KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili, değerli milletvekilleri, Sayıştay Başkanı, Kamu Denetçisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İdari Teşkilatı Genel Sekreteri, kurumlarımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sözümün başında, Değerli Konya Milletvekili arkadaşım Sayın Bakanın ifadelerine kısaca bir açıklama getirmek istiyorum. Bir defa, Sayın Bakan olağanüstü durumlarda seçim ihtiyacından bahsetti yani olağanüstü durumlar, deprem, felaket gibi durumlar seçim gerekçesi olamaz zaten. Bir de son beş yılda -ben hatırlamıyorum- 5 seçim mi yaptık, 6 seçim mi yaptık, artık yeter diyoruz.

Bir de şu bilgiyi vereceğim: Çok partili dönemde, yetmiş iki yılda 51 hükûmet görev yapmış yani bir hükûmetin görev süresi ortalama bir buçuk yıl bile değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimlerinde, Cumhurbaşkanı seçimlerinde sorunlar yaşandığını hepimiz hep beraber gördük, hatta darbelere, demokrasi dışı müdahalelere gerekçe yapıldı, 367 hukuk garabetini hepimiz yine hatırlıyoruz. Türkiye, bu darbelerden, istikrarsızlıktan çok çekti Sayın Bakan. Bugün Kore, Japonya, Almanya bizi yarı yolda bırakıp gittiyse tamamen Türkiye'nin yaşadığı darbeler ve istikrarsızlıklardır bunun temel nedeni, Türkiye'nin aynı kalkınma hızını yakalayamamasının temel nedeni budur. Cumhurbaşkanının yetkisi var, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de beşte 3 yani 360 milletvekiliyle seçim isteme yetkisi var. Bu, bir anlamda yeni sistemin gereği olan bir durum yani bu yeni sistemde yönetimde istikrar ana amaçlardan birisi yani milletten yüzde 50'nin üzerinde oy alarak gelen yönetimin beş yıl görevine devam edebilmesi burada önemli olan husus. Tabii, yönetimde istikrar, ekonomide istikrar, siyasette istikrarın getirisini burada tartışmaya gerek yok.

Değerli arkadaşlarım, "Terzi kendi söküğünü dikemez." diye bir deyimimiz var yani Meclis olarak bunu yaşıyoruz, yaşatıyoruz. Türk milleti adına yasama yetkisini kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin kendi teşkilatının personelinin sorunlarını maalesef çözmüyor, bugüne kadar bu sorunlar devam ediyor. Nedir bu sorunlar? Önce personelimizle ilgili söyleyeyim: Malum, Anayasa'nın 95'inci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetim hizmetlerinin Meclis Başkanı eliyle düzenlenmesi ve yürütülmesi hükme bağlanmış. Buna rağmen 2011 yılında çıkan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatına ilişkin konularda da düzenleme yapılmış, Başkanlık Divanına verilen birçok yetki kaldırılmış.

Şimdi, bunun sonuçlarına baktığımız zaman, bir de şunu ifade edeyim öncelikle: Dünyadaki birçok ülkede parlamento çalışanlarının ayrı bir çalışma düzeni ve hukuku vardır. Türkiye'de de 611'e kadar bu aynı şekilde geldi. Ama bu KHK nedeniyle şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde eski personel-yeni personel ayrımı ortaya çıktı. Yeni atanan ile KHK öncesi atanan personelin özlük hakları arasında 2 bin liraya kadar fark var değerli arkadaşlar. Yani 666 sayılı KHK "Eşit işe eşit ücret." diye takdim edilmişti ama işte Mecliste de görüyoruz, aynı odada aynı işi yapan arkadaşlarımız arasında bırakın eşit ücreti, ücret eşitsizliğini getiren bir düzenleme oldu.

Bir diğer konu, Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekilimiz iyi hatırlayacaklar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'yla ilgili burada yaptığımız görüşmelerde bu yardımcı hizmetler sınıfıyla ilgili tüm siyasi partilerin Komisyondaki temsilcilerinin ortak iradesiyle, bunların kadroya alınması konusunda görüş birliğine varıldı. Bunu kanuna yazma konusunda tereddüt hasıl oldu, dendi ki: "Başkanlık Divanına yetki verelim, Başkanlık Divanı bu düzenlemeyi yapsın." Bu konuda tüm siyasi parti temsilcisi arkadaşlarımız aynı kanaatteydi. Kanuna koymama gerekçesi de "Malum, kamuda uygulama var yani diğer kurumlardan da bu talepler gelecek hâliyle, bunu Başkanlık Divanına verelim." dedik ama maalesef bugüne kadar bu konuda da bir çözüm getirilmedi. Aynı şekilde, 4/C'lilerin sorunları var, taşeron çalışanların sorunları var, stenograf arkadaşlarımızın yıpranma tazminatıyla ilgili sorunları var; bu konular maalesef bugüne kadar çözülmedi.

Yine, milletvekillerinin yükümlülükleri, hakları ve sorumluluklarıyla ilgili çeşitli kanunlarda düzenleme var. Yani şöyle derli toplu bir kanun milletvekilleri için maalesef bugüne kadar yapılmadı.

