KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sayın Başkan ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, sayın milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli üyeleri ve değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyor, 2020 bütçe görüşmeleri ve sonuçlarının ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Geçtiğimiz yıl bütçelerine baktığımızda, bu temennimiz konusunda çok umutlu olmadığımın da altını çizerek başlamak istiyorum.

Değerli üyeler, değerli katılımcılar, değerli arkadaşlar; bütçeler, iktidarların elde edeceği gelirleri kimlere, kimlerden, hangi oranlarda toplayacağını ve kimlerin bu bütçeden ne kadar pay alacağını düzenleyen, iktidarların harcama tercihlerini somutlaştıran metinlerdir. Bütçe hazırlanırken şeffaf ve adaletli bir paylaşım olmalıdır. Bütçe, sadece sayılardan ibaret değildir değerli arkadaşlar. Bir felsefesi ve bir hedefi de olmalıdır bütçelerin. İktidarlar gelecek bütçe planlamalarını yaparken de sadece sayısal hedefleri tutturmayı değil, ülkenin refahını, halkın yaşam kalitesini de hesaba katmak zorundadırlar. Örneğin, yapılan bütçe gençlerin gelecek kaygılarını giderebilecek bir bütçe mi? Yaşlılar, kadınlar, çocuklar, engelliler gibi toplumun farklı kesimleri bütçeden hak ettikleri payları alabilecekler mi? Sosyal adalet sağlanabilecek mi yoksa küresel ve yandaş sermayenin, faiz lobilerinin hedef ve beklentilerine göre mi hareket edilecek? Bu nedenle iktidarların bütçeye nasıl baktığı önemlidir.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, siz de siyasal olarak bir tercih yapıyorsunuz tabii, burada hazırlamış olduğunuz ve sunmuş olduğunuz bütçeyle. Bu nedenle, bütçeyi sizin tercihlerinizin ne yönde olduğu ve sonuçları üzerinden değerlendirmeye çalışacağım. Bunlardan en önemlisi ülkedeki yönetim tercihleriniz de diyebiliriz aslında.

Güçlü Parlamento ve kuvvetler ayrılığı propagandasıyla Parlamentonun yetkilerini saraya veren yeni yönetim sistemine geçilerek ülkemizde kurumların yapısı bozulmuş, köklü kurumlar çökertilmiştir. Kamu yönetiminde deneyimli kadrolar da tasfiye edilmiştir bu süreçte maalesef. Örneğin, Başbakanlık makamı kaldırılmıştır, müsteşarlıklar kaldırılmıştır, sarayda birçok politika kurulu kurulmuş, bakanlıklara ve devletin köklü birçok kurumuna paralel yapılar oluşturulmuştur. Bu kurumlarda sarayda yüksek maaş alan ama hiçbir liyakat, deneyim ve birikime sahip olmayan kişiler çeşitli görevlere getirilmiştir değerli arkadaşlar. Bu kurulların ne yaptığını, ne ürettiğini, tahsil edilen bütçeyi ne kadar hak ettiklerini de bilmiyoruz. Diğer tercihleriniz de yanlış yönetiminizden dolayı artan kriz karşısında vatandaşın refahını artırma yönünde değil yandaş sermayenin güçlendirilmesi, batan müteahhitlerin ve gazete patronlarının kurtarılması yönünde oldu bugüne kadar. Kalkınma, üretimi arttırmak ve ham maddede dışa bağımlılığı azaltmak ise hiç önceliğiniz olmadı. Bir de önemli bir stratejiniz vardı tabii bu süreçte, sürekli dış ilişkiler üzerinden, ABD Başkanının açıklamaları üzerinden, devletin bekası düşünülüyormuş gibi yapılarak toplumun milliyetçi duyguları hedef alındı. Burada, tabii, iktidarınızın bekasını düşündünüz, bununla ilgili endişeleriniz vardı, partinizin geleceğiyle ilgili kaygılarınız vardı değerli arkadaşlar, daha başka kaygıları da ekleyebiliriz bu listeye. Tüm bunlar ekonomi yönetiminde aldığınız kararları da tabii yönlendiriyor. Kendi bekanızı düşündüğünüzün en yakın kanıtını bir örnekle açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar. Çok yakın zamanda, Barış Pınarı Harekâtı'nın ilk saatlerinde Parti Genel Başkanınız Sayın Tayyip Erdoğan'ın topluma verdiği bir mesaj vardı "Partimize üye olun." çağrısı yapmıştı askerlerimiz harekâta giderken, bunu da not düşeyim.

