KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu salonda bulunan herkesi gecenin bu saatinde saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Komisyonumuza hoş geldiniz.

Değerli arkadaşlar, ben Gençlik ve Spor Bakanlığını -geçen sene de söylemiştim, her yıl da söylerim- bakanlıkların en önemlilerinden görürüm, belki de en önemlisi olarak görürüm çünkü bizler yaş almışlar olarak bu memleketi iyi yönetmedik, ne huzurla ne refahla buluşturabildik. Toplumsal barış anlamında ciddi problemlerimiz var. Birkaç kuşak kaybettik ama hiç değilse yeni kuşağı kaybetmeyelim diye bir derdimizin olması lazım.

Sayın Bakan, gece seansında görüşülen tek bakanlık sizsiniz, bu konuda ne hissediyorsunuz bilmiyorum. Yani tek bakanlık var gece seansında görüşülen, sizsiniz. Bunu niye kabul ettiniz? Yani buna itiraz etmeyi düşündünüz mü mesela? Bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi çok ağır bir bakanlığı görüştük ve gerçekten hepimiz çok yorgunuz. Bunun da üzerine Gençlik ve Spor Bakanlığını gece seansında görüşüyoruz. Ben sizin yerinizde olsam bunu kabul etmezdim öncelikle, gerçekten kabul etmezdim "Bu Bakanlığın hak ettiği gibi, diğer bakanlıklar gibi müstakil bir günde görüşülmesi gerekir." diye önerirdim. Sizi gece seansına koyarlarsa seneye asla kabul etmeyin Sayın Bakan, tabii eğer o koltukta olursanız, o da ayrı bir konu.

Diğer mesele: Sayın Bakan, bu salonda 30 yaşın altında olan herhangi birisi var mı? 27 yaşın altında olan var mı? 25... Yok.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Yok." diyene kadar soracaksın sen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani şunu söyleyeceğim Sayın Bakan, bakın, biz bütçe görüşmeleri başlarken şunu önerdik: "Arkadaşlar, her bakanlıkla ilgili, ilgili toplum kesimleri gelsin, sendikalar gelsin, meslek örgütleri gelsin; Gençlik Bakanlığında da gençler gelsin, gençler konuşsun." Biz yaş almışlar olarak konuşuyoruz. Yeni bir kuşak var, inanın ben de onları anlamaya çalışıyorum. Yani "Bizi anlamıyorlar." derdik ya hep gençken büyüklere, gerçekten ben de onları anlamaya çalışıyorum, gençler de bizlerin onları anlamadığını düşünüyor. O anlamda gençlerin konuşması esas olan bir bütçede bizler konuşuyoruz.

Sayın Bakan, hassaten soruyorum...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Garo Bey "Yaşlı var mı?" onu soralım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok ama gençler, gerçekten yeni bir kuşak gelmiş durumda bizden sonra da.

