor dışı eylemler dolayısıyla, federasyonlara taraftar bilet gelirlerinin yaklaşık 2 katı kadar cezayı ödemeleri gerçeğini de göz önüne almak gerekir. Yani yılda 300 bin lira, 350 bin lira gişe hasılatı olan bir spor kulübüne 500-600-700 bin liralık cezaların taraftarlar dolayısıyla kesildiğini göz ardı etmemek lazım. Artık, spor kulüplerinin yöneticileri devlete karşı sigorta ve vergi borçları dolayısıyla müteselsil sorumlu. Eğer bunlarla ilgili icra takipleri başlatılırsa spor kulübünün yöneticileri görev yaptıkları dönemle ilgili de taahhütname veriliyorlar. O nedenle, burada eğer spor ve özellikle de futbolla ilgili düşünüyorsak, profesyonel spor kulüplerimizin nasıl güçlendirileceğinin ve bu kulüplerin mali ve idari açıdan nasıl dünyayla daha rekabet edecek bir koşula geleceğinin altyapısının oluşturulması gerekiyor.
Şimdi, Spor Toto gelirleri yedi yıldır artırılmıyor arkadaşlar, yedi yıldır, galibiyet, beraberlik ve mağlubiyete verilen iç saha, dış saha gelirlerinde hiçbir değişiklik yok. Yani yedi yıl içinde, statlara giriş ücreti 15 liradan 45 liraya çıktı, Passolig, Passokartlarımız, 15 liralık giriş ücreti 45 liraya çıktı yani yüzde 300 artış geldi; tam yedi yıldır maç hasılatlarıyla ilgili Spor Toto'nun iç saha, dış saha, beraberlik, galibiyet ve mağlubiyete verdiği ücretler 35-45-55 ve 65 bin lira. Böyle bir düzenleme olabilir mi? Yani böyle bir anlayış olabilir mi? Asgari ücret yedi yıl içinde 800 liradan 2 bin liraya çıktı; sadece kulüplerimiz asgari ücretle futbolcularının sigorta ve vergilerini yatıracak olsalar ödeyecekleri primlere yüzde 250 oranında zam gelmesine rağmen bu alanda ciddi bir sıkıntı var.
Başka bir şey şu: Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN - Bunu amatör kulüpler için diyorsunuz, değil mi?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Hayır, ben profesyonel kulüpler için söylüyorum.
BAŞKAN - Profesyoneller için de mi böyle?
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Aynen, profesyonel kulüplerde de zaten asgari ücretten gösteriliyor ücretleri de.
Başka bir konu şu: Arkadaşlar, sporun esas unsuru kulüpler. Esas unsur kulüplerdir yani bir kulüp olmadan spor yapılamaz. Kulüp neyle oluşur? Bir yönetim, sporcu ve idareci, antrenör, yardımcı teknik personel; bunlarla oluşur. Burada, bazı spor dallarında genel olarak seyirci yoktur. Salon sporlarında gişe ücreti yoktur, bedavadır. 50-100 kişiyle de 1. Liglerde... Yani voleybol ligine gidin, herhangi bir maça gidin -dünyanın en iyi kadın voleybol ligi Türkiye'dedir- herhangi bir kadın voleybol liginin 1. Lig maçına gidin, spor salonuna giriş serbest, bilet ücreti yok, Eczacıbaşı'nın maçı da bedava, diğer kulüplerin maçı da bedava, Vakıfbankın da maçı bedava ama seyirci yoktur. Yani bizim burada esas olarak kulüplerimizi güçlendirecek ana yapıların üzerinde durmamız gerekir. Böyle, yöneticileri, kulüplerdeki yöneticileri giderek daha da zan altında bırakacak, hukuki açıdan da sorumlu, taraftardan sorumlu asil yönetici, tribünlerden sorumlu yönetici gibi içinden çıkılamaz bir noktaya gidilmesinden endişe duyarım. Siz bunu belirlerseniz yani taraftarlardan sorumlu yönetim kurulu belirlerseniz bir müddet sonra bu kişiler taraftarlara maç öncesi para dağıtmadan stada giremezler. Bakın, giremezler.
