| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün daha önce ibra edilen 2011 ila 2016 yıllarını kapsayan 6 hesap yılı ve işlemlerine yapılan itirazlara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2019 |
AHMET KAYA (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizin nezdinizde bütün Komisyon üyelerimize başarılı, verimli bir çalışma dönemi diliyorum.
Türk milleti adına, yasama faaliyetlerini yürüten Parlamentonun temsilcileri olarak burada görev yapıyoruz. Bu görev yapış biçimimiz, anlayışımız, umut ediyorum ki, milletimize, memleketimize fayda getirir, birbirimizi kırmadan, memleket ve millet menfaatine, dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince doğruları burada söyleriz.
Sizlere de hoş geldiniz diyorum, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Sayın Genel Müdürü ve çalışma arkadaşları olarak.
Şimdi arkadaşlar, parti olarak biz çekincelerimizi, itirazlarımızı ortaya koyduk. Tabii, kurumdan bizlere bu yaptığımız itirazlar konusunda açıklamalar, cevaplar geldi.
Şimdi, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünün tanımına baktığımız zaman, sermayesinin tamamı devlete ait, tekel niteliğinde mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan bir kamu iktisadi teşebbüsü olduğunu görüyoruz. Havaalanlarının kamu yararı gözetilerek inşa edilmesi ve işletilmesi de kanunun emri. O hâlde havaalanlarının yapım aşamasında kötü yönetimden kaynaklanan maliyet artışları ile işletilmeleri esnasında oluşacak zararlar doğrudan kamu zararı niteliğindedir. Biz bunu ortaya koyarak kuruma sorduğumuz soru dolayısıyla kurum tarafından bize şöyle bir cevap geldi: "Yapılması planlanan havaalanı projeleriyle ilgili olarak, bölge ihtiyaçlarını dikkate alan, gerçekçi ve doğru verilere dayalı fizibilite etütleri yapılması ve böylece ihtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanları yapılmasından imtina edilerek..." Bu cümleyi tekrar altını çizerek okumak istiyorum: "...İhtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanları yapılmasından imtina edilerek gereksiz yüksek maliyetlerin oluşmasının önlenmesi." "Arazi yapısı, coğrafi koşullar, çevresel etkiler, projeksiyonlar ve ihtiyaçlar dikkate alınmaktadır." deniyor. Fakat tabii, burada verilen cevaptaki bu mantığın yapılan işlerde çok da geçerli olmadığını görüyoruz. Özellikle İstanbul Üçüncü Havalimanı Projesi ve Kütahya Zafer Havalimanı Projesi'nde yaşanan sıkıntılar bütün Türkiye'nin uzun bir süredir tartıştığı, bizim de zaman zaman gündeme getirdiğimiz sıkıntılar. Bu tanımlar dikkate alındığında, mesela Kütahya Zafer Havalimanı yani şimdi kurumun cevabında ifade ettiği, "ihtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanı yapılmaması" bakıyorsunuz, yüzde 5 oranında yolcu kapasitesini karşılayabilecek düzeyde bir yatırım. Ya da İstanbul Havalimanı yani İstanbul Havalimanı'nın öngörülen yolcu sayısını sağlayabilmesi, yıllık 200 milyon kapasiteye ulaşabilmesi yapılan hesaplara göre 2071 yılında gerçekleşecek. Yani bütün bunları ortaya koyduktan sonra şunu sormak ya da şunu düşünmemek mümkün değil: Bu hesaplar neye göre yapılıyor? Bu kadar yüksek yatırımlar, bu kadar yüksek maliyetli yatırımlar yapılırken, kurumun işleyişinde ifade ettiği, kapasite üzerinde yatırım yapılmaması konusu neden dikkate alınmıyor? Bütün bunları sorgulamamız lazım çünkü bir noktada çok ciddi kamu israfı olduğu görülüyor. Bugün 200 milyon yolcu kapasitesi eğer 2071 yılında sağlanabilecekse biz bugün böyle bir yatırımı niye yaptık; milletin, devletin bunca parasını burada niye harcamış olduk? Bu soruları sorma ihtiyacı doğuyor.
Ayrıca, İstanbul Havalimanı'yla ilgili yapılan, az önce Sayın Bedri Bey'in de ifade ettiği gibi yani orada kot konusu çok ciddi bir sıkıntı olarak önümüzde duruyor. Önce yapılan planlamada kotun 90 metre olarak ele alınması düşünülmüş, sonrasında malzeme temininde yaşanabilecek sıkıntılardan kaynaklı kotun 60 metreye indirilmesi gerektiği düşünülmüş. Bu, ihaleye giren diğer şirketlere yapılan bir haksızlık olarak görülüyor aslında. Mademki böyle bir şey yapılabilecekti ihaleye teklif veren firmalar da böyle bir imkânın olduğunu bilselerdi onlar da tekliflerini buna göre revize edebilirlerdi ve belki daha uygun maliyetlerde, daha uygun fiyatlarda teklif verebilirlerdi.
Şimdi, buradan yola çıktığımız zaman, bu kot farkı kaynaklı azalmadan dolayı yani kotun 90 metreden 60 metreye düşmesi neticesinde, ihaleye teklif veren firmanın yaklaşık 1 milyon 354 bin avro gibi bir avantaj elde ettiği gerçeği ortaya çıkıyor. Bunların mutlaka değerlendirilmesi ve ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Onun dışında, yer tesliminin geç yapılması nedeniyle, yaklaşık iki yıl geç yapılması nedeniyle zaman kaybı yaşandığı ve bunun daha sonra sözleşmeye eklenerek sözleşme süresinin iki yıl uzatılmasını getirebileceği konuşuluyor. Bütün bunların açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz.
Onun dışında, yine İstanbul Havalimanı Projesi'yle ilgili teklif veren firmaların kredi temini konusunda sıkıntı yaşadıkları ve devletin garantörlüğünde bu krediyi bulabildikleri konuşulmaktadır. Mademki bu firmalara böyle bir imkân sağlanacaktı, kamu bankalarından talimatla kredi sağlanacaktı bu, devlet bilançolarında görünmeyen miktarda devleti de borç yüküne sokmaz mı? Bütün bunları soruyoruz, sorguluyoruz.
Bunun dışında, yer tesliminin iki yıl geç yapılması nedeniyle yüklenici firmaların iki yıllık kira ödemesi gerektiği konusu var, bunu da yine sorguluyoruz.
Yani özetlersek, toplamda 10 milyar 247 milyon avro olarak teklif veren İGA -İstanbul Grand Airport- firmasının, İstanbul Üçüncü Havalimanı ihalesi şartlarında sonradan yapılan değişiklikle birçok avantajlar elde ettiği, kamunun burada zarara uğratıldığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bütün bu yaptığımız tespitlerin ortaya çıkması adına konunun Meclis gündemine gelmesini ve orada tartışılmasını istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.