KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli arkadaşlar; herkese iyi akşamlar. Sizler de hoş geldiniz.

Saat epey ilerledi. Sağlık Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz ve gerçekten dile getirilen, getirilemeyen birçok konu oldu. Sürem elverdiğince ben de bazı noktalara değinmek istiyorum.

Sayın Bakan, 2020 bütçesinden Sağlık Bakanlığına 58 milyar 876 milyon lira para ayrılmış. Ancak, baktığımız zaman, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 2020 yılından itibaren -2020, 2021, 2022- yarısının personel harcamalarına, diğer yarısının da şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedeli ödemelerine ayrılacağı görünüyor. Öncelikle ülkemizde sağlık hizmetlerine politik olarak bakışınız nasıldır, ben buradan başlamak istiyorum Sayın Bakan.

Anayasa'mızın 56'ncı maddesinde "Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." denilmektedir. Oysa bugün sağlık hakkı anayasal güvenceden yoksundur Sayın Bakan. Uygulanan politikalarla sağlık alınır satılır bir meta hâline gelmiştir. Hastalar ise maalesef hasta değil, müşteri olarak görülmekte; herkes için eşit, ulaşılabilir bir hak olması gereken -ki burada bütçe hakkını görüşüyoruz- sağlık hakkı sadece parası olanların ulaşabileceği bir hakka dönüşmeye başlamıştır. Ülkemiz 2017 verilerine göre OECD ülkeleri arasında gayrisafi yurt içi hasılaya oranla sağlığa en düşük bütçeyi ayıran ülkedir maalesef. Birkaç ülke örneği de verecek olursak Almanya'da bu yüzde 11,3; Romanya'da yüzde 5,2; Letonya'da yüzde 6,3; Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasılanın sadece yüzde 4,5'ini sağlık harcamalarına ayırmışız. Yani Türkiye bu oranla sıralamanın en arkalarında, en altında kalmıştır.

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hekimlere müracaat sayılarına baktığımızda, bu 2002'de 4 milyon 169 bin 779 iken 2017'de 7 milyon 606 bin 159'a çıkmış -yaklaşık 2 katına- ancak bu sayı özelde 8 katına çıkmış. Yine, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre, Sağlık Bakanlığı hastanelerine müracaat sayısı 3 kat artış göstermişken 2002'den 2017'ye, bu sayı özelde yaklaşık 13 kat artmıştır Sayın Bakan. TÜİK'e göre Türkiye'de halkın yüzde 24'ünün sağlık harcamalarını kendi cebinden yaptığını biliyoruz. Burada uygulanan sağlık politikalarının sonucunda sağlığın her geçen gün özelleştiğini görmek de mümkün. Halkın cebinden çıkan sağlık harcamaları her yıl maalesef daha da artıyor. Özel sağlık hizmetlerine karşı olmamakla birlikte, sağlığın herkes için parayla ulaşılabiliyor bir noktaya doğru gidiyor olması da ürkütücüdür Sayın Bakan, bunu da burada not olarak düşelim.

Bu arada şehir hastaneleri, tabii, devreye giriyor ve işler biraz daha karışıyor. Şehir hastaneleri projesi, esasen, AK PARTİ Hükûmetinin geldiği günlerde, artan sağlık hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için devletin kaynaklarının yeterli olmaması gerekçesiyle başlatılmıştı. Gelişmiş ülkelerde terk edilen bir İngiliz modeli olarak aldık ve uyguladık ve bir şey daha yaptık: Devlet İhale Kanunu'ndan da muaf tutuldu. Çok detayına girmeyeceğim, üzerinde çok konuşuldu ama bazı noktalar var, gerçekten kritik. Yani uyuşmazlıklarda Türk mahkemeleri değil, İngiliz mahkemeleri yetkili şehir hastanelerinde, projelerin sözleşmeleri dövize endeksli yapıldı.

Biraz önce de bütçenin yarısı şehir hastanelerine gidecek -2020, 2021, 2022- demiştim; rakamsal olarak baktığımızda 2020 yılında şehir hastanelerinde 10 milyar 414 milyon 919 bin TL, 2022 yılında 21 milyar 910 milyon 58 bin TL ödeyeceğiz. Gerçekten de bütçenin yarısına denk geliyor. Bir de bu şirketler de dört yıllık kira bedeliyle koyduğu yatırımı geri alıyor, kalan yirmi bir yıl kâr ediyor Sayın Bakan. Nasıl oluyor bu? Örneğin hastanenin içindeki sağlık hizmetlerini şirketler alıyor zaten. Bakanlık kira ödüyor, arsa veriyor, diğer kamu hastaneleri kapatılıyor, çalışanlarıyla birlikte devrediliyor. Muayene, ameliyat ücretleri de bu şirketlerin kasasına... Kapatılan hastanelerin arazilerinin bu şirketlere verilmesi, AVM'lerdeki gibi zincir kafeler, restoranlar, bunların işletmelerinin hastane içinde verilmesi gibi etkenler var; tabii, bu, süper kârlı bir yatırıma dönüşüyor. Tüm bu bedel de halkımızın sırtına yükleniyor maalesef. Aslında özeli tercih eden, etmeyen herkes bu bedeli maalesef bir şekilde ödüyor.

