KOMİSYON KONUŞMASI

KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, saygıdeğer basın mensupları; çok da uzun olmayan bir zaman önce Türkiye tarımsal üretim yönünden dünyada kendisine yetebilen ülkelerden biriydi. Neoliberal politikaları AKP keşfetmiş ya da Türkiye'ye getirmiş değildir. Fakat AKP'li yıllarda ısrarla uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle artık tarımsal üretimde kesin olarak dışa bağımlı bir ülke olduk. Sulama Birlikleri Kanunu, Şeker Kanunu, Tütün Kanunu ve Tohumculuk Kanunu'yla üretici ürününün maliyetini karşılayarak satamaz hâle geldi. Mera Kanunu, Zeytinciliğin Islahı Kanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Maden Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, Yenilenebilir Enerji Kanunu'yla en değerli topraklarımız kentsel rant uğruna imara açıldı. Meraların özel şirketlere devrinin önü açıldı. Çiftçilerimiz, köylümüz mülksüzleşti, yoksullaştı ve toprağından koparak metropollerde, AVM'lerde işçileşti. Anadolu coğrafyasının binlerce yıldır ürettiği buğday gibi temel girdiler dahi ithal edilir oldu.

Bu yılın ilk sekiz ayında 5,4 milyon ton buğday; 2,8 milyon ton mısır ithal edildi. Yakın bir zamana kadar ihracatçısı olduğumuz ürünlerde ithalat kaçınılmaz hâle geldi. 2018'de Türkiye 301 bin ton incir ithal etti. Son 5 yılda incirde ithalat yüzde 10,5 arttı. Kamu kurumları eliyle üretim garantisi sağlanan ürünler, bu kurumlar zarar ettirilerek, özelleştirilerek ithalat etmenin yolları açıldı. 2013'te 873 ton çay ithalatı yapan Türkiye'de çay ithalatı 2018 yılına dek yüzde 172 oranında arttı ve 2,3 bin tona fırladı. Türkiye, sebzeler grubunda 2013 yılında 54 bin ton ithalat yaparken 2018 yılına gelindiğinde bu tutar yüzde 121 artışla 120 bin tona fırladı. Ülkemiz 2018 yılında kırmızı et ve canlı hayvan ithalatında rekor kırdı. Bu yılın ilk altı aylık dönemindeyse, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 4.272 ton kırmızı et ithal edildi. Birçok üründe dışa bağımlı bir yapı oluşturuldu. Türkiye; soğan, patates, saman gibi ürünleri ithal eder duruma geldi. Üreten köylüler kentlere göç ettirildi ve üretimden koparılarak tüketiciye dönüştürüldü. Hâlbuki yapılması gereken, ithalatın, fiyat artışına karşı önleyici bir tedbir olarak kullanılmamasıdır. İthalat yapılınca kısa bir dönem için fiyatlar düşse de orta ve uzun vadede fiyatlar tekrar yükselecektir. Çünkü ithalatla rekabet edemeyen çiftçi üretimden çekilince üretim azalmakta ve fiyatlar da yükselmektedir. Böyle bir durumda tekrar ithalat, fiyatları düşürmek yerine ülke içinde üretimi öldürmekte ve fiyatları orta, uzun vadede artırmaktadır. Bunun yanında işsizlik, dış açık, köyden kente hızlı göç, fiyatlar genel düzeyinde hızlı artışlara yol açmaktadır. Bu sarmaldan kurtulmak gerekmektedir.

Üreticilerin kendi ürettikleri üründe söz sahibi olabilmeleri ancak üretimde örgütlenmeyle mümkün olabilir. Tarımsal üretim, yüksek girdi fiyatları ve ithalat baskısı nedeniyle sürdürülemez hâle gelmektedir. Öyleyse mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı, diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır. İthalat politikasından vazgeçilmelidir. Üretim maliyetleri düşürülmeli, etkin destekleme politikaları hayata geçirilmeli, üretimde kooperatifler başta olmak üzere örgütlenme önündeki engeller kaldırılmalı ve bu alan teşvik edilmeli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Beko, lütfen tamamlayınız.

KANİ BEKO (İzmir) - Peki.

...ve daha da önemlisi, mutlaka üretim planlaması yukarıda dile getirilen noktalar göz önünde tutularak yapılmalıdır. Tarım ve gıda tekellerinin yönlendirmelerine değil, kendi insanımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgül iklim ve toprak şartlarına göre planlanmış programlar uygulanmalıdır.

Son olarak, emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri destekleyen tarım politikaları uygulanmalı, tarımsal üretimde teknoloji kullanımını artıracak teşvik politikaları hayata geçirilmeli, örgütlenmenin önü açılmalı, doğaya dost, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlenmelidir.

Teşekkür ederim.