BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bir cümle söyleyeyim, size vereceğim sözü.

Hani diyorsunuz ya "Hocalarla falan konuştuğunuzda niye böyle farklı görüşler ortaya çıktı?" veya "Herkes kendine yakın hocayla mı konuşuyor?" diye, hayır. Hocalar ağırlıklı olarak "Biz hekimlik yapamayız, bizim işimiz bu değil, bizim kuruluş amacımız da bu değil, fakültelerimizin kuruluşundaki gaye de bu değil." dediler. Daha sonra çeşitli sebeplerle, Okan Hocamın gayet iyi açıkladığı sebeplerle herkes kendisine göre müfredatta birkaç ders koyarak tabiri caizse kendilerine bir istihdam alanı açmaya çalışmış. Bununla mesleğiniz değişmiyor yani. Bu size başka kapılar açmadığı gibi kendi alanınızı da zayıflatıyor.

Şimdi, bu görüşmelerde bize şunu söylediler, biz de aynı kanaatteyiz, konuştuk kendi aramızda: "Evet, su ürünleri mühendisleri, hatta başka alanlarda yetişmiş olanlar, balık hastalıkları alanında yüksek lisans ya da doktora yapmış olanlar varsa olabilir." Yani buralarda tabii ki yetki sahibi olabilirler, onlar konulabilir. Bakın, onlara da böyle güzel bir kapı açılacak, isimlerinin de anılabileceği alanlar oluşturulabilir.

Şimdi, bir de bir tartışmadır ki yürüyor; sizi on, on iki saattir konuştuklarımızı şöyle tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum, kendi içinizden de yapabilirsiniz. Ağırlıklı baskı alanı neresi? Su Ürünleri Kanunu'nun ne getireceği ne götüreceğinden ziyade, bugüne kadar arta gelmiş problemlerimizi nasıl çözeceğimizden ziyade su ürünleri mühendislerini nereye koyabilirizden ibaret. O yüzden ben daha çok kanuna destek vermek noktasında biraz da konuşma yapmanızı arzu ediyorum açıkçası.

Ayhan Hocam, buyurun.