KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ben de tekrar bütün hazırunu saygıyla selamlıyorum.

Efendim, şu anda konuşmakta olduğumuz, üzerinde müzakere yapmakta olduğumuz konu finans sistemi ve bankacılık sistemi ve son derece önemli. Dolayısıyla ağzınızdan çıkacak her kelimenin ölçülerek, tartılarak söylenmesi lazım. Çünkü bankacılık sistemi, finans sistemi hiçbir şeye benzemez. Öyle bir cümle kurabilirsiniz ki olmayan bir sorunu olur hâle getirebilirsiniz, öyle bir cümle kurarsınız ki olan bir sorunu, belki çok basit bir şekilde atlatılabilecek bir sorunu çok derinleştirebilirsiniz. Bu bir sanat işi, bu bir tecrübe, deneyim işi.

"Lords of Finance" diye bir kitap var. 1914-1936 yılları arasındaki 4 ülkenin Merkez Bankası başkanlarını iletişim açısından inceleyen bir kitap. O kitabın 5'inci sayfasında bu tür bir iletişimin ne kadar önemli olduğu konusunda iki paragraf var, eğer bulabilirseniz orayı okumanızı istiyorum. Dolayısıyla, bankalar hakkında konuşuyoruz, finans sistemi hakkında konuşuyoruz; kelimelerimizi ölçerek, tartarak, bin düşünüp bir kere konuşmalıyız. Bu, son derece önemli.

İkincisi, en samimi duygularımla, kalbimin en derininden söylüyorum, inşallah şu yaptığınız düzenleme sizi, ülkemizi başarılı kılar ve şu anda içinden geçmekte olduğumuzu bu sıkıntılı dönemi sona erdirir. Ama ben bunun böyle olacağını pek düşünmüyorum. İnşallah ben yanılırım ve sonucu aldıktan sonra da gelir gerekirse elinizi de öperim.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Estağfurullah.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hiç problem değil. Ancak şu anda yaptığınız düzenleme bilgiye dayanmıyor, bir makro çerçevesi yok. Yeterli bilgiye dayanmayan, makro çerçevesi olmayan bu düzenleme bence zaman kazanmaktan başka bir şey değil. Şunu hayal ediyorsunuz, ümit ediyorsunuz -inşallah bu hayaliniz ve ümidiniz de gerçekleşir, gerçekleşirse de memnun olurum- ekonomi daralıyor, ekonomi daraldığı için ekonomik aktivite zayıf, kredi alanlar üretemediği ve satamadığı için toplam talep az, yeteri kadar "cash flow generate" edemiyorlar, nakit akımları yok ama günün birinde bu ekonomi tekrar canlanacak, ekonomik büyüme harekete geçecek, dolayısıyla bu çalışmayan, ölü olan krediler tekrar canlanacak, faiz taksitleri ve anapara ödemeleri ödenecek ve zamanla bunun içerisinden çıkacağız. İnşallah böyle olur, keşke böyle olsa. Ama maalesef böyle olması son derece zor, onu size söyleyeyim.

Ben bu yaptığınız düzenlemelerle ilgili olarak madde bazında çok fazla bir katkı yapabileceğimi düşünmüyorum çünkü çok karmaşık ve ayrıca söylediğimizin de sizin tarafınızdan -şu ana kadar olan biteni dikkate aldığımızda- dikkate alınacağını, bir değişikliğin kabul edileceğini de düşünmüyorum. Siz bunu aynen kabul edeceksiniz ama ben kendi perspektifimden olayı nasıl gördüğümü bir açıklamak istiyorum. Türkiye ekonomisi kredi bağımlısı bir ekonomi. Biz 2010 yılında yüzde 9 küsurluk büyümeyi yüzde 40 kredi genişlemesiyle yaptık. Takip eden yıldaki yüzde 8'in üzerindeki büyüme yine kredi büyümesiyle oldu. Kredi büyümesinin iki ana temel nedeni var. Bir, mevduatın büyümesi; iki, dış kaynak girişi. Ekonomi daraldığı için mevduat büyümesi söz konusu değil, dışarıyla olan ilişkilerimizin de ne olduğu şu anda belli, neredeyse bir "credit crunch" hâline geldik. Dolayısıyla gerçekten şu anda bankalarımızın kredi verecek takatleri yok. Öbür taraftan, bankalar kredi vermeye razı olsalar bile karşılarında teminat verebilecek, güvenilir, vaktinde faizini ve anapara taksitlerini ödeyebilecek, kredi talep edecekler yok. Dolayısıyla böyle bir çıkmazın içerisine girmiş vaziyetteyiz. Şu anda gündemde olan bu iki madde, bu "credit crunch" dediğimiz olayı tekrar harekete geçirip ekonomiyi yeniden aktivite etmeye yönelik bir şey. Niyet iyi, akıbetinin ne olacağını da zaman içerisinde göreceğiz.

