KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, vekil arkadaşlarım, değerli bürokratlar, değerli bakan yardımcılarımız, teklif sahiplerimiz; kurulu saygıyla selamlıyorum öncelikle.

Tabii, zor bir anda galiba söze başlıyorum, böyle bir tartışmanın üstüne. Haklılık tarafları da var kesinlikle; onun da altını çizmek istiyorum. Gerçekten, evet, konuşacağız, teklifle ilgili eleştirilerimizi yapacağız ama buradan eğer birtakım değişiklikler olmadan ve sonuç almadan çıkacaksak Sayın Katırcıoğlu'nu söylediklerinde çok haklı çıkarmış olacağız. Bugüne kadar da buna yakın sonuçlar elde ettik maalesef.

Şimdi, tabii, önümüze gelen, bu alelacele gelen torba kanun teklifiyle 15 tane kanunda değişiklik yapılıyor. En son söyleyeceğim şeyi başta söyleyeyim. Teklifin geneline baktığımızda, yeni bir torbayla para toplama yasası diyebiliriz buna. 15 farklı kanunda... Burada Komisyon üyeleri olarak bizlerin ve bulunan vekillerin, hepimizin tabii farklı uzmanlık alanları var. Gelen torba tekliflerin içinde birçok uzmanlık alanını içeren konular var. Bizlerin bu teklifle gelen maddelere yorum yapabilmemiz, hâkim olabilmemiz için de yapılan değişikliklerin dışında bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Ama gerekçeleri okuduğumuzda yeterli bilgi sahibi olamıyoruz. Konuşmamın devamında bazı sorularım olacak bunlarla ilgili. Ben bürokrat arkadaşlarımızdan, bakan yardımcılarımızdan maddelere geçtiğimizde, en azından maddelerle ilgili bizler söz almadan bu sorularımıza cevap alabilirsek çok sevinirim.

Çok önemli bir konuya değinmek istiyorum bu noktada. Şimdi en son söyleyeceğim şeyi başta söyledim dedim tabii. Ekonomide maalesef, sorunlar üzerine temel çözümler üretmek yerine günübirlik çözümler üretme eğilimimiz hâlâ devam ediyor. Yani ekonomiyi bu şekilde düzeltebilecek miyiz, bilmiyorum.

Çok önemli bir gelişme, değinmeden geçemeyeceğim. Merkez Bankası Başkanımız görevden alındı. Neden alındı? Bir özet geçelim. Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerini yapmadığı için alındı. Yedek akçe istendi, belki ona itiraz etti; faizleri indirmesi istendi, indirmedi. Ülkemizde maalesef, Cumhurbaşkanı bir şey söylediği zaman onun karşısında hiç kimse politika geliştiremiyor ya da karar alamıyor. Şu andaki yönetim sistemimiz bu. Yürütme, yasama, her şey birbirine karışmış durumda.

Tam da İstanbul seçimleri sonrası ülkede, toplumda güven endeksini yükseltecek bir rahatlama olmuşken özellikle böyle bir süreçte, uluslararası finans çevrelerinin bağımsızlığına çok önem verdiği Merkez Bankasının Başkanının görevden alınması ekonomi yönetimindeki zafiyetimizin ve tek adamlığın dünyaya tekrar ve tekrar ilanı olmuştur. Hâlbuki Merkez Bankasının asli görevleri vardır. İşte, fiyat istikrarı sağlamak, para piyasasını düzenlemek, ülkedeki kredi hacmini ve dağılımını ayarlamak vesaire vesaire. Yani bu gibi görevler bir ülkenin istikrarlı büyümesi ve kalkınması için önemlidir ve Merkez Bankasının bağımsızlığı da bu anlamda önemli, bağımsız olması gerekir. Bağımsız olduğu takdirde Merkez Bankası uzun vadeli kararlar alabilir. Siyasi iktidarın sürekli müdahaleleri ve değişen para politikaları ile Merkez Bankasına müdahalesi istikrarın önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.

Şimdi ben sormak istiyorum. Yeni atanan Merkez Bankası Başkanı başarılı olmazsa sorumlu kim olacak? Merkez Bankası Başkanı mı, onu görevi getiren mi? Başarısız olursa o da mı görevden alınacak? Böyle bir teamül mü oluşacak? Bunun da sanırım konuşulması ve tartışılması gerekiyor. Yani bugüne kadar olmayan bir şey olmuştur Türkiye'de.

Şimdi, değerli arkadaşlar, İhale Kanunlarını sürekli değiştirerek, kamu-özel iş birliği projeleriyle kamu yükünü daha da fazla artırarak, bir defalık gelir getirici kanunlar çıkararak, mali disipline bağlıymış gibi görünüp altında Merkez Bankasının Başkanını değiştirerek, kanunları değiştirerek -burada torba yasaların içinde- krizle mücadele etmemiz mümkün değil.

Bu görüşeceğimiz teklif de krizin yükünü maalesef, yine halkın sırtına yüklüyor. "Bu kardeşinize yetkiyi verin, ekonomi düzelteyim." demişti Cumhurbaşkanımız. Şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda 33 milyar TL 31 Mart seçimleri öncesi harcanan Merkez Bankası kârı, bütçe görüşmelerinde açıklanan bütçe açığı hedefi 80 milyarken şu an 66 milyara ulaşmış durumda ve önümüzde hakikaten daha uzun bir zaman var. 23 Haziran sonrası elektriğe, çaya, şekere gelen zamlar var. İşsizlik had seviyeye ulaşmış durumda. Bu durumlar şimdi yetmedi şimdi yurt dışı harçlarına, o da yetmedi yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın emeklilik ödemelerine, o da yetmedi 40 milyar TL'nin üzerindeki yedek akçeye bu kanun teklifiyle biz göz dikmiş bulunuyoruz. Şu an bunu konuşuyoruz burada.

Bütçe açığını kapatmak için kaynak yaratma hamlelerine bir yenisini ekliyoruz burada. Merkez Bankasının kanun gereği olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere kenara ayırdığı rezervlerde kullanılacak ve tüketilecek bu rezervi sonrası ne olacak? Ne kalıyor geriye, ona da bakmak lazım. Sizin açıklamalarınızdan anladığımız kadarıyla geriye bir şey kalması da gerekmiyor, kalmaması için bir çaba harcanıyor.

Kanada, Kore gibi ülkeleri Sayın Vekilim örnek verdiniz. Ekonomik durumumuz bu ülkelerle aynı durumda? Şu an kriz içerisinde Türkiye ve böyle bir ortamda böyle bir kanun teklifi getiriliyor. Madem bu kadar gerekli ve önemliydi, madem Kanada ve Kore'de bu işler yapılıyordu ve çok iyiydi, neden daha önce böyle bir uygulama yapılmadı? Niçin şimdi getirdiniz, tam da krizin ortasında? Neden şaibe yaratıyorsunuz?

Ben kadınlardan örnek vermek istiyorum. Kadınların birikimleri vardır, bilezikleri, kolyeleri, işte altın birikimi yaparlar kendilerine. İşte hanede o gelirlere göz dikilmiş durumda yani aynı şeyi yaşıyoruz şu anda. Son raddede biz yedek akçemizi de kullanmak zorunda kalıyoruz. Verdiğiniz örnekler, bu Kanada, Kore falan hiç inandırıcı değil, ikna edici değil; onun altını çizmek istiyorum.

Şimdi, bazı sorularım olacak. Ben maddeler üzerine fazla yorum yapmayacağım çünkü soruların önce cevaplanması gerekiyor. Örneğin varlık barışı uzatılıyor. Neden uzatılıyor ve beklenti nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayabilir misiniz...

Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim. Maddeler üzerine konuşurken telafi ederim bu süreyi.

Bugüne kadar varlık barışı sayesinde sisteme dâhil edilen varlıkların tutarı ne kadardır? Bu barış sağlanırken kara para aklama gibi bir uygulamaya da yol açmış olmuyor muyuz? Emeği ve alın teriyle para kazanmış ve vergisini ödeyen insanlar ile kaynağı belli olmayan ve vergi incelemesi yapılmadan sisteme dâhil edilen varlıklarının eşit tutulması doğru bir yaklaşım değildir. Bununla ilgili bir açıklamanız varsa duymak isteriz.

Yine "İstanbul Yaklaşımı" adı altında yeni teşvik ve borç yapılandırma sistemi getiriliyor. Bu sistemle hangi firmalar kurtarılacak? Teşvik için kaynak nereden bulunacak? Borçlu firmaların tamamı bu teşvik ve yapılandırmadan yararlanabilecekler mi? Böyle olmadığını da geçmiş uygulamalardan ve duyumlardan alıyoruz. Böyle değilse firmalar nasıl seçilecek? Bu sorular, yanıtlanması gereken sorular.

Yine çıkarılacak kanun çerçevesinde bazı vergi istisnaları öngörülüyor. Bu istisnalar uygulanırken hangi kriterler göz önünde bulundurulacak? Sektörel bazda bakıldığında hangi sektörlerin daha fazla borçlu olduğu, yapılandırma, teşvik ve istisnalar uygulanırken ülke yararı mı, yoksa yandaş firma yaklaşımı mı uygulanacak? Örneğin sektörel bazda hangi sektörlerin daha fazla sıkıntı içerisinde olduğuyla ilgili bir çalışma yapıldı mı bu kanun teklifi getirilirken?

KÖİ Projeleri kamunun sırtına yük olmaya devam ediyor. Bugüne kadar şehir hastaneleri için Bakanlığın ödediği tutar nedir? Şehir hastanelerinde yaşanan sorunlar nelerdir? Çok fazla sayıda yatak kapasitesine sahip olan bu hastaneler rantabl çalışmakta mıdır? Şehir hastaneleri açılan illerimizdeki kamu hastanelerinin kapatılacağı da gündeme geliyor. Bununla ilgili de bir bilgilendirme yaparsanız seviniriz. Açılanların doluluk oranı nedir? Bu konuda da bilgi verirseniz seviniriz.

Bir maddeyle ilgili bir konuya değinerek son vereceğim. Bu yurt dışı harçlarıyla ilgili bir hesap yaptım. 2018 yılında 8 milyon 383 bin kişi yurt dışına seyahat etmiş. 15 TL'yle çarptığımızda 125 milyon 745 bin lira gelir elde edilmiş. Aynı rakamı baz alarak hesaplandığımızda yani 50 TL'yle çarptığımızda Sayın Başkanım, 419 milyon 150 bin TL gelir elde edilecek. Gerçekten inanılmaz, yüzde 233 zam.

Maddede yine üzerinden geçeriz konuşurken. Son söz, bu kadar ekonomiyi günübirlik kanun uygulamalarıyla, teklifleriyle kurtarmaya çalıştıkça kurtaramadığımızı görüyoruz, battığımızı görüyoruz. Sürekli yanlış, hatalı kanunlar ortaya çıkardığımızı görüyoruz. Bence artık bu sistemin iflas ettiği ortaya çıkmıştır. Ekonomi iflas etmiştir. Bence gelin, iflasınızı ilan edin ve ülke olarak hep birlikte seferberlik ilan edelim. Bu işten hepimiz kurtulalım. 15 TL'yi 50 değil o zaman, bakın 70 de yaparız. Başka konularda da uzlaşırız. Ben son söz olarak bunu söylemek istiyorum. Maddeler üzerinde tekrar görüşmek üzere.

Teşekkür ediyorum.