| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .06.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; İç Tüzük'ün 38'inci maddesi çerçevesinde bu teklifi değerlendirmeye çalışacağım, Anayasa'ya uygunluk açısından.
Dile getirildiği üzere, konjonktürel bir teklif bu, keşke spor hukuku açısından daha geniş bir bakış açısıyla hazırlansaydı bu teklif. Zannediyorum, o zaman hem spor hukukunun farklı alanlarını hem de konuya anayasal açıdan bütünsel bakış açısını yakalayabilirdik. Şimdi, gördüğümüz kadarıyla, daha çok başlığından da anlaşıldığı gibi, şiddet ögesi üzerinde yoğunlaşılmış bulunuyor ve şiddet ögesi ile ifade özgürlüğü arasında gelgitlerin ortaya çıktığı bir alanda bulunuyoruz. Bu bakımdan, anayasal açıdan baktığımız zaman, mesela, şiddet denildiğinde bana hemen -tabii, Anayasa 59'a girmeden- 23, 57 ortak paydasını çağrıştırdı. Yani şehircilik ilkelerine ve çevresel koşullara uygun kentleşme gereği; tam tersi, betonlaşma esasen şiddet kaynağı, 23'üncü madde de zaten suç işlenmesini önlemek amacıyla planlı kentleşme diyor. Anayasal açıdan ve bütünsel açıdan bakmak bu bakımdan önemli yani Anayasa'nın birçok maddesiyle ilgili ama tabii ki ben onlara girmeksizin doğrudan ilişkili maddelerle yetineceğim. Doğrudan ilişkili maddeler deyince tabii ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de devreye giriyor. Mesela, şiddetin önlenmesi amacıyla burada slogan atılması da denetim altına alınıyor ama tabii ki slogan atmanın sınırlarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 10, ifade özgürlüğünün görev ve sorumlulukları da tazammun ettiğine dair kural birlikteliği veya ayrışması dikkate alındığı zaman bu sözleşmenin 10'uncu maddesindeki görev ve sorumluluklar daha çok yöneticilerin görev ve sorumluluklar yani ayrıştırıcı, nefret tohumları eken söylemden kaçınmaları. Peki, slogan atımı? Şiddet içermemesi, ırkçılık olmaması. "Diyarbakırlılar dışarı." dediğiniz zaman ırkçılık yapmış oluyorsunuz, onun gibi. Burada bulunan bütün üyelerin bu tür ırkçı söylemlere, şiddet çağrısında bulunan söylemlere karşı olduğunu söylememize gerek yok. Ama tabii ki yine burada bulunan bütün üyelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesinde belirtilen ifade özgürlüğünün görev ve sorumlulukları tazammun ettiği kuralına da bağlılıkları konusunda kuşkumuz yok ve bu kuralın özellikle, toplumu etkileme konumunda olan kişilerce kullanılması durumunda söz konusu olduğunu da zannediyorum belirtmeye gerek yok. Şimdi, bu açıdan bakıldığı zaman, tabii ki Anayasa'nın spor hukukuna ilişkin doğrudan hükümlerine baktığımız zaman 59'uncu maddeyle sınırlı olduğu varsayılsa da devlete bu konuda sporu geliştirme ödevi, normatif yönlendirici bir norm olarak... Ama şiddet kullanımı alanlarına ilişkin kullanılabilecek toplu özgürlükler bağlamında madde 34 belirtilebilir. Fakat esasen, burada, bu teklifte yer alan maddeler itibarıyla 20'nci maddenin öne çıktığını görüyoruz, Anayasa'nın 20'nci madde karşısındaki durumunun, Anayasa madde 13 karşısında değerli hatipler farklı yönleriyle Anayasa'ya aykırılık yönlerine değindiler, onlara girmiyorum ben çünkü nasılsa kayıtlara geçti, söylenmemiş hususlarla, kısımlarıyla yetineceğim. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8, tabii ki Anayasa madde 10, eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı; İç Tüzük 38'in anayasal dayanağı olan 11'inci madde, Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı açık.
Şimdi, bu ön belirlemeler çerçevesinde neden Anayasa'ya açık bir aykırılık söz konusudur, bunu 3'üncü madde ekseninde somutlaştırmaya çalışacağım. Çünkü 3'üncü maddenin (d) bendinde şöyle diyor: "Seyircilerin müsabaka ve seyir alanlarına girişinde biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama sisteminin kurulmasına ilgili federasyonun görüşü alınarak Bakanlıkça karar verilir. Buna ilişkin gerekli teknik donanım, spor tesisinin kullanım hakkına sahip kurum veya kuruluşlar tarafından tesis edilir." Burada tabii, bu yükümlülüğün takibi amacıyla kolluk birimlerince biyometrik yöntemler de kullanılabilir deniliyor aynı maddede. Şimdi, bu madde özellikle Anayasa'nın 20'nci maddesi açısından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesi açısından ve yine, Anayasa'mızın 3'üncü maddesi açısından açık aykırılık oluşturan bir madde, tipik örnek biçiminde çünkü 20'nci maddeye göre, herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir ama bunun istisnası düzenleniyor (2)'nci fıkrasında, istisnai durumlarda bu sınırlanabilir. Oysa incelenen yasa önerisinde spor müsabakalarına giriş esnasında kimlik doğrulama amacıyla kişisel biyometrik verilerin depolanma ve kullanılma imkânının keyfîliğe ve kötüye kullanımlara bütünüyle açık bir şekilde ve üstelik, bu yönde herhangi bir zorunluluk da bulunmazken düzenlendiği görülmektedir.
