| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2019 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İyi akşamlar diliyorum ben de. Uzun bir çalışma süreci oldu.
Değerli Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli geçmiş dönem Maliye Bakanımız ve değerli bürokratlar, Komisyon üyeleri; gerçekten sabahtan itibaren yorucu bir çalışma oldu, tam da yemek vaktine denk geldi. Afiyet olsun diyorum.
Gerçekten, bütçenin görüşmeleri Meclisimiz açısından önemli bir süreç. Sabah da tabii, gergin tartışmalarla başladı, hızlıca söyleyeceğim. Komisyon üyesi olmamakla beraber, Komisyonu takip etmeye çalışan bir milletvekili olarak bazı cümleler gerçekten hoş olmadı. İşte "STK çağırmak gibi ucube bir görüş..." Ben bu cümleyi duydum, karşı taraftan geldi. "Sandıkta bize bu yetkiyi verdi zaten." "Nasıl çalışacağımızı bize mi öğreteceksiniz?" "Zaten aynı şeyler söyleniyor." Bunların gerçekten bizim Meclisimizin itibarı ve bütçe görüşmelerinin ve Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli çalışmaları açısından hoş olmadığını belirtmek istedim.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, sunumunuzu geçen hafta yaptığınızda da dikkatlice takip etmeye çalıştım. Şunu söylediniz "Toparlanma sürecinde büyümenin kaynağı net ihracat, tüketim harcamaları." dediniz. Burada ben bugün dağıtılan Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nın tablolarına da dikkatli baktığımda 2018-2019 yurt içi talep verilerinde bir düşüş olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan, ihracata baktığımız zaman da ihracatın kompozisyonunda da gerçekten yapısal anlamda bir değişim yaşamadık. Bunu biraz daha açar mısınız? 2019'daki yüzde 0,5 büyüme 2020'de yüzde 5 olacak. Bu nasıl olacak? Buradaki bütün verilere baktığımız zaman, gerçekten bu atılımı sağlayacak ekonomimizde ve verilerimizde böyle bir background yok şu an için. Yani ne olacak, bunu da merak ediyorum açıkçası. Radikal değişimler gerekiyor açıkçası. Rakamlar var ama bir de gerçeklik var, gerçekten hepimizin karşı karşıya kaldığı sorunlar var, tutturulamayan hedefler var.
Yapısal adım. Geçen yılın bütçesini hatırlıyorum, en çok kullanılan kavram "yapısal" kavramıydı ama bir yılda maalesef hiçbir şey olmadı yapısal noktada. Bunu işsizlik verisi de veriyor, sanayi üretimi endeksi de sabit yatırım endeksi de veriyor. Üretimdeki, imalat sanayisindeki özellikle yapısal dönüşüm de buna hitap etmiyor.
İş gücü piyasamızdaki veriler ortada. Esnek çalışmayla ilgili, bununla ilgili bir geri bildirim oldu mu? Ne oldu? Yani gerçekten bu istihdamın niteliğini artırma yönünde bir sonuç verdi mi? Kadın istihdamını önemseyeceğini söylüyorsunuz. Bugün, yüzde 38, genç kadınlar ne eğitimde ne istihdamda. Ya da istihdamı sadece artırmak, hani kadın istihdamında kısmen de olsa olumlu bir gelişme var ama niteliksel olarak bir şey yok, niteliksel bir gelişme olmadığını vurgulamak istiyorum.
Bir de sunumunuzda yine dikkatimi çeken diğer önemli bir husus "ihracata dönük büyüme modeli" diyorsunuz. Bunun gerçekleşmesi için gerçekten Türkiye'de üretim, kalkınma, eğitim, sanayi ve imalat sanayisi destekli çok önemli bir politikaya ihtiyaç var ya da böyle bir iradeye ihtiyaç var ama biz, ihracatın... Mesela, bunun en önemli ayağı, ihracattaki imalat sanayisinin teknoloji yoğunluğu. Ben baktım burada, düşük ve orta düşük teknolojide yüzde 65'lik bir ihracat yapısı var hâlâ sanayinin. İthalatta ise hâlâ biz, orta düşük ve orta yüksek alıyoruz ama bunun yüksek teknolojiye dönüşümü ya da orta yükseğe dönüşümü yok, gerçekleşmemiş. Nasıl olacak bu? Hangi politikalarla bunu biz gerçekleştirebileceğiz? Tamam, çalışmalar yapılıyor, imalat sektörü destekleniyor ama bunlar çok, nasıl söyleyeyim, gerçekten, oradaki ihracat yapılacak imalat sanayisine, iş verene destek vermekle çözülecek bir sorun değil bu. Bu, eğitim politikalarında ciddi, niteliksel bir reform gerektiriyor. Ama bakıyoruz, bugün eğitim harcamaları, yatırım harcamaları ve eğitim politikamızın ne durumda olduğuna bu salondaki herkes hâkim. Ben burada buna girmeyeceğim, bunu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde söyleyeceğiz.
