| Komisyon Adı | : | (10 / 361, 405, 406, 407, 410) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Orman ve Su İşleri Bakanlığı sırasında tıbbi ve aromatik bitkiler ile orman varlığı için yaptıkları çalışmalar, tıbbi ve aromatik bitki pazarı, biyolojik çeşitliliğin korunması ve devamı için orman varlığının önemi hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 09 .10.2019 |
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Öncelikle, hocama ben de teşekkür ediyorum.
Ayrıca, konferansa mutlaka kurum ve kuruluşların, tabii ki Komisyonun katılmasının çok faydalı olacağına inanıyorum.
PROF. DR. KEMAL HÜSNÜ CAN BAŞER - Lütfedersiniz efendim.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Gerçekten çok önemli bir konferans.
PROF. DR. KEMAL HÜSNÜ CAN BAŞER - Şeref duyarız, sağ olun.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekillerimiz, tabii, Komisyona katkı veren değerli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasen Komisyonumuza, başta Başkanımız olmak üzere, gönülden teşekkür ediyorum. Hakikaten bu çok önemli bir konu. Türkiye için de... Az önce hocam ifade etti; dünyada, tabii, herhâlde yakın bir gelecekte, 2050 yılında 500 milyar dolarlık bir potansiyel söz konusu. Tabii, rakamlar değişik ama 65 milyar dolarla şu anda bazı literatürde yıllık ticari potansiyelin 115 milyar dolar olduğu da ifade ediliyor. Ama Türkiye olarak bu konuda gerçekten çok az; yani, Türk lirası olarak 1 milyar TL civarında bir ihracatımız var, bu çok az. Esasen biz bu işe başlayınca "Hiç olmazsa 2023 yılında yani cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılında bunu 5 milyar dolara çıkarın, bir hedef koyalım." şeklinde bir çalışma yaptık. Benim şahsi kanaatim: Bu çalışmalar ve Yüce Meclisimizin de bunu sahiplenmesi, sizin gibi çok değerli Komisyon üyelerimizin, Başkanımızın dâhil olmak üzere -bu işi bilen bir kardeşimiz- sahiplenmesi dolayısıyla; hocalarımızın, üniversitelerden gelen değerli araştırmacıların, öğretim üyelerinin gayretiyle, inşallah, bunun çok üstünde ihracat rakamını gerçekleştireceğimize ben yürekten inanıyorum.
Tabii, ben onlara girmiyorum; aslında detaylı bir şekilde izah ederim diye düşünüyordum ama hocam zaten söyledi. Türkiye'de o kadar biyolojik çeşitlilik... Türkiye kavşak noktası, iklimlerin de kavşak noktası olduğu için biyolojik çeşitlilik flora, fauna açısından çok zengin; yani, Kıta Avrupası'na yakın bir biyolojik çeşitlilik, flora, fauna var o bakımdan ama bunu değerlendiremiyoruz çünkü biyolojik çeşitlilik, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından bizden daha az olmasına rağmen Çin, Hindistan, Almanya başı çekiyor yani, bunların rakamları çok büyük. Gerçekten, bu konuya çok temas etmemiz gerektiği kanaatindeyim. Şu bakımdan: Bir kere, bunun ihracatı söz konusu. Bir de, Türkiye'de ithalatta enerjiden sonra en büyük ithalat kalemi ilaçla alakalı. Dolayısıyla, burada hakikaten atalarımızdan, dedelerimizden kalan birtakım ilaçlar var az önceki şevketibostanda olduğu gibi, gerek kekik gerek özellikle çöreotu gibi; gerçekten, sağlıkta yıllardır, asırlardır kullanılan ve "geleneksel" olarak tabir edilen birtakım şifalı bitkiler var, bunlardan da istifade etmemiz lazım çünkü bunlar "kocakarı ilacı" diye bir tarafa atılmış; tabii, kimyasal ilaçlar ithal edilmeye başlanmış ve gerçekten çok büyük döviz ödüyoruz. Bunun önüne geçmek için, bunlardan hem ilaç hem de kozmetik sanayisinde yaptığımız ithalatların bir miktar azalması açısından hatta ihraç edilmesi açısından bunu çok önemsiyorum; dolayısıyla, yüce Meclisimizi ve sizleri gönülden kutluyorum. Çalışmalarınızı da takip ediyorum.
