KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakanım, Sayın Bakan yardımcıları, değerli bürokratlar, basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, hem sunumunuz için hem de yaptığınız çalışmalar için size teşekkür etmek istiyorum. Bütçenin de konuşmamın başında ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının temin edilmesi için kuşkusuz çevre politikasının esasını oluşturması gerekir. Bu doğrultuda çevre sorunlarını kalkınma çevre koruma ikilemi yerine akılcı bir koruma, kullanma ve geliştirmeyi öngören sürdürülebilir kalkınma modeliyle aşarak gelecek nesillere temiz, doğal ve kültürel değerleri korunmuş, yaşanabilir bir çevrenin intikalini sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi esas olmalıdır.

BAŞKAN - Arkadaşlar, salonda yine bir uğultu var; lütfen, sessiz olmaya davet ediyorum.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Doğal, tarihî ve kültürel değerlerin kirlenmesini, tahrif edilmesini ve yok olmasını önlemek için çevre konusuna bilimi ve aklı esas alan, tarih, kültür, inanç ve millî menfaatlerimizle çatışmayan bir bakış açısıyla yaklaşılmalı, ekonomik ve sosyal politikalar ile çevre politikası arasında uyum sağlanarak insan sağlığı, ekolojik denge, kültürel, tarihî ve estetik değerler korunmalıdır.

Yatırım projelerinin yer seçiminde çevre duyarlılığına önem verilerek yatırımlarda çevre dostu teknolojinin kullanılması esas olmalıdır. Kentleşme politikası belirlenirken de yerleşimlerin afete duyarlı olması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması ve yaşatılması, kentlilik kültürünün oluşturulmasına katkı sağlanması, su kaynaklarının ve çevrenin korunması, planlı, çağdaş altyapılı, yaşanabilir kentler inşa edilmesi, yerel kalkınmanın sağlanması, hizmetlere erişimin kolaylaştırılması ve kentte yaşayan vatandaşın hayat kalitesinin artırılması amaç olmalıdır.

Eğitim, sağlık, sosyal hizmet, kültür, ulaşım ve kentsel altyapı hizmetlerinin hızlı, güvenli, zamanında, ucuz ve erişilebilir bir şekilde sunulmasını diğer politikalarla birlikte sağlıklı kentleşmenin bir gereği olarak görüyoruz.

Türkiye'nin tamamını kapsayacak bir çalışmayla fay hatları, dere yatakları, kıyı şeritleri, tarım alanları ve doğal yapılar gibi imara uygun olmayan alanlar tespit edilerek yerleşime kapatılmalı, üst ölçekli planların tamamlanması suretiyle yer seçiminde yaşanan karmaşa giderilerek düzenli kentleşmenin altyapısı oluşturulmalıdır.

Yaşanabilir kentlerin oluşturulması için ulaşım altyapısı tamamlanmış, çağdaş donanımlı konut alanları yanında gerekli altyapıya sahip endüstri, teknoloji ve sanayi bölgeleri ile mali ve ticari merkezler oluşturulmalıdır.

Afete maruz kalmadan önce hukuki, fizikî ve beşeri tüm alanlarda önlem alınarak doğal afetlerin zararlarının en aza indirilmesi temin edilmelidir.

Bu kapsamda kuşkusuz ekonomik ve sosyal gelişmelerle Bakanlığınızın görev alanı doğru orantılı; maalesef tek başına sizin politikalarınız belirleyici ya da önleyici olamıyor. Bu açıdan baktığımızda atık yönetimi, atık su arıtımı, endüstriyel kirlilik ve çöp depolama alanlarına ilişkin atılması gerekli adımların olduğunu gözlemliyoruz.

Üst ölçekli planların yapılmaması meselesi çok uzun zamandan beri Türkiye'nin tartıştığı bir mesele. Mekânsal planların yapıldığına 2019 programında da yer verilmiş ancak henüz tamamlanması için birazcık daha zamana ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.

Kentleşme yerleşimlerinin afete duyarlı olması gerektiğini söyledik. Bu kentsel dönüşüm meselesi, sadece İstanbul'da değil Türkiye'nin birçok yerinde ihtiyaç hâlini almış hatta sadece kentlerde değil kırsal alanda da yaşadığımız özellikle Karadeniz'deki sel felaketleri nedeniyle buralarda da yerleşimlerin, yerleşim mekânlarının değiştirilmesi ihtiyacını hep beraber gördük. Kuşkusuz burada önemli olan, kentsel dönüşümlerin afet öncelikli olmasıdır. Bunun dışında güzelleştirme amacıyla, sosyal, kültürel veya ekonomik entegrasyon amacıyla yahut başka sebeplerle de kentsel dönüşümler yapılabiliyor ama özellikle İstanbul'da önceliğimizi mutlaka afet öncelikli hâle getirmemiz lazım.

İstanbul'da Silivri merkezli bir deprem yaşadık yakın geçmişte; 5,8 büyüklüğünde. Şüphesiz 1999'da çağın afeti olan depremi yaşadıktan sonra Türkiye'de bu konuda bir farkındalık oluştu her bakımdan hem kamu kurumlarımızda, ilgili kurumlarda hem de vatandaşlarımızda. Bununla beraber Silivri depremi özellikle iletişim, ulaşım ve kurumlar arasındaki koordinasyon bakımından mutlaka daha hazırlıklı hâlde olmamız gerektiğini hepimize gösterdi.

Türkiye'nin sadece deprem değil, sel vesaire bütün boyutlarıyla bir afet haritası var mı ya da çalışılıyor mu?

Evet, Millî Emlak Genel Müdürlüğü yeni yapılanmada Şehircilik ve Çevre Bakanlığımıza bağlandı. Burada da şunu öğrenmek istiyorum: Millî emlakimize ait envanter tüm unsurlarıyla elimizde var mı? Geçmişte bununla ilgili de yani devletin millî emlakine ait ne kadar arazisi var veya ne varsa bunlar tam bilinemiyordu, şu anda bunlar biliniyor mu onu da öğrenmek isterim.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz önemli çalışmalar yapıyor. Çok önceki yıllarda başlayan TAKBİS Projesi önemli bir merhale kazanmış, onu sunumlardan anlıyorum. Bununla beraber Türkiye'de daha temel bir problem olduğunu düşünüyorum kadastro sistemiyle ilgili; o da arazilerin çok ortaklı olması. Burada kuşkusuz hukuki bir düzenleme belki gerekiyor mülkiyet sorunuyla ilgili ancak bunların kolaylaştırılması, aşılabilmesi için tapuların tekleştirilmesi bakımından Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz bir çalışma yapıp bizlere de önerebilir mi? Bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

Şüphesiz afetle ilgili önleyici tedbirlerin alınması önemli, denetim fonksiyonunun etkili bir şekilde Bakanlığımız tarafından yerine getirilmesi önemli. Siz konuşmanızda da söylediniz, imar planlamasında istikrara vurgu yaptınız. Türkiye'de en çok tartışılan, haksız kazanımlara da sebep olan imar planlarından kaynaklı rant olgusu var. Bunun mutlaka önüne geçilmesi lazım. Burada bir de yetki karmaşası var diye düşünüyorum. Geçmişte sadece Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı arasında bir tartışma olurdu; planlama yetkisi sende midir bende midir diye ama şimdi TOKİ'nin var, Özelleştirme İdaresinin var, Turizm Bakanlığının var, Bakanlığımızın var ve belki bilmediğim başkalarının da var. Bu anlamda belki bunun tekleştirilmesinin beklenmedik durumların ortadan kaldırılmasına katkı sağlayabilir diye değerlendiriyorum.

2019 yıllık programında önemli tespitler yapılmış. Burada "şehirleşme" başlığı altında söylenen bazı şeyler var. Mesela, merkezi kurumların plan yetkilerinin genişletilmesinden ziyade planlama, yapılaşma ve denetim sürecinde dikkate alınacak işlerin öne çıkartılması; yani bu imar yetkisiyle ilgili bunu söylemişler.

Yine, kıyı alanları ve tarımsal alanlar başta olmak üzere kontrolsüz kentsel genişlemenin doğal, tarihî ve kültürel alanlar üzerinde oluşturduğu tahribatın önlenmesi ihtiyacının devam ettiğini söylüyor program. Aynı şekilde mekânsal planların yapımında yapılaşma sınırları, yoğunlukları ve uygulama esaslarının afet risk faktörlerine göre belirlenmesi ihtiyacının da devam ettiğini söylüyor; şüphesiz bu bir süreç. Meseleye bakarken biz hep ya da hiç gözüyle bakmıyoruz -mutlaka bu anlamda önemli mesafeler alındı- mukayeseli olarak meseleye bakmak lazım hem çevremiz, bölgemiz, ülkeler kapsamında hem de zaman itibarıyla önceki yıllara göre mutlaka çok önemli mesafelerin alınmış olduğunu da burada ifade etmek istiyorum.

Sayıştay raporlarında önemli tespitler var ama size teşekkür ediyorum, sunumunuzda bunlara özellikle vurgu yaptınız. Dolayısıyla bizim ayrıca bunlarla ilgili bir bahis açmamıza gerek kalmadı diye düşünüyorum.

Evet, ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.