Sayın Bakan, bu bütçeyi hazırlarken gençlerin kararlarını esas aldınız mı, gençlerle toplantılar yaptınız mı, gençlik meclisleri oluşturdunuz mu? Gençlik meclislerini hangi kriterlere göre oluşturdunuz? Bunlar çoğulcu gençlik meclisleri miydi yoksa tek bir ideolojik kalıptan bakan veya tek bir partinin gençlik örgütleri miydi bunlar yoksa bütün Türkiye'yi kapsayan, bütün kimlikleri kapsayan bir gençlik örgütü müydü? Bu konuda bilgi verirseniz sevinirim. Çünkü açıkça söyleyeyim, bizim partimizin ilkelerinde gençlik meclisi vardır biz "Söz, yetki, karar gençlerin." deriz. Gençlerin aldığı karar esastır. Bizim partimizde kadınların da meclisi vardır, kadın meclisinin aldığı karar da bizim için bağlayıcıdır, gençlik meclisinin aldığı karar da bağlayıcıdır ve böyle olmalı değerli arkadaşlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - 30 yaşın altında kaç vekiliniz var?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 18 yaşa indirdiniz aslında, seçilme yaşını hep beraber indirdik ama şu sıralarda 18 yaşında kimse yok.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yok, merak ettiğimden soruyorum, insicamınız bozulmasın da Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dur şimdi, bozma, bozma o zaman.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sizde 30 yaşın altında kaç vekil var?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bizde çok genç var, bizde çok genç var.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - En genç milletvekili bizde.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - En genç milletvekili bizde.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kaç tane var? Kaç tane var?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - En genç bizde.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - En genç milletvekili AK PARTİ'de.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; bakın, Türkiye'de en önemli mesele barıştır, toplumsal barıştır. Ben sizin bildirgenizi baştan sona okumaya çalıştım "barış" kelimesini görmedim, toplumsal barış, kardeşlik, bir arada yaşama, çok kimliklilik, çok kültürlülük, çoğulculuk; bu kelimeleri görmedim ama az önce bir arkadaşımız daha söyledi, gerçekten de Millî Savunma Bakanlığı kitap yapsaydı ancak bu kadar olurdu. Yani oysa bakın, tabii ki gençlerimiz tarihini bilmeli, tabii ki öğrenmeli ama bu daha çok Millî Eğitim Bakanlığının meselesi gibi geliyor bana. Esas mesele, gençleri geleceğe hazırlamak ve kendi aralarındaki barışa hazırlamak. Çok kimlikli, çok kültürlü olduklarını bilmeleri, toplumun çok kimlikli olduğunu bilmeleri ve birbirlerine saygı duymalarını öğretmek; bence temel misyonlarımızdan biri bu olmalı Gençlik Bakanlığı olarak.

Ha bakın, şu kitapçığınızdan 2 tane örnek vereceğim. Şöyle demişsiniz: "Gençlerimizin millî ve manevi değerlerle bütünleşmesini, tarihini ve ecdadını yakından tanımasını, okuyan, araştıran, yazan bir nesil olarak yetişmesini..." Şimdi, tarihi ve ecdadı nasıl öğretiyorsunuz mesela, yakından nasıl tanıtıyorsunuz, bunu çok merak ediyorum. Yani tarihi ve ecdadı nereden başlatıyorsunuz, hangi kimliklerle anlatıyorsunuz? Türk ve Sünni parantezinden mi anlatıyorsunuz yoksa daha çoğulcu, çok renkli, çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok mezhepli bir coğrafyada, bir ülkede yaşadığımızı mı anlatıyorsunuz? Temel meselemiz bence buralarda bir yerde. Birbirimize saygı duymamız gerektiğini, birbirimizi anlamamız gerektiğini, birbirimizin değerlerini öğrenmemiz gerektiğini mi anlatıyorsunuz?

Mesela şurada dinî ilimler atölyesini yazmışsınız, şöyle diyor: "Gençlerimizin dinimizi doğru kaynaklardan okumaları, öğrenmeleri ve bu öğrendiklerini hayatta tatbik etmeleri için Kur'an-ı Kerim ve meali, Resulullah'ın hayatı, temel dinî bilgiler, İslam tarihi, peygamber tarihi..." Şimdi, Sayın Bakan, ben Hristiyan'ım. Bu ülkede Hristiyanlar da var. Evet, azınlığız ama bir zamanlar bu kadar azınlık değildik, toplumun neredeyse yarısını oluşturuyorduk. Museviler de var bu topraklarda. Şimdi, bu tabir beni karşılamıyor mesela benim çocuklarımı da karşılamıyor; bu ülkede Hristiyan çocuklar da var, gençler var, Musevi çocuklar da var, gençler var. Şimdi "Gençlerimizin dinimizi doğru kaynaklardan öğrenmesi" deyince gençlerimiz şöyle zanneder: "Bu ülkede tek bir din var, tek bir peygamberin hayatı öğretilebilir, tek bir inanç var." "Tek bir mezhep var hatta."ya getirebilir. Yani şurada benim gördüğüm, Türkçü ve Sünni Müslümanlığı anlatan bir çerçeve ve parantez var. İşte bu bizim eksikliğimiz yani gençlerimize bir yerlerde eksik bir şey anlatıyoruz, sonra bir yerde -ne bileyim- bir Kürt'le karşılaştıklarında, mesela Amed Sporla karşılaştıklarında sanki kırmızı görmüş boğa gibi oluyoruz ve birbirimize doğru yöneliyoruz, birbirimize saygı duymuyoruz, nefret söylemleri ortaya koyabiliyoruz oysa spor, buluşturan bir yer; spor, kardeşlik. Gençler bizim gibi olmamalı. Bakın "Gençlik meclisini, çoğulcu bir meclisi oluşturun." niye diyorum, biliyor musunuz? Bizler gibi olmasınlar diye.