Bu konuda şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Tabii, biyolojik çeşitliliğin büyük bir kısmı özellikle ormanlarda. Ormanları hakikaten çok iyi korumamız lazım, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ben de eski Çevre ve Orman Bakanı, sonra da Orman ve Su İşleri Bakanı olarak on bir yıl bu konuda büyük gayret ettik hakikaten; evvela ormanların özellikle miktarının artırılması konusunda. Şunu gururla ifade edeyim: Orman varlığını dönemimizde 1,5 milyon hektar artırdık. Bu şöyle: Daha önce ormanların tapusu yoktu. Özellikle İbrahim Bey eski, çok başarılı bir bölge müdürüydü, dolayısıyla kendisi biliyor; ilk defa ormanların tapusunu biz almaya başladık büyük ölçüde, Tapu ve Kadastroyla beraber. 16 kadastrocu birlikte çalıştı ve orman varlığı neticede, tespitlere göre yaklaşık olarak 1,5 milyon hektar arttı. Tabii, odun serveti de arttı; daha önce bu odun servetimiz 1,2 milyar metreküp iken -yani "odun serveti" derken ormanlardaki hacim olarak düşünebiliriz- bunu 1,6 milyar metreküpe yükselttik; bu gerçekten çok önemli.
Ayrıca çok sayıda fidan diktik, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Yani, bu rakamlarla sabit çünkü kimin, nerede, ne kadar diktiği belli, bu da ölçülüyor ve neticede benim dönemim sonunda 4 milyardan fazla fidanı toprakla buluşturduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Burada önemseyeceğimiz bir hususu belirtmek istiyorum: Efendim, daha önce özellikle ormanlarda sadece çam veyahut da diğer ağaç türleri dikilirdi ama ilk defa biz ormanların, özellikle değişik türde eylem planlarıyla, kırsal kalkınma için önünü açtık. Mesela daha önce arıcılar ormana giremezdi, özellikle... Hatta bu konuda bir hatıramı ifade etmek istiyorum: 2007 yılında, ilk Bakan olduğum zaman arıcılar topluca bana gelmek istediler. "Benim sizlerle bir şeyim yok, o zaman da kuraklık var, su meselesini halletmem lazım. Tarım Bakanlığına gidin." dediğim zaman "Yok, biz size geleceğiz." dediler. "Buyurun." dedim. Hakikaten, geldikleri zaman dediler ki "Biz ormanlara arıcılar olarak geremiyoruz." "Niye giremiyorsunuz?" Orman Genel Müdürlüğünü aradığım zaman "Efendim, kanun var 'Hayvanlar ormana giremez.' şeklinde." Bu da bir espri. Hakikaten sokulmuyormuş daha önce ama sonradan bu şekilde Bal Ormanı Eylem Planı hazırlamak suretiyle... Çünkü onları davet etmemiz lazım; yani, biyolojik çeşitliliğin devamı açısından arıların çok büyük rolü var. Bu yüzden biz aşağı yukarı 350 civarında bal ormanı kurduk. Şunu ifade edeyim: Özellikle, Sayın Hocam, şu anda dünyada bal üretiminde 2'nci sıraya yükseldik, bir de balların kalitesi arttı. İnşallah, arıcılar diyor ki: "Bize biraz daha destek verirseniz biz dünya 1'inciliği yakalayacağız." Bunun gibi. Mesela Dut Eylem Planı, Kestane Eylem Planı gibi -ya, bunlar çok faydalı- Zeytin Eylem Planı, deliceler gibi. Bununla ilgili bir hususu dikkatlerinize arz etmek istiyorum efendim: Gene bir tarihte eski orman genel müdürüm geldi, dedi ki: "Efendim, ormandaki bütün deliceleri -delice dediğimiz "yabani zeytin"- kesmek mecburiyetindeyiz." "Niye? Delice kesilir mi? Oranın iklimine, şartlarına ve birtakım zararlı etkilere karşı en dayanıklı olan bunlar. Niye kesiyorsunuz?" deyince dedi ki: "Efendim, yargı kararı var." "Nedir?" dediğim zaman... Bir sivil toplum kuruluşu "Zeytin ağacı orman ağacı değildir." diye dava açmış. Neticede deliceleri kesmek için harekete geçerken "Getirin kararı." diye baktım; baktım, ki ormanın tamamı zeytin alanı olursa tamam, yasak ama büyük kısmı, yüzde 80'i zeytin olunca bir problem yok yargı açısından. Dolayısıyla, biz bütün ormanlardaki deliceleri aşıladık ve vatandaşa, orman köylülerine veya büyük şehirlerde orman mahallelerine bunları kura çekerek, eşit şekilde dağıttık. Mesela en son ben Urla'da orman mahallesindeki vatandaşları kurayla 350'şer adet aşılanmış delice dağıttığımı hatırlıyorum, bunun gibi.
