KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, değerli milletvekillerimiz, değerli bürokratlarımız ve basın mensuplarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık Bakanlığı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Tabii, sağlık, gerçekten de sosyal devlet olma adına ve insanların yaşamını sürdürmesi adına ve insanların kendini güvencede hissetmesi adına çok önemli bir unsur. Biz de 2002 yılından beri sağlıkta büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadık ve çok kısıtlı kaynaklarla son derece de inanılmaz hizmetler sunmaya başladık. Tabii, 2002'den önce -ben de bir hekim olarak- sağlıktaki durumumuz neydi diye bir baktığımızda; o günün şartlarında herhangi bir standardizasyonu olmayan ve işte, SGK, PTT, Demiryolları gibi çeşitli kurumların kendilerine ait hastanelerinin olduğu ve birlik ve bütünlüğünün olmadığı durumdaydık. O günün şartlarındaki hastanelerde genelde 6-8 kişilik koğuş sistemi vardı. Tuvaleti, banyosu içerde olmayan; yirmi dört saat sıcak suyu olmayan; ameliyathanelerinde dahi sterilizasyona, HEPA filtre sistemine uyulmayan ve pencereleri olan bir sistem vardı. O günün şartlarında böyle bir sağlık hizmeti veriliyordu. 2003 yılında sağlıktaki değişim ve dönüşümle gerçekten de bu kısıtlı, kıt kaynaklarımızla ilk önce hastanelere bir standardizasyon getirdik. Bu neydi? Diyelim ki bir ameliyathanenin nasıl olması gerektiği, yoğun bakım ünitelerinin nasıl olması gerektiği, hasta yatak odalarının nasıl nitelikli hâle getirilmesi gerektiği gibi pek çok alanda ve hangi tahlillerin hangi hastanelerde yapılabileceğinden tutun da pek çok alanda standardizasyon getirdik. Bununla beraber, gerçekten de tüm hastaneleri, eskiden dağınık olan çeşitli kurumlardaki hastaneleri Sağlık Bakanlığı çatısı altında topladık, bu önemli bir devrimdi. Bunun neticesinde ve o günlerde nitelikli yatak sayımız yüzde 6'lardaydı, bugün yüzde 70'lere çıkardık ve yoğun bakım ünitelerimiz, ameliyathanelerimiz, yanık ünite merkezlerimiz ve gerçekten de diyaliz merkezlerimizin sayısı kat kat artırıldı. Bunun neticesinde ayrıca hastanede yapılabilen ameliyat türleri, yapılabilen tetkik sayıları kat kat arttı. Hani hatırlayacaksınız 8'inci Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal bir baypas ameliyatı için Amerika'ya gittiği günleri hatırlayın. Tabii, bugün bu ameliyat Uşak devlet hastanesinde elhamdülillah yapılabilmektedir ve başarıyla da yapılabilmektedir. Ve bugün vatandaşlarımız yani herhangi bir yurt dışına gitme ihtiyacı hissetmeden kendi ülkelerinde bu tedaviyi rahatlıkla alabilmektedir.

Sadece hizmetlerde standardizasyonu sağlamadık ayrıca hastanelerimizde de yenileme yaptık. Bugün pek çok ilimizde -bu şehir hastanelerine başlamadan önce- hemen hemen bir sürü ilimizde, ilçemizde yeni devlet hastaneleri yaptık yeni standartlara uygun olarak. Bugün işte Uşak ilimizde de 600 yataklı devlet hastanesi, Banaz Devlet Hastanesi, Eşme Devlet Hastanesi, Karahallı Devlet Hastanesi, hepsi bunların hükûmetlerimiz döneminde yapıldı. Bunlara vesile olanlara başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz.

