KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konsept olarak amaç hepimizin aynı. Bu odada hiç kimse bu amacı hedeflemiyor olamaz. Biz de turizm gelirlerinin 2'ye katlanmasını, hatta 5'e katlanmasını arzu ederiz ama yol, yöntem bu mudur, bu tartışılır.

Bir ajans kurulması teklif ediliyor ve ajansın çalışmaları için baştan sona kadar biz kendi itirazlarımızı genel olarak değerlendireceğiz, aldığım notlardan bunları size okuyacağım, maddelere gelince de maddeler üzerinde değerlendirme yapacağım.

Söz konusu kanun teklifiyle Turizm Tanılım ve Geliştirme Ajansı kurulmaktadır. İlk bakışta turizmi geliştirmek ve bunu da turizmin az geliştiği bölgelere yaymak için kurulduğu anlaşılan ajansa ilişkin kanun teklifinin ayrıntılarında birçok başlık itiraz edilmesi gereken niteliklere sahiptir. Kanun teklifi 2 geçici, 11 esas olmak üzere 13 maddeden oluşmaktadır. Ana başlıklar üzerinden analiz edersek; Teknoloji-turizm ikileminden rant çıkmıştır.

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi'nin genel gerekçesi Türkiye ekonomisinin içine düştüğü krizin AKP iktidarlarından kaynaklı önemli sebeplerinden birini ortaya koymaktadır. AKP, Türkiye ekonomisinin yarattığı artı değeri ve kamu maliyesinin yarattığı kaynakları iktidarı boyunca inşaat sektörüne yatırdı. HDP olarak yıllardır artı değer ve kaynağın teknoloji üreten dolayısıyla katma değeri yüksek olan sektörlere yatırım yapılması şeklinde öneriler sunsak da AKP iktidarı muhalefete karşı kulakları kapalı olma durumunda ısrar etti.

Söz konusu kanun teklifinin genel gerekçesinde turizm sektörüne ilişkin "teknolojinin istihdam üzerindeki olumsuz etkisi en az sektör" ibaresinin kullanılması bir tespit değil, itiraftır. AKP iktidarı yıllardır ifade ettiğimiz katma değer üreten sektörlerde istihdam yaratılması gerekliliğine dair gerçeği kabul etmiş ve bu gerçekliğe kulak tıkaması sonucunda teknoloji gerektiren sektörlere dair politikalarının iflas ettiğini genel gerekçeye işlemiştir. Açıktır ki ekonomik krize sebep olan gerçeklerden biriyle yüzleşerek doğru adımları almak yerine, AKP iktidarı sorunun etrafında dönmeye çalışmaktadır. Türkiye'de yaşanan ekonomik krizin yapısal boyutları çok derindir. Bu yapısal boyutlarla uğraşmak yerine turizmde gelirleri artırıp artırmayacağı belli olmayan ajans kuruluşlarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul etmek doğru bir yaklaşım değildir. Denetimden ve yasadan öte, ajans, hukuk devleti bir kez daha dinamitleniyor.

Kanun teklifinin 8'inci maddesinin (4)'üncü fıkrasına göre, ajans, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na tabi değildir. Hukuk devletinin temel ilkeleri arasında denetim, şeffaflık ve hesap verilebilirlik vardır. Bu ilkeler gerçekleşmediği ölçüde hukuk devletinden uzaklaşılır. AKP iktidarının tartışma konusu olduğu önemli konulardan biri hukuk devletidir. Bu kanun teklifiyle birlikte kurulan ajansın Sayıştay denetimi ve Kamu İhale Kanunu'nun gereklerinden uzaklaşması hukuk devletinin bir kez daha aşındığını göstermektedir. Ajansın çeşitli iştiraklerde ve yatırımlarda bulunacağı da göz önüne alındığında, söz konusu denetimden kaçışın trajik boyutu daha açık şekilde ortaya çıkmaktadır. Yanı sıra, ajansın kaynaklarından biri genel bütçedir. Bu durum, Sayıştay ve KİK'ten muafiyet birlikte düşünüldüğünde ciddi bir yurttaşlık erozyonu ve etik dışı dayatma açığa çıkmaktadır. Her bir yurttaşın vergilerinden teşekkül eden genel bütçeden ayrılan payla çalışan ajansın kanunlara tabi tutulmaması yurttaşların haklarını hiçe saymak ve kamu ile yurttaş arasındaki sorumluluk ilişkisine etik olmayan müdahalelerde bulunmak anlamına gelmektedir. Turizmin Ülke geneline yayılmasının yolu ajans kurmaktan değil, toplumsal barışı kurmaktan geçer.

Kanun teklifinin genel gerekçesinde ajansın kurulmasıyla turizmin kıyı şeridinden çıkarılarak ülke geneline yayılacağı ifade edilmektedir. Aynı şekilde, kıyı şeridinde belli aylarda yoğunlaşan turizm canlılığı yerine, tüm yıla yayılmış turizm canlılığı hedeflenmektedir. Öncelikle, Türkiye geneline yayılabilecek turizm potansiyelinin gerçekleşmesinin yolu bu ülkede barışı ve huzuru inşa etmektir. Çatışmasızlık ortamı ve barış gerçekleşmeden Mezopotamya'dan Kars'a, Munzur'dan Ağrı'ya kadar var olan büyük turizm potansiyelini gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır. Yani turizmin ülke geneline yayılmasının anahtarı ajans kurmakta değil, toplumsal barışı kurmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bulaştığı her alanı krize sürüklüyor, Şirket-devlet anlayışının son ürünü olarak da ajans. Kanun teklifinin 1, 2, 3 ve ilgili maddelerine bakıldığında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bir yönetemezlik imgesi olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Ajansın yönetiminin kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşarak turizm emekçilerini hiçe sayması ve turizm alanında bakanlık varken ajans kurmaya ihtiyaç duyulması Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sorunlu olduğunu göstermektedir.

