| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, hoş gelmişsiniz. Sabahtan beri oturuyoruz, son konuşmacılardan birisi benim.
BAŞKAN - Yok canım, öyle şey olur mu?
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın İbrahim Aydemir'in dediği gibi, Sayın Vekilimin söylediği gibi tam böyle en final döneminde yemek servisi sıkıntı oluyor.
Şimdi, tabii, Sayın Bakan, çevre meselesi çok önemli. Normal demokratik ülkelerde aslında devlet doğayı korur, çevreyi korur ve vatandaş, yurttaş çevreyle ilgili problemlerini katılarak dile getirir, sorunlara çözüm bulunur. Biz ilk gün de konuştuk, bakın, bu salonda çevreyle ilgili hiçbir sivil toplum örgütü yok. Bu, aslında hem biz vekillerin hem bu Meclisin bir ayıbı. Burada, Türkiye'de çok saygın çevre örgütleri var, onların burada olması lazım. Ama Türkiye'de, maalesef, çevre problemi öyle bir hâle geldi ki bir kısım yağmacı tarzda, yandaş tarzda her yeri tahrip eden insanlar var, vatandaş ona karşı korumaya başladı, yurttaş ona karşı korumaya başladı. Bu kimi zaman bir orman, kimi zaman bir baraj meselesi, kimi zaman Hasankeyf'te olduğu gibi... Nedir? Aslında herkes dile getiriyor, çevre dediğimizde sadece bir şeyleri düzenlemek değildir, korumak lazım, önlemek lazım, müdahale etmek lazım ve çevre dediğimiz sadece doğa değildir, sadece sağlık değildir, bir tarihtir, bir hikâyedir ve bu hikâye geçmişten bugüne kadar gelir, insanlık tarihidir, insanlık hikâyesidir. Eğer yeni bir hikâye yazılacaksa yağma, talan bunun üzerine kurulmamalıdır, gelecekte çocuklarımız da bize bu konuda hesap sorabilir.
Bugün çevre konusuna Türkiye'de el atarsak yer üstü, yer altı, hava, gökyüzü, eğitim, tarih, turizm her açıdan bir yığın problem yaşamaktayız ve geldiğimiz aşamada birilerini zengin ediyoruz, zenginliğimizi yok ediyoruz, bütün medeniyetlerin bıraktığı zenginliği yok ediyoruz, farklılıkları yok ediyoruz, tek tipçi bir anlayışla sadece paraya dönüşüyoruz ve birilerini zengin ediyoruz. Habitat yok oluyor, hayvanlar yok oluyor, Türkiye'de ender bulunan bitki örtüleri yok oluyor ve çevre kirleniyor ve aslında şu anda Türkiye'de çevre meselesi bir halk sağlığı sorununa dönüşmüştür, arkadaşlarımızın çoğu anlattı. Sayın Bakan, bu Salda Gölü meselesinde siz dediniz ki: "Bir çivi bile çakılmayacak." Anadolu'da bir çivi çakılmayacağının anlamı şudur: Hiçbir şey yapılmayacak, çevre ve doğa korunacak. Peşinden ihale yapıldı. Ne için yapıldı? Millet parkı için. İhale ismi açık ama kapalı yapıldı ve milletten saklandı. Yani bir şeyi kamufle etmek için kullandığımız mesele millete dönüşüyor.
Bakın, sabahtan beri birçok arkadaşımız Hasankeyf'e değindi, az önce görüntü düştü. Ben izlediğimde -ben Batmam Vekiliyim- gözlerim doldu. Hasankeyf'in on iki bin yıllık tarihi değil, oradaki insanların mücadelesi değil, dile getirilen değil çünkü Dünya Mirası Listesi'nde hepimizin bildiği bir yer, elli yıl için... Normalde aslında Hasankeyf turizmde bu ülkeye daha fazla katkı sağlayabilirdi. Ne biliyor musunuz? Her ülkenin bayrağına saygı duyduğumuz gibi, Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı normalde bir şeyleri örtmek için kullanılamaz. Orada çarşı yerle bir ediliyor, yıkılıyor, bir kısım insanlar buna itiraz ediyor, yurttaş çıkıyor, birileri o yıkıntının üstüne bayrak asıyor. Bu, aslında hepimizin bir problemi. Normalde mademki bu kadar hassas bir konu, bu hassas konularda... Ki bayrağın nerede kullanılacağının mevzuatı belli, özel yasası belli. Buradan buraya geliyoruz ve bu hikâyeler farklı yazılıyor.
