KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teşekkürler arkadaşlar.

Sayın Başkan, teşekkür ederim öncelikle sunumunuz için ancak eleştirim baki. Yani bir yıl önce eleştirdiğimiz konularla ilgili, en azından yeniden denetimden geçirebilirdiniz bu raporu, bütün şayialar var. Dedik ki: "Bu bir günde görüşülmüştür, işte, yazı yazılması ve geri gelmesi arası yedi gün. Arada geçen yazışmalar sonucu bir gün var." Bunları size not verdik. 2016, 2017, bunlarla ilgili de yani üzerinde hâlâ "gizli" mührü silinmiş -tipeks mi diyorsunuz ona ne- ama hâlâ alttan "gizli" gözüken bir belgeyle ve yani Başbakan Binali Yıldırım imzasıyla bir raporla geldiniz ya. Başbakanlık sistemi kalkalı bir buçuk sene oldu herhâlde, değil mi arkadaşlar? Ya, böyle bir şey olabilir mi yani? Ne olurdu bu bir daha elden geçseydi. Yani önerilerimizin kimini dikkate alırdınız kimini almazdınız, yeniden bir rapor yazılırdı, üzerinde "gizli" mührünün silinti şeyi olmazdı, Başbakan Binali Yıldırım'ın değil de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla geldiğini anlardık ki yasası öyle.

Bakın, okudu işte değerli arkadaşımız "Cumhurbaşkanı" diyor. Kanun değişeli bir buçuk yıl olmuş, onun imzasıyla, tekrar Cumhurbaşkanının elinden geçtiğini bilirdik. Yani şimdi biz bu raporu Cumhurbaşkanının görüp görmediğini bilmiyoruz, açıkça söyleyeyim. Bilen var mı arkadaşlar? Bence görmemiştir. Çünkü Başbakan Binali Yıldırım imzalamış. Üzerinden bir buçuk yıl geçmiş, biz burada görüşüyoruz, Cumhurbaşkanının denetiminden geçmesi gerekir, esas denetimi. Yani üç denetimden bahsediyorsunuz. Cumhurbaşkanının da bu denetim raporlarını görüp görmediğini bilmiyoruz çünkü o zaman Cumhurbaşkanıydı, o zaman Başbakanlık sistemi vardı. Yani böyle bir şeyle gelmek... Siz şimdi ne iddiada bulundunuz? Çok önemliydi. Futbolu da ben de severim ama artık sevgimizi de düşürdüler bu Türkiye'deki futbol yapısıyla. "Şampiyonlar Ligi" dediniz ya. Ya, Şampiyonlar Ligi'ne çıkmak isteyen bir kurum, açıkça söyleyeyim, bakın, burası bir holding olsaydı, siz de bağlı bir kuruluş olsaydınız inanın ben size derdim ki -Başkan öyle bir şey yapmadı ama- "Ya, sayın kurum genel müdürü, lütfen bunu alın, tekrar gelin." Ama siz Türkiye'nin en büyük ve Şampiyonlar Ligi'nde oynamaya aday olduğunuzu söyleyen bir kurumusunuz. Keşke biraz uyarılarımızı dikkate alsaydınız. Biz milletin temsilcileriyiz ve hepimiz bu ülkenin refahı ve huzuru için mücadele veriyoruz. Ya, bu önerilerimizi dikkate aldığımızı göstermek için bile şu "gizli" mührü olmayan fotokopiyle buraya gelmeliydiniz ya. Sayın Cumhurbaşkanına "Ya, bunu bir daha yapalım, sizin imzanızla götürelim." demeliydiniz. Sonuç olarak sizin kurumunuzun Yönetim Kurulu Başkanı, Berat Bey de Başkan Vekili. Cumhurbaşkanına çıkamıyorsanız, vakti yoksa Berat Bey'e söyleyebilirdiniz yani bunu böyle getirmeniz çok daha iyi olurdu Şampiyonlar Ligi'nde oynamanız için.

Esasa geçeyim. "Çok uzatmayacağım." dedim ama kusura bakmayın.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ama 2017 yılıydı yani 2018...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, olsun, bakın, örneğini verdim. Bir kurum, Türkiye'de 10 bin lira sermayeli herhangi bir şirket 31 Aralıkta kurulduğunda bir günlük, bütün tablolarını Maliyeye vermediği zaman ne yapar? Bütün usulsüzlük cezalarını yağdırır, yağdırır ya cezalarını, öyle bir şey olmaz yani bu kabul edilemez.

BAŞKAN - Evet, siz devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Neyse, esasa geçeyim. Laf attılar Başkanım, kusura bakmayın.

