KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli üyeler, çok değerli bürokratlar, sayın Komisyon üyeleri, Sayın Bakan Yardımcılarımız, Sayın Demiröz, teklif sahibi arkadaşlarımız, değerli basın mensubu arkadaşlar; ilerleyen bu saatte öncelikle hepinizi selamlıyorum.

Şimdi, bu teklifin neden bütçeden önce getirildiğiyle ilgili aslında... Ben buradan girmek istiyorum konuya, yoksa aslında şu an uygulanan usulle ilgili, bu teklifin torba kanun olmasıyla ilgili, milletvekillerimizin imzası olmasına rağmen, Anayasa'da da artık kanun tekliflerini milletvekillerinin hazırlaması gerektiği yazılı olmasına rağmen bunu milletvekillerimizin hazırlamadığını biliyoruz ama bu konuları bir geçelim.

Şimdi, 2019 yılının ilk dokuz ayında 115 milyar TL'lik bir borçlanma yapıldı, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan ise 90 milyar lira idi yani 25 milyar TL'lik bir aşım var burada baktığımızda. 2020 yılında 139 milyar bir öngörü var, borçlanma öngörüsü var, aslında bu şimdiden aşılmış durumda. Yani bütçeyle ilgili bir sıkıntı olduğunu, bütçenin yapılamamış olduğunu, iyi yapılamamış olduğunu gösteriyor bu rakamlar. Şimdi, bir, bu kanun teklifiyle... 40'ncı madde ne diyor? Yasal sınırın üzerine çıkıp bu teklifle beraber 70 milyar lira ilave iç ve dış borç alacak bir yasal düzenleme yapılıyor. Yapılandırmalar, imar afları, bedelli askerlik gibi gelirleri de dâhil ettiğimiz zaman yaklaşık toplam 250 milyarlık bir borçlanmadan aslında söz etmemiz gerekiyor. Yani burada hiç kimseyi kandırmayın.

Sayın Başkanım, size "Neden bu kanun teklifi böyle sıkışık zamanda, bütçenin öncesinde geliyor?" diye sorduğumda "Bütçeden önce çıkması gereken maddeler var." demiştiniz. Sanırım, o madde bu madde; gördükten sonra da anlamış olduk bu madde olduğunu.

Şimdi, zannederim, önümüzde 250 milyarlık bir borçlanma öngörmemiz gerekiyor -yani biz bunu görüyoruz, biz bunu görebiliyoruz, merak etmeyin- her yıl bütçe açığı, faiz ödemeleri, iç borç katlanarak artıyor; önümüzdeki tablo bu. Şimdi, siz yeni paketler, yeni düzenlemeler getiriyorsunuz. Burada bir kısır döngü var, bir sarmal var. Siz bu paketleri getirdikçe haneler daha fazla borçlanıyor, daha borçlu hâle geliyor, işsizlik artıyor, firmalar işten çıkarmalara başlıyor; bunları da görmek lazım. Bu kısır döngünün aslında kırılması gerekiyor. Bu teklif bu kısır döngüyü kıracak bir teklif mi? Hayır, kesinlikle değil. Bu teklifte bazı yüksek gelir elde eden kesimlerin gelirlerinden, servetlerinden kesilen vergi oranlarının, vergi dilimlerinin artırılması, bundan elde edilecek farkla gelirlerin artacağı öngörüsü var -işte 6 milyar TL'den bahsedildi- ama bu, para toplamak için, evet, hazırlanmış ama yeterli mi, gerekli mi, böyle bir teklife ihtiyaç var mıydı; bunu konuşmak lazım.

Ana başlıklarına baktığımızda sanki dijital hizmet sağlayıcılarına ciddi vergiler getiren bir teklif gibi; konaklama vergisi, değerli konut vergisi, gelir vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, tapu harçları vesaire. Aslında bütün bunlar, yine paketin içindeki bütün bu maddeler vatandaşın sırtına yük olarak gelecek, yine vatandaşın sırtına. Neden bunu söylüyorum? Şimdi bizim vergi sistemimize bir bakmak, bir incelemek gerekiyor. Bizim vergi sistemimiz maalesef sosyal adaletten yoksun bir vergi sistemi. Sürekli bir vergi reformundan bahsediliyor fakat bu vergi reformu bir türlü yapılamıyor; hep palyatif çözümler, işte böyle geçici çözümler üreten paketler önümüze geliyor.