Başka önemli bir konu şu: Şimdi, cezalarla caydırıcı tedbirler alıyorsunuz. Profesyonel liglerde, 1. liglerde evet, giderek şiddet oranları azaldı. Bu taraftarlar yani bu şiddeti esas alan taraftar kitlesi yok oldu mu zannediyorsunuz arkadaşlar? 3. liglere gitti, 3. liglerde tedbir aldınız. Şu an İstanbul'daki amatör kulüplerin maçlarında gene bu taraftarlar yani asıl olarak kavga etmek üzere konuşlanmış olan bu taraftarlar, yeter ki iddialı bir maç olsun, yeter ki bir play-off maçı olsun, kendiliğinden iki takım taraftarları arasında yer alıyorlar ve bunlar o taraftarların içinde gene bu şiddeti yapmaya devam ediyorlar. Yani iklimi değiştirmek gerekiyor, sporda şiddetin giderilebilmesi için bizin başka bir düzleme geçmemiz lazım. Yani ne yapacağız şimdi; 14-16 yaş grubundaki taraftarların izlediği maçlardaki güvenliği de sağlamak için caydırıcı önlem mi almak durumundayız? Yani yaklaşık yirmi yıldır bu iklim devam ediyor. Bu iklimin oluşmasında şansınız olabilir, şanssızlığınız olabilir ama ağırlıklı olarak sizin iktidarda olduğunuz dönemde tribünlerle ilgili gerilim had safhaya çıktı. Mutlaka ülkeyi bir başka bakış açısıyla buradan kurtarmak gerekir.
Başka önemli bir nokta şu: Bir kez daha söylüyorum, bakın, geçtiğimiz günlerde Futbol Federasyonunda seçimler yapıldı. Şimdi, Futbol Federasyonunun ana unsuru 1. Lig'teki spor kulüpleri; 7 delegeyle temsil ediliyor. Spor Toto Süper Lig'indeki kulüplerden 2 delegeyle, diğer profesyonel kulüplerden 1 delegeyle, millî olma sayısına göre de amatörlerden gelen delegelerle de bir Genel Kurul oluşuyor. Arkadaşlar, uzun yıllardır, biz, federasyonları kulüplerin seçmediği bir düzleme doğru gittik yani kulüplerin hiçbiri kendi federasyonlarını artık seçemiyor. Yani artık Trabzonspor Trabzon'dan gelecek olan yönetim kurulu üyesini belirleyemez, büyük takımlar kendi yöneticilerini, atayacakları ya da kurula girecek yöneticileri belirleyemezler. Hatta çok ilginç bir olay gerçekleşti yani buna herkesin tepki duyması gerekir; yerel seçimlere girmiş, belediye başkanlığını kaybetmiş bir eski belediye başkanı, şak diye Futbol Federasyonu yönetimine girdi. Spordan gelmiş olan insanların, spordan, aktif olarak kulüp yöneticiliği, idarecilik ya da teknik direktörlük veya sporcu geçmişi olan insanların artık federasyonlarda, bütün kurullarda ağırlıklı olarak yer almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben bu teklif hazırlanırken özellikle, sporla ilgili çok ciddi sıkıntıda olan 2. Lig Kırmızı, Beyaz ya da 3. Lig'deki diğer üç gruptaki futbol kulüplerinin görüşünün alınıp alınmadığını merak ediyorum. Bakın arkadaşlar, 2. ve 3. liglerde kulüpler güvenlik görevlilerini -yani taraftarların yüzde 5'i kadar güvenlik görevlisi bulundurma zorunluluğunuz var- nereden buluyorlar? Yaklaşık 90-100 TL alan bir güvenlik elamanını maç günü nereden buluyorlar? Eğer kulüp başkanının belediye başkanıyla arası iyiyse belediyeden alıyor ya da ilgili kurumlardan rica ediyor; yok, değilse oraya önlük giydirerek birtakım insanları çıkarıyor. E, şimdi, 2 bin taraftarınız varsa 100 güvenlik görevlisini statta bulunduracaksınız; 100 güvenlik görevlisi 100 liradan 10 bin lira. Bir 2. Lig, 3. Lig kulübü için bunlar çok yüksek rakamlar arkadaşlar. Yani biz hâlâ sistemi cezalarla, caydırmalarla disipline edeceğimizi düşünüyoruz, bu biçimiyle de sporda şiddetin engelleneceği konusunda bir handikap var.
