KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kurumun değerli yöneticileri, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, demir yollarının gerek yük taşımacılığında gerekse yolcu taşımacılığındaki konumunu hepimiz biliyoruz. Bugün dünyada en uygun rakamlarla demir yolu taşımacılığı yapılıyor, en uygun rakamlarla da yolcu taşımacılığı demir yollarında yapılıyor.

Tabii, şunu söyleyeyim: Son dönemde veya cumhuriyet hükûmetlerinin bütün dönemlerinde yapılan demir yollarında kimin emeği geçmişse ben de teşekkür ediyorum. Burada amacımız, mevcut yapılanları nasıl daha sağlıklı hâle getirebiliriz... Yapılan işlerde doğan problemleri burada gündeme getirerek bundan sonraki projelerde kendimize bir yol belirlememiz gerekiyor.

Bu çerçevede, mesela benim en takdir ettiğim projelerden biri Kars-Tiflis'tir. Kars-Tiflis'in yapılmasıyla beraber bugün Anadolu'nun herhangi bir yerinden kalkan tren veyahut da yük taşıyan bir vagon ta Çin'e kadar gidebiliyor. Hatta dün Ankara'da merasimleri vardı, ilk defa bir yük treni Ankara'dan hareket etti, Marmaray üzerinden geçip Prag'a kadar gidecek. Yani tarihî İpek Yolu'nu biz trenle de Pekin'den Avrupa'ya kadar bağlamış olacağız. Bunun Türkiye ekonomisi üzerindeki rolünü hepimiz biliyoruz. Özellikle kara taşımacılığının çok yoğun olduğu bir dönemde bu demir yollarının açılmasıyla beraber -tahmin ediyorum- bizim Orta Asya'yla olan irtibatımız güçlenecek, Orta Asya'ya olan ihracatımız da muhakkak artacaktır. Bugün Avrupa'da kaynakların bittiği, herkesin Asya'da olduğu bir dönemde bu yol hakikaten çok önemli bir işlevi görecektir. Ama buradan tekrar yöneticilere ve idarecilere sesleniyorum: Bu yük indirip bindirmede gerek Kars'ta gerek Tiflis'te, Tiflis'ten tekrar indir bindir, o arada gümrüklerden kaynaklanan problem var. Normal şartlarda, diyelim, bir ayda ulaşması lazım gelen bir yük bir buçuk ayı bulabiliyor veya yirmi günde ulaşması lazım gelen, bir ayı bulabiliyor. Bu aradaki sorunlar da orta yerden kaldırılırsa özellikle Kars ve Tiflis bölgesinde daha faydalı olur. Bu hat bağlanırsa bizim, gerçekten, Orta Asya'ya olan ihracatımız da rekorlar kırar diye düşünüyorum.

Tabii, bizim derdimiz şu: On yedi yıldır bu ülkeyi idare ediyorsunuz, Hükûmet idare ediyor; normalde yapması lazım gelen işleri yapıyor. Yani, hani, bazen seçimlerde de görünür ya, "temiz, dürüst, çalışkan, adaletli başkan" bunların, bu vasıf ve özelliklerin herkeste olması lazım gelir. Dolayısıyla, on yedi yıldır ülkeyi idare eden bir yönetimin de demir yollarına, hava yollarına veyahut da diğer yatırım programlarına, tarıma önem vermesinden daha doğal bir şey olamaz. Buradaki yöneticilerimiz de demir yollarının başında, herhâlde oturup seyretmelerini biz beklemiyoruz. Ha, nedir? Daha yüksek bir performans. Ülkenin kaynakları bellidir, tercihte bulunabilir, önceleyebilir ki doğrudur yani demir yollarının kesinlikle öncelenmesi lazım gelir.