Birincisi, Türk vergi sistemi vatandaştan adaletsiz bir şekilde, düzeyine bakılmaksızın herkesten aynı miktarda alınan dolaylı vergilerden oluşuyor. Bizim sistemimiz bunun üzerine kurulu. Yani aylık geliri 5 milyon olan da 2 bin lira olan da bir buzdolabı aldığında aynı KDV ve ÖTV'yi ödemek zorunda. Biz bir türlü bunları düzeltemiyoruz, bu düzenlemeleri yapamıyoruz.

İkincisi, dolaysız vergiler yani gelir vergisi ve kurumlar vergisi; bunların tahsilatında devlet olarak çok başarısızız. Bunu rakamlarla da konuşmak gerekiyor. Vergiyi adil bir şekilde gelire ve servete göre doğru ve sağlıklı bir sistem olmadığı için toplayamıyoruz. Bunun da altını çizmek lazım.

2019 yılı için bütçeye 756 milyar lira vergi geliri hedefi konulmuştu, ilk dokuz aya baktığımızda bu hedefin 485,5 milyar liralık kısmının gerçekleştiğini görüyoruz. Tabii, yıl sonunda tekrar bakmak gerekiyor, 2019 bittikten sonra.

Türkiye'de toplanan her 100 liralık verginin sadece 21 lirası gelir vergisi olarak toplanıyor, bunun da yaklaşık yüzde 14'ünü zaten kim ödüyor? Ücretliler yani çalışanlar gelir vergisinin çoğunluğunu ödüyor. Yani Türkiye'de toplanan verginin yüzde 60-70'ini dolaylı vergiler oluşturuyor. Bizim burada konuştuğumuz şey, tabii bunun içinde değil. Yani gelir vergisinin büyük bir kısmını ödeyen çalışanlar bir de yüksek dolaylı vergiler aracılığıyla vergiye ezdiriliyor, 2 kere, 3 kere vergi ödemek zorunda kalıyor dar gelirli vatandaş ve çalışanlar. Bu önemli bir sorun. Bu sorunu çözüyor mu bu paket? Hiçbir şekilde çözmüyor; tam tersine, vatandaşın üzerine tekrar yeni vergi yükleri getiriyor.

Tahsilatla ilgili bahsetmiştim. Sayın Kuşoğlu 2018 rakamlarından bahsetmişti. Çok hızlıca ben de 2019'la ilgili bazı rakamlar vermek istiyorum: 2019 yılı tahakkuk eden gelir vergisi 680 milyar 635 milyon, tahsilat 485 milyar 292 milyon yani yaklaşık yüzde 71 oranında bir tahsilat var. Kurumlar vergisinde 806 bine yakın kurumlar vergisi mükellefinden yüzde 60'ının zarar beyan ettiğini görüyoruz. Tahakkuk eden verginin yüzde 16,8'i tahsil edilebilmiş. Mükellefin sadece 6 bini vergisini düzenli ödüyor. Başka bir ilginç durum da kurumlar vergisi ödeyen mükellefler çalıştırdıkları elemanların gelir vergisinden daha az ödeyebiliyorlar. Ocak-eylül ayında KDV tahakkukuna baktığımızda 123,4 milyar TL iken tahsilat üçte 1'i oranında yani 41,2 milyar TL tahsilat yapılmış. Yani vergileri artırdığınız, yapılandırmalara gittiğiniz dönemde 82,2 milyar TL KDV tahsil edememiş devlet.