Öncelikle turizm sektörünün en geniş kesimi olan turizm emekçilerinin yok sayılması iktidarın emek düşmanı olduğunu ve toplumun geniş kesimini hiçe sayarak oligarşik bir anlayışa sürüklendiğini göstermektedir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin birçok alanda olduğu gibi turizm alanında da meşruiyet sağlayamadığına işarettir.

Yine Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden "bürokratik kalabalık"tan şikâyetçi olan AKP iktidarının bu kanun teklifinde görüldüğü gibi, hâlihazırda Kültür ve Turizm Bakanlığı olmasına rağmen, bu alanda ajans kurması şikâyetçi olduğu bürokratik kalabalığı büyüttüğünü göstermektedir.

Söz konusu ajansla şirket-devlet anlayışının bir kez daha yasal hâle getirilmek istendiğini görüyoruz. Ajansın yönetim kurulunda özel sektör temsilcilerinin bulunması bu anlayışın yansımasıdır. Bu kapsamda, hakkın, hukukun askıya alınmak istendiği bir kez daha açığa çıkmaktadır.

Son olarak, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürümediği alt okumasına sahip olan AKP iktidarı hangi alanda düzenleme yapıyorsa Cumhurbaşkanını tek yetkili yapmaya devam etmektedir. Kanun teklifinin 4'üncü maddesinde ajansın yatırım yapacağı iştiraklerde son kararın Cumhurbaşkanına verilmesi hem aşırı güç birikimi yani otoriterleşmenin bir göstergesi hem de rant dağıtımının yandaşlara yapılacağının güçlü işaretidir. Ülke algısının sorumluluğunu ajans değil, siyaset kurumu üstlenmelidir.

Genel gerekçede dikkat çeken bir başka husus ise kurulması öngörülen ajansın Türkiye'ye dair olumsuzluk algılarına anında müdahale etmesinin hedeflenmesidir. Öncelikle, Türkiye'ye dair olumsuz algıların temelinde ülkede süren çatışmalı ortam ve AKP iktidarının etnodinsel otoriterliğidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm edilen ülkeler arasında basına yönelik baskılarda, tutuklu siyasetçi sayılarında ve bunlar gibi demokrasi, hukuk ve insan hakları alanında en geri ülkelerden biri olan Türkiye'nin olumsuz algıların çözümü ajanslar üzerinden değil, siyaset kurumu üzerinden çözülebilir. Bu kapsamda, AKP iktidarı devleti şirket gibi yönetmek arzusuyla ajanslarla sorunları çözeceğini düşünse de bu ülkenin yurttaşları müşteri olmaya razı değildir ve hak mücadelesine devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye'ye dair olumsuz algıların ortadan kaldırılması için siyaset kurumunun sorumluğunu tahvil etmemeli ve demokrasi, barış, özgürlük gibi değerleri merkeze alan bir anlayışla hareket etmelidir.

Ajans kaynaklarının etkin kullanımı sorunu: Kanun teklifinin genel gerekçesinde ajans kaynaklarının yüzde 70'inin tanıtım finansmanında, yüzde 30'unun ise çeşitli nedenlerle yatırım yapılmayan bölgelerde yerli ve yabancı yatırımcılara iştirak alanı açmak için kullanılacağı belirtilmektedir. Tanıtımın finansmanıyla yatırım yapılmayan bölgelere ayrılacak kaynaklar arasındaki bu uçurum dikkat çekicidir. Gelir ve servet dağılımında da göreli olarak az gelişmiş bu bölgelere daha fazla kaynak ayrılması gerekmektedir. Böylesi bir durum ülkedeki bölgeler arası gelişmişlik makasını da daraltacaktır.

Kanun teklifi kapsamında yukarıda belirtilenlerin dışında şu değerlendirmeleri de yapabiliriz. Turizm sektöründe emek sömürüsü: Turizm sektörü Türkiye'de güvencesizliğin en yoğun yaşandığı sektörlerden biridir. 1 milyondan fazla sigortalı çalışanı olan turizm sektöründe çok sayıda sigortasız ve güvencesiz çalışan olduğu bilinmektedir. Zor şartlarda çalısan bu emekçilerin ciddi şekilde emek sömürüsüne tabi tutulduğunu ifade etmek mümkündür. Yine turizm sektöründe sendikalaşma oranının düşük olması ciddi bir sorundur. Sendikalaşmanın düşüklüğü sorunu ile güvencesiz çalışma birleşince ciddi anlamda sorunların biriktiğini ifade edebiliriz.

Doğa katliamları ve rantçı anlayış: Türkiye'nin doğal güzelliklerinin, tarihî yapıları önündeki en büyük tehlike AKP iktidarının bu bölgelere yönelik yıkım getiren yaklaşımlarıdır. Doğa turizmi için önemli bir bölge olan Karadeniz' de akan her su yatağına HES'ler yapılması bu bölgeye yıkımdan başka bir şev getirmemektedir. Yine, Doğu Anadolu bölgesi de doğasıyla ilgi çekici bir bölge olmasına rağmen, iktidarın doğayı yıkıma götüren uygulamalarından çokça etkilenmiştir. Ege'de, Akdeniz'de ormanların rant uğruna tahrip edilmesi bazı yerlerde bir bina kazandırsa da doğayı katlederek hem ekolojik yaşama hem de turizm potansiyeline kısa-orta vadede zarar vermektedir.

Teşekkür ediyorum.