Kanun teklifinde öngörüldüğü hâliyle söz konusu biyometrik kimlik doğrulama yöntemlerinin kullanılabilmesine ilişkin olarak Bakanlığa tanınmak istenen yetki Anayasa madde 20 fıkra (3)'e dört açıdan aykırı bulunmaktadır. Bir: Kanun teklifinde Bakanlığa verilen biyometrik yöntemi belirleme yetkisi çok geniştir. İki: Kanun teklifi, kişisel verilerin saklanma şeklini belirtmemiştir, bu açıdan aykırıdır. Üç: Kanun teklifinde biyometrik verilerin saklanması süresi belirtilmemiştir, bu açıdan madde 20'ye aykırıdır. Dört: Spor müsabakalarına girebilmek için biyometrik verilerin paylaşılması yükümlülüğü gerekli değildir, bu açıdan da Anayasa madde 20'ye aykırıdır. Kısaca bunları birkaç cümleyle belirtecek olursak:
Birincisi: Bakanlığa verilen bu yetki çok geniştir çünkü "biyometri" kavramının içinde iris ve retina taramadan parmak izi okumaya kadar farklı yöntemler yer almaktadır. Yasa önerisi, müsabakalara girişte kimlik doğrulamada kullanılabilecek biyometrik yöntemi özgün olarak tanımlamamış, uygulamada herhangi bir biyometrik yöntem uygulanabilmesini mümkün kılan bir soyutluk derecesinde kaleme alınmıştır. Oysa kişisel verilerin gizliliği esas olduğuna göre, buna istisna olarak öngörülecek biyometrik veri depolama yönteminin somut olarak yasa koyucu tarafından öngörülmesi gerekmektedir. Öneride belirlendiği hâliyle Bakanlık, keyfî bir biçimde ve yasa koyucu tarafından gerçekleştirilmesi gereken gereklilik incelemesi de gerçekleşmeden herhangi bir biyometrik sistemin kullanılabilmesine karar verebilecektir.
İki: Yasa önerisi, kişisel verilerin saklanma şeklini belirtmemiştir. Madde 20, fıkra (3)'ün ikinci cümlesine göre, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, kişinin kendisiyle ilgili kişisel verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanmadığını öğrenme hakkını da kapsar. Yine aynı düzenlemenin son cümlesine göre, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Oysa yasa önerisi, kimlik doğrulamada kullanılacak biyometrik verilerin kimin tarafından saklanacağını belirtmemiştir. Bilindiği üzere, müsabakalara girişte kullanılan elektronik kartlar özel bir kuruluş tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca, yasa önerisi, biyometrik veri doğrulamaya ilişkin gerekli teknik donanımı spor tesisinin kullanım hakkına sahip kurum veya kuruluşların tesis edeceğini belirtmektedir. Şu hâlde, kişilerin biyometrik verilerinin elektronik kart sağlayan özel ticari kuruluşa ve/veya spor tesisinin kullanım hakkına sahip kurum veya kuruluşlara teslim edilmesi muhtemeldir. Yasa, kişisel verilerin özel kişiler tarafından ne şekilde saklanacağını belirtmemekte, kötüye kullanımlara karşı herhangi bir koruyucu mekanizma öngörmemektedir. Biyometrik verilerin nasıl saklanacağı ve gizliliklerine nasıl saygı gösterileceği konusu meçhuldür. Yasa önerisi bu hâliyle tamamen keyfîliğe açıktır ve kişisel verilerin özel kuruluşlar tarafından kötü niyetli kullanımına ilişkin hiçbir güvence öngörmemektedir.
Üçüncü olarak: Bu öneride biyometrik verilerin saklanma süresi belirtilmemiştir. Anayasa madde 20 fıkra (3)'e cümle ikiye göre, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı bunların silinmesini talep etme hakkını da içerir. Müsabakaya girişlerde biyometrik verilere başvurulabilmesi hâlinde bunların kişilerin müsabakalara giriş kartlarında yer alan geçerlilik sürelerinden makul bir süreden fazla saklanmaması gerekir. Yasa önerisi, ilgili biyometrik verilerin müsabakalara giriş kartının kullanım süresi sona erince silineceğini düzenlemeyerek kişisel verileri amaç dışı muhafazaya ve keyfîliğe terk etmektedir.
