KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle ben de Bakanlık çalışanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Burada sözlerinin dinlenmesi için geç saate kadar bekleyen ve bu yasadan muzdarip olan STK temsilcilerine, meslek örgütlerine ayrı ayrı sevgilerimi sunuyorum. Memnun olanlar gittiler herhâlde, kalanların canı yanıyor, öyle gözüküyor Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geçtiğimiz aylarda burada turizme teşvik yapılabilmesi amacıyla bir ajans gündemimize gelmişti ve biz turizm sektöründeki sorunları da dikkate alarak öncelikle bu yıl için binde 7,5, daha sonra da yüzde 1'e geçecek olan ajans için turizm işletmelerinden alınacak, bir yerde vergi ama denetim açısından bakıldığı zaman da vergi olmayan, Sayıştay denetiminden uzak bir maddeyi konuşmuştuk. O zaman biz tabii şöyle demiştik: Bütün dünyada, çağdaş ülkelerde bu vergiyi belediyeler alıyor, gidin Avrupa'nın her hangi bir ülkesine, otelin kalitesine ya da standardına göre belli ücretleri belediyeler alıyor çünkü turizmde en çok hizmeti veren yerel yönetimler ve alınması gereken verginin de Bakanlık eliyle değil, belediyeler eliyle alınması gerekir dedik ve bu teklifi sunduk. Biz tabii bu teklifi sunarken arkasından devletin buradan da bir vergi geliri elde edeceğini düşünerek mademki böyle bir konu da var... Buradan 2020 yılı için yüzde 1, sonrasında da yüzde 2'lik ek bir gelir alalım yani 2021 yılında uzatmalarla birlikte turizm işletmelerinden yüzde 3'lük bir gelir almayı hedefliyorsunuz. 2017 ve 2018 yıllarında turizmdeki sayısal artış ve cirodaki yükselmenin Hükûmet tarafından çok dikkatli incelendiğini ve buradan bir gelir elde etmeyi hesapladığını görüyoruz. Ama bu yanlış bir hesap. 2015 ve 2016 yıllarında turizm sektörünün yaşadığı sıkıntıları biliyorsanız, hâlâ o firmaların borçlarını ödemek için, banka kredilerini ödemek için zorlandığını biliyorsanız bu teklifinizi yeniden revize etmenizi uygun görürüm.

Şimdi, 12'nci maddede çok dikkat çekici bir düzenleme var, diyor ki: Çalışanların ulaşım bedelleri günlük 10 TL'nin üzerindeyse bunun üzerinden vergi alınır. Arkadaşlar, çalışanların ayda yirmi iki gün çalıştığını düşünürseniz, bu, 220 lira eder. Mesela ben İstanbul Milletvekiliyim, İstanbul'da şu anda 180 biniş kapasiteli bir aylık kartın satış bedeli 208 liradır ve bu kart bedeli tam üç yıldır değişmemektedir yani son bir yıl içinde akaryakıta gelen yüzde 60'lık zammı da dikkate alırsanız, sürekli olarak iktidarınız zamanında bütün kamu üretim araçlarına da yüksek zamlar geldiğini dikkate aldığımızda ulaşım hizmetlerinin de yerel yönetimler tarafından zam göreceğini görmek gerekir. Yani, bir işçiye işvereni diyelim 10 lira değil de günlük 13 lira verdi, yirmi iki günde 3 liradan 66 liralık bir ilave ulaşım bedeli verdi. Ya, bundan ne vergi almayı düşünüyorsunuz? Ya, Maliye bu kadar mı zor durumda, bu kadar mı kötü durumdaki bir işçinin günlük 3 liralık ulaşım ücretine bile göz koymuş durumda?

