| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 21 .01.2015 |
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyelerimiz, saygıdeğer milletvekillerimiz, Değerli Bakan Yardımcımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, öncelikle bir teşekkürle başlamak istiyorum. Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından son derece önemli bir gündü. Biz, yaklaşık bir yılı aşkın süredir dünkü oylamaya konu olan bu soruşturmanın anlamını ve önemini anlatmaya gayret ediyorduk, sürekli olarak iktidar partisi milletvekillerine "Talimatla değil vicdanınızla hareket etmelisiniz, millet sizden bunu bekliyor." şeklinde çağrıda bulunuyorduk. Çok da umutlu değildik aslında ama ben, en azından şunu gördüm: İktidar partisi grubu içerisinde hâlen "Ben vicdanımın sesini dinleyerek hareket edebilirim, kendimde o özgürlüğü buluyorum." diyen 50 civarında milletvekili arkadaşım olduğunu görmekten özel bir memnuniyet duyduğumu ifade ediyorum. İnşallah, bu arkadaşlarımız...
BAŞKAN - Sayın Özcan, çok özür diliyorum.
Bir iktidar mensubu olarak hemen bu konuyla ilgili bir düzeltme yapmayı, tartışmanın daha ileri boyutlara gitmemesi adına şey yapmak istedim.
Gizli yapılan bir oylamada mutlaka herkes vicdanının sesine göre oy vermiştir ama bu oy verenlerin kaçının iktidar, kaçının muhalefet partilerine mensup milletvekilleri olduğu konusunda bir kanaat serdetmek, arkadaşlarımızın kendi vicdanlarına göre verdikleri kararlar doğrultusunda, bu salonda bulunan bütün milletvekillerinin farklı bir şekilde zan altında kalmasına neden olabilir. Onun için, hepimiz dün orada oy kullandık ama hiçbirimizin hangi renkte oy verdiğini bilmiyoruz. Genelleme yapmadan bir konuşma yaparsak biz de alınmamış oluruz belki.
Teşekkür ediyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Tabii, bu rakamları ilk ben zikretmedim. Benim son derece saygı duyduğum ancak iktidar partisine mensup bazı yetkililerin "fire" olarak nitelendirdiği, hatta bazılarının "hain" olarak nitelendirdiği bu arkadaşlarıma teşekkür etmek düşüncesiyle bu sözleri söyledim, bunda farklı bir şey de yok. Gerçekten, biz, zaman zaman iktidar grubunu, iktidar partisi milletvekillerini çok ağır şekilde eleştiriyoruz ama hak ettikleri zaman da millet adına teşekkür etmemiz gerektiği zaman da teşekkürümüzü ediyoruz. Bundan daha doğal bir şey yok. Keşke, bu 50 sayısı biraz daha artsaydı, bugün, bu eski sayın bakanlarımızın Yüce Divanda kendilerini aklama şansını Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak vermiş olsaydık daha da memnun olurdum ama bu da tabii, önemli bir gelişme. En azından, bir yılı aşkın süredir muhalefet partisi milletvekilleri olarak Mecliste yaptığımız, komisyonlarda yaptığımız çağrıların kısmen de olsa karşılık bulduğunu, en azından boşu boşuna konuşmadığımızı -bazılarının bu yönde ifadeleri var- görmüş olduk. Biz, bu tür konularda bundan sonra da uyarılarımıza devam etmemizin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha değerlendirmiş olduk.
Tabii, demokrasilerde şunun olmaması gerekiyor, siz, az önce... Tabii, olaya baktığınızda iktidar partisi grubu içerisinden farklı düşünen, vicdanının sesini dinleyen arkadaşlarımızın olduğunu görmek bizim açımızdan son derece güzel. Bu arkadaşlarımızın söylediği de şuydu: "Bu iddialar ciddi iddialar, öyle birilerinin dediği gibi darbe iddiası falan değil bunlar, yolsuzluk iddiası, çıksın arkadaşlarımız yargılansın." düşüncesiyle bakanların Yüce Divana gönderilmesi yönünde oy kullandılar. Buraya kadar bence normal, olması gereken de bu. Vicdan sahibi daha çok arkadaşımız da olmalı. Ancak, bu oylama neticesinde bazılarının çıkıp "Parti içerisinde hainler var, bu operasyon Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yapılmış bir operasyondur, bu hainleri kırk sekiz saat içerisinde bulup temizleyeceğiz, gereğini yapacağız." şeklindeki söylemlerini demokrasi içerisinde nereye koyabiliriz, bunun takdirini de siz değerli arkadaşlarıma bırakıyorum.
