KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, gerçekten, bu maddeyle ilgili olan kısım görüşülürken Türkiye'nin gelmiş olduğu aşamaya, şöyle bir yargı sistemine baktığınız zaman bu Terörle Mücadele Yasası'nın ne kadar, ne boyutta olduğunu, açıkçası ne kadar çok hak ihlallerine neden olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Şimdi, bu Terörle Mücadele Yasası'nın bir ya da iki maddesinde şimdi bir iki değişiklik yapılıyor ama her şeyden önce demokratik her türlü hak kullanımı maalesef yargı makamları tarafından terör suçu olarak nitelendiriliyor ve bunun için de çok ciddi şekilde yargılamalar var ve ciddi şekilde hak ihlalleri var. Tabii, bu Terörle Mücadele Yasası'yla ilgili en fazla muzdarip olan parti olarak, siyasal yapı olarak da biz varız. Canlı örnekleri bizde binlerle sayılacak kadar miktarda mağduriyet var. Hangi mağduriyetler var? Her şeyden önce çok yakın bir tarihte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına rağmen, bizim eski Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında bu kanundan kaynaklı bir ceza verildi ve aynı şekilde yine, biraz sonra tartışacağımız 29'uncu madde de göreceğimiz gibi bu temyiz sınırına alınan suçtan dolayı da cezası kesinleştirildi ve İnsan Hakları Mahkemesinin kararı da boşa çıkarıldı. Öte yandan, şimdi şöyle bir baktığınızda, bizim siyaset yapan, bizim partimizin üyesi olan binlerce arkadaşımız şu anda maalesef bu kanundan kaynaklı şu anda cezaevinde. Bunun yanında, yine çok yakın bir tarihte örnek olarak Anayasa Mahkemesinin "Burada hak ihlali vardır," dediği Sayın Sırrı Süreyya Önder on ay gibi bir süre cezaevinde yatmak zorunda kaldı ve o da yakın bir zamanda tahliye edildi.

Şimdi, şöyle bir baktığınız zaman gerçekten bu yasa sorunlu bir yasa, problemli bir yasa. Peki, teknik anlamda baktığınızda ne tür şeylerle karşı karşıyayız, hangi tabloyla karşı karşıyayız? Şimdi, biraz önce sizler de buyurdunuz, biraz önceki hatipler de anlattı, Türk Ceza Kanunu'nun 218'nci maddesi. Türk Ceza Kanunu'nun 218'nci maddesi bu maddeye eklenmek istenen cümlenin aynısı "Haber verme sınırını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." diyor. Peki, bu Türk Ceza Yasası'na getirilen 218'nci ne zaman kanun değişikliğiyle getirildi? 2005 tarihinde bizim Ceza Yasası'nın sistemine girdi. Diğer taraftan, şöyle baktığınız zaman, 301'inci madde de ne diyor? "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." diyor. Yetmedi, Anayasa'nın 25'inci maddesi -yine biraz önceki arkadaşlar belirtti- yetmedi, yine Anayasa 90'ıncı maddeye göre bizim yasalarımızın üstünde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9'uncu maddesi de çok net bir şekilde düşünceyi ve eleştiriyi suç olmaktan çıkarıyor ve bundan dolayı kimseye ceza verilemez hükmünü getirmektedir.

Şimdi, peki, buradan teknik olarak ceza siyaseti açısından baktığınızda neyle karşı karşıyayız? Değerli arkadaşlar, Türk Ceza Kanunu'nun 26/1 bir hakkın kullanılmasını düzenliyor. Bu hak nedir, ne demek istiyoruz burada? Yani suç olmayan düşünce, eleştiri, kişinin bu hakkının kullanma yetisi vardır. Peki, bu hakkı kullandığınız zaman bir cezai takibatla karşı karşıya kalırsanız ne olacak? Burada ciddi şekilde bir anayasa suçuyla karşı karşıya kalırız. O ne demek? Değerli arkadaşlar, hâkim -sizler de iyi biliyorsunuz Sayın Başkan- kararını, gerekçesini kanuna dayandırmak zorundadır, kanun maddesine dayandırmak zorundadır. Hâkim mevcut olan yasada, Anayasa'da, uluslararası yasada bizim kabul ettiğimiz, sistem olarak kabul edilen maddeleri tanımak zorundadır, buna göre kararını ihdas etmek zorundadır.

Peki, biz şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, 1991 yılında Terörle Mücadele Yasası yürürlüğe girdi. 1991 yılından bu yana binlerce mağduriyet var bundan dolayı. Peki, bu mağduriyetleri önlemek için ne yapıldı? Bu mağduriyetleri önlemek için değerli arkadaşlar, 2005 tarihinde 218 numaralı yasa maddesi getirildi. Ondan bu yana çok ciddi şekilde bu kanun maddesinden dolayı mahkûmiyetler söz konusu. Demek ki burada bir hakkın kullanılmasını engelleyen bir hususla biz karşı karşıyayız. Demek ki hâkim veya yargıçlar kararını verirken mevcut olan kıyasla uygulaması gereken hükümleri uygulamıyor.

Peki, biz burada neyi görüyoruz? Burada şu hususu çok net bir şekilde görüyoruz: Burada yargının üzerindeki siyasal etkiden çok rahatlıkla bahsetmek mümkündür. Nedir peki bu? Bu şudur: Şimdi kanun maddelerinde olmasına rağmen, çok açık olmasına rağmen, eğer bir yargı sistemi sizi getirip bundan dolayı, bir hakkın kullanılmasından dolayı mahkûm ediyorsa demek ki bu yargı bağımsız bir şekilde karar veremiyor. Ha, o zaman ne zaman karar verecek bu yargı? Yasanın, Anayasa'da, uluslararası yasada, ceza yasasında mevcut olan hükümlerden bir tanesini tekrar getiriyorsun yeniden maddeye ekliyorsunuz. Peki, gerek var mı? Hukuk tekniği açısından gerek yok böyle bir şeye. Onun için, biz teknik anlamda buna karşı olduğumuzu düşünüyoruz.

Bir diğer husus ise değerli arkadaşlar, şu: Şimdi, peki, bu yasanın uygulanması için yasal düzenlemeye gerek var mı? Yasal düzenlemeye gerek yok.

Burada başka, teknik anlamda bir husus daha karşımıza çıkıyor; o da şudur: Burada -değerli Komisyon üyeleri çoğunuz hukukçusunuz, biliyorsunuz- erkler ayrılığının olmadığını gösteriyor. Nedir? Yasama organı yargı organının görevine şu anda müdahale ediyor, "Bu kanunu burada uygula." diyor. Bunun için bizim burada bu hususu tartışmış olmamız dahi Anayasa'ya aykırı bir durum oluşturuyor. Niye oluşturuyor? Çünkü mevcut olan bir kanun hükmü var, birkaç yerde bu belirtilmiş durumdadır. Bunun için, yargıcın bu kanun maddesini uygulamak için bizim yasama organının vereceği tarifeye göre hareket etme mecburiyeti yoktur, olmamalıdır.

Biz bu nedenle şunu hemen, akabinde...

BAŞKAN - Yani yasamanın çıkardığı kanuna uymak zorunda değil mi?

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Tabii ki... Ama şu vardır: Olmasa olur. Ama var, mevcuttur kanun. Eğer olmasaydı yasama organı böyle bir kanun ihdasına gitmiş olsaydı pekâlâ dediğiniz doğru olurdu Sayın Başkan, ama mevcut olan bir kanunun uygulanmaması ciddi bir eksikliktir ve yargı üzerindeki etkinin bir başka tezahürüdür ve belirtisidir.

O nedenle, bizim buradaki görüşümüz şudur: Biz bu Terörle Mücadele Yasası'nın çok sorunlu olduğunu, gerçek anlamda insan haklarının ihlali olduğunu, kişi güvenliğini tehlikeye soktuğunu, dolayısıyla erkler ayrımı açısından da ciddi bir tehlike teşkil etmesi nedeniyle biz bu çerçevede meseleye bakıyoruz. Bu nedenle, biz bu haliyle de Terörle Mücadele Yasası'nın tamamına karşı çıktımızı belirtmek istiyoruz.

Çok teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.