Bakın, paylaşamayacağımız hiçbir şey yok hâlbuki. Geçmişte bunu kısmen başarmışız, bütün inançlar, bütün kimlikler bir arada, birlikte yaşayabilmiş, birbirimize saygı duymuşuz ama ne zaman ki bir inancı, bir kimliği öne çıkarırsak, diğerlerini yok sayarsak, bakın, birbirimize girmişiz, yukarı çıkan kendisini başka bir şey zannetmiş, yok sayılanlar itiraz etmiş, isyan etmiş ve yüz yıldır bir kaos yaşıyoruz. İşte, bu girdaptan çıkmanın yolu Sayın Bakanım "dinimiz" dememek. Belki çok dinli olduğumuzu çocukların bilmesi...

Bakın, Konya'da billboardlara bir afiş asıldı, biliyor musunuz? "Hristiyanlardan ve Yahudilerden dost edinmeyin." diyordu ve haçın üzerinden kan akıyordu; Musevi, Davut yıldızının üzerinden kan akıyordu, böyle bir afiş asılmış. Şimdi, bunu gören bir genç ne yapar? Öldürecek Hristiyan veya Musevi arar. Düşünebiliyor musunuz, İsrail'de böyle bir afiş olsa büyük itiraz ederiz değil mi veya Almanya'da böyle bir afiş olsa Müslümanlara karşı hep beraber itiraz ederiz değil mi, etmemiz de lazım ama biz neden Mevlâna'nın şehrinde böyle bir afişle karşılaşıyoruz? Mevlâna'nın şehrinde, düşünebiliyor musunuz, "Kim olursan ol gel." diyen Mevlâna'nın şehrinde böyle bir afişle karşılaşıyoruz. İşte, biz Mevlâna'nın öğretisinden ne zaman saptık, ne zaman "Kim olursan ol gel." çizgisinden saptık? İşte, gençlere biraz bunları anlatmamız gerekir diye düşünüyorum Sayın Bakanım, bu konuyu esas almamız lazım.

Diğer bir mesele, gençlerin sorunları var Sayın Bakanım. Bakın -ben geçen sene bahsetmiştim, zamanım çok yok, diğer ikisine giremeyeceğim; işsizlikten de çok bahsetti arkadaşlar, onu biliyorsunuz- uyuşturucu meselesi var Sayın Bakanım. Uyuşturucu konusunda ben yeterli bir çaba içinde olduğunu düşünmüyorum Hükûmetinizin; belki siz çaba içerisindesiniz ama Hükûmetinizin öyle bir çaba içinde olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten, inanın, seçim bölgem Diyarbakır'da uyuşturucu satıcılarını çocuklar gösteriyorlar "Bakın, şu uyuşturucu satıcısı, şu uyuşturucu satıcısı." diye. Çocuklar biliyorsa, her yerde MOBESE kameraları varsa devletin bilmeme imkânı yoktur. İnanın Sayın Bakan bölgeye gelmenizi hassaten -en son ne zaman geldiniz, bilmiyorum ama- sizden rica ediyorum. Uyuşturucu meselesi konusunda bilinçli diyebileceğim -yani artık bu noktaya varabilir- bir yol verme var, bilinçli bir yol verme var. Bu konuda bir soruşturma açmanızı istirham ediyorum sizden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son olarak, kumar meselesi Sayın Bakan. Geçen sene de size söylemiştim, İddaa bayilerinin önünde lise ve ortaokul öğrencileri var demiştim. Bu sene tekrar, bu Bakanlık gelmeden önce tekrar bunu soruşturdum. Birkaç İddaa bayisine gittim, bir tanesini de tanıyorum, aynen şunu söyledi: "Ben oynatmıyordum, ben oynatmasam öbür bayiye gidiyordu, ben de oynatmaya başladım." İddaa bayileri ciddi anlamda ortaokul ve lise öğrencilerine iddaa oynatıyorlar Sayın Bakanım.