Bakın, 17 Aralıkta devrin Başbakanı, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı bunun bir darbe teşebbüsü olduğunu söylemişti "Hükûmetimize dönük bir darbe teşebbüsü" demişti. Doğru mu? Ancak, dün 50 kadar AKP'li milletvekili arkadaşımız "Hayır Sayın Cumhurbaşkanı, bu bir yolsuzluktur. Yolsuzluk iddiaları da ciddi iddialardır. Bu arkadaşlarımız yolsuzluk suçlamasıyla Yüce Divana sevk edilmelidir." dedi. Şimdi, bir anlamda, kurucu iradeye, AKP'nin kurucu iradesine aykırı davrandı arkadaşlarımız. Şimdi, benim sormam gerekiyor burada, sormalıyız da bunu: Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bunlara "darbe teşebbüsü" dedi, 50 kadar AKP milletvekili "Hayır, ben böyle düşünmüyorum." dedi. Şimdi, bu arkadaşlarımız da Başbakanın kastettiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanının kastettiği gibi, malum cemaatle birlikte Hükûmete komplo mu kuruyorlar?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Sayın vekilim, konuyla ne ilgisi var bunların Allah aşkına!
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Efendim, bağlayacağım müsaade ederseniz. Niye müdahale ediyorsunuz?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Bağlayacaksın da uzattıkça uzatıyorsun. Konuyla ne ilgisi var?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Arkadaşlar, neyi konuşacağımıza siz mi karar vereceksiniz ya!
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Burada iktidar milletvekilleri olarak bizi zan altında bırakıyorsunuz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - İzin verin, siz de cevap verirsiniz beyefendi.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Konuyu bağlayacağız arkadaşlar. Yalnız bu şekilde müdahale ederek benim konuşma süremi uzatıyorsunuz sadece.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - O kadar çok dolaşıyorsun ki bağlamak mümkün değil.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Kusura bakmayın, benim konuşma süremi uzatmaktan başka bir işe yaramıyor bu tür müdahaleleriniz.
BAŞKAN - Yok, karşı tarafa soru sormadan devam edin siz çünkü soru sorunca onlar kendilerine sorulduğunu...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Soruyu ben özel olarak birine sormuyorum, herkese soruyorum, herkesi düşünmeye davet ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şimdi, arkadaşlar, konu dağıldığı için baştan alayım isterseniz.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Müdahale edince zaman kaybı oluyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Şimdi, iddia neydi? 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta Hükûmete dönük bir darbe iddiası, değil mi? "Bize komplo kurdular, bize darbe yapmaya çalıştılar." diyen devrin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız vardı. Bir cemaatin -o kendisi "paralel yapı" diyor ama biz "cemaat" demeye devam ediyoruz, en azından kastettiğini dürüst bir şekilde söylüyoruz- böyle bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu, aslında o tür "tape"lerin, o tür konuşmaların hiç olmadığını, bunların montaj olduğunu, hatta evlerden çıkarılan o paralarla ilgili de toplumun halüsinasyon gördüğünü iddia etti Sayın Cumhurbaşkanı ve sizden de buna kayıtsız şartsız itaat etmenizi bekledi.
"Evet, yoktur bunlar canım; Başbakanla oğlu arasında böyle konuşma olabilir mi? Bakanla çocuğu arasında böyle konuşma olabilir mi? O paraları oraya polisler koymuştur, birileri koymuştur, paralel yapı koymuştur." denilmesine inanmanızı bekledi kayıtsız olarak.
