| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 04 .07.2019 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 3'üncü maddesiyle ilgili bir değişiklik önergesi sunduk.
Burada üzerinde bütün milletvekillerimizin dikkatine sunmak istediğimiz nokta şu: Burada, Sayın Hüseyin Yıldız Bey'in de söylediği gibi "...temsilcilerinden Marmara, Akdeniz Bölgelerinden ikişer üye." Gayet doğrudur, bu konuyla ilgili herhangi bir itiraz yok, Ege Bölgesi'nden, Türkiye'deki toplam turizm kapasitesi ve turizm yatırımlarını da dikkate aldığımız zaman Türkiye'ye gelen yerli ya da yabancı turistleri de dikkate aldığımız zaman niye Akdeniz'den daha geride olduğunu anlamakta tabii zorluk çekiyoruz. O nedenle tespit açısından Ege Bölgesi'nden de 2 üye olmasını öneriyoruz.
"...İç Anadolu ve Karadeniz'den 1 üye." Şimdi, değerli arkadaşlar, İç Anadolu yani içinde bulunduğumuz başkentimiz Ankara dâhil olmak üzere, İç Anadolu'nun turizm potansiyeli ve turizm kapasitesi ve beklentileri ile Karadeniz'in hiçbir benzerliği yok. Yani İç Anadolu'yu temsilen ajansa girecek olan bir üyenin Karadeniz'in hangi meselesiyle ilgili, sektör sorunları, coğrafi sorunlar, diğer sorunlar, ulaşım problemleri, turistlerin menşeileriyle ilgili bile bir benzerlik göstermemektedir. O nedenle bölgeler arasındaki iki bölgeyi temsilen 1 üye... Anlaşılan o ki üye sayısının 7'de tutulması konusunda bir hassasiyet gösterilmiş, bunun için de birbiriyle ilişkisi olmayan iki bölgeyi temsilen 1 üye denmiş.
Keza Doğu ve Güneydoğu... Değerli arkadaşlar, şimdi, Doğu Anadolu'dan gelecek olan turizm temsilcisi ve Güneydoğu Anadolu'dan gelecek turizm temsilcileri arasında yine turizm işletmelerine ilişkin olarak, bölgenin turizm beklentileri ve taleplerine ilişkin olarak uluslararası ilişkiler açısından gene hiçbir benzerlik göstermiyor. Güneydoğu Anadolu'muz özellikle binlerce yıla dayanmış olan tarihî kalıntıların bulunuyor olması, buradaki arkeolojik alanların giderek ortaya çıkarılmasıyla birlikte dünyanın ilgisini çekiyor olması, keza hemen sınırında bulunan çok da nüfusu yüksek olan Arap ülkeleriyle sınır olması dolayısıyla nüfus geçişkenliği, turist geçişkenliği ve günübirlik turist olaylarını da dikkate aldığımız zaman Güneydoğu Anadolu'daki illerden gelecek olan temsilci ile Doğu Anadolu'dan gelecek olan temsilcilerin de mutlaka ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Yani ben de Doğu Anadolu Bölgesi'nde doğmuş biriyim, Karadeniz ile Doğu Anadolu'nun tam kesiştiği yerde. Türkiye'deki turizm potansiyelinden hemen hemen hiç pay alamayan bölgeler buralar. Turizmin çeşitlendirilmesi, buralardaki yayla turizminden kır turizmine kadar bu bölgelerdeki geçmişte yaşamış olan uygarlıkların kalıntıları üzerinde hâlâ yazılmış kitaplar yok, hâlâ bu şehirlerin birkaç tane rehberlik kitabının dışında hikâyelerini anlatacak kitapları yok. Buraları biz turizmin çeşitlendirilmesi ve Türkiye'nin bütün coğrafyalarına yerli ya da yabancı turistin gelmesini istiyorsak mesela Doğu Anadolu'yla ilgili kesinlikle temsil noktasında oranın 1 üyeyle temsil edilmesi gerekir.
