| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .07.2019 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli bakan yardımcıları, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli sivil toplum kuruluşlarına, meslek odaları temsilcilerine de "Hoş geldiniz." diyorum.
Sayın Başkanım, bu arada özel ama bir konuyu belirteyim: Oğlumun nikâhı nedeniyle gösterdiğiniz alakaya, Komisyonumuzun değerli üyelerinin alakasına çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Estağfurullah, biz teşekkür ediyoruz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Özellikle, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin, diğer grup üyesi arkadaşlarımın alakasına çok çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Estağfurullah, biz teşekkür ederiz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Tekrar, tebrik ediyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) - Hayırlı olsun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Çok teşekkür ederim.
Bunu özel bir konu olduğu için değil ama aramızda da bir dayanışmanın, güzel bir sosyal dayanışmanın olduğunu belirtmek için özellikle söyledim. Yani hep göründüğümüz gibi değiliz, birbirimizi seven, sayan, birbirimize karşı saygılı bir tutum içerisinde olan bir milletvekili grubuyuz, Komisyonuz, onu da özellikle belirtmek istedim.
BAŞKAN - Gayriresmî toplantılarda çok daha şeyiz, değil mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet.
Değerli arkadaşlar, şimdi, 32 maddelik çok da önemli konuların olduğu ama bu önemli konuların olmasına rağmen bu önemli konuların böyle bir konjonktürde istenilen etkiyi yarattığına, yaratacağına inanmadığımız bir teklifle karşı karşıyayız, teklifler manzumesiyle karşı karşıyayız. Türkiye'nin mevcut durumuna baktığımızda, mevcut durumdaki ekonomik tablosuna baktığımızda, dış politik tablosuna baktığımızda, dış politikanın ekonomi üzerine etkilerine baktığımızda, küresel gelişmelere baktığımızda Türkiye'nin, Türkiye'yi idare edenlerin, yürütme erkinin, iktidarın çok daha farklı bir gündemi olması gerektiğini düşünüyorum, çok daha farklı yasa tekliflerinin burada görüşülmesi gerektiğini düşünüyorum, çok daha farklı maddelerin burada ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Orta vadeli programa bakın, temel ekonomik büyüklükler 2019 için gayrisafi yurt içi hasılanın cari fiyatlarla 4 trilyon 450 milyar lira olması öngörülmüş, 4 trilyon 450 milyar. Gayrisafi yurt içi hasıla dolar olarak da yabancı para cinsinden 795 milyar olarak öngörülmüş. Kişi başına gelir 9.647 ve gayrisafi yurt içi hasıla büyümesi 2,3 2019 için öngörülmüş. İlk çeyrekteki görüntüye baktığımızda, ilk altı aylık rakamlara baktığımızda, bunların 2019 hedefleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını görüyoruz, yaklaşmamışız bile. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken çok daha farklı konular var. 960 milyar liralık bir bütçe geçti buradan, 960 milyar liralık bir bütçe yaptık; bütçenin gelir ve gider kalemlerine bakıyoruz, hedefleri tutturmamız hiçbir şekilde mümkün değil. Merkez Bankasından daha önce 30 milyar civarında bir nakit alınmasına rağmen -ki bu her sene olan bir gelir değildir- bedelli askerlikten alınan bir rakam olmasına rağmen ve yine bir defaya mahsus bir gelir olarak imar affından alınan gelirler olmasına rağmen şu anda 2019 için hedeflenen 80,6 milyar liralık bütçe açığı şu anda 66,5 milyar liraya ulaşmıştır. Normalde bu bir defalık gelirler söz konusu olmasa 100 milyar lirayı geçecekti yani ilk beş ay içerisinde on iki aylık hedefin çok üstünde bir açık söz konusu. Ve ilk beş ay içerisinde vergi gelirleriyle ilgili olarak, devletin gelirleriyle ilgili olarak çok büyük bir düşüş var. Vergi tahakkuk, tahsilat oranı yüzde 50'lerde, beyana dayalı olanlarda daha da düşük vaziyette. Vergi alamayan bir devletten, bir maliyeden bahsediyoruz. Vergi alamıyoruz, vergi toplayamıyoruz, geliri yok artık devletin, hedeflerinin hiçbirini tutturamıyor. Giderlerde bir anormallik var, giderleri denetleyemiyor yani para harcamasını bilmiyorsanız, para toplamasını, vergi toplamasını bilmiyorsanız, harcama yapmasını bilmiyorsanız idare edemiyorsunuz demektir. Harcama yapmak, idare etmek demektir. Şu anda idare edemeyen bir hükûmetimiz var, hükûmet yok artık da iktidarımız var. Hükûmet de yok artık, o başka bir konu. Ama şu anda idare edemeyen, Türkiye'yi idare edemeyen bir iktidardan bahsediyoruz; geliri yok, gideri yok, hiçbir şekilde hedeflerini tutturamıyor. İlk beş aylık verilere bakın, gelir ve gider hedeflerine bakın ne kadar aşağıda kaldığımızı, ne kadar hedeflerin dışında kaldığımızı görürsünüz. Bunun ülke ekonomisine yansımaları çok anormal olacaktır, olmaktadır; işsizliğin geldiği boyuta bakarsak, 8,5 milyon işsizin olduğunu, bunların önemli bir miktarının da genç ve üniversite mezunu olduğunu görürsek ne hâlde olduğumuzu tasavvur edebiliriz. Bunlar görünmüyor, gösterilmek istenmiyor. 2018 sonu itibarıyla hatırladığım kadarıyla 409 milyar liralık bir kamu alacağı var vergilerden oluşan; 2018 sonu itibarıyla, şu anda bunun 500 milyara yaklaştığını tahmin ediyorum, biraz sonra ilgili arkadaşlara soracağız, cevap verebilecekler mi bilmiyorum ama şu anda 500 milyara yakın kamu alacağı var, ağırlığı vergiden oluşuyor bunun.
