| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .01.2015 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Vallahi ben bugünkünün çok azını dinleyebildim çünkü Sağlık Komisyonunda malum bir iş güvenliği yasası var. Ülkemizde hem kadınlar şiddete uğruyor hem çalışanlar. Dinlediğim kadarıyla: İyi ki bu kadınlar şiddete uğramış, iyi ki oralara başvurmuş diyesim geldi! İş güvenliğinde de öyle "İyi ki topluca ölmüşler." demiştim ben orada yasa ilk görüşülürken. Toplu ölürseniz ailenizin güvencesi oluyor. Yani "iyi ki öldü" diyorlar. Arkasından maaş bağlanıyor filan. İyi ki bunlar şiddete uğramış!
Şimdi ben on yedi sene kamuda hizmet etmiş bir hekim olarak sonradan siyasete girdim. Tabii, yani devlet refleksi insanı kamunun hep olumlu taraflarını anlatmaya yönlendirir. Hatta yurt dışından heyetler gelirdi Ankara'ya, onları gezdirirken biz de hep yoğurdumuzun tatlı tarafını söylüyorduk. Şimdi, bizde yoğurt o kadar tatlıysa o zaman bizim Komisyon olarak kurulmamızın gerekçesini bana kamu adına konuşan arkadaşlar bir izah etsin. Yani gelen kabul ediliyor, gelene meslek edindiriliyor, gelen psikiyatriste yönlendiriliyor, gelenin çocuğuna bakılıyor, kreşe konuluyor. Değerli kamu temsilcileri, o zaman biz niye böyle bir Şiddet Komisyonu kurduk? Ya, iyi ki başlarına şiddet geldi, bunlara devletimiz böylece sahip çıktı dememiz lazım ya da biz çok gereksiz olarak bir komisyon kurmuşuz.
Şimdi, ben sebebini de anlıyorum niye böyle söylediğinizin ama bu doğru değil. Yani miyavlayan şeye kedi deniliyor, havlayana köpek diyoruz filan yani bir şeyin bir tarifi var. Mesela az önce sunum yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Bunları biz psikiyatriste yönlendiriyoruz." Ben hekimim Türkiye'de kaç psikiyatrist var bilir misiniz? Bilmezsiniz.
KADIN KONUKEVİ TEMSİLCİSİ AYDAN ÇİLİNGİR - Ya sayı olarak bilmiyorum.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Efendim, bilseniz de zaten neye karşılık geldiğini bilmezsiniz. Şimdi bizde şöyle bir şey var: 4+4+4 çıktı, işte yaşı altmış ayı bulmayanlar psikiyatriste gitsin. Ben o zaman Millî Eğitim Bakanlığına da söyledim, Türkiye'de bu kadar psikiyatrist yok ki. Ya aklına gelen herkes bir psikiyatrist lafını oraya koyuyor da, neye karşılık geldiğini bilmediğimiz, ölçümleyemediğiniz şeyleri koymanız açıkçası kamunun hâlâ realiteyle temenni arasındaki o sıkışmışlığının oluşamadığını gösterir. Yani esefle -bir şeyler söyleyeceğim de- üzüntüyle dinledim. Hakikaten bu Komisyon boşa kurulmuş ya da kadınlar iyi ki şiddete uğradılar, iyi ki çocuklarıyla geldiler! "Meslek edindiriyoruz." diyorsunuz, "Başvurur başvurmaz iki saatte neredeyse alıyoruz." diyorsunuz, "Biz bunların kimliğini çıkartıyoruz, bir beceri kazandırıyoruz, çocuklarını kreşe koyuyoruz, hastaysa tedavisini yaptırıyoruz, hatta hastanede başlarını refakatçi oluyoruz." diyorsunuz.
KADIN KONUKEVİ TEMSİLCİSİ AYDAN ÇİLİNGİR - Evet.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Güldünya niye öldürüldü hastanede, orasına kimse gelmiyor gibi, topluma mal olmuş örnekler de var. Şimdi bu kadınlar iyi ki şiddete mi uğradı diyelim yoksa bu komisyon niye kuruldu mu diyelim. Sizin şahsınıza söylemiyorum, onun için bireysel olarak bir şey söylemeniz gerekmiyor. Ama burada herkes geldiğinde, tekraren söylüyorum -ben de kamuda uzun yıllar çalıştığım için hepimiz iyi tarafını anlatıyoruz ama- bu Komisyona bilgi vermeye gelen kamu çalışanlarına bence şu rica edilmeli: Burası Meclisin bir Komisyonu, burada biz eksik tarafı görmez isek, eleştirel gözle bakmaz isek bu Komisyonun hiçbir muradı hasıl etmez. Mesele siz askeriyedesiniz. Ben yıllarca askeriyede de eğitimcilik yapmış bir grubun içindeydim. Çünkü nedir? Askerlik hazır bulunan insana bir fırsattır o. Fırsat penceresini değerlendirip "Ali okulu" gibi onlara hazır orada işte üreme sağlığı -en sıkıntılı konudur- şiddet nedir, ne değildir, bunları anlatıp hani bir fırsat anlamında bir bilgilendirme yapılır. Fakat biz hâlâ kamu sunumlarına baktığımda bilgilendirme ile eğitimi bile ayırt edememişiz, buna çok üzüldüm. Mesela burada yazıyor "77 bin kişiyi -sizinkinde değil de dün yada geçen haftaydı- eğittik." diyor. Yani değerli arkadaşlar, hepimiz üniversite mezunuyuz, üstüne de eğitim görmüşüz, eğitim ile bilgilendirme arasındaki fark çok ayrı bir şey. Dolayısıyla, biz böyle herkesi nasılsa eğittik, onu da yaptık, bunu da yaptık... Zaten o zaman bizim hiç böyle bir