| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On Birinci Kalkınma Planının (2019-2023) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/777) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .07.2019 |
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 15 Temmuz 2019 Demokrasi ve Millî Birlik Günü, milletimize, devletimize karşı eli kanlı FETÖ ihanet şebekesi tarafından düzenlenen darbe girişiminin 3'üncü yıl dönümü. Bu darbe girişiminin seneidevriyesinde vatanımıza ihanet etmek isteyenlere fırsat vermeyen, tankın egzozuna tişört tıkayan ağabeye, kamyonuyla adam taşıyan ablaya, mahsulünü yakıp uçaklara engel olan amcaya, oyuncak kamyonuna bayrak takan kardeşime, tankı motosikletle kovalayan arkadaşıma, terlikle tanka vuran teyzeye, çatıdan jete atlamaya çalışan gençlerimize, jete ıslık çalıp "Gel ... buraya." diyen yiğit kardeşime, tank kapağını taş motoruyla kesen ustaya, tanktan çıkardığı askere sarılan polise, jetlerin kalkmaması için depoları boşaltan pilota, kamyonları, tırları kışla kapısına çeken şoföre, meydanlarda dua eden hacıya, evinde gözyaşı döken bacıya, vurulan bacağını kemerle boğan dayıya, vatanı için canını veren şehidime, velhasıl yüreğinde zerre kadar vatan sevgisi olan, ilk andan itibaren meydanlara akın edip vatanına, milletine, tarihine, mukaddesatına, istikbal ve istiklaline sahip çıkan, "Rüzgâr nereden eserse o tarafa yön alırız." demeyip "önce vatan" deyip safını ilk andan belli eden, gri olmayan herkese selam olsun. Rabb'im vatana ihanet etmek için fırsat kollayanlara müsaade etmesin diyor ve şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa diliyorum.
Değerli hazırun, bugün On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nı görüşüyoruz. Tabii, bu, bir anayasal zorunluluk. Biraz önce Sayın Durmuş Yılmaz Anayasa'nın 166'ncı maddesinin ikinci fıkrasını okudu. Ben orayı okumayıp birinci fıkrasını okuyacağım: Ne diyor 166'ncı madde: "Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak devletin görevidir." diyor. Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esasları kanunla düzenleyeceğimiz Anayasa'nın amir hükmü.
Tabii, cumhuriyet ilan edilmeden önce 23 Nisan 1920'yle beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni Türkiye'nin temellerini atıyor ve daha cumhuriyet ilan edilmeden İzmir İktisat Kongresi toplanıyor ve yeni devletin ekonomik temelleri, ekonomik stratejisi orada belirlenmeye çalışılıyor.
Bir sıralama yaparsak, Türkiye Cumhuriyeti'nde 1923-1929'u kuruluş dönemi, 1929-1933'ü arayış dönemi -ekonomik anlamda söylüyorum- 1933-1946'yı dışarıya kapanma, 1946-1960 arasını dışa açılma ve Batı ittifakına entegre olma dönemi olarak değerlendirebiliriz.
Türkiye, planlı ekonomiye başladığı 1963 yılından itibaren 10 tane beş yıllık kalkınma planı hazırlamış ve uygulamıştır ve bugün 11'incisini görüşüyoruz. Planların iktisadi felsefeleri ve yaklaşımları kapsamında 1960 öncesini devletçi ya da kısmi devletçi olarak nitelendirmek mümkün, 1960 ile 1980 planları karma ekonomi olarak nitelemek mümkün. 1980-2000 planlarını ise liberal planlar olarak, anlayış olarak nitelemek mümkün. 1980 öncesinde sanayileşmede ithal ikamesi politikaları, 1980 sonrasında ise açık ekonomiye geçiş Türkiye'yi yönlendirici olmuştur. Türkiye 1963 yılında planlı döneme girerken ülkenin sosyoekonomik potansiyelini değerlendirmek ve bu potansiyeli orta dönemde planlarla en iyi şekilde yönlendirebilmek için amaç ve hedeflerin önceliklerini tespit eden on beş yıllık perspektif plan hazırlama gereğini duymuştur. Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planları 1963-1977 perspektif planına göre hazırlanmış olup Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, temel altyapı yatırımlarına, istihdam sorununa ve yeniden düzenleme konularına ağırlık verirken İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, özellikle sanayi sektörünün ekonomide sürükleyici sektör niteliği kazanması ilkesi doğrultusunda hazırlanmıştır.