Başka bir komik şey: Hakemler istisnadan muaf tutulmuştu, hakemleri istisna getirdiniz. Şimdi, teklifi hazırlayan Sayın Vedat Bey, İstanbul'da ve Türkiye'de 4 bin müsabaka yapılıyor haftada. Hakemler kaç lira ücret alıyor biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim, birinci kümede oynayan en yüksek hakemler 90 lira alıyor, yan hakemler de 55 lira alıyor; eğer bu gençler statüsündeyse bu rakamlar daha da düşük, 30-35 lira. Şimdi, bir hakem haftada cumartesi-pazar iki maça çıktı 70 lira aldı, 100 lira aldı. Ayda dört hafta maça çıktı, 400 lira aldı. Ya, siz bir hakemin 400 lirasına yüzde 15 stopajla 60 lirasına mı göz diktiniz ya? Yani, amatör müsabakalara çıkan bir hakemin ayda alacağı 400 lira ücretin stopajına göz diken bir teklif. Bunu yazıyorsanız, o zaman Futbol Federasyonuna söyleyiniz, bu bedelleri Federasyon doğrudan Maliye Bakanlığının bütçesine yollasın; hakem sayısını da biliyor, karşılaşma sayısını da biliyor, bütün federasyonlar. Yani akıl alır gibi değil, bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız. Ya, iktidarınız döneminde Türkiye'nin bütün şehirlerine, aşağı yukarı 30 civarındaki şehre 20 bin kişilik, 30 bin kişilik stadyumlar yaptınız. Bakın, Sayın teklif sahibi, dikkatle dinleyiniz beni, yaraya basıyorum, yaraya. Kahramanmaraş'ta 30 bin kişilik stat var, Manisa'da var, her yerde büyük stadyumlar var. Büyük stadyumlar var, bu stadyumlar devletin olanaklarıyla büyük bedeller verilerek 100, 150, 200 milyon TL'lere yapıldı, şimdi Türk futbolunu yerle bir etmek için de olağanüstü tedbirler getiriyorsunuz. Ya, bu statlarda kim oynayacak? Bu statlarda oynayacak olan sporcular eğer bilinen anlamıyla dünya çapında sporcular gelmeyecekse, o zaman sormak istiyorum, son on yıl içinde bu büyüklükteki stadyumları siz niye yaptınız ki? Yani siz amatör maçtaki hakemin 50 lirasına göz dikiyorsunuz, profesyonel spor kulübünün 500 bin liranın üzerinde oynattığı sporcunun sözleşme bedelinin yüzde 15 olan stopajını yüzde 20'ye çıkarıyorsunuz, "500 bin liranın üzerindeki sözleşme bedellerinden yüzde 20 ek vergi alacağım." diyorsunuz. Ee, bunu yaptığınız anda siz şu an Türkiye Birinci Ligi'nde, Süper Lig'de oynayan sporcuların, yabancı sporcuların ya da yerli sporcuların çok büyük bir çoğunluğunun bu sözleşmelerini revize etmeye ve bedellerini kendi üzerine değil, menajerlerinin, yurt dışında yaşayan menajerlerinin üzerinden paraları transfer edeceğini görmeniz gerekir. Bu, yanlış bir düzenlemedir. Bu yanlış düzenlemeye bir ek düzenleme daha getirdiniz. Ya, daha Mart ayında, 2018 yılının Mart ayında çok da desteklediğimiz bir düzenleme geldi. Profesyonel spor kulüpleri stopaj olarak ödedikleri bedelleri altyapıda kullanırlarsa bunu bedel olarak düşeceklerdi. Böylelikle yıllardır alamadığınız stopaj vergilerini kulüpler yatırmaya ve amatör branşlarının giderlerini karşılamaya başladılar. Buna vergi getiriyorsunuz.

Bak, ben size ne olacağını söyleyeyim mi? Burada Malatyaspor Kulübünün temsilcisi vardı, aslında o Malatyaspor değil, o Yeni Malatyaspor, Malatyaspor borçlarını ödeyemediği için battı, Manisaspor da battı, Şanlıurfa da batmaya gidiyor, Diyarbakır da battı, Erzurum battı, ismi "Erzurum Belediye" oldu, Samsun battı, Tokat batıyor, Gaziantepspor battı, Kayseri battı, adını değiştirdi lige çıktı, Uşakspor batıyor, Sakaryaspor batıyor, Eskişehirspor batıyor, Bursaspor batıyor, Osmanlıspor batıyor. Osmanlıspor'un batma sebebi muslukları kesildiği için, o, buna uymuyor.

Şimdi, arkadaşlar, doğru yaptığınız bir şeyden on altı ay geçtiğinde neden vazgeçiyorsunuz? Ya, bir Allah'ın kulu çıksın, spor ve spor dünyasından gelen bir kişi desin ki: "Burada şu yanlışlığı gördük." Bize söz verdikleri bedelleri, stopajdan elde ettikleri tasarrufu amatör branşlara ayırmadılar.

Bakın, bugün büyük takımların amatör spor kulüplerinde bundan kaynaklanan artışı görebiliyorsunuz. Olimpiyatlarda sporcu yarıştıracaksınız, kimi yarıştıracaksınız? 2020 Olimpiyatları bir yıl sonra, siz amatör sporcuları kimin üzerinden yarıştıracaksınız? Artık belediyeler ki maaşları ödemekte zorluk çeken belediyeler artık güreşti, karateydi, judoydu, bütün bu spor branşlarındaki hocalara ve teknik kadrolara bile maaş ödeyemez noktaya geldiler.