Ama ben çok şükür şunu gördüm: Gerçekten içinizde hâlen vicdan sahibi, hâlen gerçekten haramı-helali ayırt edebilen çok sayıda arkadaşımız varmış. Ben bu salonda da bu arkadaşlarımızdan muhakkak bir iki tane arkadaşımızın olduğuna, en azından bir iki arkadaşımızın olduğuna inanıyorum. Belki de hepsi.
Ama şimdi şöyle tehlikeli bir durum var: Ben bir arkadaşımın, bir iktidar partisi milletvekilinin bu konuda "evet" oyu kullandığını bilsem, bunu açıklasam o arkadaşım açısından pek hayırlı olmayacak. Teşekkür etsem bu arkadaşıma samimiyetle veya hepimiz gitsek teşekkür etsek, "Son derece duyarlılık gösterdiniz, Allah sizden razı olsun." desek, herhâlde birkaç ay sonra bu koltuklarda oturamayacaksınız. O yüzden, biz bu konuda, bilsek de teşekkür edemiyoruz maalesef.
Arkadaşlar, az önce söyledim Sayın Başkan, bu bir darbe teşebbüsüyse, devrin Başbakanının, şimdiki Cumhurbaşkanımızın iddiaları doğruysa, o zaman dün akşam bu iddiaların aksine oy kullanan iktidar partisine mensup 50 civarında arkadaşımızın hukuki konumları ne bundan sonra? Onlar da şu malum cemaate -paralel yapı adı altında- dönük operasyonların bundan sonra bir parçası olacaklar mı veya birilerinin dediği gibi, bu cemaat o kadar güçlü bir cemaat ki, neredeyse AK PARTİ Grubunun... Ki ilk seçildiğinde yaklaşık 341 kişiydiniz galiba 2011'de, şimdi sayı 312'ye düştü, şu firelerle birlikte 255'e kadar düşmüş görünüyor. "Demek ki 100 civarında arkadaşımızı hâlâ bu cemaat kontrol etmeye devam mı ediyor?" soruları akla geliyor. Bu soruların cevaplarını elbette bulmak... Yani daha doğrusu, bu soruların cevaplarını araştırmalı mıyız sağlıklı bir demokraside? Bana göre araştırmamalıyız ama "Kırk sekiz saat içerisinde bu hainleri bulup temizleyeceğiz." diyenlere bu soruyu sormak lazım: "Niye araştırıyorsunuz?"
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Nasıl bulacaklar ya, onu anlamadım ki.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bilemiyorum, onların kendi yöntemleri vardır muhakkak.
FATMA SALMAN (Ağrı) - Aklınızı şu CHP için yorsanız da şu muhalefetten...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Evet, biz muhalefetten yorulduk gerçekten.
FATMA SALMAN (Ağrı) - Kendinizi silkeleyin önce.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Artık bizim iktidara gelme zamanımız gelmiş, samimi söylüyorum. Sizin de artık biraz...
FATMA SALMAN (Ağrı) - Şu aklı önce bir kendinize yorun.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Konuşma hakkınız var Sayın Milletvekili.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sayın Milletvekili, cevap verirsiniz, bizim kendi iç muhalefetimizle ilgili söyleyeceğiniz bir şeyler varsa mikrofonu alır söylersiniz.
Sayın Başkan, bugün biliyorsunuz Genel Kurul çalışmıyor. Dün, neredeyse sabaha kadar bir çalışma gerçekleştirdik, yoğun bir çalışma gerçekleştirdik. Bu sebeple bugün Genel Kurul çalışması yok, muhtemelen yarın da olmayacak. Dolayısıyla, bu hafta gündemde olan konular da otomatik olarak önümüzdeki haftalara kaymış olacak.
Ben şu öneride bulunmak istiyorum son olarak: Biz, isterseniz Genel Kurulun çalışma takvimini sıkıştırmayalım, Komisyon çalışmasını bu hafta bitirme konusunda özel bir gayret içerisinde olmayalım. İsterseniz, bugün çalışmalarımızı, bir iki madde görüştükten sonra keselim -bu benim önerim- önümüzdeki hafta Genel Kurul çalışma günlerinde kaldığımız yerden devam edelim diye bir öneride bulunmak istiyorum.
Tüm Komisyon üyelerimizi saygıyla selamlıyorum.