sorunumuz olmamalı ama bir sorun var. Ve çoklukla Türkiye'de yapılan araştırmalar diyor ki: Statünüz eğitiminiz ne olursa olsun birçok kadın şiddete maruz kalıyor. Ya şiddete maruz kalanlar, ya iyi ki kaldım, bak meslek edindim diye şükredecek ya da böyle bir şiddet yok. Bunun doğrusunu bulmamız için biraz yoğurdun ekşi tarafını konuşmamız gerekiyor diye düşünüyorum ve ben Sayın Komisyon Başkanından rica ediyorum, bu sunum yapmaya gelen arkadaşlar mevzuattaki eksiği anlatsınlar mesela. Yani şu oldu da bunu yapamadık değil, orası sıkıntı yaratabilir ama desinler ki: Mevzuatta şöyle bir boşluk var, biz bunu sahada görüyoruz. Çünkü biz ancak tanıklıklarımız üzerinden yorum yapabiliyoruz. Mesela ben sığınmaevini gezerim -bunu ben söyledim de arkadaşlar- orada gördüklerim üzerine yorum yapabiliyorum ya da bana iletilmiş bire bir bir konu varsa... Mesela geçen hafta Binnaz Hoca'yla bir kadına şiddet konusu paylaşıldı ikimizin arasında filan yardımcı olalım diye ama arkadaşlar bunu yaşıyorlar, bire bir hepsi. Bunun adı Koza olsun, ŞÖNİM olsun, adını ne koydunuz önemli değil yani o kozanın içindeki tırtıl kelebek olup uçamadıktan sonra o kozanın içinde ölüyorsa mesele zaten anlamsızdır. Ben yani sizden de rica ediyorum, kamudan gelenler, özellikle hiç değilse mevzuat anlamında, nerede sıkıntı yaşıyorlar veya kamu kurumları arasındaki iletişim nerede sıkıntıya giriyor? Bize bunu paylaşarak ifade ederlerse sanıyorum, bizim de sonuç...
NURCAN DALBUDAK (Denizli) - Verdiler zaten Ruhsar Hanım.
BAŞKAN - Sayın Vekilim, müsaade edin bir tamamlasın.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Efendim, siz cevap verirseniz, ben de size cevap veririm yani.
BAŞKAN - Yok Sayın Vekilim, buyurun tamamlayın, ben de açıklama yapacağım.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Cevap vermeye kalkarsak ben başka cevaplar da verebilirim.
Dolayısıyla, bu konuların, mevzuattaki, işleyişteki ve kontak kurmadaki sıkıntıların anlatılması gerekir çünkü bireysel olarak ya da farklı sebeplerle bizlere iletilen bu şiddet ve şiddet sonrası uygulamalarla ilgili meselelerde erişememe sorunu var. Mesela boşanma için mahkemeye başvuranlarda... Burada hukukçular var, adliyeden gelenler vardı. Boşanma için gelenler diyor ki: Biz bu şeylerdeki danışmanlık hizmetlerini mahkemeye başvurmadan elde edemiyoruz. Hâlbuki daha öncesinde biz elde edebilsek bu danışmanlık hizmetini mahkemeye gelmeyiz ama mahkemeye geldiğinizde zaten gemiyi yakmış oluyorsunuz. Hani bir kez karşı kıyıya geçince dönmek zor olur, Özdemir Asaf'ın o sözü bence çok da bir realist yaklaşımdır. Dolayısıyla, ben biraz yoğurdun ekşi tarafının konuşulması gerektiğine inanıyorum ve bu konuda kişisel olarak da partim adına bir talepte bulunuyorum.
Teşekkür ederim.
--0---
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Şimdi, bu Komisyonun ilk sunumları bugün olmadı, ben bugüne özel söylemedim. Onun için de dedim "Buradakilerin şahsına söylemiyorum." diye. Genelde böyle bir şey vardır, ben şahsi deneyimimi de söyledim. Yani gelen heyetlere biz de hep en iyi kurumumuz neresi, en temizi neresi, sağlıkta en iyi veresi neresi oraları gösterirdik. Yani bu bir reflekstir, bunu yaparsınız. Eve gelene de ne yapıyoruz? Misafir odası diye evin en temiz ve en güzel yerini ona gösteriyoruz, hiçbirimiz götürüp de evin başka bir tarafını göstermiyoruz. Bu böyle bir şey.
BAŞKAN - Bugün gerçekten çok güzeldi. Bu sunumları ben size takdim ettireceğim, bir bakın lütfen.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Ben zaten bütün Komisyon tutanaklarını alıp okuyorum efendim. Katılamadıklarımın bütün Komisyon tutanaklarını okuyorum, o zaten hepimizin sorumluluğudur.
BAŞKAN - Yazılı dökümlerde de var bunlar.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Özellikle onu rica ediyorum. Yani biz burada mevcudu tekrar tekrar bir totoloji hâlinde konuşacaksak Komisyonun kuruluş amacı ve sonuçta, neticede çıkacak raporununda da çok bir şey olmaz. Türkiye'de 600 bin kadının meslek edinmesi konusunda da ben bir şey söyleyeyim. Dünya dönüyor ve dünya ilerliyor, yani 18. yüzyıldan 19. yüzyıla geçerken de dünyada okuryazar sayısı arttı; 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçerken iş sahibi sayısı arttı; 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçerken eğitim farkındalığı oldu. Artık tabii ki Türkiye'de de bazı şeylerin değişiyor olması çok reel bir şeydir.
Teşekkür ediyorum