Diğer bir mesele, bakın, şirketler kârı hedeflerler öyle değil mi? Kâr maksimizasyonunu hedeflerler. Bizim temel eleştirimiz de bu yöndeydi yani kuruluşunda da Varlık Fonu'nun. Siz bir de AŞ oldunuz yani otomatik AŞ oldunuz. Bakın, bizler milletin temsilcileri olarak kamu yararını esas almak istiyoruz yani kamu yararı bizim için esastır ve bu kadar servet eşitsizliği ve gelir eşitsizliği olan bir toplumda, siz kamunun varlığını bir AŞ'ye yatırırsanız o AŞ de sizin az önce Millî Piyangoda anlattığınız gibi yalnızca kârı hedeflerse ne olur biliyor musunuz? Ben çocukları İddaa bayilerinin önünde görüyorum, kumar masalarının önünde görüyorum, internette kumar oynuyorlar, bilgisayarda kumar oynuyorlar, İddaa bayilerinin önünde ceplerinde 20 lira harçlığı var, belki onunla gidip gıdasını alması lazım, 15 lirasını İddaa'ya yatırıyor. Siz böyle rakamlardan bahsedersiniz işte. "Biz 3 milyarı 9 milyar yaptık." Ama o 3 milyarı 9 milyar yaparken milyonlarca yoksul çocuğun kaynağı kumara aktarılmış olur, kumar bağımlılığına aktarılmış olur. Ben onu dinlediğimde aynen sigara bağımlılığını teşvik etmek gibi. Sigaranın 15 liralık paketinin 12 lirası vergi biliyor musunuz? Maliye Bakanı mutludur, 12 lira vergi ama o çocuğu kanser eder. Kötü alışkanlıklardan korumak kamunun görevidir ama siz kâr odaklı bakarsanız yalnızca, sosyal boyutunu yok sayarsanız o zaman ne güzel, "3 milyarı 9 milyar yaptık." diye bakarsınız, böyle bakmayalım.

Diğer bir boyutu bankalar mesela. Şimdi, ne diyorsunuz: "Bankalara sermaye aktardık." Öyle değil mi? "Bankalara sermaye aktaracağız, banka da kârlarını temettü olarak bize verecek." Şimdi, bu girdap böyle gitmiyor. Şöyle ki: Size kâr olarak verdiğinde sizin bu uygulamanız mesela beni çok yaraladı, kamuyu da yaralamıştır diye düşünüyorum. Şimdi, piyasada küçük esnaflardan kime gitsem "Abi çok zor durumdayız, siftahsız dükkân kapatıyoruz, banka üzerimize çöktü hacizle." diyor.

Şimdi, düşünün ki dünyada finans, kapital büyük ellere geçiyor, büyük güçlere geçiyor, oligarklara geçiyor. Öyle değil mi? Böyle bir trend var yani sermayenin çok ciddi bölümü çok küçük bir azınlığın elinde. Ya şimdi küçük esnaflar var, küçük imalatçılar var, KOBİ'ler var değil mi? Milyonlarca, yüz binlerce bunların hepsi zor durumda. Bunun yerine bir Ağaoğlu'na -o markalandığı için, başka gruplar da var içinde biliyorum- onu kurtaracak bir kaynak aktarmış oldunuz. Bunun sosyal boyutu nerede, kamu yararı nerede? İşte bunlar kamu vicdanını yaralıyorlar. Kamu bankaları kâr ettiğinde bu kârı hazineye transfer ediyorlardı. Biz bütçeyi görüşeceğiz, içinde ne var? Sosyal Yardım Bakanlığı var, Eğitim Bakanlığı var, Sağlık Bakanlığı var yani halkımızın yararına kullanılacak bakanlıklar. Ne yapıyoruz? Gelen geliri yani kamu bankalarının kâr transferlerini halkımıza dağıtıyoruz. Ama şimdi ne olacak? Kamu bankalarının kâr transferi size gidecek, siz kâr maksimizasyonu çerçevesinde bakacaksınız. Ruslarla ortaklık yapacağız, büyük sermaye gruplarına kaynak aktaracağız, büyük sermaye grupları da kâr maksimizasyonu güdecekler. Diyeceksiniz ki: "Onlar da işçi çalıştıracak." Ama işçiyi sömürecekler. Yani devlet sosyal boyutuyla bakmak zorundadır ama siz yalnızca kâr boyutuyla bakarsanız maalesef yoksul daha yoksul olur, zengin daha zengin olur, gelir ve servet eşitsizliği çok daha derin boyutlara varır.

Yani ben detaylara arkadaşlarım konuşmuştur diye çok girmedim, temel felsefesi boyutuyla maalesef yalnızca kâr boyutuyla baktığımız için gelir ve servet eşitsizliğini yok saydığınız için bu örneklerle, Millî Piyango örneğiyle ve bankalar örneğiyle vererek sınırlamak istiyorum.

Daha çok şey söylemek gerekiyor ama Başkandan bu kadar müsaade aldım. Bu boyutlarını yönetim kurulu başkanınıza sunacak Cumhurbaşkanı olduğuna göre kâr boyutuyla yalnızca ve büyük şirketler, büyük gruplar boyutuyla bakmamanızı tavsiye ediyorum.

Saygılar sunarım.