KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum hassasiyetinize Sevgili Başkanım.

Şimdi, tabii, bu yasanın ilginç bir yanı var, bu yasanın en albenili yanı avukatlara verilecek pasaport olarak tarif edildi, öyle getirildi. Bir reform yasası yapılıyorsa bunun avukatlara verilecekler pasaportla tarif edilmesi çok doğru olmaz.

Şimdi, geç kalmış bir düzenleme, bir defa o konuda hemfikir olalım. Burada "Avukatlara pasaport verilmesin." diyen, "Yeşil pasaport verilmesin." diyen herhangi bir hukukçunun olduğunu düşünmüyorum çünkü avukatlık mesleği artık Türkiye sınırlarının ötesine geçti, uluslararası anlaşmalar altına attığımız imzalarla beraber artık farklı yerlerde bu mesleğin icra edilmesi ve hızlı bir şekilde erişim sağlanması açısından bu pasaportun verilmesi çok normal, çok doğal, desteklediğimiz bir çalışma biçimi ama içinde bazı eksiklikler var. Bizim önergemiz pasaport on beş yıl kıdemi olan avukatlara değil, on yıl kıdemi olan avukatlara verilsin şeklinde.

İkincisi, masumiyet ilkesine aykırı bir düzenleme var bu maddenin altında. Herhangi bir avukata bu pasaportu vermek istemiyorsanız uyduruk bir soruşturmayla beraber pasaport almasını engelleyebilirsiniz. Bu Anayasa'daki masumiyet karinesine aykırılık teşkil ediyor, o kısmının çıkarılması gerekir. Hakkında şu ya da bu sebeple soruşturma bulunan bir avukat varsa onun yurt dışı çıkış yasağının yetkili hâkim tarafından koyuluyor olması doğrudur, o yüzden o kısmının çıkartılması ve öyle geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Alttaki "soruşturma" kısmı fazla olan kısımdır.

Şimdi, avukatlarla ilgili konu ele alındığında, bir pasaportla geçiştirilecek bir mesele değil. Eğer reform yapmak istiyorsak -daha önceki konuşmamda da söylemiştim- avukatların önündeki birtakım engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu engellerin bir kısmı uygulamadan kaynaklı, bir kısmı yasalardan kaynaklı, bir kısmı da yasal düzenlemelerin eksikliğinden kaynaklı. Mesela bir avukatın soruşturulması sırasında bağlı bulunduğu baronun hiçbir fonksiyonu olmuyor. O avukatla alakalı bir soruşturma başlatıyorsunuz, hakkında cumhuriyet savcılığı fezleke düzenliyor ve Adalet Bakanlığına gönderiyor, Adalet Bakanlığının oluruyla beraber avukat yargılanır hâle geliyor. Hani biz vesayetlerin tamamını kaldırıyorduk? Avukatlık mesleğiyle ilgili bir yol yürüyeceksek avukatın bağlı bulunduğu baronun görüşü alınsın, yargılanacak olduğu, avukatın bağlı bulunduğu baroya en yakın ağır ceza mahkemesi bunu değerlendirsin "Yargılanabilir." diye, daha sonra da suçun işlendiği yer mahkemesi yargılasın. Niye hâlen Adalet Bakanlığının görüşünü alıyoruz avukatla alakalı? Ha, burada "Hayır, bu bir vesayet falan değildir..." derseniz vesayetle ilgili başka bir tartışma daha gündeme taşınmış vaziyette. Avukatlarla ilgili ve genel anlamda meslek örgütleriyle alakalı temsil olayının nasıl gerçekleştirileceği konusunda son dönemde Sayın Cumhurbaşkanının etrafına "Çalışın." dediği olay, bu pasaportu verseniz de vermeseniz de avukatlık mesleğine ihanet oluşturacaktır, avukatlık örgütlerine ihanet oluşturacaktır. Temsilin ayağını kırarak "300'ü bine çıkaralım, şu sayıyı buraya çıkaralım, bir şekilde bu işlevleri farklılaştıralım." diye bakıldığı sürece bu pasaportu verseniz ne olur, vermeseniz ne olur? Önce avukatlık örgütlerine yani Barolar Birliğine ve barolara hakikaten o bağlı bulunduğumuz Avrupa Birliğinin normlarına uygun olarak mesleği icra edecek bir anlayışı önlerine koymamız gerekiyor.

