| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .07.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Merkez Bankaları bağımsızlıklarını alıp enflasyonu hedeflemesi rejimine geçtikten sonra zorunlu karşılıkların para politikası aracı olarak kullanılması biraz gündemden çıkmıştı, ta ki 2007, 2008 krizine kadar. Ondan sonra tozlu raflarda duran o zorunlu karşılık uygulaması tekrar gündeme geldi ve aktif bir şekilde kullanılmaya başlandı. Bunun da temel amacı şu: Bankaların likidite yönetimiyle ilgili bankalardaki ortalama mevduat vadesi üç ayı geçmiyor, çoğu da zaten 34 gün, 35 gün. Dolayısıyla bankalar çok kısa vadeli topladıkları bu mevduatları çok uzun vadeli beş yıllık, on yıllık krediler veriyorlar. Dolayısıyla beş yılda, on yılda bankacılık sisteminin başına ne tür bir sorun geleceğini önceden kestirmek mümkün olmadığı için ve ihtiyaç duyulduğu anda ellerinin altında bir miktar eğer bir mevduat çekilişi vesaire olursa hazır nakit bulunsun diye bu zorunlu karşılık Merkez Bankasına yatırılıyor, buna faiz ödeniyor, ödenmiyor her ülkenin uygulamasına göre. Dolayısıyla zorunlu karşılıkların en önemli oynadığı fonksiyon para politikasında bankacılık sisteminin likidite yönetiminde sıhhat ve sağlığını temin etmek. Fakat şu anda anladığım kadar yepyeni bir konseptle karşı karşıyayız ve dolayısıyla bundan belki kırk yıl önce, elli yıl önce "selektif kredi politikası" denilen olaya tekrar geri dönüyoruz. Bunlar çok geride kaldı. Şu anda dünyada bence çok fazla uygulayan da yok. Dolayısıyla biz şu anda bir niyet okuyoruz, bu niyeti okurken de belki yanlış yapıyoruz. Dolayısıyla sayın Merkez Bankasının yetkilileri buradaysa... Çünkü sonuç itibarıyla bu yetki onlara veriliyor. Onlar bunu nasıl kullanacaklar? Selektif kredi... Örneğin şu anda konut sektöründe çok büyük problem var, enerji sektöründe çok büyük problem var. O enerji sektöründe kullandırılan kredilerle ilgili olarak bunların üzerinden zorunlu karşılıkları yatırmayın, dolayısıyla bankalara bir miktar kolaylık mı tanınacak? Tanınacaksa dönmeyen bu krediler tekrar dönebilecek mi? Ben bunlar olacaktır demiyorum ama bize siz bilgi vermemekle niyet okumaya yönlendiriyorsunuz ve bu zihniyeti okumaya çalışıyoruz. Ayrıca en önemli olan husus da "bilanço içi" ve "bilanço dışı" kavramı, bu ilk defa geliyor. Bilanço dışı kavramlar genellikle nazım hesapta bildiğiniz gibi takip edilir ve dolayısıyla bunlar bir müddet sonra bilançodan çıkar. Şimdi bunların üzerinden nasıl zorunlu karşılık uygulanacak, ne yapılmaya çalışılıyor? Lütfen bu konuda bize bilgi verin ve dolayısıyla da bizi niyet okumaktan kurtarım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Savaş not alın.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani şu anda acaba çalışmayan, işlemeyen kredi piyasasının tekrar canlandırılmasına mı yönelik? Eğer siz... Şu anda kredi piyasası son bir yıldır tamamen durmuş vaziyette. Zaten Türkiye ekonomisi krediyle büyüyen bir ekonomi, kredi olmadığı için de ekonomi büyüyemiyor, bütün yük kamu bankalarının üzerine bindi, biz şu anda kamu bankalarının ne kadar batığı var, nesi var, görev zararı nedir hiç birisini bilmiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum, sorunuzu aldık.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ama bitirmedim.
Dolayısıyla burada yapılmak istenen, kamu bankalarının bu tür sorunları var da bunun üzerinden onlara bir imkân mı tanınmaya çalışılıyor, kolaylık mı sağlanmaya çalışılıyor yoksa onların yaptığını diğer bankalara da yaptırmaya mı çalışıyor, onları kredi vermeye mi zorluyorsunuz? Halbuki normal işleyen bir piyasada rekabet ortamı sağlanır, işler düzgün yapılır, bütün oyuncular aynı seviyeye getirilir, aralarından eşitlik sağlanır ve onlar kendi bireysel çıkarları çerçevesinde ve genel gözetim ve denetim çerçevesinde vatandaştan topladıkları mevduatları kredi olarak prese ederler ama şimdi bunun üzerine sana sektörel bazda bir şey var ve sektörün içerisinde A firması, B firması, C firması olacak, bilemiyoruz bunları. Bunlar son derece tehlikeli işler. Dolayısıyla bize bu konuda bilgi verin. Bu benim söylediğim niyet okumak. Okuduğum niyet doğru mu, yanlış mı, bilmiyorum.