Şimdi, bu düzenlemelerin sonuç verebilmesi için her şeyden önce bir kere teşhisimizi doğru koymamız lazım. Doğru teşhis doğru bilgiyle, doğru veriyle olur. Fakat şu anda, sabahtan beri görüştüğümüz, gerek Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili yaptığımız düzenleme gerekse yurt dışında ithal edilen arabalarla, araçlarla vesaireyle ilgili yaptığımız yani iki gündür konuştuğumuz konularda ortaya çıkan durum şu ki: Artık bu ülkede en azından önündeki beş yılı, on yılı görebilecek ve ona göre plan ile proje yapabilecek, ona göre risk alabilecek bir hukuki düzen, kurallı bir sistem yok, duruma göre bir yönetim var şu anda. Kurala göre bir düzen olmadığı için de insanlar risk almaktansa kenara çekiliyorlar ve beklemeye gidiyorlar. Şu anda iç talebin çökmesinin ana nedeni de bu. Dolayısıyla bizim burada yapmamız gereken şey, bu kaybettiğimiz güveni tekrar nasıl tesis edebiliriz? Hem kredi veren tarafı hem de kredi alan tarafı tekrar risk almaya nasıl yönlendirebiliriz? Şu anda bununla ilgili olarak yapılan her şey negatif.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani son kredi faiziyle ilgili operasyonların diğer yapılan işlemlerin hepsi dikkate alındığında en akıllılarımız bir araya gelse, bu ekonomiye, gerek iç piyasaya gerekse dış piyasaya nasıl bir sinyal verebilir de nasıl tekrar durağan hâle gelen sistemi harekete geçirebiliriz dese, verebilecek en kötü sistemden daha kötüsünü veremezdik. Yaptığımız iş bu, maalesef iletişim politikası sıfır. Dolayısıyla tekrar ediyorum, doğru karar ve onun bir de uygulaması var tabii, doğru analiz ve onun analizin de doğru veriye dayanması lazım. Şu anda, son üç beş yıldır devletimiz tarafından üretilen veriler ve rakamlar konusunda kamuoyunda ve dış âlemde son derece büyük bir itimatsızlık ve güvensizlik var.

Ben otuz dört yıl yedi ay kamuda çalıştım ve bunun otuz iki yılı yedi ayı Merkez Bankasında geçti, beş yılını da üst düzey yönetici olarak yaptım. Anadolu'nun çeşitli yerlerine gittim ve oralarda, sanayi odalarında, ticaret odalarında, iş adamlarıyla vatandaşlarla bir araya geldik. Vatandaş -her dönemde olduğu gibi, bugünde olduğu gibi- o dönemde de soruyordu ve devletin ürettiği rakama itiraz ediyordu. Ben "Enflasyon yüzde 8." dediğim zaman arka sıralardan birisi kalkıp "Hayır efendim, enflasyon yüzde 8 değil, bu enflasyon yüzde 20. Ben yaşadığımı biliyorum." diyor. Ben de adama soruyordum, diyordum ki: "Siz kimsiniz? Asgari ücretli misiniz, orta sınıftan birisi misiniz?" Adam diyorsa "Ben asgari ücretliyim." O zaman ona teyiden diyordum ki "Evet, senin enflasyonun yüzde 20. Çünkü senin gelirinin üç tane ana harcama kalemi var. Bir, gıdaya harcıyorsun, iki, kiraya harcıyorsun, üç, ulaşıma harcıyorsun. Dolayısıyla gerçekten senin enflasyonun yüzde 20." Fakat benim söylediğim... Dünyayla mukayese yapılabilmesi için, bunun içinde İstanbul'da Etiler'de oturan ve yıllık geliri 150 bin dolar insanın da şeyi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) -Devam edeyim mi?