Genel görüşmelerde söyledim, bakın, dünyanın her yerinde, Avrupa'nın bütün ülkelerinde turizm faaliyetleri belediyeler eliyle yürütülüyor; bütün otel, motel işletmeler, turistik tesisler, havaalanları, bunların tamamına yakını yerel yönetimlerin kontrolünde ve buralardan alınan vergiler, harçlar, diğer istisnai gelirlerin tamamı da ilgili belediye tarafından yönetilmekte. Şimdi, biz tabii Sayın Bakan Yardımcısının konuşmasını dinledik. Tabii kendi açısından süreci tarif etti. Teşekkür ederiz. Fakat konuştuğu dil ve anlayış merkeziyetçi anlayışın giderek her yere egemen olduğunu gösteriyor. Bu noktada turizmde bir problem varsa bunu kim çözer? Bunu Ankara çözer. İmarda bir sorun varsa bunu kim çözer? Ankara çözer. Tapu kadastroda bir sorun varsa, sağlıkta bir sorun varsa, eğitimde bir sorun varsa, ulaşımda bir sorun varsa kim çözer? Ankara çözer. Arkadaşlar, bir kere bu anlayışı artık ne olur terk edelim. Yani bürokratların bürokratik vesayetçi konuşmalarının da giderek derecesinin ve sertliğinin de arttığını görüyoruz. Yani onlar açısından yerel demokrasilerden gelen unsurların ya da farklı düşünce yapılarının ya da yerel meclislerin süreçteki etkinlikleri hiç dikkate alınmıyor. Yani hiç dikkate alınmıyor değil, alınması akla dahi getirilmiyor. Bu anlayışın hızla terk edilmesi gerekiyor. Mesela İstanbul, Ankara büyükşehir meclisleri... 300'ün üzerinde meclis üyesi seçiliyor, bütün sektörlerden insanlar seçiliyor. Bu insanların turizmin geliştirilmesi, ülkenin tanıtılması konusundaki katkılarını almak gerekir. Bakın, haziran ayında Türkiye'deki Güven Endeksi 56 puandan 83 puana çıktı. Ya, bunun artışının tek sebebi İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun seçimi kazanması, başka hiçbir gerekçe yok. Yani bir İstanbul seçimlerinin yarattığı algı bütün endeksleri patlattı, yüzde 50'ler seviyesinde yukarıya götürdü. O nedenle toplumdaki farklı kesimlerin tümünün içinde yer aldığı bir oluşumu koymak gerekir. Burada parayı verecek olan sektör temsilcilerinin kendi içinde seçecekleri üyelerden 2 üyeden 1'ini bakanın seçmesi isteniyor. Ya, niye bakan seçiyor arkadaşlar yani niye burada da hâlâ merkeziyetçi bir anlayış koyuyorsunuz? İşte diyor ki "Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinden geleceklerin seçilecek yönetim kuruluna üyeyi bakan seçer." Niye kendileri seçemiyorlar? Ya, parayı verenler, Türk turizmini yönetenler... Burada artık bakanın da onayının olmasına ihtiyaç yok ki kendi aralarında seçerler demek gerekiyor. Yani oradan bakanın onayının mutlaka çıkarılması gerekiyor.
