KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, günlerdir tartışıyoruz da, tartıştığımız şeylerin mihenk taşı olabilecek şeyler var. Bir tanesi, şu an bu kanuna niye ihtiyaç duyulmuştur, yetkili tüzel kişiler niye getirilmiştir, neden bu kanuna ihtiyaç duyulmuştur konusunda tatmin edici bir açıklama yok. Getirilen şeyler de sorunu daha ileri boyutlara taşımaktan daha çok, yeni sorunlar açmaya yönelik olduğu için sıkıntılar çekiyoruz. Bazı arkadaşlarımız da doğal olarak bu kanunun içinde olan veya olmayan, bu sektörle ilgili genel sıkıntıları da dillendirmek durumunda kalıyorlar.

Şimdi, yetkili tüzel kişilerle ilgili olarak mühendis arkadaşlarımız anlattılar. Bunda, anlattıklarında hepimizin saygı duyması gereken şu var: Hepimiz bir yüksekokul bitirdik ve diploma aldık. Aldığımız diplomalar şu veya bu şekilde bizim artık o alanda yetkili olduğumuzu gösteren, o alanda uzman olduğumuzu gösteren lisans eğitimi almış kişiler olarak gözüküyor. Bunun üzerine yüksek lisans yapanı olabilir, doktora yapanı olabilir, başka şeyler yapanlar olabilir ama lisans sahibi yetkili insanlarız. Şimdi, yetkili tüzel kişilikte -şu anki uygulamayı bir söyleyelim- Bakanlık neden şikâyetçi bu kanunu getirirken? Diyor ki: "Ben, öyle projelerle karşılaşıyorum ki bu projeler bir sürü olumsuzluk ve yetersizlik içerisinde olan projeler ve bu projeler bu sektörde kazalar dâhil birçok olumsuzluğa neden oluyor."

Şimdi, biz bu konuda Sayın Bakana ve Bakanlık bürokratlarına şunu önerdik: Ya, MİGEM gibi önemli bir kuruluşunuz var. Burada sizin göreviniz şu olmalıdır: Arkadaşlar, sektöre güveneceğiz bir kere. Yani ben size bir madenci söyleyeyim, yeni çıkmış bir adama, o kadar araştırma yapmış, bir maden projesine yatırım yapacak fizibilitede güvenmediği bir adama, acemi bir adama götürür de "Hadi bunun projesini çiz de ben de gideyim yatırım yapayım." der mi? Hepimiz yatırımcı, girişimciyiz. Bir yatırımcı, girişimci ne yapar? Kendi işiyle ilgili piyasanın en iyi uzmanına en iyi fiyatla gidip bu işi yaptırma konusunda pazarlığını ve girişimini yapar. Yaptığı bu girişim sonucunda da götürür Bakanlığa verir. Bakanlık buna rağmen "Arkadaş, senin projende çalıştığın alan ve işle ilgili ben MİGEM olarak uzmanlarımla denetim yaptım, bu denetim sonucunda bu projeni yeterli görmüyorum." deyip girişimciyi yönlendirebilir. Ha, şöyle diyor, Sayın Bakanlığın anlayışı şu: Ya, bizim MİGEM'imiz de Devlet Memurları Kanunu'na göre çok nitelikli bir çalışmayı yapma konusunda, uzman eleman çalıştırmada devletin kurumları çok yeterli değil; verdikleri ücretler, başka konular yeterli değil, bunu biz piyasadan satın alalım. Piyasadakiler, yetkilendirilmiş bürolar bu konuda, piyasada daha iyi proje çizebilecek elemanlar yapar.

Şimdi, burada, bence sizin yetkiniz denetim yetkisidir. Mühendis, mühendisliğini yapacak, gerekli projeyi çizecek. Onun çizebilmesi için piyasadaki madenci, sektör temsilcisi seçecek, zaten böyle bir piyasa oluşmuş, ondan sonra da siz denetleyeceksiniz, diyeceksiniz ki bu proje yeterlidir veya yeterli değildir; ona göre yönlendireceksiniz, ona göre projeyi vereceksiniz. Biz dedik ki size istediğiniz kadar kadro verelim, denetim yetkisini MİGEM'de yapın, bu kadroyla insanları yönlendirin. Bu yönlendirmeyi yapın ve piyasayı kendi içinde bırakın. Şu anki yapacağınız şey, şu noktada bir sürü yanlışı içinde barındırıyor. Bir: Bu sektör dışında bu iş denendi arkadaşlar, yapı denetiminde denendi, bu iş gümrük müşavirliğinde denendi, bu iş başka birçok alanda denendi ve doğru olmadığı görüşüldü. Yani yapı denetimi doğru mu gidiyor, iyi mi gidiyor? Denetim olayı, parasını veren işverenin denetimi yapan insanla ilişkisi hiçbir zaman somut sonuçlar verici noktada olmadığını gördük. Akredite olmuş ve gerçekten bağımsız kuruluşlar da kuramadığımıza göre şu an... Hatta, Bakanla bunu konuştuk, ayrı bir fon oluşturalım, Sayın Alim Işık'ın da önerisiydi. Bir fon oluşturalım, para bu fonda sektörden gelsin, bu fon denetim şirketlerinin işverene bağlılığını da ortadan kaldırsın. Bunları yapalım, böyle şeyleri tartışalım diyoruz, bunlar tartışılmak yerine şu yapılıyor: Arkadaş, bu konuda proje çizecek şirketi Bakanlık olarak ben tayin edeceğim yani bir yanıyla baktığınızda bu iş böyle, bu noktaya gider. Bu konuda art niyetli olmadığınızı düşünerek dedik ki: Yetkili tüzel kişilik de olsun, yetkili bürolar da olsun yani tek başına bir mühendis de bu işi yapabilsin, şu an olduğu gibi de devam etsin. Siz, illa yetkili tüzel kişilik diye çok nitelikli bir yapı oluşturmaya fırsat sağlamak istiyorsanız, bırakın onu da yapın, bunu da yapın, tanımı ikisiyle birlikte yapalım. Bu tanımları yaparken de hem sektörle hem mühendis odalarıyla oturduk, konuştuk ve bu noktada bir uzlaşma sağladık. Ama bu uzlaşmamız nedense kabul edilmek, görülmek istenmiyor.