Geçen gün buraya Varlık Fonunun Başkanı geldi, şununla gurur duydu: "Milli Piyangoyu özelleştirmeden önce 3 milyar cirosu vardı; özelleştirdik, bir yılda 9 milyara çıktı cirosu." dedi. Bir devlet kurumunun başında olan kişi kumar gelirinin artmasından gurur duyduğunu söyledi. Bundan utanç duymalıyız Sayın Bakanım, utanç duymalıyız. Hani "Müslüman çoğunluğu olan ülkede..." diyorsunuz ya; hepimizin dininde haram; o anlamda, utanç duymalıyız bunlardan. Bu kumar, uyuşturucu ve işsizlik meselesini çözmezsek gençlerimize iyilik edecek bir ortam yaratamayız ama her şeyden önce gençlerimiz arasında bizim başaramadığımız toplumsal barışı yaratmalıyız. Bu da çok kimlikli, çok kültürlü, çoğulcu bir perspektiften geçer Sayın Bakanım.

Sayın Başkan, bir dakikam daha var mı, çok özür dilerim.

BAŞKAN - Buyurun, buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sınavlar meselesine değinmiştim geçen sene. Bakın, ben yıllarca amatör kulüplerde yöneticilik yaptım, hâlâ da arkadaşlarımla görüşüyorum; biliyorsunuz, Şişli Spor Kulübüyle, Taksim Spor Kulübüyle, bizim cemaat kulüpleriyle, diğer kulüplerle de ilişkilerimiz var.

Sayın Bakanım, bakın "Sınavlar kalktı." dedi Tayyip Erdoğan, kalkmadı, bunu biliyorsunuz; ortaokul geçiş sınavı, liseden üniversiteye geçiş sınavı. En yetenekli çocuklarımızı -siz de biliyorsunuz- 12-13 yaşında, 11 yaşında dershane için alıyorlar... Dershaneler kapanmadı Sayın Bakanım, dershaneler başka adlarla devam ediyor; yok etüt merkeziymiş, yok bilmem neymiş diye devam ediyor. En yetenekli çocuklar, gelecek vadedecek, belki millî takıma çıkacak basketbol, voleybol oyuncusu çocuklar 12-13 yaşında bir kopuyorlar o dönemde, ikinci kopuşları da 17-18 yaşlarında da üniversiteye geçiş sınavlarında oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) -

"Bu konuda bir öneriniz var mı?" dedim "Bir şeyler çalışıyoruz." dediler. Osman Aşkın Bak da söylemişti, daha önceki bakanlar da söylemişti. Ya, yetenekli, en azından gelecek vadeden çocuklarla ilgili bir planımızın olması lazım. Yani "Gitme." diyoruz, annesi diyor ki, babası diyor ki: "Arkadaş, bu çocuğun geleceğiyle mi oynuyorsun sen ya?" Ya diyorum ki: Bu çocuk millî takıma çıkabilir basketbolda, voleybolda millî takıma çıkabilir, öyle potansiyel vadediyor; gel, bırakma sporu diyorum. "Yok, aman, bu çocuğun sınavı var, geleceğini kaybedecek." diyor. Yani o konuda bir plan çalışamaz mıyız? Yani sporda kalmalarını sağlayacak, sınavla dengeleyebilecek -onlara da belki bir ek puan mı olur, ne olursa- bir sistem... Ama tabii ki burada suistimal de edilmeyecek bir sistem kurmamız lazım bu anlamda. Hani, şunun yakını, bunun yakını olmayacak şekilde bir sistem kurmamız lazım. Gelecek vadeden çocuklarımızı sporda tutmak meselesi var. Bu konularda hassaten çalışmanızı rica ediyorum Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - En son cümlem de, kredi ve yurtlar konusundaki borçları silelim ya da Sayın Bakanım, en kötü ihtimalle faizlerini silelim ve yapılandıralım diyorum.

Teşekkür ederim.