Arkadaşlar, Mardin sit alanında -Sayın Bakan biliyor, bütün bürokratlar biliyor- Cumhuriyet Meydanı diye bir meydan var -zaten memlekette her yerin ismi değişmiş, şimdi sadece burada değil kuzeydoğuda, Suriye'de bile isim değiştiriyoruz- Cumhuriyet Meydanı'nda kilise var, müze var, kilisenin altında yer var ve orada Hristiyanlara, Müslümanlara ait mezarlar var, otopark yapılacak. Buradan şuraya geliyorum: Süryaniler, Ermeniler -Sayın Tapu ve Kadastro Genel Müdürümüz burada, oturuyor- bir kısım insanlar eskiye ait bilgi istediklerinde bu bilgiler yok, bu bilgiler verilmiyor ve bu bilgileri aslında vermek lazım, paylaşmak lazım. Paylaşmadığımızda ne oluyor? Bu insanlar bir yığın sıkıntı yaşamakta ve bu ülkeyle ilgili ciddi problemler yaşamaktalar. Bir taraftan bunları dile getirirken aslında sadece bu değil mesela "Ava Spî" diye Beyaz Su var, birçok şey var. Şimdi, Sayın Ağrı Vekilimiz söz etti Doğubeyazıt'tan, İshak Paşa'dan. Her zaman Cumhurbaşkanı da söylüyor, ünlü Kürt bilim adamı, yazarı Ahmedi Hani de kâtiplik yapmış İshak Paşa'da, âlim, büyük bir âlim. Şimdi, bunların hepsini korumak lazım.
Şimdi, size döndüğümde aslında gösterdiğiniz yerlere "Selçuklu" dediniz. Hazreti Ömer zamanında, geldiğinde 630'larda -639 yanılmıyorsam- Diyarbakır'daki bu Ulu Camisi o zaman kilise, sonradan bu değiştirilmiş. Sayın İbrahim Bey, Sayın Ekrem Bey, bu gösterdiğiniz alanlar gerçekten güzel ve korunması gereken, geliştirilmesi gereken alanlar. Sur döneminde hiçbir olay orada olmadı, bu gösterdiğiniz yerlerde ve o "Hazreti Süleyman" dediğiniz yerde çok güzel bir müze de var. O müzeyi gezdiğinizde o bölgedeki höyüklerle binlerce yıl, beş bin, on bin yıl önceki tarihleri anlatılmakta. Şimdi, yapılan şeyleri ben kendim anlatmayacağım, sizin söylediğinizi ben anlatmayacağım çünkü Diyarbakır Surları, Suriçi bölgesi ve Hevsel Bahçeleri UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'ne girdi. Bakın, bir yazı okuyacağım, bu iki ay önce, Bakü'de tekrar toplandılar, bu dünya miras listesinde ne diyorlar? "Türkiye'den Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri'nde çevreyi etkileyecek tüm projelerin durdurulması." Tüm çevreyi etkileyecek projelerin durdurulması için bir görüş belirtiyorlar. Çünkü bu görüşte, dokunun geri döndürülmeyecek şekilde tahrip edilmesi... Bu dediğiniz olayların hiçbirinde olay olmadı. Bakın, tek tip, Sayın Bakan, tek tip, burada tarihî binalar vardı, tek tip, bunlar çünkü birilerine ihale yapılmış -sabahleyin Sayın Paylan'a gösterdim- hepsi dökülüyor ve siz Sayıştay raporlarını inceleseniz -Sayın Bakan siz de biliyorsunuz- bir kısım şirketlerin teminatı yok, eksik, taşeronlara vermişler ve bu işler devam ediyor. Şimdi mesele çok büyük, zamanı da fazla kullanmak istemiyorum fakat çevre meselesine gelince, çevre meselesinde hepimizin duyarlı olması lazım, hepimizin gelecekle ilgili bir kısım işler yapması lazım ya da Çevre Bakanlığının birçok iş yapması lazım. Bakın "şehircilik" diyoruz, şu anda, her hafta bir kayyum geliyor fakat ondan önce şimdi, Boğaziçi meselesi filan da anlatıldı. Arkadaşlar, Çevre Bakanlığındaki bürokratlara da sesleniyorum, hiçbir dönem elektrik nedeniyle bir kentin, bir ilçenin suyu kesilmiyor, kesilmedi. Ben sağlıkçıyım nasıl ki yoğun bakımda elektrik kesilmezse... Hasankeyf'te bir köye gitmiştim, yaz ayında su yok. Niye su yok? Elektriği kesmişler, o elektrik kesildiği için ilçeye su gelmiyor,su gitmeyince bebek hasta olur, insanlar hasta olur, insanlar ibadetini yapamaz, birçok şeyi yapamaz; bunun düzenlenmesi lazım.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Vekilim, orada sondaj var...
