KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu saatte konuşmayacağım. Çok da güzel konuşmalar yapıldı, eleştiriler yapıldı. Değerli bir katılımcı grup var burada, Merkez Bankası eski Başkanımız, eski Gelir İdaresi Genel Müdürümüz, Hazine Müsteşarımız, Devlet Planlama Müsteşarımız, akademisyenler, eski Maliye Bakanımız. Gerçekten güzel değerlendirmeler yaptılar diğer arkadaşlarımızla birlikte.

Bu On Birinci Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu ilk kalkınma planıydı. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, gördüğümüz en zayıf kalkınma planı da buydu maalesef. Eleştirileri gördünüz, hepsi de yerinde, haklı eleştiriler. Bu eleştirilerden sonra -ki yarın devam edeceğiz içerik olarak eleştirilere- şöyle düşünüyorum: Eğer böyle bir kalkınma planı ve bu yeni sistemin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk kalkınma planı olarak böyle bir sistem getirilmişse bunun sebebi, eğer siyasi iktidarın yorgunluğuysa, enerjisinin bitikliğiyse fazla problem yok ama ondan daha fazla bir sebep, sistemse o zaman çok önemli sorunlar var demektir.

Ben dediğim gibi, fazla konuşmayacağım, soru da sormayacağım biraz sonra, sizin bu konularla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum. Hakikaten, eğer bu, siyasi iktidarın performansından değil de sistemden kaynaklanıyorsa çok önemli bir problem demektir.

Ben baştan, konuşmalar başlamadan önce, usulde söz almıştım, Sayın Başkanımız Lütfi Elvan'ın Kalkınma Bakanıyken Plan ve Bütçe Komisyonuyla birlikte bu çalışmalara başladığını söylemiştim, 9'uncu maddede de aktarmışsınız, katılım yüksek önceki planlarda olduğu gibi, hem kamudan hem de özel sektörden, sivil toplumdan önemli bir katılımcı grup katılmış ama onların ortaya çıkardığı metnin ben bu olduğunu düşünemiyorum, böyle bir metin olamaz. Yani yapılan değerlendirmeler çok çok eksik, başlangıç bölümü, bu küresel gelişmeler falan çok eksik.

Bakın, değerli arkadaşlar, küresel gelişmelerle ilgili olarak birçok şey söylenmiş, şöyle hızla not aldığım şeylere bakayım. Ekonomideki değişimin yönüyle ilgili üretim eksenli olduğu söylenmiş, "Üretim ekseni, yüksek gelirli ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayıyor." falan denmiş. Bunlar enine boyuna çok analiz edilmiş metinler değil, "Yüksek gelirli ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayıyor." demek tam doğru değil çünkü şirketler devreye girdi. Çok uluslu şirketlerin nerenin şirketi olduğu da belli değil. Genellikle yüksek gelirli ülkelerin şirketleri, o gruplarda, gelişmekte olan ülkelerin içinde bu tür faaliyetleri yürütüyorlar. Dolayısıyla sadece üretimin kaymakta olduğunu, ekonomik gelişmenin belli bir yerden bir diğer yere kaymakta olduğunu söylememiz çok doğru değil.

Korumacı yaklaşımlardan bahsediliyor, ticaret savaşlarından, Brexit gündeme getiriliyor ama bizim için çok önemli olan Avrupa Birliğiyle ilgili olarak doğru dürüst bir cümle bile kurulmamış. Yani bu bölümde tespit yapılırken Avrupa Birliğiyle ilgili doğru dürüst tespit yapılmamasını, bizimle ilgili bir tespit yapılamamasını anlayamıyorum. Artan belirsizlikler ve yeni arayışlar bölümünde özellikle bunlar belirtilmiş.

Şimdi, bakın, bugün Avrupa Birliği, Türkiye'ye yönelik yaptırım kararlarını gündeme getirdi. Doğu Akdeniz'de bölgesel gelişmelerden bahsediyorsunuz küresel gelişmeler ve eğilimler bölümünde, bölgesel bazı ortaklıkların, entegrasyonların söz konusu olmasından. Biz Doğu Akdeniz'de, yanı başımızda olan çok önemli bir entegrasyona katılmamışız. Bugün Mısır'la biz kavgalıyız. Mısır'ın İsrail'le birlikte, bazı Arap ülkeleriyle birlikte, Yunanistan'la birlikte, Güney Kıbrıs'la birlikte bizi engellediğini göremiyoruz. Bunlarla ilgili hiçbir şey yapamamış vaziyetteyiz, sıkıntıya girmişiz, bütün komşularımızla sıkıntılarımız var, problemlerimiz var yani o bölgesel entegrasyonlar konusunda çok önemli sıkıntılar yaşıyoruz; bunları görmemiz lazım.