Bu konuda da şunu ifade edeyim: Zeytinin faydalarından bahsetmek istemiyorum şu anda, zeytin ve zeytinyağı çok önemli, çok faydalı bir husus ama bize margarin dayatmışlar. Tahmin ediyorum 1950 yıllarında İspanya ve İtalya bizden bu delicelerden kömür yapmak için kestirip almak istemiş. Yani, neticede ben İSKİ Genel Müdürüyken bir ara Madrid'de toplantı vardı, gittiğim zaman baktım ki bütün dağları zeytinlik yapmışlar, yani muhteşem bir şekilde yapmışlar. Sonra Bakan olunca, özellikle "Ya, bu zeytinin önemi nereden? Onlar nasıl zeytin ülkesi oldu?" deyince, meğer bizdeki deliceleri yok etmişler, kendileri zeytin yapmışlar. İtalya ve İspanya bizi çoktan geçti. Bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.
Aynı şekilde, sakız için de.
BAŞKAN - Sakız için de.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Özellikle Başkanım bilir.
BAŞKAN - Çeşme yarımadasında.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Çeşme yarımadasındaki bütün sakızları...
BAŞKAN - Kömür yapıldı.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - ...değişik maksatlarla, "Biz sakız ağacının kömürünü çok seviyoruz." diye almak istemişler. Muhtemelen götürmediler bile, neticede attılar ama bizde sakız bitti. O yüzden biz -işte, Sayın Başkanım orada bölge müdürüyken- Sakız Eylem Planı diye bir plan hazırladık. Yani, bu eylem planları da şöyle efendim: Beş yıllık programda kim, neyi, ne zaman, ne yapacak belli ve her altı ayda bir çok sıkı takip ediliyor, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Hedeflerimize de ulaştık, bunları özellikle vurgulamak istiyorum.
Mesela ceviz o kadar faydalı ki efendim; özellikle cevizle alakalı, tabii, ben burada hekim olmadığım için... Mutlaka benim hemşehrim itiraz edecektir, Eskişehirli Hocam.
ARSLAN KABUKCOĞLU (Eskişehir) - Estağfurullah.
BAŞKAN - Geleneksel sorular var.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ama şu var: Bu bir gerçek efendim. Bakın, ben gece 3 cevizi suya atıyorum, sabahleyin suyunu içip cevizi yiyorum. Aşağı yukarı beş altı yıldır "check-up" yaptırmıyordum, bir arkadaş da illa "'Check-up' yaptır." dedi, bütün parametreler normal çıktı yani. Yani, şunu söylüyorum: Bunlar da değerli milletvekilim, değerli hemşehrim... Ben de Porsuk'ta çok çalıştığım için, Eskişehir'in ilk Porsuk çalışmasını yaptım. Dolayısıyla bu gibi faydalı hususları mutlaka ortaya koymak gerekir. Bunların şu faydası var: Sadece ilaç değil; yani, ilaçtan önce hasta olmayı önleyici birtakım tedbirler alınması için de bunlar kullanılırsa insan hasta olmuyor, zinde. Yani, efendim, ben çocukken hiç hastaneye falan gittiğimizi hatırlamıyorum çünkü mutlaka bize bu "kocakarı ilacı" denilen ilaçlar verilirdi ama çok faydalı olurdu ve dimdik ayakta kalırdık yani hastaneye gittiğimi hiç hatırlamıyorum. Dolayısıyla, badem, salep... Hocam, bu salep yok oluyordu; hakikaten bölge müdürümle -İzmir'de bölge müdürüydü- biz bu saleple ilgili... Çünkü bunların sürdürülebilir olması lazım, biyolojik çeşitliliğin kaybolmaması gerekir. Bunun için, gerek salep gerek diğer,trüf mantarı gibi, bunlar nerede, ne kadar üretilecek, bunlar belli; merak eden varsa bunları alabilir.