Onun ötesinde, turizmin tanıtımıyla ilgili, eskiden Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve şimdi de Komisyon Başkanımızın kendisi muhtelif tarihlerde yurt dışına gittiler, anlattılar, biz de ilgiyle izledik. Sayın Başkan yurt dışına giderken Türkiye'yi tanıtmaya gitmediler mi? Birlikte gittiği heyetlerin temel görevi, belediye başkanı olarak giden 100-150-200 belediye başkanın temel görevi Türkiye'yi tanıtmak ve Türk turizmini teşvik etmek, böylelikle de Türkiye'ye gelecek olan insan sayısını artırmak değil miydi? Yani Sayın Başkan Büyükşehir Belediye Başkanlığından gelmiş birisi olarak, bu metnin içine doğrudan para vermiyorlar. Bakın, belediyelerin doğrudan para vermeseler bile dolaylı olarak para vermediği hiçbir şey yoktur. Hastanenin mazotu biter, belediye karşılar; okulda elektrikler kesilir, ampullerinin camı kırılır, belediye karşılar, yolları bozulur, belediye karşılar; turistik tesislerin suyu biter, belediye su tankeriyle suyunu yetiştirir, çöpünü belediye alır. Belediyenin, yerel yönetimlerin doğrudan destek vermesine bakmamak lazım, dolaylı olarak katkı sunmadığı hiçbir iş kolu ve faaliyet alanı yoktur arkadaşlar. O nedenle, ben Sayın Başkanımın şahsında kesinlikle bu ajansın içinde Türkiye Belediyeler Birliğini temsilen 1 kişinin bulunmasının çok doğru olacağını düşünüyoruz. Yönetim kurulu üyesi sayısın 13 olması öngörülmüştü, haklı gerekçeler ortaya koyduk, bunun 13 değil, 17 ye çıkarılması ve bunlar içinden bir yönetim kurulunun seçilmesiyle birlikte bir kere bölgeler arasındaki ayrımı ortadan kaldırmış olacağız. Yani ben bir kez daha söylüyorum: İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında bir paralelliği nasıl kurduğunuzu, bu bölgelerdeki turizm sorunları ve turizm beklentileri konusundaki, Karadeniz'den gelen bir temsilcinin İç Anadolu'nun sorunlarını nasıl temsil edeceğini ya da Ankara'dan gelen bir turizmcinin Karadeniz'in yaylalarıyla ilgili diğer sektör temsilcilerinden farklı olarak ne ortaya koyabileceğini açıkçası anlamış değilim. O nedenle, ben tabii Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı, diğer kurulların burada temsilcisi olacağını görüyoruz, öğreniyoruz. Ama tabii bu yasanın içinde, bir kez daha söylüyorum, getirilecek olan bu ajansın bütün faaliyet giderleri turizm tesislerinden, otellerden, turizm teşvik belgesi almış olan lokantalardan ya da birleşik tesislerden alınacak. Yüzde 1'lik bir oran inanılmaz derecede yüksek bir rakamdır. Bu rakamla ilgili olarak hâlâ Komisyonumuza katılmış olan sektör temsilcilerinin hiçbiri konuşmadı. Bakanlık ve teklifi hazırlayan milletvekilimiz kendileriyle görüştüğünü ifade ettiler ama bizim de yasa taslağını sunduğumuz sektör temsilcilerinin bize gönderdiği bilgilerden bu konularla ilgili Komisyonumuzu erkene almaktan dolayı bir hazırlıklarının olmadığını ifade ediyorlar yani biz hep yarın konuşulmasını bekliyorduk. Diğer taraftan da getirilen yükümlülüklerin sektör açısından son derece sıkıntılı olacağını ve kayıp ve kaçak bilgilendirmeye gideceği konusunda da bir durumu ifade ettiler.
Burada tabii söz almışken şunları belirtmek istiyorum; konuşmamın başında şunu söyledim: Yani biz bir yasa teklifi hazırlıyoruz, teklif üzerinde burada konuşuyoruz Komisyon olarak. Gerçekten, Türkiye'de herhangi bir konuyla ilgili sektör temsilcilerinin özgürce düşündüklerini yüksek sesle söyleme, tabii bunu da aykırı görüş olarak ifade etmeleri konusunda ciddi bir iklim var, ciddi bir baskıcı iklim var. Bu nasıl gelişiyor, nasıl ortadan kaldırılır hep birlikte konuşmamız gerekir. Buradaki Adalet ve Kalkınma Partisine mensup olan milletvekilleri böyle bir durumu hissetmeyebilirler ama teke tek yaptığımız görüşmelerde, bütün alan çalışmalarında hep bunu görüyoruz. Yani bu sektörün gelişmesiyle ilgili atılacak her adım... Turizm çok önemli, millî ekonomiye yüzde 13'ler seviyesinde bir katkı sağlıyor, inanılmaz derecede hizmet sektöründe istihdam sağlıyor. Nitelikli insana ciddi ihtiyaç duyan bir sektör. Önü gelişmeye çok açık olan bir sektör ama bu sektörle ilgili olarak farklı ve aykırı düşünce sahibi olan insanların cesaretle söz söylemelerinin teşvik edilmesi gerekiyor, bu insanlar üzerindeki baskıcı havanın ve iklimin mutlaka ortadan kaldırılması gerekiyor.