Şimdi maddelerle ilgili birkaç noktaya değineceğim, tabii bütün maddelere girmeyeceğiz geneli üzerindeki konuşmalarda. Sanırım, yarın maddeler üzerinde görüşmemize devam edeceğiz. Bazı maddelerin düzenlenmesinde prensip olarak çok karşı olmamakla birlikte, örneğin, diyelim ki -madde 1 ile 7 arasında düzenlenen- dijital hizmet sağlayıcılarına yurt içinde 20 milyon TL, yurt dışında 750 milyon avro kazanç limitleri üzerinden yüzde 7,5 vergi koydunuz. Tartışıldı bu, evet, dijital hizmet sağlayıcılarla ilgili dünya üzerinde de Avrupa Birliği ülkelerinde de çalışmalar yapılıyor. Bildiğim kadarıyla, anlayabildiğim kadarıyla daha çıkaran da yok. Şimdi bu vergiyi koyuyorsunuz. Tamam, onlardan alınacak ama bu verginin de vatandaşın üzerine yükü olmayacak mı? Biraz önce de sordum: Kullanıcı kim? Vatandaş kullanacak, yine onlara yansıyacak. Yani daha pahalı dijital hizmet alacak, daha fazla para ödeyecek, artı, dolaylı vergileri zaten ödüyor, yine vatandaşın sırtına yük. Konaklama vergisi kimden? Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kuruldu, biliyorsunuz, hasılattan binde 7,5 alınması söz konusuydu. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı bahsediyorum, binde 7,5. Şimdi onun üzerine bir de yeni bir vergi getiriliyor "konaklama vergisi" diye. Burada hiçbir ayrım yapılmamış. Yani küçük bir otel işleten de 5 yıldızlı oteller zinciri işleten de aynı muameleye tabi tutuluyor. Vatandaş işte olur da para bulur, tatile giderse tatilini yapıyor ama orada da şimdi fiyatlar artacak. Fiyatlara yansımayacak mı bu? Yansıyacak. Orada o zaman yine bu vergi vatandaşın sırtına yük olarak binecek. Bunların altını çizmek gerekiyor. Yani yoksul halkın daha pahalı tatil yapmasına neden olacak.

Gelir vergisi tarife dilimleri 4'ten 5'e çıkarılıyor ve ilk 4 dilimdeki oranlarda değişiklik olmayacak, 500 bin TL'nin üzerindeki kazancın vergi oranı yüzde 40 olacak. Şimdi burada sadece ücret geliri olanlar için ayrı bir tarife mesela neden hazırlanmadı? Biraz önce değinildi, özellikle asgari ücretli çalışanlar üzerinden, asgari ücretli çalışanlar, bu ikinci vergi dilimine zaten bir yıllık ücretleriyle giriyorlar, bunun düzenlemesi lazım. Bu neden atlandı? Bunun Komisyona gelmeden belki düzenlenmesi gerekirdi. Belki Komisyona gelmeden düzenlenmesi gerekirdi bunun.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Tarifede var zaten. Ücretliler ayrı, diğer gelirlerle ilgili ayrı.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Hayır, öyle bir şey tarifede görülmüyor. Öyle bir tanım yok, onun düzeltilmesi gerekiyor, tekrar bir incelenmesi gerekiyor.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Var, var, orada mevcutta var. Bu, ücretlilerde daha düşük.

BAŞKAN - Evet, Sayın Emecan.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Şimdi yine bir örnek vereceğim: 2019 Ocak-Eylül beyan esasına dayanan bir vergi sistemimiz var demiştik. Beyanname yoluyla topladığınız vergiler toplam gelirin -2019 için söylüyorum bu oranı, ocak-eylül ayı için- yüzde 37,7'si, beyana dayanan kurumlar vergisinde de yüzde 16.

Ayrıca, yine düzenlemede, gelir vergisinde yapılacak tarife değişikliğinin 1/1/2019 tarihinden itibaren elde edilecek gelirlere uygulanması, kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırı değil mi? Anayasa'ya aykırılık olmadığını söylediniz. Bu konunun tekrar bir tartışılması gerektiğini düşünüyorum.

Önce bu sorunların çözülmesi lazım, vergi tahsilatının artırılması lazım, vatandaşın üzerindeki dolaylı vergi yüklerinin azaltılması gerekiyor. Bunun adı nedir? Reform, vergi reformu. Aslında AKP iktidarı sürekli bir vergi reformundan bahsediyor ama hep söyleniyor, bir türlü hayata geçirilemiyor bu. İçinden çıkılamayan, ekonomik kriz için acil kaynak yaratmak için yaratılmış bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Bir de "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız." söylemi var sürekli. Vergi sistemimizde değişiklik yapmadan, dolaylı vergileri azaltmadan, dar gelirli vatandaşın sırtına yüklenen vergileri azaltmadan "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız." koca bir yalandır, bu yalandır. Böyle bir şey yok, bu teklifin içinde de yok. Bunların altını çizmek istiyorum.