BAŞKAN - Gelir İdaresi Başkanımız burada.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu hedefleri tutturamamak, vergi alamamak, giderlerin aşırı artmış olması, işsizliğin bu boyutta olması, hedeflerin, biraz önce söylediğim temel ekonomik büyüklüklerin tutturulamaması büyük bir sorundur, her ülke için sorundur, gidişat uçuruma doğrudur. Bununla ilgili buraya getirilmesi gerekenler var yani biz burada bir şeyler görüşüyorsak -2019'da da doğru dürüst görüşme yapamadık, seçimler bahane edildi falan- yapılması gereken çok önemli işler var. Ekonomik krizle ilgili yapılması gereken bir ameliyat lazım, operasyon lazım, böyle pansuman tedbirler değil. Bunların yapılması lazım, ilave olarak "yapısal reformlar" dediğimiz vergiden başlayarak, hukuktan başlayarak, adalet reformundan, demokrasinin temel ilkelerinden başlayarak, sosyal güvenlikten başlayarak yapılması gereken reformlar vardır. Bunların buraya getirilmesi, burada bunları çalışmamız lazım. Ülke bu hâldeyken bizim bunlarla uğraşıyor olmamız lazım. Şimdi bu getirilen 32 madde önemli ama bu sorunlara çare bulan maddeler değil. Eğer gerçekten bu ülkenin sorunlarını çözeceksek, çözmek istiyorsak iktidarın bunlara yönelik maddeler getirmesi gerekirdi, bizim bunlarla uğraşıyor olmamız gerekirdi, bunları tartışıyor olmamız gerekirdi.
Şimdi, bunlardan bu operasyona yönelik olduğunu gördüğüm özellikle 2 madde var. Biraz önce Mustafa Bey söyledi. "Sorunlu krediler konusunda -ki sürekli olarak yükseliyor hakikaten- yapılandırabilecek olanlar yapılandırılmalı, diğerleri de hemen tasfiye edilmelidir." dedi Sayın Savaş. Şimdi, bu çok doğru bir cümle, gerçekten böyle olması lazım; yapılandırılacak olanlar yapılandırılmalı sorunlu kredilerden ve diğerleri tasfiye edilmeli. Bu ne demektir? Batacak olan firmalar batmalı, ayağa kaldıramayacak olduğumuz firmalara daha fazla destek vermemeliyiz. Yerdeki yatan ölüye serum bağlamayacaksınız, kan vermeyeceksiniz, uğraşmayacaksınız, artık ölmüş, bununla uğraşmayacaksınız demektir yani bazı firmaların öldüğünü, artık onlara destek veremeyeceğimizi görmemiz, anlamamız lazım. Bazı firmaların da ayağa kalkabileceğini görmemiz lazım ancak getirilen maddelere bakarsanız, ilgili maddelere, diyor ki: "Bu konuyla ilgili, bunlarla ilgili yapılacakları bir yönetmelikle BDDK'ye bırakıyoruz yani iktidara bırakıyoruz, iktidar tarafından yapılsın." Bütün dünyada bu tür operasyonlarda, değerli arkadaşlarım, yapılacak olan iş kanunla belli normlara bağlanır, keyfî olmaz. Hangi firmaların kurtarılacağı, hangilerinin kurtarılmayacağı keyfî olarak hiçbir iktidara bırakılmaz. Keyfî bir iş değildir bu, normu olur, standardı olur, bir hukuku olur bu işin. Yönetmelikle olmaz, bunun çok iyi bilinmesi lazım. İktidarın keyfine bırakılacak bir konu değildir. Böyle bir eksik var, bir.