Tabii, sağlıkta sadece ikinci basamak tedavi hizmetleri önemli değil. Tabii, hasta olmadan onları hastalıktan korumak çok önemli. Bu anlamda ne yaptınız derseniz? Bu anlamda da tabii ki eskiden ayrılan bütçeyi 3,8 kat artırarak ve önümüzdeki yıl da 20 milyar gibi bir düzeye getirerek ve ilk defa hükûmetlerimiz döneminde aile hekimliği politikasını hayata geçirerek hem hekimin hastasını hem de hastaların hekimini tanıması açısından çok önemli bir fırsatı yakaladık. Daha önceki sağlık ocağı sistemi neydi diye baktığınızda, sağlık ocağında gerçekten de 6-7 hekim bulunmasına rağmen 1 hekim muayene ediyordu, diğerleri kendilerine sıra gelmesini bekliyordu ve rantabl bir sistem değildi. Diğer taraftan da hekimlerin, özellikle de pratisyen hekimlerin özlük hakları bakımından şimdikine göre, aile hekimliği seviyesine göre çok geride oldukları için kendilerini hekim bile saymaktan imtina ediyorlardı, başka işlerle uğraşıyorlardı. Elhamdülillah o günleri geride bıraktık, bugün yaklaşık -yanılmıyorsam- 24 bin civarında aile hekimimiz var, hekim başına aşağı yukarı 3.000-3.500 civarında da hasta düşmekte, bunu ilerleyen dönemlerde 2.700'e düşürme gibi bir hedefimiz var.

Sadece bununla mı kaldık derseniz, hayır, sadece bununla da kalmadık. Diğer taraftan bizim için çok önemli olan aşılama testleri, bugün aşağı yukarı 13 antijenle aşılama testlerimizi biz yüzde 98'lere, 99'lara ulaştırdık, bu dünyada gerçekten de çok ciddi bir başarı.

Diğer taraftan da doğum sırasında erken teşhis edilebilen hastalıklarda... Gerçekten de bunları erken teşhis ettiğiniz zaman kişi sağlıklı olarak hayata devam ederken eğer bunları erken teşhis etmezseniz kişi sağlıklı bir şekilde hayata devam edememektedir. Bunlar ne diye baktığımızda, işte yenidoğanlarda fenilketonüri taraması, işitme bozukluğunun taraması, kistik fibrozis, hipotiroidi, biotinidaz eksikliği gibi pek çok tarama testlerinde yüzde 99 seviyesine ulaşılmasını gerçekten de çok anlamlı buluyoruz.

Diğer taraftan tabii ki günümüzde insanları en çok öldüren kardiyovasküler hastalıklar ve ondan sonra kanser hastalıkları olduğu için KETEM'in hayata geçirilmesiyle ve 285 merkez ve ayrıca mobil sistemlerle kanser erken taraması yönünde çok büyük mesafeleri katettik. Bugün pek çok ilimizde erken tanı konulması anlamında çok önemli görevler ifa etmektedirler ve bu erken tanı konulduğu zaman kanserin tedavi edilebilirliği oranı arttığı için kişilerin hayatta kalma süreleri de artmaktadır.

Diğer taraftan yine birinci basamak sağlık hizmetleri anlamında sağlıklı hayat merkezleri kuruldu. Günümüzün en büyük problemleri obezite, diyabetes mellitus, hipertansiyon gibi hastalıkların önlenmesinde, bunların erken teşhis edilmesinde burada hem diyetisyenlerimiz hem psikologlarımız, biyologlarımız ve çeşitli sağlık personelimiz hizmet vererek insanların nasıl hayatta sağlıklı bir şekilde ömürlerini sürdürebileceği konumda hastalara ve vatandaşlarımıza hizmet etmektedirler.

Diğer taraftan tabii ki çağımızın getirdiği stres, sıkıntılar nedeniyle birtakım ruh sağlığı hastalıklarında artış görülmektedir. Bunun da önlenmesi anlamında gerçekten bu hastalığa tutulmuş vatandaşlarımızın hastane ortamlarında değil de daha çok bir aile ortamında ve kendine de bir meşgale bularak tedavi olması anlamında 172 tane toplum ruh sağlığı merkezinin hayata geçirilmiş olmasını çok önemsiyoruz.

Diğer taraftan tabii, bizler için çok önemli bir hizmet olan acil hizmetlerde de bir çığır açtık deseniz gerçekten de yanlış ifade etmiş olmayız. 2002 yılı öncesindeki ambulans hizmetleri nasıldı dediğiniz zaman şöyle bir şeydi: Vatandaş hasta olduğunda hastaneye kendi geliyordu. Nasıl geliyordu bunlar? O dönemde yaygın olan Renault 12 TX diye taksiler vardı, bunun arkasına bir yatak seriyordu vatandaş ve kendisini hastaneye getiriyordu. Eğer bu hasta diyelim ki daha üst bir merkeze sevk edilmesi gerekiyorsa o zaman da hastaya şöyle diyorduk...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Kağnıyla da geliyordu, arabayla da geliyordu, laf mı bu ya?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - ...önce mazot parasını öde diyorduk ve sonra da bu hizmeti vermeye çalışıyorduk. Şimdi elhamdülillah, sadece 82 milyon değil, yurt dışından gelen turistler bile bu ülkede kendini güvencede hissediyor. Niye? Eğer 112'yi çağırdığınız zaman hiçbir vatandaşın kimliğine, adına, soyadına, TC'sine, SGK'si olup olmamasına bakmaksızın bu hizmeti veriyorsunuz. Bu hizmeti biz bugün aşağı yukarı 2.910 112 istasyonuyla 5.469 ambulansla; bu eskiden 107 bin kişiye 1 ambulans düşerken bugün 14 bin kişiye 1 ambulans düşmektedir. Bizim için ve hep yurt dışında çalışan vatandaşlarımızdan duyduğumuz ve onların bunları anlattıkları zaman gerçekten de gıptayla baktığımız "Yahu acaba bizim ülkemizde de böyle şeyler olabilir mi?" diye duyduğumuz hikâyeler vardı. Bilirsiniz mesela Almanya'da çalışan işçilerimiz Türkiye'de rahatsızlandıkları zaman uçak veya helikopter ambulansla götürülürdü, bunu hep işitirdik. Bugün elhamdülillah, işte 3 tane uçak ve 17 tane helikopter ambulansıyla Türkiye'de bu hizmet ücretsiz olarak verilmektedir, ücretsiz. Şimdi bazı arkadaşlar diyorlar ki eskiler karşı çıkıyor, yani bizden önce bunu niye yapmadınız diye biz de soruyoruz o zaman, zaten siz de o zaman orada değildiniz ya, o ayrı mesele. Diğer taraftan yine 6 tane deniz botuyla 20 bin vatandaşa bu hizmet verilmiştir arkadaşlar. Tabii burada acil hizmetlerde gerçekten de çığır açıldı.

Diğer taraftan ağız, diş sağlığı merkezleriyle Türkiye'de daha önceki dönemlerde ağız, diş sağlığına hem yeterli önem verilmiyordu hem de sadece diş çekiminden ibaretti. Bugün Türkiye'de aşağı yukarı 132 tane ağız, diş sağlığı merkezinde hem diş sağlığı hizmetleri verilmekte hem dolgu hem implant gibi pek çok nitelikli tedaviler de burada verilmektedir.

Diğer bir olay, mesela bugün 511 tane diyaliz merkezimiz var. Bu 511 diyaliz merkezimizde hastalar bugün evinden alınmakta, haftada iki üç gün diyalize girmekte ve buradan da evine bırakılmakta ister köyde olun, ister kentte olun. Tüm bunları düşündüğümüzde arkadaşlar sağlıkta dar imkânlarla çok başarılar elde ettiğimizi ben düşünüyorum. "Bunların neticesinde ne oldu?" derseniz, daha pek çok sağlıkta hizmetlerimiz var. Şimdi, bu hizmetler neticesinde ayrıyeten de şöyle bir şey: Tabii ki daha önceki dönemlerde olmayan SABİM hattı, hasta hakları gibi pek çok hizmet de devreye girdi. Bunlar demokrasinin gereği, bunları yanlış kullananlar olabilir, tabii bu yanlış kullananlara da gerekli ceza verilir. Bu cezaların verilmesi yönünde de hekimlere ve sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili Hükûmetimiz geçtiğimiz dönemlerde 2 sefer farklı kanun çıkardı. Biz hiçbir zaman sağlıkta şiddetin olmasını istemeyiz ama diğer taraftan da hasta haklarının da ortadan kalkmasını istemeyiz.