Özetle, şehir hastaneleri tam bir hastane ticaret merkezi gibi çalışıyor. Elde edilen bilgilerle yapılan hesaplamalara göre 30 şehir hastanesinin yirmi beş yıl boyunca kamuya getireceği yük 157,5 milyar. Yine, yapılan hesaplamalarda, paylaşılan hesaplamalarda "Bu parayla -devlet- 400 adet hastane yapılabilirdi." deniyor ama biz 30 hastane yapıyoruz.

Şimdi bir önemli noktaya değinmek istiyorum Sayın Bakan. Bir şekilde bu hastaneler devreye girdi, bir kısmı devreye girdi, bir kısmı yapılıyor; bu şehir hastanelerinin şu anda yaratmış olduğu sorunlar var, belki bu sorunların nasıl çözüleceğini de konuşmamız gerekiyor. Çözüm üretilmesi gereken noktalara baktığımız zaman şehir hastanelerine ulaşım ciddi anlamda bir sorun oluşturuyor. Ayrıca hastanelerin içinde de insanlar şehir turu yapmak zorunda kalıyorlar hastanelerin büyüklüğünden dolayı. Öncelikle, bu hastanelere ulaşımla ilgili çözümler üretilmesi gerekiyor.

Bir de Sayın Bakan, çok önemli bir konu, şehir hastanelerinin açılmasıyla, şehir içindeki hastanelerin kapanmasıyla, özellikle acil durumdaki hastaların ulaşımlarıyla ilgili sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Mersin Milletvekilimiz Alpay Antmen'in de değindiği gibi, hastane yollarında ölümler... Bunların önüne geçilmeli. Belki de sadece şehir hastanelerinin açılmasıyla bu kapatılan kamu hastanelerinin yerine acil kamu tıp merkezleri kurulmalı. Sizin özellikle acil sağlıkla ilgili yaptığınız sunuma baktığımız zaman, sadece ambulans hizmetleriyle ilgili acil sağlık hizmetleri görüyoruz. Kamudan sağlanacak acil kamu tıp merkezleri kurulmalı Sayın Bakan. Bunu bir öneri olarak lütfen alın, bu önemli, bakın. Yarın öbür gün bu yollarda ölen hastaların gerçekten sorumluluğu sizin sırtınıza yüklenecek. O yüzden bunu öneri olarak sunuyorum ve bu ambulans artış oranlarının da çok yüksek olmadığının altını çiziyorum hedeflerinize ulaşma noktasında.

Üniversite hastaneleriyle ilgili önemli diğer bir sorum var: Mevcut "SUT" dediğimiz SGK Sağlık Uygulama Tebliği uygulamaları üniversite hastanelerini yoğun borçlu hâle getirdi. Bunu geçen yılki bütçede de konuştuk Sayın Bakan. Hizmet edemez durumdalar, artık hastalardan bazı ilaçların ve ameliyat masraflarının paralarını ister duruma geldiler. Oysa üniversite hastaneleri aynı zamanda bilim insanı üreten kurumlar. Bunların tam tersine desteklenmesi gerekiyor ve bunların bu borçlarının, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin borç toplamının 8,6 milyar olduğunu da göz önüne alarak bunlar için bir önleminiz var mı, ne düşünüyorsunuz? Lütfen bunu da bir soru olarak alırsanız ve cevabını verirseniz sevinirim. Yani dağa taşa tıp fakültesi açarak eğitimi değersizleştiriyoruz ve bu mesleği yapamayacak olan çocukları belki başka bir meslekte daha başarılı olacakken doktor olarak mezun etmek yerine mevcut köklü kurumlarımızı ve üniversitelerimizi korumalıyız. Eğitim sistemindeki çarpıklık da maalesef, sağlık sistemini tabii ki kökten etkiliyor.