Şimdi, sporla ilgili bu torba yasanın içine bunun ilave edilmesini anlamak mümkün değil. Ya, bir tek spor adamı çıksın, "Bu konuyla ilgili benim desteğim var." derse ben bütün söylediklerini geriye alacağım. Tümüyle yanlış bir uygulama.

Başka bir düzenleme daha var: Tapu harçlarıyla ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz ve burada bir değerlendirmeyle ilgili herhâlde gayrimenkul ve emlak değerlendirme şirketlerini devreye sokacaksınız. Arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Türkiye'de yüzlerce belediye şu anda bütün birimleriyle yan gelip yatıyor. Bir tek ruhsat veren belediye yok, bir tek inşaat projesi geliştiren belediye yok, fen işleri ihalesine çıkan belediye neredeyse yok. İki yıldır Türkiye'de belediyeler asfalt ihalesine çıkamıyorlar, petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle belediyeler iki yıldır asfalt ihalesine çıkamıyorlar. Elinizde her ilçede ve her ilde bir belediye var. Zamanında yüzlerce, binlerce kişi işsizlik problemini de azaltmak amacıyla belediyeleri de birer istihdam organı görerek buralara yerleşmiş, çalışan binlerce üniversite mezunu var. Ya, siz belediyeleri kaybettiniz, İstanbul'u, Ankara'yı, Adana'yı, Mersin'i kaybettiniz, ya, "Bu belediyeleri nasıl olur da devreden dışarı çıkarırım, nasıl belediyesiz bir yönetim anlayışını oluşturabilirim?" diye herhâlde size birileri geliyor böyle sivri sivri akıllar veriyor. Yapmayın, bu yanlıştan vazgeçin. Bir düzenleme yapacaksanız... Eğer tapu daireleri gerçek emlak değerleri üzerinden alım satımların yapılmasını ya da bu sizin getirdiğiniz gibi 5 milyon TL'nin üzerindeki gayrimenkullerin yani meskenlerin... Orada benden önce konuşan hatipler yanlışlıkları söyledikleri için oraya girmiyorum. Bir düzenleme yapılacaksa devletin organlarının ve devletin kurumlarının iş birliğini ve eş güdümünü sağlamanız gerekir. Yasada bunu maalesef göremiyoruz.

Yine başka bir durum da şu: Araçlarla ilgili 250 bin lira bir muafiyetten bahsediliyor, orada üst sınır koyuyorsunuz. Şimdi, benim bildiğim, Hükûmetimiz geçtiğimiz ay benim de çok hoşuma giden, Manisa milletvekillerimizin iftiharla anlattığı, kendilerinin illeriyle ilgili bir heyecana kapıldılar, Volkswagen gelecekti, Manisa'da bir yatırım yapacaktı.

Şimdi, geçtiğimiz günlerde Çin'e gittim, Çin'de devlete ait olan bütün araçlar elektrikli araçlara dönüşmüş durumda. Peki, biz Türkiye'de yeni yapılacak olan bu fabrikalarda elektrikli ya da hibrit araçları hiç düşünmüyor muyuz? Yani biz Avrupa'da artık gündemden çıkacak olan araçları mı artık Türkiye'de yaygın olarak kullanılmasını düşünüyoruz ki kendimize biz 250 bin liralık gibi bir üst sınır oluşturduk? Yani elektrikli araçları iktidarınız çevre kirliliğini engellemek açısından artık kamu kurumlarına, belli kamu iktisadi teşebbüslerine önermekten vaz mı geçiyor? Ya da bilmediğimiz yabancı otomobil şirketleri, Türkiye'de artık Avrupa'da satılamayacak olan ürünleri mi daha belli bir dönem Türkiye'de üretip satacaklar, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayabilir misiniz?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sözlerimi tamamlarken, tabii, ben de 40'ıncı maddeye vurgu yapmak istiyorum: 40'ıncı madde diyor ki: Aslında biz 2019 yılında 80,6 milyar liralık bir bütçe açığı öngörüyorduk ama biz 70 milyar lira daha bütçe açığının artırılmasını öneriyoruz. 2019 yılı bütçesi bu Meclise geldiği zaman toplam bütçenin yüzde 8'i kadar bir bütçe açığını öngörüyordunuz, 2019 yılının sonuna gelindiğinde bütçe açığı yüzde 17'ye çıktı.

Arkadaşlar, yol yakınken aklınızı başınıza alın. Vergiyi artıran iktidarların sonu küçük muhalefet partisine dönüşmektir. Bir kez daha söylüyorum: Haksız ve hukuksuz yere vergiyi artıran iktidarların sonu, yavru muhalefet bile değil, küçük muhalefet partisine dönüşmektir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.