Yine, parti gruplarında çalışan milletvekillerinin yanında çalışan danışmanların sorunları var, bu konularda yine çözüm getirecek bir düzenleme yapılmadı.

Bir diğer konu da Meclisin çalışma usul ve esaslarını düzenleyen İç Tüzük'ümüz. Burada da sorunlar var. Bu konuda bazı görüşlerimizi burada ifade etmek istiyorum: Malum, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma usul ve esasları İç Tüzük'te düzenlenmekte. Burada yaptığımız her görüşmede, Genel Kurulda yaptığımız görüşmede sürekli, çalışma usulüyle ilgili tartışmaları yaşıyoruz. Hâlbuki İç Tüzük'te bu tartıştığımız konulara çözüm getirilmesi hâlinde bu tartışmalara da hiç ihtiyaç kalmayacak. Bize göre İç Tüzük değişikliğinde gözetilmesi gereken temel ilke Meclis çalışmalarının etkin, verimli, kaliteli ve sağlıklı bir şekilde yürütülebileceği bir çalışma düzeni ortaya konulması, yasa yapım sürecine sivil katılımın ve etkinliğinin artırılması ve kuvvetler ayrılığına uygun düzenlemeler yapılması suretiyle demokrasinin güçlendirilmesi olmalıdır. İç Tüzük'ün sistematiğinin bozulduğu, kanun yapım sürecinin yavaşlığı, denetim sürecinin zayıflığı, komisyon çalışmalarının etkisiz kaldığı ve milletvekillerinin bireysel olarak yasama ve denetim süreçlerine yeterince katılamadıkları yönündeki İç Tüzük uzlaşı komisyonlarının geçmişte yapmış oldukları tespitlerden bugün de aynen geçerli olanlar vardır. Hatta bugünlerde yapılan tartışmalarda, tüm bu hususları -hani vurun abalıya hesabı- Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yüklemeye çalışanlar var; hâlbuki bunlar, yıllardır yaşadığımız sorunlar ve partiler arasında oluşturulan uzlaşı komisyonlarının raporlarına da tek tek yansıtılmış konular. Özellikle 2009 tarihli Meclis Uzlaşı Komisyonu Raporu bu konulara detaylı bir şekilde yer vermiş ve partilerin bu konuda mutabakatı var ama sonuçta İç Tüzük ortaya çıkarılamamış. Kalınan yerden, 2009 çalışmaları üzerinden yeni bir iç tüzüğün çıkarılması artık acil bir ihtiyaç. Bu konuda siyasi parti grupları olarak hepimizin üzerine düşeni yapmasını ve Meclisin yeni bir iç tüzüğe kavuşmasını biz temenni ediyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna hazırız. Detayıyla ilgili görüşlerimiz var ama zaman kısıtı olduğu için girmeyeceğim.

Konumuzla ilgili şunu ifade edeceğim: Malum, bu bütçe görüşmelerinde kesin hesapları ve Sayıştay raporlarını da görüşüyoruz. Bizim yıllardır bir önerimiz var, İç Tüzük'te bu konuda da mutlaka bir düzenleme yapılmalı. Yani bunun ayrı görüşülmesi lazım. Maalesef, kesin hesap raporu ve Sayıştay denetim raporlarının görüşülmesi burada gerektiği şekilde yapılamıyor. Bunların ayrı komisyonlar vasıtasıyla ayrı görüşülmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Denetim yoluyla idareyi geliştirmek önemli bir fonksiyondur. Sayıştay yaptığı denetimlerle bu amaca önemli katkılar sunuyor ancak Sayıştay raporlarındaki eleştirilerin değişmeden müteakip yıllarda da denetim raporlarında yer alıyor olması Sayıştay denetim sonuçlarının kamu kurumlarınca yeterince dikkate alınmadığını göstermekte. Denetim konularının dikkate alınması için kamu kurumlarıyla iletişim ve bilgilendirme amaçlı istişareler yapılarak bu eksikliğin giderilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hemen bitiriyorum Başkanım.

Yine, Sayıştayın tespit ettiği yetkinin üzerinde ödenek aktarımı ve ödenek üstü giderler gibi Meclisin yetkisinin elinden alınması anlamına gelen, bütçe hakkını zedeleyen uygulamalara meydan verilmemeli ve denetim raporlarında yer alan Sayıştay önerilerine mutlaka riayet edilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak kamuoyu denetimine önem verdiğimizi ve Türkiye'ye ombudsmanlık müessesesinin getirilmesi gerektiğini ifade eden ilk siyasi partiyiz, böyle de bir iddiamız var. Tarihimizden ve geleneğimizden gelen bu yapının sağlıklı işlemesini de çok önemsiyoruz ve takip ediyoruz. Önemli mesafeler katedildi, değerli kamu denetçimiz konuşmasında da faaliyetlerini anlattılar. Tabii, farkındalık konusunda önemli mesafe katedildi ama bunun daha da artırılması lazım. Tavsiye kararlarının yerine getirilmesinde yine katedilen mesafeyi görüyoruz ama bunun artırılması lazım diyorum ve kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.