| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, bürokrasimizin değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yetki ve sorumluluk alanı nedeniyle içtiğimiz su, soluduğumuz hava, tükettiğimiz gıda, yaşadığımız şehirlerin yapısına kadar geniş bir alanı ilgilendiren önemli bir Bakanlığın bütçesini görüşüyoruz. "İnsan ve canlı yaşamının korunması, sürdürülebilir kalkınma, dengeli gelişme, refah toplumu" gibi kavramların oturduğu ortak zeminin çevre politikaları olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle Çevre Bakanlığının doğrudan çevreyle ilgili konuları kapsayan bir Bakanlık olması gerektiğini düşünüyorum. Bu hâliyle Bakanlık çok geniş bir alanda yetki ve sorumluluk üstleniyor. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, İller Bankası, TOKİ, Emlak Bankası Genel Müdürlüğü ve mahalli idareler gibi geniş bir alanı kapsıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı izin veren ve denetleyici bir Bakanlık olmalıdır. Bakanlık bu hâliyle bir yatırımı çevreye etkisi yönünden inceleyerek izin verme ve hem de bu yatırımı yürütme konumunda bulunmaktadır.
2018 yılında yapılan düzenlemelerle Maliye Bakanlığına bağlı Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığına bağlı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü gibi alanların Bakanlığa bağlandığını görüyoruz. Çevre ile ilgili görev ve sorumlulukların artmasına, Bakanlığa yeni genel müdürlüklerin bağlanmasına karşın ödeneklerde kayda değer bir artış görülmemektedir. Çevre, vatandaşın büyük bir duyarlılıkla takip ettiği konuların başında geliyor. Hidroelektrik santrallerin, jeotermal elektrik santrallerinin gündemden hiç düşmediğini görüyoruz. "Çevre dostu" diye bilinen bu enerji yatırımları dolayısıyla neden bu kadar büyük bir kıyamet kopuyor? Çünkü halk havasına, suyuna, toprağına, geleceğine sahip çıkıyor, çünkü uygulamalarımızda yanlışlıklar mevcut.
Ülkemizde 2011 yılında işletmede bulunan hidroelektrik santrali sayısı 309 iken bu sayı sekiz yıl sonra yani 2019 yılında 669'a yükselmiş. Bu HES'Ierin yaklaşık yüzde 35'i Karadeniz Bölgemizde bulunuyor. Yaklaşık olarak Trabzon'da 50, Giresun'da 38 HES faaliyet gösteriyor. Böylesine yoğun bir HES yatırımının o bölgede iklim değişikliğine, kuraklığa, doğal afetlere yol açacağını bilmemek mümkün müdür? Madem önce insan, madem önce doğa diyorsak neden yatırımların yapıldığı yerlerdeki bölge halkının isyanına kulak tıkıyoruz?
Yine, aynı şekilde, Balıkesir-ÇanakkaIe'yle birlikte İzmir-Manisa hattı rüzgar santrallerinin tehdidi altındadır. Bunun yanında, Aydın ilimiz başta olmak üzere Manisa, Denizli, İzmir, Çanakkale, Afyon, Van gibi diğer illerimiz de jeotermal santrallerin tehdidi altındadır. Bu santraller de daha fazla denetlenmeli, çevreye verdikleri zarar saptanmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Büyük Menderes havzası yani incir, zeytin ve pamuk, Gediz havzası yani üzüm jeotermal santrallerinin yarattığı tehdit altındadır. Düşen üretim sonrasında TMO'ya sınırsız ve kuralsız tarım ithalatı yetkisi verme noktasına kadar maalesef gelinmiş durumdadır.
Çevrenin isyanına, insanların toprağına ve ekmek kapısı için attığı çığlığa kulaklarımızı tıkamamamız gerekiyor. Aydın'da 64 adet yeni jeotermal elektrik santrali arama ruhsatı ihalesi açıyoruz. Bu, Aydın'ın yüzölçümünün yaklaşık üçte 1'ine denk geliyor. Hükûmet çözümü başka yerde değil, halkın sesinde arasın. Bu nedenle 25 Haziran 1998'de Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanarak imzaya açılan Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Çevresel Karar Verme Sürecine Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi, kısaca Aarhus Sözleşmesi'nin imzalanmasının doğru olacağını düşünüyorum. Bu sözleşmenin iç hukukumuza dâhil edilmesiyle çevrenin korunmasına halkın katılımını hukuksal olarak daha da güçlendirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Çevre ve insan sağlığıyla ilgili diğer bir sorun ise hava kirliliğidir. Çevre Bakanlığımızın Sayıştay raporlarına baktığımızda maalesef kömür denetimlerinin yeterince yapılmadığı gözüküyor ama buradaki hava kalitesi ölçüm istasyon sayısının 8'den 339'a çıktığını görüyoruz Sayın Bakan. Yani "Kömürü denetleme, hava kirlensin, havayı ölçelim." Yani bu konuyla ilgili Bakanlığın ve bu konudaki yetkili yerel idarelerin tarafınızdan uyarılmasında çok ciddi bir fayda olduğunu görüyoruz. Biraz evvel arkadaşımız da bahsetmişti, bu özel kalem müdürlüğüyle ilgili yapılan başvuruların bir türlü sonuçlanmadığı, imzaların atılmadığı ve Bakanlıkta bekletildiği yönünde ciddi eleştiriler var. Sayın Bakanım, bu konuda hassas davranmanızı ve bu arkadaşlarımızın bu atamalarını yapmanızı sizden hassaten rica ediyoruz. Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.