Aslında bu bütçe yaklaşımınız da yeni değil. Ancak yeni yönetim sistemine geçmemizle birlikte bütün ekonomik göstergeler de daha kötüye gitti. Biraz sayısal veriler üzerinden gideceğim. Sayın Bekaroğlu'nun "Bu bütçe bir borç çevirme bütçesidir." demesi, Sayın Durmuş Yılmaz'ın da "IMF'siz IMF bütçesi uygulaması" demesine açıkçası ben de katılıyorum, altını çizmiş olayım.

Sizin çok övündüğünüz bu büyüme üzerinde en önemli etkenlerden biri olan sermaye girişiyle başlayalım. Yeni yönetim sistemiyle birlikte, ülkemizdeki, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı başta olmak üzere, her alanda azalan güven ekonomimiz için ihtiyaç duyulan paranın ve yabancı yatırımcının ülkemize girmesinin önündeki en büyük engel hâline geldi, bunu kabul edelim. Bunu rakamlarla ifade etmemiz gerekirse bu rakamlar çok önemli gerçekten. 2017 yılı Haziran ayından Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen 2018 Temmuz ayına kadar dışarıdan doğrudan yatırım, portföy yatırımı ve kredi mevduat olarak 33 milyar dolar dış kaynak girişi gerçekleşmiş. Bu kaynak nedeniyle döviz kurları olağan seyrini o dönemde korumuş, büyüme 2017 yılında 7,4 olarak gerçekleşmiş. 2018 yılı ilk aylarında da 12 milyar dolar tutarında bir dış kaynak girişi olmuş. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanı ve milletvekilliği seçimleri sonrası ise ne olmuş? Sert bir düşüş yaşamış. Sonrasında, 2018 yılı Ağustos ayında ülkemizden tam 15 milyar dolar dış kaynak çıkışı gerçekleşmiş. 2016-2019 yılı ilk dört ayının dış kaynak girişlerine bakıldığında, örneğin, 2016 yılı ilk dört ayında 7 milyar dolar, 2017'de 12,5 milyar dolar, 2018'de 19,5 milyar dolar, 2019'un ilk dört ayında ise ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar, 2 milyar doların altında bir kaynak girişi olmuş.

Peki, yeni sistem sonrası ekonomimizde başka ne gibi değişimler oldu, onlara da bakalım. Sanayi yatırımları geriledi, fabrikaların kapasite düşürmesi, kapanması gibi daralmalar sonucu binlerce yeni işsiz işsizler ordusuna katıldı. Bütçe sunumunuzda 2003-2018 döneminde yıllık yaklaşık ortalama 610 bin yeni istihdam sağladığınızı söylediniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız. Geçen yılki sunumda da Maliye Bakanı 2019 yılında -şaka gibi- 2,5 milyon yeni istihdam sağlayacaklarını ifade etmişti. Sanayi üretimi yüzde 3,6 düşerken -rakamlara bakalım- işsizlik en iyimser rakamla 13,9'a, tarım dışı işsizlik yüzde 16,5'e çıktı. 2018-2019 Temmuz döneminde istihdam 748 bin kişi azalırken işsiz sayısı 1 milyon 65 bin kişi artarak 4 milyon 596 bin kişi oldu. Genç işsizliği ise 27,1 gibi çok yüksek oranlara geldi ve bugün yaklaşık 8 milyon işsizimiz var. Yani sizin deyiminizle şahlanan ekonomi değil, işsizlik olmuştur.