İkincisi, bu firmalara ne kadar destek... Bunlar bankalara borçlu olan firmalar. Bankalar zaten bunları kurtarabilse kurtaracak. Bizim bunlara bir nakit ayırmamız lazım. "Can suyu" diyoruz ama can suyunun ötesinde bir yerden bir kredinin bunlara veriliyor olması lazım ki bankalar da buna teşebbüs edebilsin, doğru dürüst bu kurtarma işini yapabilsin. Böyle bir durum söz konusu mudur? Yok böyle bir durum, söz konusu değil. Bunu görmüyoruz, bilmiyoruz. Ne kadar sorun var, ne kadar liralık bir problem var, ne kadarlık bir kurtarma operasyonudur; bunu bilmiyoruz.
Bakın, biz buradan birkaç ay önce bir yasa geçirdik. Geçen yılın haziranından itibaren ihale almış firmalar, ihale kazanmış firmalar eğer işlerini yapamıyorlarsa -2019 sonuna kadardı galiba- tasfiye edilmelerine, teminatlarının yakılmamasına karar verdik. Hatırlıyorsunuz, böyle bir kanun geçti burada. Bu kanun uygulamada nasıl oldu biliyor musunuz? Biz de destekledik onu, firmalar işlerini yapamıyorlarsa kur artışı nedeniyle, enflasyon nedeniyle yani sözleşme yaptıkları zamanki şartlar çok fazla değişmiş, aleyhlerine olmuşsa artık, bu firmalar daha fazla zorlanmasın dedik, böyle bir kanun geçirdik. Bildiğimiz kadarıyla, bu konuyla ilgili olarak 177 milyar liralık bir işlem yapıldı ama keyfî olarak yapıldı. Bazı firmaların özellikle batırılmaya çalışıldığını, o kanuna rağmen firmaların sıkıntıya sokulduğunu biliyoruz. Şimdi, böyle bir durumda kalkıp da biz bu işi yönetmeliğe bırakırsak yine iktidar tarafından keyfî olarak iş yapılacaktır, hiçbir şekilde hukuki işlem yapılmayacaktır, keyfî olarak birçok firma batırılacaktır. Buna müsaade etmemiz mümkün değildir, bunun bilinmesi lazım ve ayrıca ne kadarlık bir fonun bu işlem için, bu iş için ayrılacağını da bilmemiz lazım.
Diğer konulara gelince; çok önemli konular var. Mesela 1'inci madde vergi sistemini tümüyle değiştiriyor. Bütün vergi mükelleflerimizin, beyana dayanan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri dâhil, serbest meslek erbabı dâhil, ticari usulde kazancını tespit eden tüm mükelleflerin bundan sonra ciroları üzerinden, hasılatları üzerinden yüzde 10'luk bir pay ayrılmasını, onun üzerinden vergi ödemelerini öngörüyor. Biz vergide reform, reform dedik, biz vergide sürekli olarak çağdaşlığı hedefledik, biz -işte, biraz önce TÜRMOB Başkanı kendisini tanıttı burada- TÜRMOB gibi çok önemli meslek kuruluşları, meslekte yetişmiş elemanlar yetiştirdik. Bugün elemanlarımız eğer dil biliyorsa... Bizim meslek kuruluşuna tabi elemanlarımız dünyada uluslararası sınavları rahatlıkla geçiyorlar, iddialı olduğumuz bir alan ama tutuyoruz, bütün bunları bir tarafa bırakıyoruz, Orta Doğu usulü götürü bir vergilemeyi tercih ediyoruz. Bu yapılan ne kadar yanlıştır biliyor musunuz? Çağdaş bir vergilemeden, beyana dayanan bir vergilemeden, böyle bir usulden, mümkün olduğunca kayıt dışılığı önlemeye çalışan, her firmanın gerçek gelirini ve giderini tespit etmeye çalışan bir hedeften götürü usule geçiyoruz. "Verin de ne kadar verirseniz verin, gerçek giderinize-gelirinize, kârınıza-zararınıza bakmıyorum, sadece vergi istiyorum." türü bir vergilemeyi seçiyoruz, Orta Doğu usulü bir vergileme. Bu, zihniyetimizde, vergileme konusunda, ekonomi konusunda, maliye konusunda geldiğimiz noktadan yüz sene geriye gitmektir. Yüz sene önce böyle bir vergi vardı ama artık bu çağda Türkiye'nin böyle bir vergileme usulünü tercih etmemesi lazım. Gerçekten büyük bir gerilemedir bu, olacak şey değil. Böyle bir hasılat esası kazanç tespitini, böyle bir yöntemi anlamak mümkün değil.