BAŞKAN - Buyurun.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen, biraz fazla zaman verin.

BAŞKAN - İkinci kez uzatıyorum.

Buyurun, devam edin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dediğim gibi, vatandaşa bu tür açıklamalar yapıldıktan sonra vatandaş ikna oluyordu. Fakat son üç dört yılda üretilen rakamların hiçbir güvenirliği yoktur demiyorum fakta hakkında yurt içinde ve yurt dışında çok büyük endişeler var, şüpheler var. Bu şüphenin mutlaka giderilmesi lazım. O nedenle, sizin bu yazdığınız iki maddelik bankacılık sistemindeki kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili düzenlemenin oturduğu bazın doğru olduğuna inanmıyorum, verdiğiniz rakamların da doğru olduğuna inanmıyorum. Şu anda nereden bakarsanız bakın kesin rakama dayanmıyor. Bu benim ayıbım değil, bu kamu otoritesinin ayıbı, BDDK'nın ayıbı ve dolayısıyla bu işle ilgilenenlerin ayıbı. Örneğin 2019'un başında, daha senenin birinci günü BDDK bir genelge yayınladı, dedi ki: "Daha önce Kredi Garanti Fonu kapsamında kullandırılan kredileri üç yıl süreyle istediğiniz kadar yeniden yapılandırabilirsiniz". Bu otuz altı ay eder. 20 kere yapılandırdın. Bir kredi 2018'in haziranında kullandırdın, 2019'un Ocağına geldi, kredinin faizi ödenemiyor, birinci taksiti ödenemiyor, yeniden yapılandırdın, 2019'un Haziranına attın. Haziranına geldin, yine nakit akımı yok, ekonomik büyüme yok, gelir elde edilemiyor, tekrar uzattınız. Dolayısıyla bunlar ölü kredileri uzattığınız zaman canlı hâle geliyor. Nereden bakarsanız bakın, şu anda söylenen o yüzde 4'lük, yüzde 5'lik rakamlar doğru değil, gerçekçi değil. Geçen sene Sayın Bakan, Yeni Ekonomi Programını açıklarken "Stres testi yapacağız." dedi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yapıldı fakat kamuoyuna ne uygulandı, ne çıktı ortaya, bunlar paylaşılmadı. Şu anda gerek iç alemde bu işle ilgilenenlerin gerekse dış alemde bu işle ilgilenenlerin Türkiye'de kredi piyasasıyla ilgilenenlerin elini taşın altına koyabilenlerin bazı tahminleri yüzde 16'ya kadar gidiyor.

BAŞKAN - Buyurun.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla yapılması gereken şey, bu işin başarılı olabilmesi için, önce rakamların doğru olması lazım, o doğru rakamların kamuoyuyla paylaşılması lazım ve bunun bedeli bize çok uzun gelecek.

Bakın, Yunanistan'ın başına geleni biliyoruz, Arjantin'in başına geleni biliyoruz. Arjantin 2 kez uluslararası piyasalardan kovuldu. Biz, geçen sene eylül ayında enflasyon aylık yüzde 6'nın üzerinde çıktı, hemen tuttuk, Türkiye İstatistik Kurumunun başındaki ilgilinin görevini değiştirdik. Ya biraz daha bekleyelim de hiç olmazsa iletişimin doğru olabilmesi için değiştirecek olsak bile bir üç ay daha bekle de hele şunu bir unuttur, ona göre bir değiştir. Vatandaş hemen dedi ki: "Hayır, yüksek çıktı, bu adam bunu doğru hesapladı, görevden attı." Arjantin de uluslararası piyasalara tahvili ihraç etti, enflasyona endeksliydi, kupon ödemesi zamanı geldi, Hükûmet dedi ki istatistik ofisine "Kupon ödemesini düşük yapabilmem için enflasyonu düşük çıkar." İstatistik kurumu dedi ki: "Bun bunu yapamam." Bölgenin garnizon komutanı yanına bir adam aldı, istatistik kurumunun önüne gitti, arabadan indiler, tuttu kolundan yukarıya çıktı, istatistik kurumunun başındaki adamı aldı, aşağıya indirdi, getirdiği adamı da yerine oturttu. Bu, memlekete hizmet değil. Dolayısıyla kurumlara saygı duyulması lazım. Yani şu yaptığınız düzenleme zaman kazanmaktan başka bir şey değil.