Bizim burada itirazımız şu: Özellikle bu yapım projeleriyle ilgili... Süleyman Bey hep itiraz ediyor ya, diyor ki: "Ya, işte, tamam -aş taşarken kepçeye paha biçilmez misali- iş çok acil. Dolayısıyla ihalesini yapalım, bir yerden başlayalım, daha sonra da projeleri tamamlarız." Ama bakın, proje maliyetinin toplam yatırım maliyeti içindeki payı yüzde 3'ü, 4'ü geçmez. Yani bir projenin yatırım maliyetinin projeyle ilgili kısmı yüzde 3 ya da 4'tür. Siz bu yüzde 3 ya da 4'lük kısmında ciddi çalışma göstermezseniz yani bunu zemin etütlerinden tutun, deprem bölgelerinden tutun, yer altı hareketlerine bakın, su seviyelerine bakın, tünellerine, neye bakarsanız bakın... Zaten bir proje hazırlanmadan önce de bununla ilgili bir fayda maliyet analizi yapılır. Yani bu projenin ekonomiye sağlayacağı fayda ne, yatırım maliyeti ne; bunlara zaten bakılır. Dolayısıyla, biz Türk milleti olarak hep ikinci kısımda terliyoruz. Yani ihaleyi yaptıktan sonra başlıyoruz terlemeye. Efendim, işte, "Önümüze dağ çıktı, tünelle mi geçelim, viyadükle mi geçelim?" veya "Şu var, bu var." gibi. hâlbuki Avrupalıların ihale öncesi çalışmaları belki bir yıl sürüyor, bir buçuk yıl sürüyor. İğneden ipliğe, yapılabilecek ne varsa buna göre hareket ediyorlar. Ben kendi tecrübelerimden söyleyeyim: Yurt dışında iş yapıyoruz biz. Yurt dışında biz sözleşmeleri bir haftada imzalıyoruz, Avrupalılar bir senede imzalıyor. Onların imzaladıkları sözleşmeler birer klasör, bizimki 7-8 sayfayı geçmiyor. "Ya, düzeltiriz." diyoruz "Hele şöyle bir işe başlayalım." Ama sonradan bunlar hakikaten çok pahalıya mal oluyor. Şimdi, burada da işi baştan iyi planlarsak... Bakın, bu yüzde 4'ün içerisinde zemin etütlerinden, projesinden, tünelinden, geçişinden, bunları şu an yüzde 97, yüzde 98 oranında tespit etmemiz mümkün.

Olmayınca ne oluyor? Bakın, Demiryollarının rakamları var. Maliyetlerimiz belli projelerde yüzde 20 ile 40 arasında artıyor. Siz şimdi bir yatırım yapacaksınız, diyorsunuz ki: "Ben bunu 1 milyona mal ederim." Ama gerçekleşen rakam 1 milyon 400 bin lira. Şimdi, bu 400 mü? Proje sadece yapım olarak planlanmaz -burada bankacı arkadaşlarımız var- finansman olarak da projelenir. Yani hangi dönemde ne kadar para istiyorsunuz? Nerede harcayacaksınız? Hangi zaman dilimi içinde harcayacaksınız? Yani bir iş akış diyagramı var hem işin yapımıyla ilgili diyagramdır bu hem de finans akış diyagramıdır, bunlarla paralel gitmesi lazım. Zaten ülkenin kaynakları sınırlı. Şimdi, diyelim, sizin elinizde var 2 milyon, 1'er milyondan 2 tane iş ihale ettiniz ama daha 1,5 milyonda projenin biri yarım kalıyorsa 2 proje de yarım kalmış oluyor. Hâlbuki bizim bütçemiz 1 tanesini bitirmeye yetiyorsa o 1 tane projeyi bitirip, devreye alıp ondan elde ettiğimiz katkılarla da diğer projelere yönelmekte fayda var. Bizim itiraz ettiğimiz konu. Şimdi, işi bu çerçevede değerlendirmek lazım yoksa gayet tabii ülkenin demir ağlarla örülmesine hiç kimsenin itirazı yok ama ben hemen buradan da bir şey söyleyeyim: Mesela Sivas'ın Yıldızeli ilçesi Kalın köyünden Samsun'a bağlanan 378 kilometrelik bir hat var. Bu hat 1924 yılında başladı, yedi yılda kazmayla, kürekle, bakın, ülkenin o günkü şartlarıyla bitti. Biz, dört yıldır bunun onarımını yapamadık Sayın Genel Müdürüm, buradan söylüyorum, açılış tarihlerini ha bire uzattık durduk. Ben de bugün tesadüfen Genel Kurulda gündem dışı bu konuyu konuşacağım. Yani biz sadece bu hattı, bakın, yedi yılda kazmayla, kürekle yapılan bir hattı dört yıldır, bugün devreye alamıyorsak bu işte bir yanlışlık var demektir. Samsun, Karadeniz Bölgesi'nde demir yoluyla bağlantısı olan tek il. Hatta biz şu an diyoruz ki: Aynı zamanda Samsun'dan Hopa hattını da bağlayalım yani demir yoluyla Hopa hattından da Rusya coğrafyasına girelim. Şimdi, o zaman dilimi içinde, dört yılda bu hattı tamir edemeyince, devreye alamayınca vallahi benim uykularım kaçıyor. Yani siz, Samsun-Hopa hattını ne kadar zamanda bitirirsiniz? Projelendirir misiniz, başlar mısınız ama bunlar elzem, aynı zamanda Samsun'u Adana'ya bağlayacaksınız, Adana'yı İzmir'e bağlayacaksınız. Dolayısıyla bu şeyin üzerinde çok ciddiyetle durmamız lazım.

İkincisi: Tabii, bu projeler yapılırken özellikle son dönemde tren kazalarıyla ilgili bir sürü hadise yaşandı. Naci Cinisli, Zeki Hakan Sıdalı, Arslan Kabukcuoğlu, Lütfü Türkkan, İsmail Koncuk, Ahmet Çelik, İsmail Ok; Parlamentoda her birinin demir yoluyla ilgili, bu kazaların sebepleri, sonuçlarıyla ilgili sorduğu sorular var, henüz cevap alamadılar. "Bu kazaları biraz araştıralım." dendi, Parlamentodan da ha bire "ret" geliyor. Şimdi, bundan kötü bir sonuç çıkmaz. Eğer biz hatalarımızdan ders almazsak bu hatalar ha bire tekrarlanır. Bundan farklı bir sonuç çıkarmaya gerek de yok. Bakın, orada Osmangazi Köprüsü, İzmir Körfez Köprüsü var, hepiniz bilirsiniz; sadece halattan doğan bir hatadan dolayı halat koptu, Japon mühendis intihar etti. Yani halat koptu "Ben görevimi yapamadım." dedi ve adam intihar etti.

Şimdi, bizim burada, Pamukova'da, Çorlu'da, Ankara-Sincan hatası şu bu, bir sürü vatandaşımızı kaybettik. Yani özellikle Çorlu tren kazasıyla ilgili, menfezin önüne toprak toplandı, arkasına da su birikti, dolayısıyla buradaki toprak yumuşadı, rayın altındaki, traverslerin altındaki toprak yumuşayınca ray çöktü, tren kaza yaptı. Şimdi, bu devirde, 21'inci yüzyılda, mühendisliğin bu kadar geliştiği bir dönemde eğer biz bunu soruşturmazsak, eğer biz bunu araştırmazsak "Bunun altındaki nedenler nedir?" diye bakmazsak kendimize yazık etmiş oluruz. Onun için, oldu, Allah'tan geldi, kaderden geldi... Bakın, Japonya'da 7 şiddetinde deprem oluyor, hiç kimse evinden dışarı çıkmıyor, "Vakayı adiyeden, e biraz sallandık, geçti." diyor. Allah korusun, bizim Marmara Bölgesi'nde bu beklenen 7 şiddetindeki deprem olsun, inanın her şey yerle bir olur. Allah korusun, memleketimizi bu tür afetlerden korusun. Ama neden? Japonya 1939 yılında, 1930'lu yıllarda olan depremlerden bir sonuç çıkardı, bundan sonraki yapılandırmasını buna göre yaptı; yoksa orada da bu tür ölümler cereyan ediyordu. Teknolojik olarak bunlarla baş etmek mümkün mü? Mümkün. Yani bugün 7 şiddetindeki bir depremle, 8 şiddetindeki bir depremle baş edilebilir mi? Edilebilir. Tedbir alınabilir mi? Alınır. Bakın, biz hâlâ, yirmi senedir, 1999 depreminden bu tarafa bununla ilgili meselelerle uğraşıyoruz, hâlâ "kentsel dönüşüm" diyoruz "Tedbir almamız." lazım diyoruz, İstanbul'daki toplanma alanlarından bahsediyoruz. E dolayısıyla, bakın, üzücü olan tarafı nedir biliyor musunuz? İstanbul'daki 26 tane okula "Kullanılamaz." deniliyor, bunun 19 tanesi 1999'dan sonra yapılıyor yani büyük depremden sonra yapılıyor; sonuç, bugün kullanılamıyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? "Biz, yaşanan olaylardan ders almıyoruz." demektir. Sebebi ne? İşte araştırmıyoruz. Ne olur yani biz "Pamukova'da bir başka hata, Ankara'da sinyalizasyon hatası." desek? Yani biraz önce arkadaşlarımız bahsetti, 700 kilometre -benim çok fazla bilgim yok ama öyle varsayalım- hatta 500-600 kilometre hızla giden trenleri insanlar Avrupa'da, dünyanın her yerinde koordine ediyor da biz bir makasçıya suçu buluyorsak bunda bir sorun var demektir. "Makasçı görevini yapmadı, o tarafa geçmedi, bu tarafa geçmedi." Yani bu devirde bu şeylerin arkasına sığınmak yerine çözüm üretmenin, ben şahsen daha faydalı olacağına inanıyorum.

Ben, Türk mühendislere de Türk müteahhitlere de sonsuz güveniyorum. Onun için, hani, İngilizlerin bir sözü var: "Ben ucuz mal alacak kadar zengin değilim." Dolayısıyla biz de bazen bu projeleri yaparken, standartları orta yere koyarken işin biraz sanki ucuzuna kaçıyoruz gibi geliyor bana. Bunun bedeli de çok ağır oluyor. Yani eğer bu söylediğimiz standartlar, bu söylediğimiz tedbirler alınmış olsa, bu standartlarla, bu tedbirlerle, diyelim 500 kilometre yol yapana kadar 400 kilometre yapalım ama bu iş standartlara uysun. Siyaseten, hızlı tren, hızlandırılmış tren; bu tabirlerden de en azından kurtulmuş oluruz. Bugün Türkiye'de biz de ümit ederiz, tabii yapılsın, inşallah gelecekte hızlı trenler de yapılır ama hiç olmazsa şu hızlandırılmış trenler de dâhil şu projeler bir an önce bitsin. Bunlara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.

Demiryollarının önemini anlatmaya gerek yok. En basitinden size şunu söyleyeyim: Mesela İstanbul-Ankara-Kars demir yolunda şu an bir ay süreyle bilet yok yani siz bugün Kars'a gitmek için Doğu Ekspresi'nden bilet almaya kalksanız bir ay süreyle bilet yok. Bunun anlamı şu: Trenin, tren yolunun özellikle belli illere yani sadece yük, yolcu açısından bakmayın, turizm açısından da çok ciddi faydalar sağladığını ifade edebiliriz.

Şimdi, bu manada da bu yolların bir an önce bitmesi lazım. Hazır, Genel Müdür buradayken, ondan da bu Yıldızeli-Kalın-Samsun hattı -bugün de Mecliste konuşacağız, zaten birinci elden de iletmiş oluruz- bir an önce devreye alınsın istiyoruz çünkü Karadeniz'in başka bir demir yoluyla birleştiği bir nokta yok Samsun'un dışında. Her geçen gün otomatikman şehirler düşüyor yani bu ulaşım ağlarını bağlayamadığımız takdirde. Demir yolunu bağlayamadık. Hatta şu an mevcut yol da çalışmıyor yani keşke o çalışmış olsaydı... Biz "Onaracağız." dedik, dört yıldır projeye başladık, şu an o da olmadığı için o yolu da kullanamıyoruz.

Aynı şekilde -Devlet Hava Meydanları buradaydı- Samsun'un havaalanının da özellikle Orta Doğu'ya bağlantıları, bağlantılı uçuşları daha düşük. Demir yolu da yok. Hava yolunda da bu tür düşüşler olunca... Zaten yolcu gemileri de bizim Samsun'a uğramıyor. İnşallah Başkanım, hiç olmazsa bizim Komisyon uğrasın da Samsun'da bir toplantı yapalım, memlekete gidecek yüzümüz olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.