KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Değerli Bakan Yardımcılarım, bakanlıklarımızın, kamu kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Üç yeni vergi ihdasını öngören ve vergi kanunlarında ve diğer bazı kanunlarda değişiklikler içeren bir teklifi görüşüyoruz. Öncelikle, burada her görüştüğümüz teklifle ilgili, daha önce de tasarılarla ilgili getirdiğimiz bir eleştiriyi tekrarlayayım; etki analizi yok ki nüfusumuzun belki büyük bir çoğunluğunu etkileyecek olan böylesi bir düzenlemenin etki analizi hassaten olması gerekir.

Ayrıca, 5018 sayılı Kanun'a da bir hüküm kondu, dendi ki: "Kanun tekliflerinin mali boyutunun teklife eklenmesi amir hüküm olarak yer aldı." Ama bunlara maalesef uymamaya devam ediyoruz. Etki analizi derken sadece mali boyut değil yani sektöre, ait olduğu sektöre etkisi ne olacak? Şimdi, konaklama vergisi getiriyoruz, turizm sektörünü nasıl etkileyecek? Yine araçlarla ilgili gider kaydı konusunda düzenleme yapıyoruz, o alandaki mükellefleri nasıl etkileyecek, sektörü nasıl etkileyecek? Yine, spor kulüpleriyle ilgili düzenleme var, zaten batmış durumda spor kulüpleri, getirdiğimiz bu düzenlemenin onları daha da zor duruma sokacağı aşikâr. O açıdan, etki analizini yaparak düzenlemeleri gerçekleştirmek daha isabetli olur, daha doğru karar almamızı, daha isabetli karar almamızı burada sağlar.

Bir de TÜRMOB temsilcimiz de ifade etti, aslıda yeni yeni vergi ihdas etmek yerine, mevcut vergiler içerisinde, mesela değerli konut vergisiyle ilgili emlak vergisi üzerinde belki kademeli bir çalışmayla daha adil bir vergileme sistemi getirilebilir, böyle yeni vergi ihdas etmeye gerek duyulmayabilir. O görüşe ben de katılıyorum.

Bir diğer konumuz, tabii, yine her bütçe döneminde bir vergi reformundan bakanlarımız hep bahsetti ama çok tartışıldı, uzatmayacağım. En son, geçen yıl kabul ettiğimiz kalkınma planında, On Birinci Kalkınma Planı'nda yine vergi reformu yapılacağı, Gelir Vergisi ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nun tek kanun hâline getirileceği, Vergi Usul Kanunu'nda yine reform yapılacağı yer alıyor, daha geçen yıl kabul ettiğimiz kalkınma planında. Geçen ay kabul edilen orta vadeli programda, yeni ekonomi programında da yine vergi reformundan bahsediliyor ama maalesef bu konuda bir düzenleme yok. Hani basit, sade bir vergi kanunu diyoruz ama yaptığımız her düzenlemeyle vergi kanunlarını daha karmaşık bir hâle getiriyoruz. Bu düzenleme de hâliyle onu getirecek.

Tabii, değerlendirme yaparken ülkemizde vergi sistemi ne durumda, kısaca bir bakmak lazım. Şimdi, herkesin kamu giderlerini karşılamak için mali gücüne göre vergi ödemesi anayasal bir yükümlülük. Yine Anayasa'mız vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımını öngörüyor. Ama baktığımız zaman, ülkemizde vergi yükü adaletli değil. Bir defa bunun altını çizelim. Daha ziyade, tüketim ve işlemler üzerinden alınan dolaylı vergilerin ağırlığını hepimiz biliyoruz, yüzde 70'leri şu an geçmiş durumda. Aslında, Türkiye, vergi yükü bakımından OECD ortalamasının altında olan bir ülke. Şöyle ki OECD verilerine göre OECD vergi yükü ortalaması yüzde 34,3 -2016 verilerini yayımlamış Cumhurbaşkanlığı, oradan aldım- Türkiye'de vergi yükü yüzde 25,5. Burada esas sorun, vergi yükünün azlığı tam bir gösterge değil, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerde çok düşük oranlardayız. Yine, OECD'nin verilerine baktığımız zaman, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergi yükü Türkiye'de yüzde 5,4 yani toplanan vergilerin millî gelire oranı açısından yüzde 5,4, OECD ortalaması 11,5 yani OECD ortalamasının yarısının da altında olan gelir ve kazançlar üzerinden vergi toplamamız söz konusu. İlginç olanı 35 ülkede en düşük olan biziz yani bir yandan hani hep "vergi cenneti" diyoruz ya, bu açıdan gelir ve kazançlar üzerinden vergilendirme açısından âdeta bir vergi cenneti konumundayız.

Diğer tarafından, servet vergilerinde de aynı durum söz konusu, servet vergilerinde de OECD ortalamasının altında Türkiye ama mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilere baktığımız zaman OECD ortalamasının üzerinde olduğunu görüyoruz. Türkiye'de dolaylı vergilerde, mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde 2016 oranı yüzde 11,1 yani OECD ortalamasının üzerinde.

Dolayısıyla vergi adaletini sağlamaya, gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergileri artırmaya dönük çabaları elbette ki destekliyoruz yani bu düzenlemenin altında yatan gerekçelerden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Tabii, burada mevcut kayıtlı mükelleflerden daha çok vergi toplamak yerine, vergi alınmayan yerlerden, kayıt dışından daha çok vergi almayı da tercih etmemiz gerekir yani vergi tahakkuk oranını ve tahsilat oranını da mutlaka artırmamız gerekiyor.