Şimdi, hep 2002 rakamlarıyla bir karşılaştırma yapma alışkanlığınız var, bu son bütçe sunumunda da aynısını görüyoruz. Ben de 2002 yılıyla bazı karşılaştırmalar yapmak istiyorum. Sürekli eleştirdiğiniz 2002 yılında kriz sonrası bile işsizlik 10,3, dış borç 126,6 milyar dolar. Bugün 450 milyar doları bulan sürekli artan bir dış borcumuz vardır. Yine 2002 yılında vatandaşın bankalara olan borcu 6 milyar 605 milyonken bugün vatandaş bankalara 552 milyar 662 milyon TL borçlu hâle gelmiştir. 2018

son çeyrekte eksi yüzde 3 ve 2019 ilk çeyrekte eksi yüzde 2,6 büyüme rakamlarıyla resesyona giren ekonomimize ilişkin -rica edeceğim- dış güçler ve faiz lobisi dışında gerçekçi açıklamalarınızı bekliyoruz.

2019 büyüme beklentisini yüzde 0,5 tahmin ederken 2020, 2021 ve 2022 için açıklanan rakam yüzde 5. Büyüme beklentisinin gerçeklerden uzak olduğunu sanırım yaşayarak göreceğiz. Tabii, büyüme hedefinizin nasıl bir büyüme olacağı da önemli. Büyürken istihdamı artıracak, işsizliği azaltacak bir büyüme mi hedefliyorsunuz? İşte, sizin bütçedeki yapmış olduğunuz tercihler bu sorunun cevabı olacak.

Yine, YEP'te açıklanan istihdam hedeflerinize bakınca bunu pek göremiyoruz açıkçası. İstihdam hedefi 2019 için yüzde 28,3 iken 2020 için yüzde 29,3; 2021 için yüzde 30,5; 2022 için yüzde 31,5; çekingen ve yetersiz hedefler olarak görünüyor.

Millî gelir, ekonomik güven endeksi görünümleri de olumlu değil. Bugün kişi başına düşen millî gelir on yıl önceki seviyeye gerilemiş durumda. Gelişmekte olan 15 ülke üzerinden yapılan karşılaştırmaya göre, kişi başına gelir 2002-2018 arasında ortalama 1.603 dolardan 6.795 dolara yükseldi; bu ülkelerde kişi başı gelir 4,24 kat arttı. Buna karşın, ülkemizde bu kişi başına gelir artışı on altı yılda sadece 2,43 kat oldu.

Kurulan şirket ve kooperatif sayılarına bakacak olursak bu yüzde 10,2 azalmış, kapananlar ise yüzde 3,5 artmıştır.

Tüketici güven endeksi ne durumda dersek; eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 4,3 oranında azaldı, yüzde 55,8'e düştü değerli arkadaşlar. Tüketici güven de duymuyor ne yazık ki.

Kasada para olmayınca zamlar da tabii ki yağmur gibi yağdı. Elektriğe Ağustos 2018-Ekim 2019 arasında yani bir yılda yüzde 57; son iki yılda yüzde 72,4 zam yapıldı. Doğal gaza bir yılda yüzde 53,8; çaya, şekere yüzde 30 zam yapıldı.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonunca en fazla tüketilen 77 gıda maddesindeki artış esas alınarak hazırlanan "Halkın Enflasyonu Araştırması"na göre, gıda harcamalarında bir önceki yılın aynı ayına oranla -Ekim 2018-Ekim 2019- yüzde 36,9 artış yaşanmış.

Eğitim giderleri 2019 yılında yüzde 20'ye yakın arttı. Siz sunumunuzda eğitime desteğin 26,4 milyar TL olacağını söylediniz. Eğitime yapılan yatırımlar ise giderek azalmış, bunu görüyoruz rakamlardan. Bütçeden eğitime yapılan yatırım 2002'de yüzde 17,18 iken 2020'de yüzde 4,65'e düşmüş.