BAŞKAN - Lütfen...
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sondajlar için Sayın Bakan ne yapmak lazım biliyor musunuz? Bu bölge, güneş enerjisi bakımından, yenilebilir enerji bakımından çok zengindir; bunu yapmamız lazım. Ama ne yapıyoruz? Arkadaşlarımız söylediler, burada en başta bu baca meselesine bütün partiler karşı çıkmıştı, siz bürokratlara sorun, baca yapmadılar, uzattık, bunlara 550 milyon teşvik verildi. Hem teşvik veriyoruz hem baca yapmıyorlar. Buna ne denir ya? Bunu gerçekten kimse izah edemez? Bari o parayı verdiniz, önce bacayı yapın, bacayı yapmadan para vermemek lazım; o bile yapılmadı. Ne oldu? Giderek her yerimiz kirleniyor. Bakın, Türkiye'deki en büyük problemlerden biri de ışık kirliliği. Diyoruz ya, bizim çocukluğumuzda gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz yıldızları göremiyoruz, her yerde yüksek binalar, yüksek binaların üstünde de böyle kocaman bir ışık silsilesi var; her tarafı kirlettiğimiz gibi gökyüzünü de kirletiyoruz, bunlar geleceğimizi yok ediyor.
Şimdi, geldiğimiz noktada bizim yapmamız gereken çok iş var Sayın Bakan. Madeniyle, petrolüyle, enerjisiyle yapmamız gerekenler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İpekyüz, lütfen tamamlayınız.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Tamamlıyorum.
Bakın, bu enerji meselesinde Türkiye'de kriz nedeniyle... En başta "Kriz var." dediğimizde kıyamet kopuyordu, şu anda herkes "var" diyor, Plan ve Bütçe komisyonunda sürekli vergiler çıkarılıyor.
Karbon vergisi çıkarılsın, Volkswagen buraya dizel araba getirdiğinde -karbon emisyonları- yüzde 15 senden vergi alacağız diyelim, ÖTV yerine senden bunu alalım diyelim. Petrol üretenden bunu isteyelim, madenden bunu isteyelim; dünya bunu tartışıyor, bunu yapıyor. Ama biz ne yapıyoruz? Tam tersine, onların yasakladığını gelin burada üretin diyoruz, üstüne vergi almıyoruz, teşvik veriyoruz. Bunların tümünün düzenlenmesi lazım, bunları yapmadığımız zaman biz gerçekten ciddi bir sıkıntıya düşüyoruz. En büyük problemlerden biri, başta söylediğim gibi, bir hikâye yazmak gerekiyorsa bu hikâyenin tekleştirerek değil, zenginliğimizle, farklılıklarımızla olması lazım ve her tarafa eşit hizmetin gitmesi lazım. Bu eşit hizmet olmadığı zaman "çevre" denilince şu akla geliyor: Belli firmalara ayrıcalık, belli firmaları korumak ve bu belli firmaları korurken de devletin gücünü, Bakanlığın gücünü, bürokratların gücünü arkasına almak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız efendim.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Son olarak, Türkiye içindeki bütün bu meseleleri bitirdik. Geçtiğimiz hafta basına düşmüştü, daha hiçbir şeyi bilmiyoruz, ne aşamada olduğunu bilmiyoruz -TOKİ Başkanı burada- TOKİ'nin bir kısım problemleri var, Nusaybin'de otuz altı ay kira vereceklerdi. Yılbaşından beri kira vermiyorlar, evler teslim edilmiyor, hiçbir gerekçe açıklanmıyor. Vatandaş bir taraftan kira alamıyor, bir taraftan konuta giremiyor. Şimdi de biz diyoruz ki: "Kuzeydoğu Suriye'de 140 köy yapacağız." Demek ki bu müteahhitlerin Türkiye'de inşaatı bitti, durdu, yeni bir alan açmak lazım. Niçin alan açmak lazım? Son cümle söylüyorum: Kaz Dağları'na gelen şirketin CEO'su ne diyordu? "Türkiye en güzel hafriyat yapan ülkelerden biridir, biz yapmıyoruz." İnternet sitesinde şu yazıyor: "Risk düşük, riskimiz yok, maliyetimiz düşük, kârımız büyük." Ama taşeronlar, firmalar -burada bir yığın inşaat firması zengin oldu- orada hafriyat yapıyorlar, sonra terk ettiklerinde o bırakılan yerde size sorduklarında, Başkanıma sorduklarında "Orman yangını için kullanılacak." diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Bakan, bakmak yetmiyor, görmek de gerekiyor. Bu konuda bütçede ciddi çalışma yapmanız lazım.