Mesela "maviyemiş" dediğimiz likapa; gerçekten kanseri önlemek için çok önemli olduğu tespit edilmiş, bu bir gerçek. Tamam, bunu biz ilaç olarak kullanmayalım Değerli Milletvekilim ama bunu kanseri önleyici olarak kullansak, yani, ülkemizde üretiliyor, bunu artırsak güzel olmaz mı diye düşünüyorum.
Yani, bunun gibi çok, 38 tane eylem planı hazırladık; hakikaten, bunlar çok faydalı oldu. Şimdi orman sadece çam dikmeye odaklanmıyor, Orman Teşkilatı biliyor ki "Bunlar için gerekli ne varsa yapmamız gerekir." ve bunları hakikaten yapıyor, artık bakış açısı değişti.
Bir de, orman artık kırsal kalkınmanın lokomotifi olarak kullanılıyor. Mesela ceviz; orman köylerinde bir alan varsa oraya ceviz, badem, kestane, ne varsa, orası için ne uygunsa dikiliyor; üç yıl bakımı, bütün masrafları Ormana ait. Kırk dokuz yıllık sertifika veriyoruz -kura çekerek ama- parselliyoruz. Herkese eşit, adil bir şekilde -herkesin önünde kura çekiliyor- ve kırk dokuz yıllığına bunu vatandaşa teslim ediyoruz. Mesela Edirne'de -İbrahim Bey bilir- ceviz çok gelişti. Sebebi, ormanın bu kırsal kalkınmada lokomotif olarak kullanılmasıdır, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu konuda da...
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Bakanım, sözünüzü kestim ama geçen Sayın Valimizin önderliğinde bütün siyasi partiler bir araya geldik, sizin sayenizde bir köyün 700 dekarlık ceviz ormanını açtık ve siyaset de yapmadık.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Çok güzel. Keşke daha da...
Bu konuda bir hatıramı anlatayım: Tam Tunca Nehri üzerinde bir baraj yapılacaktı, Bulgaristan'la ortak baraj; orada araziyi gezerken baktım, bir orman köyünde bütün vatandaşlar oyun oynuyor içeride, duman altı; o zaman kapalı yerde sigara yasağı yok. Oradaki genel müdürümü gönderdim, dedim ki: "Bak, şu alan ceviz için çok uygun." Yani, ben de küçükken çiftçilik yaptım, traktör kullandım, vesaire. "Bunu vatandaşlara verelim. Git kahvede bir konuş." dedim. Efendim, genel müdürümüz kahveye gitti, anlatıyor: "Ya, size ceviz ormanı kuracağız." diyor, kimse oyundan başını kaldırıp bakmıyor. Birisi başını kaldırmadan demiş: "Ya, kardeşim, masrafı kim karşılayacak?" "Masraf da devletten." demiş. "Arazi kimden?" "O da devletten." Bunun üzerine heyecanla birisi demiş ki: "Kaç yıllığına veriyorsunuz?" "Kırk dokuz yıl." deyince "Az değil mi bea?" demiş. Ben de "Git, onlara söyle, benim yetkim kırk dokuz yıl ama bana noterden doksan dokuz yıl yaşayacağına dair senet getirsin, doksan dokuz yıllığına vermezsem bana Veysel Eroğlu demesinler." diye haber gönderince herkes ayaklandı, efendim, heyecanla "Bakanımız Veysel Hoca gelince birlikte dikelim." deyince hakikaten diktik; muazzam bir alan, kahve kapatıldı. Sonra, tesadüfen, ben bir gün Kırklareli'den Edirne'ye giderken şoför, ekip yanlış yola girdi, "Edirne yolu bu değil, yanlış yola girdiniz." dedim. "Efendim, bozuk mozuk." diye beni o köye götürmüşler. Gittiğim zaman bütün millet davul zurnayla karşıladı; dediler ki: "Her haneye, cebimize yılda yaklaşık 30 bin lira para giriyor. Biraz daha yer verin." Ben de diktiğim ağacı buldum; cevizler de yeni koparılmış, orada bir tane kalmış, onu kopardım; aşağı yukarı üç ay masamda kaldı, sonunda dayanamadım, kırıp yedim. Hayatımda yediğim en güzel, lezzetli ceviz o. Bunu şunun için söylüyorum: Yani, bunlar çok önemli.
Tabii, bu arada, biyolojik çeşitliliği korumak için gerçekten çok büyük gayret sarf etmemiz lazım. Bu konuda da Orman dışında, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz çok büyük çalışma yapıyor. Bir defa, korunan alanlar yaklaşık 9,2 milyon hektarken 33 milyon hektara çıktı; 3 kat arttı.
İkincisi: Mesela, birkaç tane misal olarak vermek istiyorum: Millî park sayısı 33'tü, 45'e çıktı. Tabiat parkı; 16 tabiat parkı vardı, 247 tabiat parkı kurduk çünkü buralar korununca, efendim, buradaki biyolojik çeşitlilik de korunuyor, o bakımdan bunlar önemli. Tabii, Çanakkale Gelibolu Yarımadası Millî Parkı, Başkomutan Tarihî Millî Parkı'nı, Erzurum'da Nene Hatun Tarihî Millî Parkı, Sakarya Meydan Muharebesi Tarihî Millî Parkı, Kop Dağı Müdafaası Tarihî Millî Parkı, en son Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihî Millî Parkı'nı da Doğa Koruma ve Millî Parklar yaptı. Yani, biyolojik çeşitlilik açısından gerçekten çok büyük zenginlik var. Şunu belirteyim: Bunu tespit etmek için bir veri tabanı hazırladık, adı "Nuh'un Gemisi." Bütün onları işliyoruz ve biz şu ana kadar da, hatırladığım kadarıyla, ben en son ayrılırken 1 milyon 750 bin civarında bir bitkiyi oraya işlemiştik. İlkini de bana kaydetmek nasip oldu, "Eber sarısı" diye -Latincesini hatırlamıyorum- bir endemik türü ilk defa girmiştim, Afyon'da Çay'da Eber Gölü kenarında yetişen endemik bir tür. Sizin de buyurduğunuz gibi, şu anda 11.500 civarında bitki türü var.
BAŞKAN - 12 bin.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Daha da arttı, 12 bine çıktı. Fakat bunun 3.650 civarındaki türü endemik yani Türkiye'de var, başka yerde yok, bunun kıymetini bilmemiz lazım. Bu bakımdan, buradaki heyete gerçekten çok büyük önem düşüyor.
Peki, biz bununla niye ilgilendik? Efendim, bunu fark edince ben özellikle 2012 yılında... Afyon Dağı özellikle değişik 3 tane iklimin kesiştiği bir nokta, iklimlerin kavşak noktası; dolayısıyla, orada da tür çeşitliliği fazla olduğu için bir Tıbbi Aromatik Bitkiler Merkezi kurduk, güzel bir bina, uygulamaya başladık. Ve değişik üniversitelerle orada çalışma yapılıyor, başta Afyon Kocatepe Üniversitesiyle iş birliği yaptık, sonra bütün üniversitelerle. Ve 2015 yılında ilk defa dedik ki: Bu çok disiplinli bir sektör. O zaman Tarım Bakanlığını ilgilendiriyor, Orman ve Su İşleri Bakanlığını, Sağlık Bakanlığını, üniversiteleri alakadar ediyor. Dolayısıyla, bütün kurumları bir araya getirmek suretiyle 2015 yılında 1'inci çalıştayı; arkasından 2'nci çalıştayı; 2017'de 3'üncüyü; işte, bu yıl da, şimdi orada 2'nci bir üniversite kuruldu, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, o üniversiteyle birlikte -Sayın Başkanım da katılmıştı, hocamız da orada Kıbrıs'tan gelerek çok güzel bir sunum yaptı- 4'üncü toplantıyı orada yaptık.
Şimdi, benim birkaç tavsiyem olacak esasen, o da şu: Efendim, bu konuda özellikle tıbbi bitkilerden ilaç üretiminin önünün açılması lazım; en azından gıda takviyesi olarak nasıl kullanılacağı... Yani, şimdi, özellikle aktarlarda birtakım ürünleri aktar kendi kafasına göre pazarlıyor ama bu yanlış. Ne kadar kullanacak, bunun dozu, kullanma şekli, aç karnına mı, tok karnına mı, nasıl kullanacak, bunların bilinmesi gerekir. Dolayısıyla, en azından bu gıda takviyelerinin disipline edilmesi ve standart üretim yapılması, toksik madde, vesaire olmaması için bunların mutlaka bir şekilde planlanması gerekiyor, bir.
İkinci husus da: Burada bütün kurumlar bu işle ilgileniyor; bir işin sahibi yoksa bu iş yürümez. Dolayısıyla, benim şahsi kanaatim: Yani, bir enstitü mü kurulur... Müstakil bir başkanlık kurulursa... Yani, bazı arkadaşlar "Cumhurbaşkanlığı Başkanlığında bir komisyon olsun, üst kurul olsun." diyor ama bence üst kuruldan ziyade bütün kurumlara özellikle talimat verebilerek, toplayabilecek bir başkanlık olursa çok faydalı olur diye düşünüyorum. Hatta benim şahsi kanaatim... Bu konuda bir teşebbüsüm de olmuştu: Hatırlarsanız, Eskişehir yolu üzerinde eski Tarım Bakanlığının -şimdi Tarım ve Orman Bakanlığının- orada yeni bir bina yaptılar, bunu duyunca hemen oraya bir genel müdürlük yerleşmiş.
BAŞKAN - Evet, orayı da ziyaret edeceğiz. Komisyon olarak gidelim, basalım orayı bir de.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Şimdi, ben Komisyona şunu ifade edeyim: Onların orada o yere ihtiyacı yok, kusura bakmayın. Yani, "Elden gitmesin." diye...
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - İçişleri gibi mi Sayın Bakanım?
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Evet, değil mi?
Dolayısıyla, bunu açık yüreklilikle söylüyorum: Yerleri vardı zaten. Dolayısıyla, oranın bir merkezi olur. Bakın, orada bütün araştırmalar, kitaplar, laboratuvarlar... Değerli Başkanım, değerli milletvekillerim; Türkiye'de bir laboratuvar çöplüğü var, özellikle laboratuvar aletleri çöplüğü var. Bakıyorsunuz, bir yerde çok modern cihaz var ama kullanacak ekip yok, kalibrasyonu yok, şusu yok, bilen yok. Dolayısıyla, orada, bence bu konuda bütün gün, yirmi dört saat çalışabilen bir merkezî laboratuvar, kütüphane, araştırma, seminer odaları -her şeyiyle beraber- başkanın olacağı, bütün kurumların orada istediği saat, cumartesi/pazar, gece gündüz çalışacağı bir mekân hazırlarsak, bir başkanlık teklif edilirse çok faydalı olur diye düşünüyorum çünkü artık bununla ilgili her şey çalıştaylarda toparlandı, güzel işler yapıldı. Hatta daha sonra Konya'da güzel bir uluslararası sempozyum yapıldı, kitaplar çıktı. Bunun dışında daha sonra Sağlık Bakanlığı bir çalışma yaptı. İşte hocamızın Kıbrıs'ta yapacağı şeyin çok önemli olduğunu biliyorum ben de, Kasım 13-17 arasında. Oraya mutlaka tavsiye etmemiz lazım. Bakanlıklardan Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve diğer üniversitelerden gelen arkadaşların oraya katılması, tebliğ sunması, en azından dinleyici olarak gitmesinde fayda olur. Başta Komisyon Başkanı olarak, bütün Komisyon olarak orada bulunulması çok faydalı olur. Çünkü bir de bunun siyasi rolü var, Güney Kıbrıs'takiler bunu engellemek için çok çalışıyor. Dolayısıyla biz de gerçekten güçlü bir şekilde orada bulunalım diye tavsiye ediyorum.
Bunun dışında bir de... Tabii şimdi efendim, Meclis de ara vermiş, bizi de Meclisten çağırıyorlar. Ben çok şey söylendiği için daha fazla söz söylemek istemiyorum ama hakikaten bu ilaçlardan çok faydalı olanlar var. Biz mesela Orman teşkilatıyla birlikte, üniversitemizden bir ekiple birlikte halk için çok faydalı kitapçıklar hazırladık, çok faydalı oldu, anasondan şeye kadar... Mesela kekikle ilgili kısmı da ada çayı...
BAŞKAN - Üyelerimize bunları takdim ettik.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bununla ilgili, mesela çörekotuyla ilgili kısmının başını ben yazdım acizane, başımdan bir şey geçtiği için, onu detayına girmeyeyim, merak eden varsa anlatırım. Mesela, çörekotu burada varsa, bu kısmıyla ilgili bir hatıram var, onu da kaydetmiştim. Yani bunların standart hâle getirilmesi, ne gibi faydası, hangi dozda faydalı olur... İlaç olarak ruhsat almak çok zor fakat en azından bunun gıda takviyesi olarak ve hastalıkların önleyici bir tedbir olarak kullanılmasında fayda var diye düşünüyorum; bu bir.
İkincisi de... Özellikle Başkanımızın da düşüncesi aynı bildiğim kadarıyla. Biz de bazı yerlerde odaklanarak... Diyelim ki Afyon'da ne var? Kekik var veya Burdur'da faraza, salep var veya Isparta'da gül var. Yani her şehre has bir iki tane, bazı yerlerde üçe kadar olabilir, esas itibarıyla tıpkı aromatik bitkiyi alarak bundan artık ilaç üretimi vesaire kozmetik sanayide kullanım için birtakım çalışmalar yapılabilir, bu bir. Ayrıca, ihracata yönelik olarak, siz çok güzel ifade ettiniz, bu defne mesela, önünü açtık. Biz de geçen sene Bartın'da teşvik etmiştik. Sizi arayacaklardı hocam, aradılar mı? Defne ihraç eden bir fabrikada bulunmuştum. Yani şu anda rakamlar gerçekten çok büyümüş, birtakım defneden çıkan yağdır vesaire sabuna varıncaya kadar, şampuana varıncaya kadar üretim de yapıyor. Bunları teşvik etmemiz ve ihracatının önünü açmamız gerektiği kanaatindeyim. Tabii, bunları toparken sürdürülebilir olması gerekir. Mesela ben orada Orman teşkilatına söylemiştim, tamam, defneyi köylüler toplasın, köylülere de istihdam sağlıyoruz ama bunu sürdürebilir şekilde yani bitmesin çeşitlilik diye, bu konuda da bir çalışma yapılması gerekir diye düşünüyorum. İnşallah, bu çalışmalar hayırlı olur. Tabii, sürem çok sınırlı olduğu için. Her zaman ben de emrinizdeyim.
BAŞKAN - Estağfurullah Sayın Bakanım.
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bu konuda ilk adımı attığımız zaman "Ya, Orman ve Su İşlerinin ne ilgisi var bu işle?" diyenler oldu ama biz bu adımı attık, şimdi, bakın, Yüce Mecliste bugün araştırma komisyonu olarak kuruldu ve gündeme alındı. İnşallah, 5 milyar dolarlık ihracatı yapacağımıza ben yürekten inanıyorum.
Evet, teşekkür ediyorum.