Otoyol ve köprülere yüzde 20, tren ve uçak biletlerine yüzde 20 zam yapıldı.

Bir yanda yüzde 50'lere varan zamlar yapılırken diğer yanda çalışana yüzde 3, yüzde 4 zam yapıldı. Aradaki uçuruma dikkatlerinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlar. Cumhurbaşkanı maaşı ise yapılan zamla 40 asgari ücretli maaşına eşit hâle geliyor hesaplandığında.

Enflasyon açıklamaları ise artık hiç güven vermiyor. Her gün zam üstüne zam gelirken eylül ayı enflasyonu yıllık yüzde 9,26 geldi. Maliye Bakanımız Albayrak ekim ayı enflasyonunu yüzde 8'lerde beklediğini söyledi, enflasyon yüzde 8,55 olarak açıklandı. Yayınlanacak enflasyon oranını daha yayınlanmadan bilmek gibi bir hikmet var Maliye Bakanımızda.

Bu kadar zamma ve hayat pahalılığına rağmen, enflasyonu düşürebilen tek ülkeyiz sanırım. Konuşmamın ilk başında da söylemiştim, sadece rakamlarla ekonomi okunmuyor; hayata, insanların bu ekonomiyi ve bu rakamları nasıl karşıladığına bakarak aslında ekonomiyi okumamız ve değerlendirmemiz gerekiyor. Sadece rakamlara baktığımızda maalesef doğru okumalar yapamıyoruz.

Artık TÜİK gibi objektif veri üretmesi gereken kurumlar da sizin yani siyasi iktidarın baskısıyla iktidarı memnun edecek rakamlar açıklamaya başlamışlardır. Oysa halkın ve piyasanın gerçekleri hiç de açıklanan bu rakamlar gibi değil.

Aslında, iktidarınızın bütçe tercihinin halktan yana olup olmadığının en önemli göstergelerinden biri de vergiler. Devletin topladığı vergiler ne kadar adaletli? Bu vergileri kimler ödeyecek? "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız." söylemi ne kadar doğru? Özellikle, geçen hafta komisyonda kabul edilen vergi kanunu da bu iddiayla getirildi ancak dolaylı vergilerin yükü vatandaşın sırtından kaldırılmadan -bunu Komisyonda konuşmamda da ifade etmiştim- bu vergileri azaltılmadan bu adalet sağlanamayacaktır.

Dolaylı vergilerde Avrupa Birliği ortalaması yüzde 35,8 iken bizde bu oran yüzde 70'lere dayanmış durumda.

Tüm bu vergi yükü yine halkın belini bükecektir. Sizin iktidarınız, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, 2020 yılı için bütçede, gelir vergisinde yüzde 11,1; kurumlar vergisinde yüzde 14,4; motorlu taşıtlar vergisinde yüzde 22,4; dâhilde KDV'de yüzde 14,3; ÖTV'de yüzde 20,6; petrol ve doğal gaz ürünlerinin vergisinde yüzde 9,7; taşıt alım vergisinde yüzde 48,3; alkollü içeceklerde yüzde 12,9; tütün mamullerinde yüzde 27; dayanıklı tüketim mallarında ise yüzde 38,4 vergi artış hedefi koymuştur. Burada oranlarını vermediğim banka ve sigorta muameleleri vergisi, şans oyunları vergisi, özel iletişim vergisi, gümrük vergileri, damga vergisi, harçlar, taşınmaz satışları gibi daha birçok vergi kalemi olduğunu ve bunlarda da artış olduğunu biliyoruz. Bunların hangisinde az kazanan-çok kazanan ayrımı var? Hiçbirinde yok.