Lafı uzattım, hemen toparlayayım.

Burada üç tane sektör var; enerji sektörü, şirketler kesimi, KOBİ var kesimi. Evet, biz 2001'de bir İstanbul Yaklaşımı yaptık, orada birtakım düzenlemeler yaptık fakat bizim şu anda karşı karşıya olduğumuz sorunlar o dönemin sorunlarından farklı. O dönemde borçlu olan devlet değil, kamuydu. Şu anda şirketler kesimi borçlu, sağlam olan kamu kesimi. Biz o dönemde -yiğit düştüğü yerden silkindi, kalktı- bir senenin içerisinde geri döndük ama şu anda özel sektör borçlu, bankacılık kesiminin dışında bir borçlu, dolayısıyla bankacılık kesiminin üzerinde bir yetkilerde Bakanımıza yetki vereceğiz. Onun için bizim henüz ne yaptığımız belli değil. Rakamlara sahip olmazsak işlerimizi doğru dürüst yapamayız. Şu anda biz U gibi bir resesyonun içindeyiz, yayın tabanında bir yere doğru gidiyoruz. Buradan ne zaman çıkarız bilmiyoruz. Onun için, siz diyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani siz derken AK PARTİ'lileri kastediyorum. Geçmişinizde rasyonel, efendim akla yatmayan şeyleri söylemeyen, doğruyu, oy kaybına da sebep olsa söylemekten çekinmeyen bir uygulama dönemimiz oldu. Anlaşılıyor ki bunu siz yapmamışsınız, IMF başımıza vura vura bunu yaptırmış. Şimdi o gün onu yapabiliyor da bugün niye yapamıyorsunuz, niye bu kadar popülist oldunuz? İşte demek ki IMF'nin baskısı kalkmış, üstünüzdeki zemberek bozulmuş, kitabın cildi bozulmuş, şimdi rastgele... Kurala göre bir sistem işletmiyorsunuz, duruma göre kural, program uyguluyorsunuz.

Bitireceğim hemen.

Enerji sektöründe şu anda toplamda 70 milyar dolarlık bir kredi stoku var. Bunun aşağı yukarı yeniden yapılandırmaya ihtiyacı olanı 12-13 milyar dolar. Bunun nedeni, dediğim gibi ekonomi daralıyor, enerji talebi düştüğü için de enerji fiyatları düşüyor, yüksek borç şirketlerin bilançolarındaki borç-sermaye oranları da son derece zayıf. Dolayısıyla yeni bir sermayelendirmeye ihtiyaç var burada.

Şirketler ve KOBİ'ler kesimine baktığımızda toplam NPL'in neredeyse yüzde 20'si imalat sanayisinde. İkinci kategori NPL'ler bu sektördeki neredeyse genelin 2 katı. Dolayısıyla özellikle gıda, içki, tekstil, metal tekstil ve plastik sektörleri şu anda en fazla sıkıntı çeken kurumlar.

Üçüncü sektör inşaat. İnşaatta da 85 milyar TL'yle bunun 6,7 milyarlık NPL'i var. Ayrıca bir de dolar cinsinden kredi var, 15,3 milyar, bunun NPL'i de 1,3 milyar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla yapılması gereken şey, şu anda yaptığınız 2 maddelik düzenlemenin üzerine oturduğu rakamlar ve veriler güvenilir değil. Bunun üzerinden bir yere varamazsınız. Onun için ilgili otoritelerin elini serbest bırakın, onları zorlayın, gerçek resim ortaya çıktıktan sonra tekrar bir analiz yapın, o analiz üzerine göre tekrar bir çözüm üretin.

Teşekkür ederim.