Bunun gibi başka şeyler de var: Avukatlar duruşmadan atılıyor paldır küldür. İstanbul'da bir Ömer Kavili meselesi yaşadık. Bu ülke eğer Avrupa Birliğinin bir parçasıysa bu mesele önümüzde bir rezillik olarak duruyor. Bir avukat duruşma sırasında hâkimle arasındaki diyalog dolayısıyla genç -az önce söylediğiniz, yetersiz, sıkıntılı, her neyse, nasıl geldiyse- hâkim tarafından duruşmadan atılıyor, sonra, anında tutuklanıyor, oradaki mahkeme tutukluyor. Ayıplar birbirini kovalıyor, gece yarısı bir mahkeme daha toplanıyor, tutuklanan avukatı bırakıyor yani ayıp.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Adli kontrol şartıyla bırakıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Adli kontrolle bırakıyor.

Şimdi, eğer yürekli işler yapmak istiyorsak avukatın hiçbir koşulda, mesleğini icra ederken duruşmanın inzibatı gerekçe gösterilerek oradan atılmamasını sağlamak zorundayız. Avukatın duruşmanın inzibatıyla ilgili bir problemi varsa o mahkeme hâkimi tutanak tutmalı, avukatın bağlı olduğu örgüte göndermeli, baroya göndermeli, onu baro değerlendirmeli, ondan sonra avukatla ilgili bir işlem yapılacaksa yapılmalı yoksa her önüne gelen avukatı duruşmada inzibat gerekçe gösterip tutukladığımızda ya da gözaltına aldığımızda ya da yakaladığımızda açık hüküm koymamız gerekir "Avukat, duruşmanın inzibatı gerekçe gösterilerek yakalama, gözaltına alınma, tutuklama gibi bir tedbirle karşı karşıya bırakılamaz." diye. Avukatları mesleğini yaparken bu anlamda koruma zorunluluğumuz var.

Avukatları sacayağı sayıyoruz, yargının sacayağı sayıyoruz. Ben avukatlık yaptığım dönemde biri avukatlık mesleğini böyle kutsal tarif etmeye başladığında yüreğime sızı giriyordu, canım yanıyordu, yüzüme bakarak bir sahtekârlık yapıldığını düşünüyordum. Yani sacayağı olarak tanımlanıyorum ama bulunduğum yer itibarıyla bu sacayağına uygun bir yerde değilim.

Avukatların sosyal güvenlik sorunu var mesela. O sacayağına uygun, tamamının sosyal güvenliğini neden eşitlemiyoruz, avukatlar da hâkimler ve savcılar gibi aynı sosyal güvenlik koşullarından faydalanır hâle neden getirilmiyor?

Avukatların başka sorunları var. Mesela, yeni avukatlar mesleğe başladığında iflasla karşı karşıya kalabiliyorlar, mesleki iflasla. Bir daha ayağa kalkamayacak biçimde, mesleklerini ruh hâli olarak yapamaz hâle geliyorlar. Bunlara ilişkin bir düzenleme yapalım. Diyelim ki, mesela, ilk beş yıl vergi ödemesin. Devlet avukatları desteklemek istiyorsa yeni avukat olmuş kişiler beş yıl vergi ödemesin. Onların beş yıl boyunca ödeyecekleri vergiyle zaten taşımıyor bu devlet kendisini, taşımıyor kardeşim, siz zaten vergi alamıyorsunuz, ha bire af geliyor.

BAŞKAN - Turan Bey, bunları şeyden sonra konuşalım, yemekhane kapanıyor, arkadaşlar aç kalacaklar.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bitireceğim efendim, bitireceğim, merak etmeyin.

Aslolan şudur: Avukatlık mesleğine sahip çıkmak istiyorsak avukatların yani savunmanın adil yargılanma hakkını koruma ve ona işlerlik kazandırma görevi olduğunu Avukatlık Kanunu'na şerh etmemiz gerekir. Bu hem avukatlara olan saygıyı artıracaktır hem avukatların görevlerinin daha sağlıklı yapılmasını sağlayacaktır.

Teşekkür ediyorum Sevgili Başkanım, uyarılarınıza uyuyorum.