Diğer bir devrim olarak tanımladığınız konu da özellikle sağlığın parasız hâle geldiği yönündeki söylem. Önceleri hastalardan sadece ilaç katılım payı diye emekliden yüzde 10, çalışandan yüzde 20 alınırken, sağlığın parasız hâle geldiği yönündeki söyleme rağmen, bugün vatandaşlardan 14 adet "katılım payı" adı altında para alınıyor. O yüzden, parasız sağlık hizmeti tanımınız doğru değildir Sayın Bakan.

Ve yine çok önemli bir konu: Sağlıkta şiddet.

Birazcık süre isteyeceğim Sayın Başkan sizden.

Sağlıkta şiddet de ülkemizde ciddi anlamda sorun yaratmış bir durum. Ben bir hekim eşiyim bu arada, onu da belirteyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Hekimin performansının fazla olduğu ve döner sermayeden daha fazla pay alacağı anlamına gelen bu performans sistemi, hekimler arasında rekabet oluşturuyor. Aynı zamanda, yine bu performans sistemi hastaya ayrılan sürenin de çok azalmasına sebep olmuştur; bunu bütün doktor arkadaşlarımız da dile getirdi. Bu, çok ciddi bir problem.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'ndaki, hizmet başı ödeme hekimlerde ve sağlık çalışanlarında ciddi ücret adaletsizliklerine neden olmakta. Tüm bu performans ve dönüşüm sistemi sağlıkta şiddeti tetiklemekte ve hastaların da müşteri olarak görülmesine sebep olmakta. Bu, sağlık emekçilerimize yönelik şiddet bir sarmal hâline gelmiş durumda. Bir de tabii, bu performans programının sağlık çalışanları, doktorlar üzerinde yoğun bir baskısı var, nefes bile almadan çalışmak zorunda kalıyorlar. İyi hekimlik değerleriyle bağdaşmayan performans sistemi, sadece hekimlerin haklarını değil hasta haklarını da zedelemektedir. Mesleki değerleri ve evrensel tıp etiği ilkelerini yıpratan performansa dayalı sağlık hizmeti sunumundan vazgeçilmelidir Sayın Bakan. Sağlıkta gittiğimiz yol doğru değil, bu yoldan tez zamanda vazgeçmek gerekiyor.

Sayıştay raporlarına da değinmek istiyordum ama sürem yetmediği için sadece, alımlarda özellikle 8 şehir hastanesinde birim fiyatlardaki büyük farklılıkları vurgulamak istiyorum. Arkadaşlarımız da değindiler yani 2 hastane arasında mesela tıbbi atık alt kalemi için yüzde 830 fark olması, kemoterapi ilaç hazırlama alt kalemi için yüzde 35.599 gibi bir fark olması inanılmaz. Sayıştay raporları güzel hazırlanmış, gerçekten buna dikkat etmek lazım.

Sayın Başkan, izninizle, son bir nokta çünkü bu önemli. Bugün biz burada Sağlık Bakanlığı bütçesini görüşürken aşağıda da grup önerilerinde CHP grup önerisi olarak -Genel Başkan Yardımcımız Lale Karabıyık- Sayın Bakanımızın da özellikle çoğunluk hisselerine sahip olduğu Medipol Üniversitesiyle ilgili bir araştırma önergesi sunduk. Sayın Bakan, birkaç arkadaşımız da dile getirdi. Siz, bu ülkenin Sağlık Bakanısınız, özel sektörden geliyorsunuz ve bir üniversitenin çoğunluk hissesine sahipsiniz. Belki şu anda görev yapmıyorsunuz orada ama sizin üniversitenize sağlanmış birtakım imtiyazlar konuşuluyor bugün. Baktığımız zaman, Sanayi Bakanlığından 220 milyon 600 bin TL'lik yatırım teşviki, KDV istisnası, yüzde 50 vergi indirimi gibi; yine İstanbul ve Ankara'da kanunlara da aykırı şekilde arazi ve yer tahsisleriyle ilgili...

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlıyorum.

Sayın Bakan, gerçekten, ben bu durumun doğru olmadığını yani sizin böyle bir durumda bakan olarak görev yapmanızın çok da etik olmadığını düşünüyorum. Bu konuya gerçekten bir açıklık getirmeniz gerekiyor.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Ben bu durumları da anlatacağım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bunu sizlerden rica ediyoruz ve yani olabilir, bakın, sizin teşvik almanız... Yani alabilirsiniz, birçok kurum alıyor ama herkese eşit davranılıyor mu yoksa siz makamınızı imtiyaz olarak kullanıyor musunuz; bunları konuşmamız lazım.

Ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, umarım ülkemize hayırlı olur.

Teşekkür ediyorum toleransınızdan dolayı Başkanım size de, sağ olun.