Bu vergileri, 2020 yılı için 4+4, 2021 yılı için 3+3 maaş zammı öngörülen memur, açık kalan mikrofon sayesinde tüm Türkiye'nin öğrendiği Bakanlık ve sendika gizli uzlaşmasıyla zam oranı 3+3 olarak belirlenen kamu işçisi ve artık tahminlere dayalı önceden belirlenecek olan enflasyon rakamına göre zam yapılacak olan asgari ücretli çalışanlar ödeyecektir. Her çalışanın insanca yaşayabilmesinin alt sınırı olan asgari ücret bu gün 2.020 TL'dir. Asgari ücretin önümüzdeki yıl için düşük tutulması için de enflasyon, ekonomi bilimini altüst eder bir şekilde, düşmektedir.

Yine önemli bir kaynak aktarımı sosyal yardımlar. Bu çok önemli çünkü bir ülkede sosyal yardımlara ayrılan kaynak arttırılıyor ise orada yoksulluk artmış demektir; Türkiye'de de öyle. Bu nedenle, sosyal yardımları geçen yıla oranla yüzde 6,3 arttırmış olmanız, sosyal devlet ilkesini benimsediğinizden değil; açlık sınırı altında, yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaşlarımızın sayısının artmış olmasındandır.

Şimdi birkaç rakam vermek istiyorum: En zengin yüzde 5 ile en yoksul yüzde 5 arasındaki gelir farkı 24 kata çıkmış durumda. 2018 Türkiyesinde 80 milyon yurttaşımızdan 53 milyonu konut masraflarını, 48 milyonu borcunu ödemekte zorlanıyor; 26 milyonu iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği maalesef koyamıyor; 24 milyonu ise ay sonunu getiremiyor, ucu ucuna geçiniyor.

Şimdi, ekonomimiz için en önemli göstergelerden biri de hem kamu hem de özel sektör yatırımlarının son bir yılda hızla düşüyor olmasıdır. Göstergeler, 2019'un ikinci çeyreğinde yatırımların 2018 yılı ikinci çeyreğine göre yüzde 23'e yakın daraldığını göstermektedir. 2019 ilk çeyrekte sermaye yatırımlarında yüzde 22,8; inşaat yatırımlarında yüzde 29,2; makine ve teçhizat yatırımlarında ise yüzde 17 düşüş olmuştur. Büyümenin lokomotifi inşaat sektörü maalesef patladı ve işsizlik de ondan sonra çok daha fazla arttı. Hazine ve Maliye Bakanımızsa "Cari denge fazla verdi." diye övünüyor bu arada, oysa ihracatımızın neredeyse yerinde saydığı bir ekonomik ortamda ithalatımızın azalıyor olması ve cari dengenin fazla vermesi yatırımların azaldığına işarettir. Bizim sanayi üretimimiz ham maddede dışa bağımlı; dövizdeki olağanüstü artış önemli yatırım malları, tüketim malları ve ham maddede ithalatın azalmasına ve dışa bağımlı sanayi üretiminin azalmasına neden oldu Bu da cari dengede ülkemiz lehine gibi görünse de aslında işsizlik demektir, küçülme demektir. Gayri safi yurt içi hasıla ikinci çeyrekte 2018 ikinci çeyreğine göre yüzde 1,5 azalmıştır.

Süreme bakıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayabilirseniz, lütfen...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biraz daha var ama o zaman şöyle yapayım: Borçlanma ve bütçe açığıyla ilgili de söylemek istediğim şeyler var, onları da müsaade ederseniz belirttikten sonra bitireyim.