Düzenlemelere baktığımız zaman, gelir vergisi tarifesinde yüzde 40'a çıkaran, yeni dilim ekleyen bir düzenleme var. Bu acaba kurumlar vergisi mükellefiyetine yönelmeyi mi sağlar? Çünkü biliyorsunuz, tek kişiyle şirket kurabiliyorsunuz. Böyle olduğu zaman, biz bunu arzulayarak mı koyuyoruz hakikaten yani şirket kursunlar, kurumlar vergisine tabi olsunlar diye mi düşüncemiz var, yoksa bu konuda ne düşünüyorsunuz, merak ediyorum.

"Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi" prensibi söyleniyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gelir vergisi tarifesindeki alt dilimin de değiştirilmesi gerektiğini öngörüyoruz, bu konuda vaadimiz de var. Asgari ücretin vergi dışı kalması, çalışanların gelirlerinin de asgari ücret kadar kısmının vergi dışı bırakılması bizim taahhüdümüz. O anlamda, az kazanandan az vergi almak, hatta asgari ücretle çalışandan hiç vergi almamak gerektiğini burada da ifade ediyorum.

Tabii, dolaylı vergiler dedik. Bugün sanayicimizin ve çiftçimizin girdilerinden alınan vergiler var, en başta da elektrik. Yani elektrik üzerinden alınan paylar, fonlar, vergiler hakikaten hem çiftçimizin belini büküyor hem sanayicimizin belini büküyor. Çok yüksek bir maliyet unsuru hâline geldi elektrik giderleri. Buralardan da hem çiftçimizin hem sanayicimizin rekabet gücünü artırabilmemiz için bu tür, bir anlamda vergi olan fonları, payları bir gözden geçirmemiz gerekiyor, buralarda bir indirim yapmamız gerekiyor.

Bu spor kulüpleri konusunu tekrar ifade edeceğim. Süper Lig'dekilerin stopajını 5 puan artırıyoruz ama öbür taraftan da 500 bin lirayı geçeni -gelirleri açısından- beyannameye tabi tutuyoruz. Yani bir anlamda yüzde 40'a varan vergiyi spor kulüplerimiz ödeyecek. Özellikle altını çizerek söylüyorum, spor kulüplerimiz diyorum çünkü yaptıkları sözleşmelerde futbolcular net üzerinden bakıyor olaya; o, parasını alıp gidiyor, gelen yük olduğu gibi kulübe geliyor. Kulüpler-biraz önce de söyledim- hakikaten çok zor durumdalar. Yani bu maddede, en azından, mevcut imzalanmış sözleşmeler açısından, sporcularla imzalanmış sözleşmeler açısından acaba süresini uzatabilir miyiz? Onlarla ilgili kulüplere bir sıkıntı gelmemesi için bunu yapabilir miyiz? Bunu ifade ediyorum.

Bir de malum, stopajların -Bülent Bey de bahsetti- iadesiyle ilgili geçen yıl bir düzenleme yapmıştık, amaç da altyapıyı, futbol altyapısını, diğer spor dallarında altyapı geliştirme amaçlı ama şimdi bunu kaldırıyoruz. Yani buradan istediğimiz sonucu mu alamadık, uygulamada mı sorun var? Bunu kaldırınca kulüplere bir de buradan darbe vuruyoruz. Yani spor kulüpleriyle ilgili düzenlemeleri bu boyutuyla madde üzerinde görüşürken değerlendirmemiz lazım. Temsilcilerimiz de var burada, arkadaşlarımızın görüşlerini de alırız. Yapacaksak bir düzenleme, hakikaten kırıp dökmeden amacımız neyse ona hizmet edecek şekilde bir düzenleme yapmalıyız.

Bu kiralık araçların işte 5.500 lirasının gider yazılması, satın alınmış araçların ÖTV, KDV, 115 bin lira meselesi. Burada, esas gaye, işletmeye alınan ama özel kullanılan, istismar edilen uygulamayı acaba bir zapturapt altına alabilir miyiz diye bir amaç. Aslında bunun birinci yolu denetim olmalı yani denetimde eğer eşine, hiç işletmeyle ilgisi olmayan çocuğuna ya da başka birine aldığı bir araç kullandığı tespit edilirse -bu, trafik yoluyla olur, Maliye yoluyla olur- ona göre ağır bir cezalandırma getirelim. Yani bu şekil bir düzenlemede, bilmiyorum, istediğimiz amaca ulaşabilecek miyiz, bunu madde gelince de tartışalım diye şimdiden ifade ediyorum.

Şu an için bir de şu konuyu söyleyeyim ki: Geçen ay açıklanan Yeni Ekonomi Programı'nda da çok açık bir şekilde yer almıştı, daha önce 2016 yılında da vadedilmişti bu emlak üzerinden, rant üzerinden vergi alınması meselesi. Geçen ay yayımlanan Yeni Ekonomi Programı'nda diyor ki: "İmar değişikliklerinden kaynaklanan değer artışlarının vergilendirilmesine ilişkin mevzuat ve uygulama güçlendirilecektir." Bu konuda niye bir düzenleme yapmıyoruz? Sürekli de Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımızın da hep dile getirdiği bir konu. Yani bu imar rantını vergilendirme konusunda -ki önemli de bir gelir aslında Maliyeye sağlanacak bir alan- niye bir düzenlemeye gitmiyoruz, 3 tane yeni vergi getirirken bunu yine göz ardı ediyoruz, açıkçası merak ediyorum.

Tabii, vergi dışında maddeler de var. Şu espriyle sözümü bitireyim: "Kambersiz düğün olmaz." diyoruz, maalesef, Kamu İhale Kanunu'nun istisnasıyla ilgili bu torbada da düzenleme var.

Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.