| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman ve Su İşleri Bakanlığı c)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ç)Orman Genel Müdürlüğü d)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü e) Meteoroloji Genel Müdürlüğü f)Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2019 |
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Bu arada, benden önce, biraz önce Hatay Milletvekilimiz Sayın Lütfü Kaşıkçı Hatay'ın bir dizi tarımsal problemini saydı ve çözüm önerilerini kendi diliyle dile getirdi. Ben de onların altını çizerek ilave bir şey yapmak istiyorum. Örneğin, arkadaşım, Hatay'daki Erzin, Dörtyol bölgesindeki narenciye üreticisinin sorunlarına değinmedi. Narenciye üreticisi sel felaketiyle çok kötü duruma geldi ve biz destek istedik, destek isteğimize bir cevap verilmedi. Narenciye üreticisi, soğuk hava deposu olmaması sebebiyle orada ciddi sıkıntılar yaşıyor. Erzin ve Dörtyol bölgemize soğuk hava deposu ve bir entegre tesisi istiyoruz.
Türkiye'nin kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olduğu gerçeği daha önce ne kadar doğru ise artık kendimize yetme noktasının o kadar uzağındayız. Anadolu'nun verimli topraklarında üretimi terk ettik. Türkiye, tarım ülkesi olma özelliğini son on altı yılda giderek kaybetti. Tarım Kanunu'na göre "Tarıma verilen destek millî gelirin yüzde 1'inin altında olamaz." hükmüne rağmen, millî gelirin binde 6'sını aşmayacak şekilde sabitlendi. Devletin çiftçilere 135 milyar TL borcu var. Çiftçi sayımız son on yılda yüzde 38 azaldı. Tarım alanları da son on beş senede yüzde 12'ye düştü. Tarım alanları giderek daralırken çiftçi de tarımdan koptu, borç batağına saplandı. Çiftçi borç ekip haciz biçiyor. Sonuç: Üretmeyen, çiftçinin mutsuz olduğu bir ülke hâline geldik. 2009 yılında 37.651 ton olan toplam pestisit kullanım miktarı on yılda yüzde 57 arttı. Yozgat'ta bankaya 12 bin TL borcunu ödeyemeyen çiftçi hapse girdi, icralık olan çiftçi satamadığı sütünü Ziraat Bankasının önüne döktü. Çiftçi bu kadar zordayken Sayıştay raporu savurganlığı ortaya koydu. Tarım ve Orman Bakanlığı için Sayıştayın hazırladığı raporu incelediğimizde, her konuda olduğu gibi, burada da mali kayıpların çelişki ve usulsüzlüklerle dolu olduğunu görüyoruz. Sayıştay raporuna göre taşınmaz envanterleri düzgün tutulmamış, rapordaki mali tablolarla bunun usulsüz bir şekilde düzenlendiği saptanmış, Bakanlık da bunu kabul etmiş, "Bilgi işlem sistemi yenileniyor." cevabını vermiş. Mali konularda yetkisiz kişilerin görev yaptığı ve banka hesaplarında usulsüzlükler saptanmış. Bakanlığın meraları kiraya verdiği ancak bu meraları kiraya verirken aldıkları depozitoları ve taşınmazları kaydetmediği, mali tablolarda göstermediği belirlenmiş. TİGEM tarafından Çiftçileri Destekleme Projesi kapsamında satın alınan hayvanların şartnamede belirtilen ırklardan olmadığı, damızlık olarak alınan hayvanların damızlık çıkmadığı ve şartnamede yer alan özellikleri taşımamasına rağmen satın alındığı tespit edilmiş. Şartnamede olmadığı hâlde ithal edilen hayvan ırkları ve menşesi görülmediği, ithal hayvanlarının çok büyük çoğunluğunun Romanya'dan ithal edildiği ve bu hayvanların yüzde 10'unun karantina bölgesinde öldüğü tespit edilmiş. Ayrıca, Bakanlığın, daha sonraki ithalatlarda ise hayvan telefi olmadan hastalıklı etleri erkenden piyasaya sürmek adına yirmi bir günlük karantina bekleme süresine uymadığı ve sisteme hızlıca giriş yaptığı belirtilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Yani devlet, hastalıklı hayvan ithal etmiş ve bu hastalıklı hayvanları sisteme sokmak adına gerekli kılıfı uydurmuş, çiftçiye satmış, en sonunda da halk sağlığını hiçe sayarak vatandaşın sofrasına kadar götürmüştür.
Raporda tespit edilen usulsüzlüklere devam edelim. Yine, hayvan kayıt sistemine sanal hayvan kayıtları yapılarak destekler alınmış ve kamu zarara uğratılmış.
Kanunun müsaade etmediği lüks ithal araçlar kiralanmış, bazı kiralanan araçlar ise "Ticari sınıf araç kiralandı." gösterilmesine rağmen binek oto olarak kiralanmış ve kimin altında olduğu belli değil. Yapılan ihalelerin Kamu İhale Kanunu kapsamında değil, pazarlık usulü kapsamında yapıldığı tespit edilmiş. Kiralama işlemlerinin neredeyse tamamında usulsüzlükler tespit edilmiş, kurumların döner sermayelerinde usulsüzlükler tespit edilmiş. Sayıştay ne yapsın? Söz konusu AKP hükûmetleri olunca usulsüzlükler say say bitmiyor.