| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Türkiye Büyük Millet Meclisi b)Sayıştay Başkanlığı c)Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .11.2019 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkanlar, değerli üyeler; devlet anayasayla doğar ve anayasayla yaşar. Bu görüş, bu söz bizim kurucu erk olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş nedenine tam tamına uygun düşen bir söz ve gerçekten bizim yüzyıl önceki Meclis kadar devleti kuran, anayasasını yapan, özellikte bir başka Meclis yoktur ama gelin görün ki Meclis Hükûmeti yoluyla devleti kurduk ama 100'üncü yılında Hükûmetsiz Meclisle karşı karşıya bulunuyoruz. Bu bakımdan dünyanın hiçbir önemli toplantısı Meclisin saygınlığından daha önce gelmez diye düşünüyorum.
Bugün 7 Kasım, 1982 Anayasası'nı oyladığımız günün 37'nci yıl dönümü ve tabii ki, 1982 Anayasası 12 Eylül anayasası olarak tarihe geçti. Tıpkı 16 Nisan 2017'de oyladığımız Anayasa'nın 15 Temmuz anayasası olarak tarihe geçmiş olması gibi. Peki, neydi, bugün burada yapılan tartışmaların merkezinde hangi iddialar yer almaktaydı? 16 Nisan 2017'de değişikliği savunanlar açısından, çift başlılık sona erecek, vesayet bitecek, erkler ayrılığı sağlanacak, yasama özerk olacak, koalisyonlar dönemi kapanacak ve siyasal istikrar sağlanacak, güçlü yürütme gelecek, Cumhurbaşkanı sorumlu olacak. Peki, karşı çıkanların iddiaları? Anayasal denge ve denetim kalkacak, erkler ayrılığı sona erecek, hesap verebilir bir yönetim olmayacak, atanmışlar hâkimiyeti öne çıkacak; parti başkanı Cumhurbaşkanı devlet tüzel kişiliğini temsil eden tarafsız makamı ortadan kaldıracak, kişi projesi anayasa kişi parti devlet sürecine ivme kazandıracak. Bu ikili görüş, zannediyorum, bugün burada dile getirenler tarafından somutlaştırılmış bulunuyor.
Ben, Meclisin durumuyla sınırlı tutacağım sözlerimi ama bir söz; atanmışlar-seçilmişler ayrımında Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanmış kişi tam tamına Türkiye'yi ilk yılda bir ay süreyle yönetti Cumhurbaşkanı olarak, devletin başı olarak, Devlet Başkanı olarak ve Başkomutan olarak vekâleten.
Bunu belirttikten sonra Meclisimizin durumuna geldiğim zaman, 82 Anayasası daha az demokrasi, daha az hukukla nitelendirilmişti ama 1987-2004 arasında yapılan değişikliklerle önemli ölçüde bu onarıldı. Ne var ki 2007-2017 değişiklikleri ise bir tepki niteliği taşımıyor, Osmanlı, Türkiye, cumhuriyet, anayasacılık ve siyasal geleneğini inkâr eden ve tarihimizde hiç olmayan, dünyanın bir başka demokratik ülkesinde olmayan bir yönetim tarzını kuruyor. Bunu en iyi Cumhurbaşkanımız ifade etti 1 Ekim 2018 günü açılış konuşmasında "Yürütme benim." dedi yani Hükûmet, Başbakan, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı benim demek istedi, bu doğrudur; bir yıllık uygulama bu sözü "Devlet benim." şeklinde ifade etmemize olanak tanıyor. Fakat, tabii, bizim burada esas sorunumuz, sevgili başkanlar, özellikle Meclisimizin Başkan Vekili ve şu anda da gerçekten vekâlet sahibi olan kişi; yasa önerileri, Komisyon çalışmaları, Genel Kurul çalışmaları sürecinde ortaya çıkan Anayasa'ya aykırılıkları ve bu süreçte nitelikli yasa özelliğinin ortaya çıkmaması. Yasa önerileri bilindiği gibi, şu anda elimde 2 tane var somut bir biçimde, biri Boğaziçi'ne bir bakıma Cumhurbaşkanını kayyum olarak atamayı öngören, muhtemelen bürokratlar tarafından hazırlanmış olan metin. Bu şekilde bürokratlar tarafından hazırlanılıyor, bizim vekiller imzalıyorlar ve komisyonlar tartışmasında onlar sorulara yanıt veremedikleri gibi, Meclis Genel Kurulundaki görüşmelerde yer alma gereği bile duymuyorlar çünkü "Nasılsa çoğunluk elimizde, biz bunları geçiririz, bunları tartışmaya, olgunlaştırmaya ve doğru yanıt vermeye gerek yok." havasında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Komisyonlar genellikle görünüşü kurtarma, yasak savma, gece yarılarında, gece yarılarından sonra maddelerin görüşülmesini bir an önce bitirme sürecine maalesef indirgeniyor. Genel Kurulda da değişen bir şey olmuyor. Komisyonlar sırasında bazı maddeler müzakereye alınıyor fakat Genel Kurulda bunlar unutuluyor, kimi zaman vekiller açıkça bu değişikliklerin kendi iradelerini aştığını bize ifade ediyorlar. O da tabii ki bizi üzüyor, Meclis adına üzüyor, Meclisin özerkliği adına üzüyor. Anayasa madde 7 "Yasama yetkisi devredilemez." biçimindeki hükmün ihlali nedeniyle üzüyor ve açıkça Anayasa'ya aykırı yasalar oylanabiliyor, tabii, bununla Anayasa Mahkemesi gereksiz meşgul ediliyor. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi aradan tam bir yıl geçtiği hâlde Cumhurbaşkanı kararnamelerini denetlemekten kaçınıyor ya zamanı olmadığı için başka bir nedenden dolayı... Burada telaffuz etmek istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Dolayısıyla biz burada eğer gerçekten Meclisin saygınlığını düşünüyorsak hani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Anayasa'da yazmayan kavramlarla vakit geçirmeyelim, zaten Sayın Erdoğan bunu, çıplak bir biçimde gerçekliği ifade etti. Biz Anayasa'nın üstün hükümlerini uygulamaya çalışalım. Doğru, Meclisimiz Hükûmetsizdir, bu, kurucu babaların iradesiyle çelişiyor, en kısa zamanda hükûmetli bir Meclise kavuşmamızı dilerken esasen şu anda önemli olan, Anayasa'nın üstün hükümlerine saygıdır.
Bütçe saydamlıktır. Sabahleyin yaptığımız tartışmalar çerçevesinde tek sözcükle bütçe saydamlıktır veya Sevgili Başkan Malkoç'un değindiği gibi, Anayasa'mıza başvuru yolları çoktur ama etkisizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen...
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Fakat şunun da farkında Sevgili Başkan, 150 bin kişiye Anayasa hükümlerine rağmen anayasal başvuru yolları kapalı tutuluyor hâlâ. Dolayısıyla Meclisimizin ilk görevi, Anayasa madde 7 ve 11 gereği Anayasa'nın üstünlüğü kurallarına titiz bir biçimde sahip çıkmaktır, şu anda bunun dışında bir yol göremiyorum.
Sabrınız için teşekkür ederim.