Biraz önce, söylemeye çalıştım, eğer sistemle ilgiliyse, bu yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgiliyse problemin ağırlığı... Şu anda biz bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Mesela, Mecliste yasama süreci içerisinde yasa yapmakla ilgili olarak sıkıntılar yaşıyoruz. Eski Anayasa'da biliyorsunuz, iki şekilde yasa yapılırdı: Bir, hükûmetten gelirdi, ki hükûmetten gelmesi doğruydu çünkü icra organı olan hükûmetler bir yasa ihtiyacını tespit eden makamlardır. İcracı olarak hangi konuda eksiklik var yasalarda, onları en iyi şekilde tespit edecek olanlar bakanlıklardır, icracılardır. Yasama organı yasayı yapar, ilgili yasanın nasıl olacağına karar verir. Şimdi, biz kaldırdık, daha önceki sistemde olan bu anayasal kurumu kaldırdık, dedik ki: "Hiçbir şekilde icra organından yasa teklifi gelmeyecek." Kim verecek? Milletvekili verecek. Şimdi, milletvekili veriyor ama hiçbir şekilde tek bir milletvekilinin verdiği, kendi çalışmasıyla verdiği tek bir yasa teklifi yok. Şimdiye kadar gündeme gelen askerlikle ilgili de en son gelen torba kanun da bu dönemde gördüğümüz bütün kanun teklifleri de aslında icra organından geldi, yürütme organından geldi yani bir aksama söz konusu, bir anormallik söz konusu. Bütçede yaşadık benzeri bir sıkıntıyı, bütçeyi eski usulle çözdük. Allah'tan 3067 diye bir Kanun var, geçmişte yapılmış, kalkınma planını bu şekilde çözdük, yoksa kalkınma planı da gelemeyecekti çünkü kalkınma planını bir milletvekilinin imzalayıp getirmesi de çok anormal olacaktı ama düşünülmemiş bir konu olmasına rağmen, Allah'tan 3067 diye bir Kanun var geçmişte, o şekilde halledilmiş oldu. Bu torba yasa süreci büyük bir sıkıntıya sahip.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bakanlar artık geçmişteki gibi bakan değil çünkü hiçbirisi seçilmemiş, siyasi iradeye sahip değiller, Meclise karşı sorumlu değiller. Sizin mesela, Meclise karşı, bize karşı bir sorumluluğunuz yok; sizin sorumluluğunuz sadece Sayın Cumhurbaşkanına karşı. Meclise karşı, buradaki milletvekillerine karşı, halkın seçtiği bu Meclise karşı bir sorumluluğunuz yok, halka karşı da bir sorumluluğunuz yok; bütün sorumluluğunuz Cumhurbaşkanına karşı. Dolayısıyla sizin siyasi iradeniz yok, bakanların siyasi iradesi yok. Yani burada bu siyasi konuları tartışırken bizler seçilmişler olarak size bu eleştirileri yaparken zorlanıyoruz, sıkıntıya giriyoruz. Yani burası teknik bir Komisyon ama aşağıda bu konular siyasi olarak tartışılacak, gündeme gelecek, gerçekten büyük bir sıkıntıdır bu. Bakanların siyasi iradesi olmaması, seçilmiş olmamaları, atanmış olmaları, kamu hukukumuzun olduğu gibi değişmesi... Sayın Kaboğlu Hocam herhâlde yarın girecektir, bizim kamu hukukumuz altüst oldu. Siyasi irade bakanlıklarda nereden başlıyor, siyasi sorumluluk nerede, idari sorumluluk nereden başlıyor belli değil, ben bilmiyorum, hepsi altüst oldu. Onun için biraz önce onu söyledim. Bir kalkınma planında bile, ilk defa gelen bir kalkınma planında bile böyle bir başarısızlık varsa bunun sorumluluğu daha çok siyasi iktidarın performansından ziyade sistemdeyse o zaman çok büyük bir sıkıntımız var demektir, bunu aşmamız lazım.