Bir başka olay şu: O sizin sözünü ettiğiniz kesici ve delici aletlerle ilgili burada Emniyetin görev ve sorumluluklarını bir miktar daha artırmasına ihtiyaç var. Bakın, bu kesici ve delici aletler eğer bir stadyuma girecekse çoğunlukla bunlar deplasman maçlarındaki otobüslerden alınıyor. Peki, neden bu otobüsler bir deplasmana çıkmadan önce, çıkış noktasında... Ki bunların tamamı da yine belediyelerin vermiş olduğu, kamunun vermiş olduğu, valiliğin temin ettiği otobüslerdir. Yani orada ya validir bu deplasmana gidecek olan taraftarlara otobüsü bulan kişi ya kaymakamdır ya da belediye başkanıdır. Yani taraftarların bu otobüsleri tutacak bir ekonomik gücünün olmadığını hepimiz biliyoruz. Ya da kulüp başkanıdır, eğer kulüp formdaysa, liderliğe oynuyorsa kulüp yöneticileri... Burada Emniyetin yapması gereken, bunları daha başlangıçta... Madde, eğer orada bir madde aranacaksa, bu otobüslerde eğer uyuşturucu içimi ve kullanımı çok yaygınsa -ki yaygındır- eğer burada bu tür kesici ve delici aletler, suç işlemeye yönelik aletler bulunacaksa bunların Emniyet tarafından daha başlangıçta tedbirinin alınması gerekir.
Ancak bunlar gerekçe gösterilerek özellikle büyük kentlerde insanların on beş günde bir sosyalleşmesinin, yaşama katılmasının, içinde yaşadığı psikolojik ortamdan çıkarak kendini toplumun bir parçası olarak gördüğü ve eşitlendiğini hissettiği genel toplanma yerlerindeki o nümayişi bence baskı altına almamak gerekir. Bakın, buradan bir sıkıntı çıkar. Yani özellikle, işte, İstiklal Caddesi'nde, Fenerbahçe Altıyol'da ya da Beşiktaş Çarşı'da ya da Trabzon'da ya da bir başka şehirde insanların maç öncesi toplanarak gerçekten, orada binlerce insanın kendisini diğerleriyle birlikte bir ve eşit gördüğü ortamların engellenmesi konusundaki tedbirleri bence almamak gerekir. Buralarda meydana gelecek olan problemlerden dolayı da kulüp yöneticileri üzerinden yeniden bir cezai işlem yapılmasının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Değerli vekilim çıktı ama spor kulübü yöneticilerine daha çok, maç öncesi ve sonrası ya da maçta yaşananlarla ilgili, federasyon ve hakemlerle ilgili vermiş olduğu demeçlerden dolayı hak mahrumiyeti cezası gelir. Yani kendi kulübünün çıkarını korumak için bir demeç verir, bir açıklama yapar, bundan dolayı hak mahrumiyeti cezası alır. Hak mahrumiyeti cezası bu kişinin stadyum içine girememesi, takımın esame listesine imza atamaması, soyunma odalarına girememesi ve şeref tribününde yer almaması anlamına gelir. Ama şimdi biz "Hayır, bunu stada da sokmayalım." diyoruz; yahu, arkadaşlar, zaten kulüpler zor yönetici buluyor. Yani stadyuma da sokmayın... Nasıl sokmayacaksınız? O stadyumun elli tane kapısı var, bir yerden girer. Ben bunun kesinlikle doğru olmadığını düşünüyorum. Yani hak mahrumiyeti cezası alan kişiyi, suç işlemiş, bir delici, kesici aletle stada girişi yasaklanmış bir kişiyle eş değer görmeyi kesinlikle doğru görmüyorum. Zaten uygulama da böyle değil. Bu noktada bir düzenleme getirileceğini söyledi, o düzenlemeye ben kesin olarak karşıyım. O zaman, biz kulüplerde gerçekten hiç yönetici bulamamış oluruz.