Değişen dünya şartları ve Türkiye'nin o günkü adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu, bugünkü adıyla Avrupa Birliğiyle ilişkilerini dikkate alarak 1973 ve 1975 yılları arasında yeni bir perspektif planı hazırlanmıştır. Bu yeni perspektif plan, 1995'te ulaşılmak istenen gelir seviyesi ve üretim yapısını belirlemiş, mevcut potansiyelin en yüksek seviyede değerlendirilmesini amaçlamıştır. Yeni perspektife göre hazırlanan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, gelir seviyesinin artırılmasını, sanayileşmenin, özellikle de ara ve yatırım malı üreten sektörlerde hızlandırılmasını ve dış kaynaklara bağımlılığı azaltılmayı yani ithal ikamesini öngörmüştür.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ise kamu kesimi ağırlıklı sanayileşme stratejisini benimsemiş, ödemeler dengesini iyileştirmeyi ve ekonominin kendine yeterli hâle gelmesini hedef almış.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma, Planı Türk ekonomisinin dışa açılmasına ve ihracata öncelik veren kalkınma politikalarının uygulanmasına ağırlık vermiştir.
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı, enflasyonu tedricen düşürmeyi, kaynakları artan oranda imalat sanayisine yönlendirmeyi ve sosyal politikalara ağırlık vermeyi öncelemiştir.
Bunları zamanım yetmediği için tekrar etmeyeceğim ama neticede Türkiye'de planlı ekonomi cumhuriyetin ilk yıllarından beri, her ne kadar Devlet Planlama Teşkilatının kurulduğu 1963 yılına kadar planlı ekonomi yapılmadı gibi gözükse bile, biraz önce söylediğim kuruluş, arayış, dışa kapanma ve dışa açılma ve Batı ittifakına entegre olma dönemi olarak nitelendirdiğimiz 1923-1963 arası dönemden sonra biz elli yıldır -ki devamıyla beraber elli beş yıldır- kalkınma planları yapan bir ülkeyiz.
On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'mız da 2019-2023 dönemini kapsayan bir plan. Cumhurbaşkanlığı sistemi döneminde hazırlanan ilk kalkınma planı olması hasebiyle ayrı bir öneme sahip. Bu plan hazırlanırken bugün Komisyon Başkanımız olan Sayın Lütfi Elvan Bey, o zaman Kalkınma Bakanıydı, bizleri de çağırdı, biz de kendi görüşlerimizi orada ifade ettik, sanıyorum, o gün Komisyonumuzda üye olan bütün arkadaşlar kendi görüşlerini orada...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O gün dolar 2 liraydı bugün 5,5 lira.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Evet, o gün ben de 59 yaşındaydım, bugün 62 yaşındayım.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, sekiz dakikanız var.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Dolayısıyla o gün plana görüşlerimizi, katkılarımızı sunduk ancak daha sonra hükûmet sisteminin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olarak değişmesiyle birlikte bugün Cumhurbaşkanımız tarafından, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız tarafından geçen hafta Komisyonumuza sunuldu ve bugün görüşmelerini yapıyoruz. Tabii, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminin hazırlanan ilk kalkınma planı olmasıyla hasebiyle ayrı bir özelliği olduğunu biraz önce söyledim. Bununla birlikte, küresel ekonominin politika ve teknoloji boyutlarıyla hızlı bir dönüşümün içerisinde olması bu planı daha önemli bir hâle getiriyor. Bir taraftan korumacılığın ve ticaret savaşlarının devam ettiği, politik değişikliklerin hızla geliştiği bir dönemde, diğer taraftan yapay zekâ, nesnelerin interneti ve 3D yazıcıların başını çektiği teknolojik dönüşümün Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için riskler yanı sıra yeni fırsatlar sunduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu fırsatları değerlendirebilmek için kamunun ince ve akıllı dokunuşlara ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Bir önceki plana kıyasla On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hedeflerinin daha makul ve gerçekçi olduğu görülüyor. Kamu, önceki plan dönemlerinde teşvikleri firma ve sektör ayrımı gözetmeksizin ekonominin geneline dağıtıyordu, dağıtmıştı ve bundan dolayı da teşviklerden tam anlamıyla verim alınamamıştı. Kaynakları daha etkin kullanmak ve kalkınmaya güçlü destek vermek için seçici olmak gerektiğini hepimiz kabul ediyoruz. Dolayısıyla On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı teşvik sistemini daha seçici bir hâle getirmeyi amaçlıyor. Hangi ürün gruplarının destekleneceği konusu stratejik öncelik, teknolojik gelişmişlik seviyesi, gelecek potansiyeli, teknolojik gelişme etkisi seviyesi, cari açığa etkisi, teknik yeterlilik ve yetkinlik, yerli üretim kriterleri gibi kriterler çerçevesinde belirleneceği plana yazılmış ki bu son derece isabetli.