Şimdi, teklifte dikkatimi çeken bir madde var, ona değineceğim. İktidarlar zor duruma düşebilir, çaresiz kalabilir, zor duruma düştükleri zaman çözüm arayabilirler ama çözüm ararken de deneyimli, vizyon sahibi uzman kadrolara ihtiyaçları vardır. Yani kadrolaşmalarda hep liyakatli olunması üzerinde duruyorduk. Bu noktada, teklifin 43'üncü maddesine değinmek istiyorum. Bu çok önemli çünkü vergi müfettişlerinin istihdamıyla ilgili. Hızlıca şöyle bir okumak istiyorum: "Vergi müfettiş yardımcılığına atananlardan giriş sınavındaki başarı sırasına göre en başarılı yüzde 5'i Büyük Ölçekli Mükellefler, Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele ve Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurt Dışı Kazançlar Grup Başkanlıklarında görevlendirilir. Giriş sınavında ilk yüzde 5'e giremeyenler Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler ve Katma Değer Vergisi İade İnceleme Grup Başkanlıklarında görevlendirilir." Şimdi bu kaldırılıyor, bunu kaldırıyorsunuz. Yani kendi yaptığınız yapıyı aslında kendiniz bozuyorsunuz. Gerekçesi nedir, bunun açıklanması lazım. Bu birimde görev alan müfettişler daha öne üç aşamalı sınavdan geçip yüksek puanlar alıyorlardı. Gördüğümüz kadarıyla da özel alanlar bu alanlar, uzmanlık isteyen, daha fazla uzmanlık isteyen alanlar. Siz şimdi bunu kaldırıyorsunuz, bu yüksek puan almış arkadaşları değil de tek bir sınavda başarılı olmak yeterli, istediğiniz kişiyi o alanlara atayabileceksiniz. Neden bu yapıyı değiştiriyorsunuz? Yani bu kurumsal yapıya zarar veren bir uygulama, bir madde değil mi? Geleneklerinize aykırı değil mi, özellikle Maliye Bakanlığının? Açıkçası, maddelere geçildiğinde ben bunun açıklanmasını istiyorum, orada da konuşacağımızı düşünüyorum. Burada, o zaman, bu özel alanlarda çalışacak iyi yerlere herkesi, başarılı olan ilk yüzde 5 değil de istediğinizi atayacaksınız. Neden? Yüzde 5'i artırsaydınız. Eğer orada yeterli değilse yüzde 5, oradaki istihdam, yüzde 5 oranını artırsaydınız bu daha kabul edilebilir olurdu gibi düşünüyorum.

Hemen bitireceğim.

Bir de madde 38, Toprak Mahsulleri Ofisine tarım ürünlerinin ithalatıyla ilgili Kamu İhale Kanunu'ndan istisna getiriliyor. Kamu İhale Kanunu'ndan bu kadar çok muafiyet doğru mudur? Yani kaba tabir olacak, çok özür diliyorum ama artık bu Kamu İhale Kanunu'ndan muafiyetler kabak tadı vermeye başladı. Yani bunun da konuşulması lazım. Üreticiyi de etkileyeceğini düşünüyorum ben bu maddede alınan kararın.

Yine, teklif gündeme geldiğinden beri herkesin eleştirdiği bir konut vergisi meselesi var. Değeri 5 milyon TL'nin üzerinde bulunan... Yani bu konunun da maddeler üzerine geçince detayına...

Süremi de aştım sanırım, kusura bakmayın.

Son bir soru sorarak bitirmek istiyorum.

5018 sayılı Kanun'da var "etki analizi" dediğimiz şey, bir türlü gelmiyor kanun tekliflerinin, yapmıyorsunuz. En azından "Getirilen düzenlemelerin rakamsal etkileri nedir?" diye...

Bir de davranışsal iktisat, davranışsal ekonomi alanında da çalışmalar var, bu alanlarda yapılan çalışmalar var. Ben şunu sormak istiyorum: Bakanlık olarak vergi mükellefi olan vatandaşlarımızın değişen vergi uygulamaları üzerindeki karar alma mekanizmalarını hiç araştırıyor musunuz? Böyle bir araştırma var mı? Yani bu yapılan düzenlemelere toplumun tepkisi nasıl oluyor? Bugüne kadar yapılmış var mı? Bu teklifle ilgili var mı?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.