Bir diğer önemli konu, orta gelir tuzağı. Bu hâlâ Türkiye'nin önündeki ciddi bir sorun. Satın alma gücü paritesine göre 19'uncu sırada olmamızın gerçekten bir anlamı yok. Biliyorsunuz, o, dolar bazında ülkelerin satın alma güçlerini eşitleyen rakamsal bir düzenlemeyle geldiğimiz nokta, küçümsemiyorum ama o verisel bir değerlendirme. Baktığımız zaman, bizim kişi başı millî gelirimiz düşüyor.
Bir de dış ticaret hadlerine değinmek istiyorum. Ne sizin çalışmanızda ne istatistiklerde ne Cumhurbaşkanlığının programında dış ticaret hadlerine değinilmiyor. Dış ticaret hadleri önemli veriler. İhracat artışı olabilir niceliksel ama bu, ihracatın gerçekten birim değer endeksi ile ithalatın birim değer endeksini karşılaştırdığımızda kötüye gidiyoruz, 2002'yi de dikkate alsak kötüye gidiyoruz, son yılları da dikkate alsak... Bunu iyi, dikkatli değerlendirmek gerekiyor. İşte bu yapısal...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İlave süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
"Tasarruf" diyorsunuz ve bu tasarrufun yatırıma dönüştürülmesi planlanıyor. Ama tasarruf yapısına baktığımız zaman yurt içi tasarruflar düzeyimiz düşük. Bir de harcanabilir gelir düzeyindeki tasarruf düzeyi yani vatandaşların sadece yüzde 13,9'u bir tasarruf yapabilecek düzeyde ve bunun da yatırıma dönüşecek potansiyeli ne kadar? Türkiye'nin yapısı malum, güvensizlik ortamı, kırılgan, öngörüsüz bir ekonomik yapımız var ve yönetim biçimi de bu, ulusal düzeyde böyle. Uluslararası düzeyde de yatırımların nasıl iç piyasaya geleceği çok açıktır. Burada adalet, hukukun üstünlüğü, denge denetim mekanizmaları, güçler ayrılığının temini, bağımsız işleyen kurumsal yapılar bunlar çok önemli değerlendirmeler. Ben Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesiyim. Şimdi, bizim, gerçekten Türkiye'nin, dışarıdan baktığımız zaman kişisel ve bir kişinin müdahalesiyle politikaların şekillendiği yönünde bir algı var, böyle bakılıyor. İşte, "Merkez Bankası Başkanı dediğimizi zaten yapmıyordu, değiştirdik." dediğimiz zaman bu bir belirsizlik ortamı yaratıyor, bir öngörüsüzlük yaratıyor ve güvensizlik ortamı yaratıyor. Gerçekten iyi ya da burada söylendiği noktada eğer ekonomik verilerimiz iyi gidiyor olsa halkın yaşam düzeyi, yaşam standardı, işte yüzde 1.000'lerle artışını sağladığımız dediğiniz emeklinin, çiftçinin, öğretmenin yaşam standardında, yaşam koşullarında, refah düzeyimizde gözle görülür bir artış yok. Aksine gerçekten yaşam koşullarının ülkemizde daha da zorlaştığı noktasında böyle bir durum da var. Yüzde 27 genç işsizlik. Gerçekten bence bu Hükûmetin ve sizin Strateji ve Bütçe Başkanlığının temel odak noktası genç işsizlik sorunu olmalıdır. Bu gerçekten hepimizin öncellemesi gereken önemli bir sorundur ülkemizde. Bunları gerçekten gerçekçi politikalarla çözmemiz gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Son olarak da şöyle tamamlamak istiyorum: Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, Orta Vadeli Program, Yeni Ekonomik Programı, Cumhurbaşkanlığı Programı, On Birinci Kalkınma Programı, Cumhurbaşkanlığında gördüğümüz ofisler, kurumlar, kurullar -son geçen hafta bir genelge yayınlandı- devasa şekilde kurumlar var. Ya, bunların koordinasyonu ve gerçekten sorunlara odaklanması noktasında ne yapıyorsunuz? Nasıl, kim belirliyor bu politikaları? Kim önceliyor? Böyle bir soru da sormak istiyorum.
Son olarak da Uğur Aydemir, Gini katsayısı dediği adaletsizlik. Az evvel söylediğim yaşam standartları düzelmediği gibi o makas da açılıyor. En fazla yüzde 20 gelirden pay alan ile en düşük pay alanın arasında fark 8 katı yani artış eğilimi ve bir de Gini katsayısı gerçekten artıyor yani gelir adaletsizliği artıyor ve bunu rakamlar da söylüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Yaşadığımız toplum yapısı da bunu ifade ediyor zaten.