Söz almışken şunu söyleyeyim, bir arkadaşımız burada kendi görüşlerini ifade ederken İzmir Büyükşehir Belediyesiyle ilgili de bir değerlendirme yaptı. Konumuzla hiç ilgili bir olay değil, onu söyleyeyim yani konumuzun içinde İzmir, evet Türkiye'nin turizmine en çok alan sağlayan illerinden bir tanesi, çok sayıda ilçesinde turizm faaliyetleri için yapılmış yüzlerce, binlerce tesis var ama değerli arkadaşlar bir il ya da bir bölgeyle ilgili oradaki yerel yönetimlerin başarısı ya da başarısızlığı üzerindeki değerlendirmeyi yapacak olan en önemli karar organı halktır yani millettir. Daha birkaç ay önce millete gitmiş ve orada yüzde 60'lara yakın oranda destek almış olan bir yönetim anlayışını eleştirmeden önce bu yönetim anlayışına uygun işler yapmayıp seçimleri kaybedenlerle ilgili bir öz eleştiri yapılmaya mutlak ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. O nedenle, özellikle 2014 yılından sonra çok ciddi biçimde ekonomik problemler içinde olan; sadece cari ve finansman giderlerini karşılamak, çalıştırdığı personelin maaşlarını ödemek için ciddi fedakârlık yapan bütün yerel yönetimleri de ayrı bir biçimde değerlendirmek gerekir. Yani gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturan ruhsat ve inşaat gelirleri imar barışı yasasıyla birlikte elinden alınmış, iskân harçları veya iskâna bağlanmamış olan harçlar ya da kaçak yapıldığı için encümence kesilmiş olan para cezalarıyla ilgili bütün tahakkuk ve tahsilat işlemleri yasayla birlikte elinden alınmış, bu noktada bütün bütçe gelirlerinden ciddi biçimiyle kısıntıya gitmiş olan belediyeleri eleştirmeden önce, belediyelerimizin bu noktadaki sıkıntılarına yol açan genel ekonomik değerlendirmeler üzerinden gitmek gerekir. Başka bir olay da kentlerin, özellikle de kıyı kentlerinin çevre temizlikleriyle ilgili yapılacak olan işlemlerle ilgili Hükûmetin de yani kamunun da üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmesi gerekir.
Tabii, geçmişte turizmle ilgili Meclisimizden bir düzenleme geçmişti. Bu düzenlemeyle birlikte Turizm Bakanlığının bazı tanıtım ve yurt dışı gezilerde kullanacağı ya da yurt içinde yapacağı kimi yatırımlarla ilgili finansman desteğinin sağlanacağı öngörülüyordu ama son zamanlarda özellikle Maliye Bakanlığının kayıtlarından da görüyoruz ki Parlamentodan çıkan yasalar iktidara ya da yöneticilere bekledikleri vergi gelirlerini ya da bütçe gelirlerini oluşturmuyor. O nedenle de sürekli olarak biz dönüyoruz, hep toplumun belli kesimlerine, toplumun en sıkıntılı kesimlerine yeni vergiler koymaya çalışıyoruz. Yeni vergiler koydukça da bunların tahakkuk edilmesinde, tahakkukların tahsilata dönüşmesinde de ciddi sıkıntılar oluşuyor. O nedenle de ben bu yasanın, teklifi hazırlayan sayın milletvekilimizin ve Bakanlık yetkililerinin öngördüğü gibi yani öngörülen rakamlarla bir gelir elde etmesinin mümkün olmadığını, bu büyüklükte bir bütçenin oluşmasının 2019-2020 koşullarında yani resesyon içindeki Türkiye'de de çok mümkün olmadığını belirtmek istiyorum. O nedenle de teklifimizin siz sevgili milletvekilleri tarafından dikkate alınarak öngördüğümüz teklif değişikliğine olumlu oy vermenizi sizlerden istiyorum.
Teşekkür ediyorum.