Dördüncü ve son olarak: Spor müsabakalarına girebilmek için biyometrik verilerin paylaşılması yükümlülüğü gerekli değildir. Yasa önerisi gerekçesinde, uygulamada kimi kişilerin elektronik karta kendi fotoğrafları yerine başkalarına ait fotoğrafları yükledikleri veya başkaları adına düzenlenmiş elektronik kartlarla müsabakalara girdiklerinin belirlendiği ifade edilmekte, biyometrik kimlik doğrulama sistemi aracılığıyla bu türden hukuka aykırı durumların önüne geçilmesinin ve uygulamada fotoğrafa dayalı kimlik tespitinde karşılaşılan sorunların giderilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir. Burada ortaya konulan amaç, kişilere ait biyometrik verilerin depolanmasını haklı kılacak kadar yüksek önemde bir kamu yararı taşımamaktadır. Elektronik karta doğru fotoğrafın yüklenmesini sağlamak, müsabakalara girişte kişilerin başkaları adına düzenlenmiş elektronik kart kullanımına engel olmak, uygulamanın düzeltilmesi ve gerekli kontrollerin daha titiz şekilde yapılması suretiyle aşılabilecek nitelikte sorunlardır. Kişinin anayasal bir hakkına müdahaleyi gerektirmeyecek biçimde uygulanabilecek alternatif bir kimlik doğrulama yöntemi varken sırf bu yönteme ilişkin uygulama zorluklarını bahane ederek kişinin gizli verilerinin özel kuruluşlarca depolanabilmesini yasalaştırmak ve söz konusu verileri her türlü keyfîliğe açık hâle getirmek ölçülü ve gerekli bir tedbir oluşturmaz. Hiç kimse spor müsabakalarını izleme hakkı ile kişisel verilerin paylaşılmasına onay vermek arasında bir tercih yapmaya zorlanmamalıdır. Kaldı ki biyometrik olmayan kimlik doğrulama yöntemine ilişkin uygulamada asgari ölçüde bir hata payı olduğu kabul edilse dahi bu hata payının yaratabileceği potansiyel zarar ya da tehdit kişilerin biyometrik verilerinin bu şekilde depolanmasının yaratacağı devasa riskle kıyaslandığında önemsiz kalmaktadır. Öyle ki spor müsabakaları sırasında bir suç işlenmesi hâlinde şüphelinin tespitini sağlamak için kolluk güçlerinin ellerinde biyometrik veri kullanımı dışında kullanabilecekleri başka araçlar her zaman mevcuttur. Madde 13'ün (d) paragrafının Anayasa madde 20'ye, Anayasa madde 20 üzerinden Anayasa madde 13'ün öngördüğü ölçülülük ilkesine neden ve nasıl aykırı olduğunu, dolayısıyla İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 8'nci maddesine nasıl aykırı olduğunu, özellikle burada daha fazla zaman almamak için belirtmiyorum, Avrupa Mahkemesinin kararını da zikrediyorum metnimde.
Buna bağlı olarak mesela -bir örnek olarak belirtiyorum- bu kadar önlem alındığı hâlde, madde 12'de "Kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini bez veya sair unsurlarla tamamen veya kısmen kapatmak suretiyle bu Kanunda belirtilen suçları işleyenler hakkında verilecek cezaların yarı oranında artırılması..." Siz baştan biyometrik verileri, bütün kimlik bilgilerini iletiyorsunuz, sonra bir biçimde...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Onun kapsamı genişliyor.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - ...yüzünüzün bir kısmının kapalı olduğunu varsayalım, rüzgârdan, tozdan etkilendiğiniz varsayımıyla o zaman ceza yarı yarıya artırılıyor. Bu da tabii ki Anayasa madde 13 ölçülülük açısından Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla başa dönecek olursam...
BAŞKAN - Aman, Hocam, başa dönme.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, başa dönmüyorum, sadece yollama yapıyorum.
Sayın Başkan, dikkat ettiğiniz üzere -teşekkür ederim ilginiz için- ben tamamen teknik çerçevede kalıyorum ve teknik açıdan konuya baktığımız zaman, kuşkusuz, hiçbirimiz şiddete taraftar değiliz, hepimiz spor yarışmalarının düzenli bir biçimde yapılmasından yanayız ama orada atılan sloganların da bazı kesimleri rahatsız ettiği görüşünden, varsayımından hareketle bir tür şiddet ögesi içerdiğini söylemek de Anayasa'mıza ve Türkiye'nin taraf olduğu İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılık teşkil eden uygulamalar ortaya çıkacağından... İç Tüzük madde 38, "Komisyonlar kendilerine havale edilen teklifleri ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler, bir komisyon bir teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddenin müzakeresine geçmeden reddeder." diyor. Benim önerim ise bunun gerekçelerini ortaya koyalım ve amaç ortak olduğuna göre, konjonktürel bir yasa önerisinden çıkarmak amacıyla bunu ortak bir iradeyle yenileyelim. Bu yasanın haftaya değil de öbür haftaya çıkmasının Türkiye'de şiddetin yaygınlaşma potansiyeli açısından bir etkisi olmayacaktır ama öbür hafta çıkacak yasanın, öngörülebilirliği, ulaşılabilirliği ve etkinliği açısından kamu yararına ve kamu düzenine ve bu önerinin öngördüğü amaca uygun olacağına inanıyorum ve bu nedenle Anayasa'ya aykırılık gerekçelerinin Değerli Komisyon tarafından dikkate alınmasını talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.