| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .10.2019 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Komisyon üyeleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şunu ifade etmek istiyorum: Hazırlanmış olan yargı reformu yasa teklifini öncelikle demokrasi adına önemli bir adım olarak değerlendiriyorum ancak bu konudaki değerlendirmelerimize ve içeriğinde yer alan bazı maddelere yönelik itirazlarımızı da burada belirtmek istiyorum. Yasalar hazırlanırken bazı kavramların özenle seçilmesi gerekiyor. Getirilen yargı paketinde de bu konuda çok özen gösterilmediği ortada. Bir örnek vereyim, Pasaport Kanunu'nda yapılması öngörülen değişiklikte "terör örgütleri üyeliği ve iltisakı" ifadesine yer verilmiş. Burada kullanılan "iltisak" kelimesi, ceza hukuku terminolojisinde mevcut değil, ben göremedim, hukukçu arkadaşlar yanlışım varsa düzeltebilirler beni. Üstelik çok muğlak bir söz bu. Bu kelimeyi ilk ne zaman duymuştuk? 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra. Hukuk terminolojisinde yer almayan sözcüklerin düzenlemelerde yer alması teknik açıdan da doğru değil.
Yine aynı düzenleme için bir itirazımız daha var: Terör örgütü üyeliği veya iltisakı bulunanların, soruşturma ve kovuşturma evreleri neticesinde lehine hüküm verilmesi hâlinde pasaportlarının iadesi için İçişleri Bakanlığına araştırma yapma yetkisi veriyor, onu öngörüyor bu teklif. Hukuken suçsuzluğu kesinleşmiş kişiler nezdinde, İçişleri Bakanlığınca böyle bir araştırma yapılması hukuka olan güveni sarsmaz mı? Yani idare yargının önüne geçmez mi böyle bir hâlde? Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda öngörülen değişiklikleri de gözden geçirince şunu belirtmemiz gerekiyor: İYİ PARTİ olarak bizim için asıl sorun Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısındadır. HSK, siyasetin ve iktidarın vesayetindedir. HSK'nın yapısı değiştirilmediği sürece yargının bağımsız olduğunu iddia etmek de yanlış bir iddia olur.
Bir başka eleştiri: Yasal mevzuatımızda olan bazı düzenlemelerin yargı paketinde tekrar edildiğini görüyoruz. Bir örnek vereyim: Terörle Mücadele Kanunu'nda yapılması öngörülen değişiklikte "Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." deniliyor. Oysa bu yeni bir düzenleme değil, çünkü TCK'nın 301 ve 218'inci maddelerinde zaten bunlar var yani var olanın tekrarı burada. 301'inci maddenin (4)'üncü fıkrası aynen şunu diyor: "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." Bundan daha net bir ifade var mı?
BAŞKAN - Yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kanun koyucu, mevcut yasanın 218'inci maddesinde de şöyle diyor yani cümleye devam ediyorum: "Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." Buradaki mesele kanunlardan kaynaklanmıyor, sorun uygulamada, sorun yargılama sürecinde. Siz eğer yargıçların başında siyasetin baskısını Demokles'in kılıcı gibi sallamaya devam ederseniz, meri kanunların uygulanması mümkün olmazken üzerine yeni bir kanun yapmak hiçbir anlam ifade etmiyor. Yargıçların bağımsızlığını sağlayacak... Yargıçların HSK'nın sopasıyla, siyasetin vesayetinde, iktidarın vesayetindeki HSK'nın sopasıyla devamlı ikaz edildiği bir dönemde yargıçlardan da kanunları uygulamasını beklemek çok doğru olmaz. Yargıçların daha önce kendi içlerinde olduğu gibi, kendi aralarından yaptıkları seçimlerle HSK'nın oluşturulması yani tekrar 2010 öncesine dönülmesi yargıçları daha bağımsız hâle getirecektir.
Bir de bu 2010 yılında yapılan referandumda HSK'nin bu yapısını en çok değiştirmek isteyen kimdi? Ölülerden bile oy isteyen kimdi? FETÖ terör örgütü. FETÖ terör örgütünü ortadan kaldırmak isterken FETÖ terör örgütünün uygulamalarını hâlâ savunur hâle gelmek çok doğru bir hareket tarzı değil.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun.