KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, önce "nitelikli yasa" kavramına yollama yapmak istiyorum; haysiyet ve nitelikli yasa. Bizim amacımız burada nitelikli yasa yapmaksa... Latincede "dignitas" göreve bağlılıktır. Yani acaba Anayasa madde 17 gereği bu bizim yaptığımız iş, nitelikli yasayla bağdaşıyor mu, nitelikli yasa hedefine hizmet ediyor mu? Ediyorsa haysiyetimizle bağdaşıyor, etmiyorsa bağdaşmıyor.

İkinci nokta, Sayın Özkaya, Adalet Akademisi konusunda Süleyman Bey konuşurken Anayasa madde 120'ye yollama yaptınız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - 123...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama o idareyle ilgili.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Hocam, Adalet Akademisi idare değil mi?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Yok, hayır, yargıyla ilgili. Anayasa madde 140 yargının bütününü açıkça düzenliyor. Şimdi, bunu...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İdari bir organ.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır, değil, idari değil. O zaman Hâkimler ve Savcılar Kurulu da idari olur, değil idari, yargı kısmında düzenleniyor.

BAŞKAN - Peki, neyse tamam, devam edelim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Ama, bakın, yasa bütün şeyi...

BAŞKAN - Ayrı düşüncede olabilirsiniz, tamam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Madde 140 bütün olarak alıyor, "Adaylıktan itibaren emekliliğe kadar kanunla düzenlenir." diyor. Burada ben politik mülahazayla kesinlikle konuşmuyorum. Yani politik mülahaza başka bir mesele ama teknik konuşuyorum, bunu ayrıca sizinle tartışırız sonra. Ama şimdi bu konuya gelecek olursam, tabii, evet, Başkan "yeterli" diyor ama bütün konuşmacılar, her partiye mensup konuşmacı, hepsi bunun sorunlu olduğunu ifade etti ve benden sonra Sayın Başkanın Değerli Yargıtay Daire Başkanına ve Sevgili Dekana da söz vermesini istirham ediyorum çünkü bu konu teorik boyutu, pratik yönü, siyasal yönü ve düzenleme yönü olmak üzere 4 ana düzlemde ele alınabilir, biz düzenleme yönünü ele alıyoruz. Fakat bunun siyasal yönünü görmeden teorik ve pratik yönünü açıklamak çok zor. Zira, haklı olarak hepimiz tanım üzerine durduk, terörün tanımı üzerinde durduk ama bir de terör dili var, nitelemesi var ve bu topraklarda bilindiği gibi iki buçuk yıl önce yapılan Anayasa referandumunda "hayır" oyu verenler terörize edildi; bu bir gerçek yani bunu da daha çok siyasiler yaptı. Yani bizim önce yasama Meclisi üyeleri olarak "terör" kavramının bu kadar basitleştirilmemesi, bu kadar sıradanlaştırılmaması gerektiği konusunda uzlaşmamız gerekir. Çünkü ifade özgürlüğü özellikle politikacılar için görev ve sorumlulukları da beraberinde getirir ve bunun uzantısı olarak, iki yıl önce oylanan Anayasa'nın uzantısı olarak arkadaşların, sayın vekillerin sıkça vurgu yaptığı barış akademisyenleri davası siyasal söylemin etkisiyle açıldı. Eğer bu yönde yönlendirici bir siyasal söylem olmasaydı açılmayacaktı. Şimdi, bu açıdan, evet, yasadaki tanım önemli fakat siyasal dil ve niteleme de çok önemlidir. Bu devam ettiği sürece bu siyasal dil ve niteleme, itham, hangi hükmü koyarsak koyalım -terör suçları- Türkiye'de ifade özgürlüğünün terör sandalyesine oturtulmasına son veremeyeceğiz. Bu bakımdan, bizim Yargıtay kararlarımız var çok önemli, Sayın Başkan burada. Anayasa Mahkemesi kararları var, değindiler, Asgari standart olarak kabul edeceğimiz kararlar var, Avrupa Mahkemesi kararları var, bunlar da önemli. Biraz sonra Sibel Hanım belirtecektir. Burada zaten sayın teklif sahipleri de bunu gerekçelerine koymuş bulunuyorlar.

Hani bizim vizesiz Türkiye hedefi Avrupa Birliği... Biz Avrupa Birliğini sevdiğimiz veya sevdalı olduğumuz için değil, sonuç olarak kendi standartlarımızı yükseltmek için çaba gösteriyoruz. Fransız avukat, Alman avukat nüfus cüzdanıyla seyahat ediyorken bütün dünyada, biz neden pasaport sahibi olan avukatımıza ayrıca yeşil pasaport vermek için burada yasa yapıyoruz? Çünkü bizim vatandaşımızın değeri düşük dünya ölçeğinde, o nedenle daha yükseltiyoruz. Oysa vizeyi kaldırmak için çaba göstermemiz lazım, vizeyi kaldırmak için de başta terör tanımının somut hukuki ögelere kavuşturulması olmak üzere yargı bağımsızlığını, hukuk devletini pekiştirmemiz gerekiyor, bundan geçiyor. Bu nedenle, hani bu konuyu konuşurken birbirimizi suçlamamıza hiç gerek yok. Çünkü siyasetçilerin çok sevdiği deyimle, eğer aynı gemideysek bugün bana gelen, benim başıma gelen yarın bir başkasının başına gelir. Dolayısıyla bunu biz mutlaka hukuki çerçevede ele almak durumundayız.

Bana gelirse eğer yani ben olsaydım, benim kişisel görüşüm, Terörle Mücadele Kanunu yerine... Sayın Başkan, siz de uzun yıllar savcılık yaptınız. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümleri yeterli. Ama tabii ki ben şu anda İbrahim Kaboğlu olarak değil, bir parti mensubu olarak konuştuğum için biz bu Terörle Mücadele Kanunu madde 7/2'de elden geldiğince somutlaştırma yönünde adım attık, en azından bir uzlaşma zemini oluşsun diye. Bizim önerimizde cezaları da indirmiştik ama hayır, çıkardık, bunu da yükselttik çünkü belki bir uzlaşma olabilir diye.

Sevgili Özkaya, buradaki formülünüz, tabii ki bu bir aşamadır, bu bir adımdır kuşkusuz. 7/2'nin uygulanmasının ne kadar sorunlu olduğunu kabul ediyoruz. Ama bu Ceza Kanunu'ndan alınan bir formüldür. Şimdi, Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri ise Avrupa Mahkemesi tarafından "Bu yasa maddesi değildir." biçiminde kaç kez karar verildi. Çünkü öngörülebilirlik açısından, açıklık açısından... Dolayısıyla şimdi Avrupa Mahkemesinin "hayır" dediği -ben Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına girmiyorum asgari standartlar olarak- alanda "Sen 'hayır' diyorsun ama yine o kanundan alıyoruz, bu kanuna aktarıyoruz." bunu yapmayalım derim. Burada hiçbir şekilde şey söz konusu değil yani parti tarafından gelen inisiyatif söz konusu olmaması için siz alın inisiyatifi, siz bizzat yapın veyahut da Genel Kurulda müzakereye bırakalım bunu ve çok masum, Aslında, büyük bir fark yok. Terör örgütünün cebir ve şiddet içeren eylemlerini övecek ya da bu eylemlere başvurmayı alenen teşvik edecek şekilde propagandasını...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Tehdit olmadığı müddetçe olmaz. Terör örgütünün tehdidi inanılmaz büyük bir...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Hayır ama zaten siz terör örgütünü, eylemlerini övmek... Bu, daha hukuki bir deyimdir yani bunu, terör örgütünü...

BAŞKAN - Biraz ara verin Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Bitirelim, zaten sesin de gidiyor...

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın vekillerin yaptığı konuşmalar, ifade ettiği sözler bu bağlamın dışında kalıyor çünkü mesela meşruluk tamamen farklı. Diyebilirsiniz ki: "Müslümanları da anlamak lazım, niçin IŞİD doğdu?" dediğiniz zaman bir meşru kılma söylemidir. Yani meşru kılmak ile bu farklı şey. Burada övecek ya da teşvik edecek. Dolayısıyla bu bize bir adım attırır. Bu bizim zıtlaşmamızı da aşar ve sonuç olarak bizi hukuk zeminine çekici bir adım olur. Bundan bir şey kaybetmezsiniz, kaybetmeyiz, kazanırız. İkinci pakette, üçüncü pakette daha ileri adımlar atarız.

Teşekkür ederim.