BAŞKAN - Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Eylül 2019'da yüzde 15 milyar TL net borçlanma yaparak borçlanma limitini aştınız. Bu borçlanma yetmedi. Geçen haftalarda görüştüğümüz Dijital Hizmet Vergisi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin içine 70 milyar lira daha borçlanma yetkisi maddesi ekleyerek kanunları ve bütçe hakkını hiçe sayan yeni bir borçlanma yoluna gittiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Bakan Yardımcımız oradaydınız görüşmede de şöyle bir ifadede bulunmuştunuz: "2020 yılının ilk 4 ayında yüklü borç ödemelerimiz var, bunun için bu yetkiyi istiyoruz." Ama hâlâ sizden bunu nasıl kullanacağınızı alamadık, bunu öğrenemedik. Tek öğrendiğimiz şey, 2019'da 35'inin, 2020'de 35'inin kullanılacağı şeklinde. Oysa 2019 yılı için verilen borçlanma limitimiz, düz rakamla 90 milyar TL'ydi, Hükûmet hiç gözünü kırpmadan, maalesef, bütçe hakkını gasbetmeyi kendine hak görmektedir, siz bunu kendinize hak görüyorsunuz. Bu konu, kanun teklifi görüşülürken de tarafımızdan sizlere belirtildi.

Şimdi, bir yandan iktidar olarak faiz lobilerini de suçluyorsunuz, diğer yandan halktan yetki almadan aldığınız borçların faizini her geçen yıl daha fazla ödeyerek o lobilere de maalesef, hizmet ediyorsunuz. 2019 yılı bütçesinde 117 milyar TL olan faiz ödemeleri için ayrılan harcama yetkisi 2020 yılı bütçesinde 138,9 milyar TL olarak hedeflenmişti. Borçlanabilmek için borçlanma vadelerine baktığımızda on yıldan beş yıla, faizler ise yüzde 5'ten yüzde 7,5'a çıkarılmıştır. Bu rakamlar aslında önümüzdeki sürecin çok zorlu geçeceğini de göstermektedir.

Ekonomide atılan yanlış adımlarla Merkez Bankası rezervleri de maalesef erimektedir. Kamu bankaları girişimleriyle döviz kurları frenlenmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Burada bir ekonomist değerlendirmesini paylaşmak istiyorum: Yerli yatırımcıların bu kadar döviz talebine rağmen, kurlardaki seyrin nasıl sakin kalabildiği, bazı bankaların döviz piyasasında nöbetçi kalarak sürekli döviz satmasından bahsediliyor. Net uluslararası rezervlerin olması gereken seviyenin 29 milyar dolar aşağısında kalması da sanırım açıklanması gereken bir konu.

Bir konuya daha değinmek istiyorum, bir karşılaştırma daha yapmak istiyorum. Ülkemiz, kırılgan beşli olarak ifade edilen Brezilya, Endonezya, Hindistan ve Güney Afrika ülkeleri içerisinde en yüksek enflasyon, en yüksek faiz ve en yüksek CDS primine sahip ülke. Ülke riski olarak bilinen CDS primi ekim sonu itibarıyla 330 seviyelerindedir.

Değerli arkadaşlar, değerli üyeler; demokrasi ve hukuk hiçe sayılarak, mahkeme kararlarının tanınmadığı sandık sonuçlarına saygı duyulmayan, açıkladığı her paketle, çıkardığı her yasayla ülke kaynaklarını kendi yandaş sermayesine maalesef peşkeş çekmeye çalışan ve bunu ele geçirdiği medya organları, bilim insanı görünümündeki yandaşları ve çeşitli araçlarla halka doğru kabul ettirmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu yanlıştan umarım en kısa zamanda dönülür ve gerçekten halktan yana, vatandaştan yana, bu ülkenin geleceğinden yana bütçeler yapılır yoksa artık işsizlik, vergi yükü, hayat pahalılığı bizleri çok daha fazla zorlayacak önümüzdeki süreçte. İnsanlar güven bunalımı yaşamakta, ahlak çökmekte, kurumlar işlevini yitirmekte, yolsuzluk ve israf diz boyu durumda. İnşallah, önümüzdeki süreçte 93 milyar doları bulan köy projelerine, faizlerine değil de işsizliğe, vatandaşın refahına bu bütçe daha fazla kullanılır ama öyle olmayacağı da verilen rakamlardan görünüyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.