Biz ilk defa başbakanlığı kaldırıyoruz. Bizim binlerce yıllık sistemimizde bir cumhurbaşkanı vardı, bir de başbakan vardı, daima ikili bir sistem vardı, ilk defa tekli bir sistemi seçtik, ilk defa oluyor bu. Bu, tabii, büyük bir sıkıntı yarattı, onu da görebiliyoruz. Daha önce her zaman bir başbakan ve cumhurbaşkanı olmuştur yani padişah, hakan, sadrazam, veziriazam sürekli olarak olmuştur, ikilidir sistemimiz; ilk defa böyle oldu. Bunun sıkıntı yarattığını düşünüyorum. Sistemin tıkanması, çalışamaz hâle gelmesi söz konusu olabilir ki Allah korusun, bunu tabii ki hiçbir şekilde arzu etmeyiz yani arzu etmeyiz ama öyle bir şey görüyorum.

Önemli tespitler vardı, değişen teknoloji, üretim yapısı ve hizmet sunum biçimleriyle ilgili, 23 ila 30'uncu maddeler arasında. Değişen teknoloji çok önemli, mesela, burada çok güzel bir tespit yapılmış ama şu anda, tabii, bunun çözümü de eğitim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Hiçbir şekilde, şu anda, eğitimini tamamlayıp da iş hayatına doğrudan geçebilecek kimse yok. Eğitimini tamamlayıp hemen iş hayatına başlayabilecek hemen hemen hiçbir okul mezunu yok biliyor musunuz?

ABİDE diye Millî Eğitim Bakanlığımızın bir çalışması var. Biraz önce arkadaşlarımız eğitimle ilgili testlerden bahsettiler, PISA testinden. Bizim ABİDE testi "Derslerde yetersizlik ilkokulda başlıyor ve artarak ilerliyor." diyor. Bu kendi tespitimiz. 8'inci sınıf öğrencilerinin yüzde 16'sı 4 işlem yapamıyor. 4 öğrenciden 1'inin Türkçe bilgisi temel ve temel altı seviyede. Fen bilimlerinde öğrencilerin yüzde 86'sı, sosyal bilimlerde yüzde 65,3'ü orta ve alt düzeydeymiş. Biz nasıl teknolojiye adapte olacağız? Yüzde 40'a yakını da vücuttaki organların görevini dahi bilmiyor ve iki farklı olay arasında bağ kuramıyor. ABİDE araştırmasından böyle bir sonuç çıkmış. Yani yapılması gereken çok önemli işlerimiz var geleceğe yönelik. Bu kalkınma planıyla, bu anlayışla bunları halletmemiz mümkün değil. Gerçekten mevcut durumumuzu biz yeterince kavrayamamışız, anlayamamışız. Bu metin onu gösteriyor. Yarın içeriğiyle ilgili daha detaylı olarak konuşacağız ama bu metnin gösterdiği bu. Bu bizi çok yanlış noktalara götürür.

Biz bugün S400, F35 tartışmasıyla bir sistem tartışması yaşıyoruz küresel gelişmeler karşısında. Yani orada bir roket sisteminin alınması değil mesele ya da F35 gibi bir muharip uçağın alınmaması değil; bu, bir sistem tartışması. Küresel gelişmeler karşısında nerede olduğumuzu bilmediğimizi gösteriyor, bilemediğimizi gösteriyor. Büyük bir sıkıntıdır bu. Bunlarda devlet aklı işlemediği için, devlet hafızası işlemediği için sıkıntıya giriyoruz, böyle bir görüntü var. Bunları da biz şeye bile alamamışız. Doğu Akdeniz'deki o sondaj faaliyetleri nedeniyle Avrupa Birliğiyle, Amerika'yla bu S400, F35 meselesiyle, çevremizdeki hemen hemen bütün ülkelerle sıkıntı yaşıyoruz. Bunların çözülmesi lazım. Bizim yönümüz Türkiye olarak daima çağdaşlık ve Batı oldu binlerce yıldır, ilk defa yönümüzü de bilmiyoruz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. İlk defa Türkiye toplum olarak, devlet olarak yönünü bilmez hâle geldi, bu vaziyetteyiz.

Sayın Başkanım, yarın daha detaylı olarak devam ederim, bu saatten sonra sıkmayalım.

Çok teşekkür ederim.

Ben de Cumhurbaşkanı Yardımcımın nasıl yorum yapacağını merak ediyorum gerçekten.

Teşekkür ederim.