Başkanım, sözlerimi tamamlarken Sayın Bakanım da burada, İstanbul'daki toplantılarda kendisi de vardı, Sayın Meclis eski Başkanımız, eski Başbakanımız Spor Totodan amatör spor kulüplerine yıllık 100 bin liralık bir yardım yapılacağını söyledi.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, "belediyeden" dedi, ben de oradaydım, sen de oradaydın.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ben burada şunu tekrar etmek istiyorum: Spor Toto Teşkilat Başkanlığının hasılattan dağıttığı pay miktarı artırıldı. Ama buradan hareketle de Spor Toto gelir elde edecek bir kurum değil, gelirlerinin tamamını hazineye aktarmak zorunda da değil. Spordan elde edilen, spor müsabakalarından elde edilen gelirlerin mutlak suretle altyapı yatırımlarına harcanması konusunda... Ben bu rakamı tekrar etmiyorum ama Anadolu'da özellikle 10-18 yaş grubunda yani altyapılarda takım çıkaran kulüplere her çıkardıkları takım başına bir destek verilmesinin çok önemli olduğunu söylüyorum. Yani A takım seviyesinde, veteran liglerinde değil, altyapılarda, U10'dan U18'e kadar altyapılarda 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7; kaç tane altyapıda liglere katılıyorsa katılım ve ligi bitirme sayısına bağlı olarak Spor Toto Teşkilat Başkanlığı tarafından da altyapının desteklenmesi amacıyla bir kaynak aktarılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
En son olarak da bu 2'nci, 3'üncü ve 1'inci liglerdeki "playoff" yükselme maçlarında son maçların kesinlikle tarafsız sahada yapılmaması gerekiyor. Tarafsız sahada yapıldığı zaman siz tribünleri ikiye bölüyorsunuz ve büyük stadyumlarda bunlar yapılıyor, 20-25 bin kişilik stadyumlarda bu maçlar yapılıyor, burada en az 10 bin kişi o stadyumdan başı eğik ya da üzgün ayrılıyor ve bunun sonucunda da özellikle stadyumlarda çok ciddi biçimde taraftarların soyunma odalarına, tuvaletlere, tribünlere, koltuklara zarar verdiğini görüyoruz. Benim kişisel önerim, terfi maçında, playoffun son maçında da yine avantajlı olan takımın ilk maçı deplasmanda, ikinci maçı kendi sahasında oynaması biçiminde yani birinci ve ikinci turlarda uygulanan sistemin finalde de tekrarlanmasının çok doğru olacağına inanıyorum.
Bir de şunu söyleyeyim: Protokol tribünlerine gelen zevatın korumalarının da kesinlikle silahlarıyla protokol tribününe girmemesi gerekir. Yani milletvekilleri eğer protokol tribününe girmiyorsa bir başka zevatın da protokol tribününe devlet tarafından kendine tahsis edilmiş olan korumalarının da silahtan arındırılmış olarak oraya girmesi gerekir. Bu konuyla ilgili çok ciddi biçimde suistimallerin olduğunu görüyorum.
Bir de şunu söyleyeyim: Kadınların spor sahalarına ve stadyumlarına gelmesini çok istiyoruz, evet, bunu destekliyoruz, doğru ama şeref tribününe gelen bir milletvekilinin eşinin kendisinin yanında oturtulmaması konusundaki uygulamayı da kesinlikle doğru bulmuyorum. Anadolu'da da şeref tribününün ortasında -her gittiğimiz yerde bunu görüyoruz- ya vali ya da milletvekilleri oturuyor. Şeref tribününün ortasında oturma hakkı ev sahibi ve deplasman kulübünün başkanına aittir, ortasında da Futbol Federasyonunun başkanı ya da yöneticisi oturur. Yani bu müsabakanın ana oyuncusu kulüplerse burada valinin ya da o şehrin belediye başkanının kendisini onların üzerinde görme alışkanlığını terk etmesi gerekir. Yani şeref tribünün tam ortasında federasyon yetkilisi, sağında ve solunda da kulüp başkanları oturur, geriye kalan protokolün de buna göre şekillenmesi konusunda azami gayretin gösterilmesi gerekir. Geçtiğimiz bir maçta final oynayan bir spor kulübünün başkanının şeref tribününün neredeyse en kenarında yer bulabilmiş olmasının da doğru olmadığını belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.