Yine planda, imalat sanayisinde yerli üretim ve teknolojiyi merkeze alan bir yaklaşım görüyoruz. İmalat sanayisi içerisinde de kimya, ilaç, tıbbi cihaz, makine, elektrikli teçhizat, otomotiv, elektronik ve raylı sistem araçları öncelikli sektörler olarak belirlenmiş ki bu son derece isabetli. İmalat sanayisi dışındaki öncelikler de turizm, tarım ve savunma sanayisi olarak gösterilmiş. Bu da yerinde ve isabetli bir yaklaşım.
Yine eski planların aksine, teşviklere yönelik etki analizlerine daha fazla vurgu yapılmış. Hangi sektörlere ve firmalara verilen teşviklerin büyümeyi uzun vadede daha fazla desteklediğini takip etmek de önemli burada. Bu sayede verimsiz teşviklerde ısrarcı olunmayarak kaynakların etkinliğinin yüksek olduğu alanlara yönlendirilebileceğini zannediyoruz, bu mümkün ki bunu sağlayabilirsek kaynak israfını azaltır ve verimliliği artırmış oluruz.
On Birinci Kalkınma Planı'nda gerçek anlamda katma değer üretebilecek alanlar için finansman kaynaklarının artırılması ve çeşitlendirilmesine yönelik olarak da Kredi Garanti Fonu ve KOSGEB'in sunduğu finansal imkânların daha çok imalat sanayisine yönlendirilmesi, Kalkınma ve Yatırım Bankasının ve Türkiye Varlık Fonunun kilit sektörleri desteklemede daha aktif rol alması ve Eximbankın destek programlarının güçlendirilmesi planlanıyor ki bu da son derece yerinde bir karar.
Orta yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere verilen kredilerin toplam krediler içindeki payının yüzde 4,8'den yüzde 13'e çıkarılması hedefleniyor ki bu da yine değerli bir hedef, son derece yerinde.
Elbette, kalkınma sadece ekonomik büyümeden ibaret değil. Refahın daha adil paylaşımı, demokratik hakların korunması, hukuk sisteminin düzgün işlemesi, kaliteli eğitim ve sağlık imkânlarına erişim ve sürdürülebilir çevre gibi hayati öneme sahip konular da var ki hâliyle, On birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda bu da hedeflenmiş.
Sonuç olarak kalkınma planları, genel itibarıyla, kâğıt üzerinde kulağa hoş gelen strateji ve politikalara sahip metinlerdir. Önemli olan, ilgili devlet kurumları arasında koordinasyonu sağlayarak sabırla bunları hayata geçirebilmektir. Eğer verimli olarak hayata geçirilmezse telafisi zor olan ama diğer taraftan seçici, koordineli, öngörülebilir ve kapsayıcı politikalar uygulanarak değerlendirilirse Türkiye ekonomisine kalkınmada lig atlatabilecek bir plan var ve bir süreç var önümüzde. Bunu değerlendirirsek her zaman Türkiye kârlı çıkar. Ben On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın bu açıdan kritik öneme sahip olduğunu düşünüyor ve başarılı olmasını temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım.