| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyon üyelerimiz, Saygıdeğer Bakanımız; hoş geldiniz.
Öncelikle, ben bu yapmış olduğunuz sunumda halkın ve doğanın yararına ve hayvanların yararına bir bütçe görmedim, bir tasarruf da görmedim.
Öncelikle, bu ülkedeki su kirliliği konusunda birkaç veri paylaşmak istiyorum. Ülkemizde hanelerin yüzde 42,6'sı güvenilir içme ve kullanma suyuna ulaşamıyor ve Türkiye İstatistik Kurumunun yayınladığı 2016 yılı içme suyu verilerine göre, dağıtılan içme suyunun sadece yüzde 57,4'ü arıtılabiliyor ve bu durumda, evlerde kullanılan suyun yüzde 46'sı güvenli değil. Yine, Türkiye'de yer üstü su kaynaklarının yüzde 54'ü, yer altı su kaynaklarının yüzde 21'i kirli. Şu an, tatlı su kaynakları açısından su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer alıyoruz ve 2030 yılına varmadan Türkiye'nin su fakiri ülke durumuna, konumuna geleceği açıklanan raporlarda da açık.
Yine, bir diğer önemli sorunumuz, hava kirliliği ve Dünya Sağlık Örgütünün raporlarına göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 7 milyon insan hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetmekte ve 2019 yılı için sağlık açısından en önemli 10 tehdit arasında ilk sırada hava kirliliği ve iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan sağlık sorunları yer alıyor. OECD'nin 2019'da Türkiye özelinde yayınladığı raporda ise hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı 30 bini geçmekte. Şimdi, tüm bunlara dair... Tabii ki kendiliğinden havamız kirlenmiyor, kendiliğinden su kirlenmiyor, bunların hepsinin bir nedeni var ve bunlar, özellikle, neoliberal politikaları ısrarla şirketler yararına uygulamanızdan kaynaklanıyor. Bu konuda, özellikle, çevre hakkı, doğa savunucularının yıllardır sokaklarda da, açıkladığı raporlarda da dillendirdiği her türlü politikaya karşı tutum aldınız ve bu konudaki en ufak uyarılara -bilim insanları dâhil olmak üzere- kulak asmadığınız çok net, yapılan uygulamalardaki ısrarınızdan bunu biz görüyoruz, bunu biz Kaz Dağları'ndan görüyoruz.
Ekonomik politikaların evet, bir sonucu var, özellikle son günlerde çok sık tartıştığımız intihar vakaları. Bu intiharlardan bir tanesi İstanbul Fatih'te gerçekleşti ve orada 4 yetişkin bir araya gelip ortak karar aldı ve siyanürle kendini zehirledi. Bu, 4 kişiyi etkiledi bugün ama Kaz Dağları'ndaki, özellikle, siyanürle altın işletmeciliği devreye girdiği takdirde hem doğayı hem hayvanları hem halkı ve artık Kaz Dağları'nı yaşanmaz kılacak, sadece Kaz Dağları'nın çevresini değil bütün ülkeyi zehirleyecek bir projede ısrar ediliyor. Bu konuda, ağaçlandırma çalışmalarından bahsedildi, sizin sunumunuzda da var ama ÇED raporuna da aykırı bir şekilde Kaz Dağları'nda 200 bini bulan bir ağaç kesimi var. Bu konuda, durdurulduğu açıklandı Sayın Bakan tarafından da ancak biz bunu çok net fotoğrafladık ve Kaz Dağları'nda hâlen ağaç kesimi devam ediyor. Yine Kaz Dağları'nda aynı maden sahası içerisinde 2/B'yi kullanarak bir arazi özel bir kişiye verildi ve o kişi "kendi arazisi" içinde -tırnak içinde- yani o maden sahası içinde ağaç kesimine devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ersoy, tamamlar mısınız lütfen.
OYA ERSOY (İstanbul) - Ben İstanbul depremine gelmek istiyordum aslında ancak zaman yetmedi.
Ben şunu sormak istiyorum: Bakanlık almış olduğu bütçeyi nerelerde kullanıyor tüm bu doğa talanı devam ederken? Hava kirliliği ve su kirliliği raporlarına baktığımda, Bakanlık bütçesiyle ilgili bu konuda ne yapılıyor? 2018 ve 2019 yılları itibarıyla yaklaşık 3 milyar liralık bir bütçe açığının "iskân ve toplum refahı hizmetleri kalemi" adı altında harcandığını görüyoruz, nedir bu iskân ve toplum refahı hizmetleri? Yaklaşık 3 milyar liralık harcama nerelere yapılmıştır?
26 Eylül tarihinde İstanbul'da yaşadığımız deprem, İstanbul'un depreme hazırlıklı olmadığını çok net gösterdi. Her şeyi geçtim, güvenilir binaları geçtim, güvenilir hastanelere bile sahip değiliz; Cerrahpaşa'nın günlerce içine girilemedi. 12 tane okul yıkıldı, tahrip oldu ve öğrenime ara vermek zorunda kaldı. Yıllardır, özellikle 99 depreminden sonra "deprem vergisi" adı altında halktan vergiler toplanıyor. Bunlar da dâhil olmak üzere İstanbul depremi konusunda hem merkezî idare hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hem de yerel yönetimler bir çalışma yapmak yükümlülüğü ve sorumluluğu altındadır.
Teşekkür ediyorum.