Bu hizmetler neticesinde sağlığa insanlar daha kolay başvurabildiği için ve buradan da daha iyi hizmet alabildiği için eskiye göre yaklaşık 3 kat sağlık hizmetine başvurma oranı artmıştır. Diğer taraftan da hasta memnuniyet oranımız bizim yüzde 35'lerden yüzde 70'lere çıkmıştır. Anne bebek ölüm hızımız -Sayın Bakanımız da ifade etti- yüz binde 64'ten yüzde 13,6'ya inmiştir. Bebek ölümümüz her bir canlı doğumda yüzde 31,5'tan yüzde 6,8'e düşürülmüştür ve neticede doğumda beklenen yaş süresi 2002 yılında 72,5 iken bugün 78,3'e çıkmıştır.

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Gene bunun anlamı şudur arkadaşlar: Her ne kadar ekonomik anlamda diğer Avrupa ülkelerine göre çok iyi durumda olmasak da sağlığa ayırdığımız bütçe onlara göre çok daha iyi olmasa da yine 100 bin kişiye düşen hekim sayısında, hemşire sayısında onların yarısı pozisyonda olsak da gerçekten insanlarımızın ömrünün uzamış olduğunu görüyoruz.

Diğer taraftan, tütünle mücadele konusunda çok önemli mesafeler katettik. Biz kapalı ortamlarda sigara içilmesini yasaklayarak hem toplumun sağlığını önemli ölçüde koruduk hem de sigara içme oranını Türkiye'de düşürdük.

Tabii, Sayın Başkanım, sürem dolmak üzere, pek çok başlık var. Ben burada Sağlık Bakanımıza sağlık çalışanlarımızla ilgili -daha önce de kendisine ifade ettiğim- bir şeyi dile getirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Tabii, bu döner sermaye sistemine geçtikten sonra sağlık çalışanlarımızın gelirlerinin büyük kısmının döner sermayeden oluşması bir dezavantaj oluşturdu. Özellikle sabit döner sermaye kısmının genel bütçeden verilmesi konusu onların en büyük arzusu hem bu hekimlerin hem de yardımcı sağlık personelinin. Bu yapılamıyorsa bile diğer taraftan Sayın Bakanım bu döner sermaye sabit kısmının izinlerde hesaplanmaması... Şöyle bir şey efendim: Diyelim ki bir hekim döner sermayeden sabit 3 bin lira alıyor ve normal çalıştığı performansı 6 bin lira, bunun 3 binini de işe alıyor. Eğer kişi on beş gün izin kullandıysa bu 6 bin üzerinden hesaplanınca bu 6 binin 3 bini tamamen gidiyor, hiç çalışmamış gibi oluyor. Eğer bu miktar 3 binin altına düşerse yani sabit döner sermayeden sonra aldığı miktar 3 binin altına düşerse -diyelim ki bin lira aldı, beş gün çalışmasın- hiçbir şey alamıyor diğer sağlık çalışanları da. Bunu eğer hesaplama yönteminde düzeltirseniz onları ben memnun edeceğimizi ümit ediyorum.

2020 yılı bütçemizin hem vatanımıza, milletimize, sizlere, bize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu bütçenin hazırlanmasında emeği geçen başta Sayın Bakanımız olmak üzere tüm bürokratları tebrik eder, saygılar sunarım.