Yani arkadaşlar, şunu yapmalıyız: Bizim meslek odaları ve sektöre güvenmeye ihtiyacımız var. Biz, bu yetkili bürolarla sektöre şunu diyoruz: "Sen iyi proje seçemezsin; benim seçtiğim, yetkilendirdiğim büroya gideceksin." Mühendise diyorsun: "Sen okulu bitirdin ama sen her projeyi çizemezsin. Gideceksin bir yetkili büroda veya kendin büro açıp benim onayımı alacaksın, ancak benim onayımı aldıktan sonra proje çizebileceksin." Sonuç itibarıyla "Bu işin ustası ve denetleyicisi benim, bu işte her şeyiyle ben varım." Hani serbest piyasacıydınız siz ya? Hani siz bu piyasada rekabeti şey yapıyordunuz? Yetkilendirilmiş bürolar yarın bu sektördeki birçok insana şunu demeyecek mi? Arkadaş, ben Bakanlıktan yetki aldırdım, çizeceğiniz projeler bu.

Geçen gün bir arkadaşımız söyledi. "Arkadaş, benim yetkilendirilmiş büroların çizdiği projenin fizibıl olduğunu bana kim söyleyecek? Sen onay vereceksin ama ya ben onun çizdiği projede sonuç alamazsam ne olur? Bunun riskine ben katlanacağım, bırakın da, bana verin inisiyatifi, sektöre güvenin, bana güvenin; ben bu işi yaparım, ben en iyi mühendisi seçerim. Ben mühendis olmasam bile bu işi bilen insan olarak, bana çizilecek projelerin geçmişini, backgroundunu bildiğim insanlara gider bunları böyle yaptırırım." diyor. Bunun önünü açalım, ama yok, olmaz, illa yetkilendirilmiş büro olacak. Bu doğru değil. Bunu çözmenin yolu Sayın Başkanım, bu kadar basit. Verdiğimiz önerge, tanımlama, 2'nci maddeye dönelim, bu tanımlamaya bunları koyalım, bitirelim, yürüyelim gidelim. Diğer maddelerdeki tanımlama... Sektöre de güvenelim, mühendislere de güvenelim, Bakanlığımıza, MİGEM'e de güvenelim, onlara da yetki verelim, hep beraber bu işi yürütelim, bitirelim. Yoksa, bu iş gider.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Nokta.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Noktalı virgüldeyim daha.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ağabey gözünü seveyim.

BAŞKAN - Sayın Susam...

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Olmaz!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz lütfen ya!

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Aynı şeyleri tekrarlamıyorum.

BAŞKAN - Sayın Susam, lütfen bir parça su için, rahatlayın çünkü ben buradan renginizin kırmızılaştığını görüyorum. Siz benim çok önemli bir üyemsiniz, lütfen, sizin sağlığınız bozulmamalı.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Dediğinizi de kale alacağım, bilginiz olsun, tamam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Çok teşekkür ederim, bu konudaki hassasiyetlerinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben size teşekkür ediyorum.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Ben, evet, gerçekten sorun çözülebilecek noktadayken bazı ön yargılarımızla çözülemediğini görüyorum. Yani hani derler ya, atomu parçalamaktan daha zordur ön yargıları parçalamak, yok etmek.

Yani, Türkiye Mimar ve Mühendis Odalarının, mühendislerin bu yetkisini elinden alma konusundaki isteğimiz ve irademiz bir ön yargı hâline gelmiş. Ben şunu söylüyorum: Bize TMMOB da lazım, sektör de lazım, Bakanlık da lazım, hepsi el ele, kol kola çalışacaklar ve hepsinin hakkına, hukukuna, yetkinliğine saygı göstereceğiz. Beraberce yapacağız, beraberce çalışacağız.

BAŞKAN - Amenna.

Çok teşekkür ederim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Peki, ben teşekkür ederim.