KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu Denetçiliği Kurumu, Sayıştay ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçelerini görüşüyoruz. Meclis tabii, halkın oylarıyla seçilmiş, yetkisini halktan alan, gücünü hukuktan, hukuk devletinden alan kurumların en başında geliyor. Türkiye bu topraklarda Meclis deneyimini Osmanlı döneminde birkaç kez denemesine rağmen aslolan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Nisan 1920 tarihinde faaliyete geçirmesiyle hayata geçmiştir. O nedenle Meclisin kıymetini anlamak ve bilmek bu Meclisin içinde görev yapan bütün milletvekilleri açısından son derece önemli ve anlamlıdır. Meclisin yürütme, yasama ve denetim gibi kendi içinden çıkardığı bazı organlar vardı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yürütme görevi Meclisin dışına atıldı ve Meclis yasama görevini yerine getirecek. Biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini konuşurken de şöyle demiştik: Yasaları milletvekilleri yapacak ve yasa teklifleri de Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekilleri eliyle gelecekti. Şimdi, tabii, yeni bir milletvekili olarak şunu söylemek istiyorum: Çok marifetli ve başarılı milletvekillerimizin aynı anda 8-10 tane bakanlığı ilgilendiren konularla ilgili bir torba yasayı hazırlayacak yetenekte ve bilgili olmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu konuda dilerim bir açıklama yaparsınız. Yani mademki milletvekilleri yasa yapacaklardı ve Parlamentoda milletvekillerinin daha öne çıkması söz konusuydu, o zaman bu torba yasa uygulamasından artık biz ne zaman vazgeçeceğiz de her yasayı bir temel yasa biçimine dönüştüreceğiz.

İkincisi de Türkiye Büyük Millet Meclisinde -Sayın Başkanımız Meclis Başkan Vekili oldu, geçmişte de Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanıydı- gördüğüm bir başka eksiklik de şu: Yani grupların Meclis üzerindeki hâkimiyeti milletvekillerinin bireysel olarak gündeme taşımalarının önünde bir engel olarak göze çarpıyor. Yani burada bireysel olarak milletvekillerinin yetki alanının çok daha artırılması ve gündeme konu taşımaları konusunda bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yerel meclislerde de görev yapmış birisi olarak yerel meclislerdeki iç işleyişteki başarı oranının Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha üzerinde olduğunu da söyleyebilirim.

Gene, bütçeye baktığımızda Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesinin 2020 yılında daha daraltıldığını görüyoruz yani enflasyon rakamıyla artması gerekirken bütçede bir miktar azalma gözüküyor. Acaba Meclisin 2020 yılındaki faaliyetleri konusunda hangi alanlarda tasarruf yapılacak?

Yine, anlamakta zorluk çektiğim bir konu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesine baktığımızda yurt dışı yolluklarla ilgili önemli bir rakam var. Şimdi, bakın, son günlerde Türkiye'nin gerek Amerika Birleşik Devletleri gerek Avrupa gerek Arap ülkeleri gerek Asya ülkeleri gibi pek çok komşu ve dost diye bildiğimiz ülkelerde ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının ve heyetlerinin ziyaret ettiği ülkelerde son zamanlarda Türkiye'yle ilgili meselelerde hep aleyhimize kararlar çıktığını görüyoruz. Şimdi, ben buradan sormak istiyorum: Bu ziyaretler yapılıyor, bu ikili görüşmeler yapılıyor, heyetler geliyor, heyetler gidiyor; bunların bir faydası var mı? Bunun bir faydası yoksa o zaman bunları nasıl değerlendireceksiniz? Yani bizim yanımızda bir tek dost ve kardeş parlamento eğer kalmadıysa o zaman bu yapılan ziyaretleri nereye koyacaksınız.

Bir başka önemli nokta da şu: Demokrasi, tabii, seçilmişlerin etkisinin ve gücünün artırılmasıyla gelişiyor. Bürokrasinin olabildiğince Parlamentonun emrine girmesi ve bürokratik oligarşinin daraltılmasıyla ilgilidir. Ben bu yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte giderek bürokrasinin Parlamento ve meclisler üzerindeki hâkimiyet ve yetkisinin çok daha arttığını görüyorum. Bununla birlikte bir başka önemli nokta da şu: Giderek bürokrasinin yerel yönetimlerin de yetkilerini kendisinde toplama gayretini görüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, lütfen tamamlayınız.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bunun içinde kimi belediyelere atanmış olan kayyumlar, kimi büyükşehir belediyelerinin yasayla kendilerine verilmiş olan yetkilerinin birtakım Meclis kararları ya da Cumhurbaşkanı kararnameleriyle bakanlıklara devredilmesi gibi demokrasinin yerelleşmesi, sivilleşmesi ve ademimerkeziyetçi dediğimiz karar süreçlerine doğrudan doğruya halkın seçimle gelmiş insanlarına devredilmesi sürecinden bir geriye adım görüyorum.

Bir konuda da ben Sayın Ombudsmanın düşüncesini almak istiyorum. Son günlerde Sayın Dışişleri Bakanıyla ilgili birtakım iddialar ortaya atılıyor. Bu iddialara Sayın Bakan cevap vermediğine göre kimin cevap vermesi gerekir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Yine, milletvekillerinin bildiğiniz gibi kendi mesleklerini icra etme yetkileri yok ama Sayın Turizm Bakanı ve Sayın Sağlık Bakanı hem Bakanlık yapıyorlar hem de kendi işlerini yürütmeye devam ediyorlar. Acaba bunu nasıl değerlendireceğiz? Bunlar milletvekili olmuş olsalardı bu işleri yapamayacaklardı ama Bakan olduklarında birinin 210 milyon liralık bir teşvikten yararlanması, bir başka Bakanın turizm sahasındaki alanın kendisine tahsis edilmesi, bütün bunlar Parlamentonun gücünü ve idaresini sarsan konulardır. Milletvekilleri nasıl kendi mesleklerini yapıyorlarsa Sayın Bakanların da Bakanlık görevlerinin dışında başka görevleriyle uğraşmamaları ve kamu gücünü asla kullanmamaları gerekir.

Sözlerimi tamamlarken gerçekten birlikte çalıştığımız Meclis çalışanlarının 2019 ve 2020 yıllarındaki ücretlerinin değişmemiş olmasını da dikkate almanızı rica ediyorum, bütçe hayırlı olsun diyorum.