Ayrıca, burada Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen sektör ve meslek gruplarında faaliyette bulunanların talep etmeleri hâlinde bu mükellefler için böyle bir usulü getiriyoruz yani Cumhurbaşkanına da -Anayasa'ya göre sadece yasayla vergi konulur- böyle bir yetki veriyoruz. Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen sektör ve meslek gruplarında faaliyette bulunanların vergilerini Cumhurbaşkanına bırakıyoruz. Hâlbuki bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin işidir, yasayla tespit edilir. Yine aynı maddede Cumhurbaşkanı, hasılatlarını elektronik ücret toplama sistemi aracılığıyla elde edenlerin taleplerine bakılmaksızın bölgeler ya da iller itibarıyla farklı oranlar tespit etmeye... Bölgeler ve iller itibarıyla farklı vergi oranları tespit ettiriyoruz. Arkadaşlar, bunlar bizim geldiğimiz noktadan hakikaten yüz sene geriye gitmektir.
2'nci maddesine bakıyorsunuz, galiba 2002'den beri 8 kere vergi affı ve servet affı geldi, şimdi de bir servet affı geliyor. Ben bu servet aflarından yurt dışından veya yurt içinden varlıklarını Maliye Bakanlığına bildirenlerin kaç kişi olduğunu ve ne kadar lira bildirdiklerini henüz bilmiyorum. Henüz ben bilmiyorum Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak, bilen de yok herhâlde. E, buradan bir para geliyor mu, bir fayda var mı? Rakam bilmiyoruz, kimlerdir bu parayı getirenler, bunları da bilmiyoruz ya da geliyor mu gelmiyor mu, onu da bilmiyoruz. Kim için çıkıyor bu yasa, bunu anlayamıyorum. Birileri talep ediyor herhâlde, onlar için özel bir yasa çıkarılıyor getir paranı diye ama ne geldi, kimler getirdi, kaç kişi getirdi haberimiz yok. Daha önce çıkanlarda da... Bundan terör örgütleri bile getirebilir, yararlanabilir birileri aracılığıyla. Böyle anormal yasalar çıkarıyoruz ve bunlar bir süre sonra OECD tarafından izleniyor, bunları da biliyoruz, sorun, sıkıntı olacaktır maalesef.
Çok önemli gördüğümüz, kamu-özel iş birliğiyle ilgili, Sağlık Bakanlığının yaptığı anlaşmalar var. Biz şimdiye kadar Sağlık Bakanlığının yaptığı hiçbir kamu-özel iş birliği anlaşmasını görmedik, bilmiyoruz. Kimse de burada bilmiyor Sağlık Bakanlığı yetkilileri dışında. Sağlık Bakanlığının yaptığı bu anlaşmalarla, sözleşmelerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz ama bu düzenlemede eski durum neydi, şimdi neden yapıyoruz bunu, gerçekten lehimize midir anlamamız mümkün değildir. Çok ayrıntılı bir sunum bekliyoruz Sağlık Bakanlığı yetkililerinden. İnşallah bu yapılabilir.
Enerji konusu çok önemli. Enerji sektöründe büyük sorunlar var, sıkıntılar var. Biz de enerji sektörüne destek olmak istiyoruz ama orada da kayırmacılık olmadan, doğru dürüst düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz. O konuda da aynı şekilde düzgün açıklamalar bekliyoruz Sayın Başkanım.
Merkez Bankasıyla ilgili olan konu çok önemli bir konu. Yani çok basit olarak halk arasında "kefen parası" denilen paranın artık kullanılması noktasına gelindiğiyle ilgili bir söz var biliyorsunuz. Çok da yanlış değil maalesef. Bu dönemde tutup da Merkez Bankası ihtiyaç akçelerinin, 40 milyarın hazineye yılbaşında devredilen 30'dan sonra devredilecek olması hazinenin ne kadar vahim bir durumda olduğunu da gösteriyor. O konuda da ayrıntılı bir bilgi bekliyoruz.
BDDK'nin yapacağı işlemlerle ilgili de yine İletişim Kurumumuzun ilgili maddeleriyle ilgili olarak da daha detaylı bilgiler bekliyoruz.
Hepsiyle ilgili de rakam bekliyoruz, özellikle belirteyim.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.