| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c)Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç)Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d)Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e)Vakıflar Genel Müdürlüğü f)Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g)Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ)Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h)Atatürk Araştırma Merkezi ı)Atatürk Kültür Merkezi i)Türk Dil Kurumu j)Türk Tarih Kurumu k)Kapadokya Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2019 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; son konuşmacı olarak -Sayın Bakana teşekkür ediyoruz, bu saate kadar böyle sabırla arkadaşlarımızı dinlediniz- biraz toparlamaya çalışacağım ve daha sonra sizi dinleyeceğiz.
Aslında belki de en zengin bakan sizsiniz. Bu, geldiğiniz yerden değil; Türkiye gibi bir ülkede Kültür Bakanı olmak gerçekten büyük bir zenginlik. Yani içinde Ermeni'si, Süryani'si, Kürt'ü, Türk'ü, Çerkez'i, Azeri'si, birçok inanç. Turizm açısından bakarsak yine en zengini sizsiniz. Yani doğa açısından, tarih açısından, geçmiş medeniyetler açısından belki de dünyada birçok ülkede birçok bakana nasip olmayan ortam sizin için var. Burada da yapılması gereken en önemli şey, aslında bunu organize edebilmek, katılımı sağlayabilmek, bu zenginliği, kültürel zenginliği, turizm zenginliğini, bölgeler arası eşitsizliği de kaldırarak her tarafa yayabilmek. Fakat Bakanlığın başlıklarına bakınca da "kültür" "turizm" deyince işiniz çok zor. Başlıkların isimleri dışında, kurumların tanımlaması, geçmişte sanki kültürü korumak amacıyla düşünülmüş, yaratmak amacıyla düşünülmüş. Keşke sizin döneminizde o kurumları daha da zenginleştirebilsek, birçok yere ulaştırabilsek. Çünkü bizim geçmiş tarihimizden, geçmiş yaşamımızdan, dünyaya baktığımızda artık neleri yapmayacağımızı öğrenmiş olmamız lazım.
RTÜK'le ilgili çok konuşuldu, arkadaşların, muhalefetin dile getirdiği birçok soruna ben katılıyorum. Ama şöyle bir şey de var: Evet, denetlemeye ihtiyaç var. Mesela bir intihar haberini verirken nasıl vermek gerektiği konusunda gerçekten özen göstermek lazım. RTÜK yöneticilerinin dikkat etmesi gereken en büyük konu, ceza kesmek dışında, önlemek ve korumak adına Türkiye'de ayrımcılık, nefret ve kutuplaştırıcı diller varsa buna yönelik işlem yapılması gerektiği. En büyük işlemlerden birinin de ne olması lazım? Sayın Bakan, biz siyasetçiler dâhil, kin, nefret ve ayrımcılıkla ilgili konuşuyorsak sansür konulması lazım. Eğer toplumu geriyorsak buna yönelik işlem yapılması lazım. Eğer RTÜK bu konuda bunu yapmıyorsa o zaman vay hâlimize. Fakat bakıyoruz, bir taraftan savaş denilmesi yasakken diğer taraftan savaş propagandası yapılıyor. Bununla ilgili birçok düzenlemenin yapılması lazım.
Ben merak ediyorum -sorular kısmında da- RTÜK üyeleri, ayrımcılık, nefret ve kutuplaştırıcı söylemlerden dolayı neler yapmış? Başta haberler olmak üzere, diziler de dâhil, buna eğilmediği sürece... Az önce Erol Hocanın söylediği gerek siyasete yönelik gerek topluma yönelik gerekse de belli insanlara, kurumlara yönelik söylemler daha çok toplumu germektedir. Hele bizim partimize yönelik, hele de son dönemde... İşte kimi zaman seçim dönemlerinde Kürtlerle ilgili çok ileri geri konuşulabiliyor bazen de çok pozitif cümleler kullanılıyor. Pozitif cümleler gündeme getiriliyor, başka zaman da yasak konuyor. Bir yarışmada bir kadın başka dille konuştuğu için kendi kendine otosansür uyguluyor, kesiyor; bu hâle geldik. Aslında bizim zenginliğimiz.
Bakın, bir Bakanlık kutuplaştırıcı ve bu nefret diliyle ilgili en rahat ne yapabilir? Türkiye'de "Kardeş Türküler" diye bir grup var, birçok dilde ve Türkiye'nin coğrafyasına uygun müzikler düzenliyor. Aslında sizin Bakanlığınızın sizden destek isteyenlere -festivallerde, şölenlerde, etkinliklerde- şartlarından birinin şu olması lazım: Türkiye'de üniversite, fakülte açıldı "Yaşayan Diller" diye konuldu ismi. Farklı kültürleri, farklı dilleri yansıtabilen müzik etkinlikleri yapılırsa çok mutlu oluruz ve o zaman Kültür Bakanlığı destekler derdi; böyle bir olay yok.
Bir diğeri, bakın Sayın Bakan, Grup Yorum, Adalet ve Kalkınma Partisi bile onun müziğinden esinlenip bir şeyler söylemeye başladı. Beşiktaş Stadı'nda, İnönü Stadı'nda büyük bir tören yapıldı, dünya çapında tanınan... Yüz seksen günü geçkin açlık grevindeler, bir Kültür Bakanı ne oluyor, ne yapılıyor, bunların talepleri ne, bunlarla ilgili düzenleme yapalım diye düşünemez mi? Bunun yapılması lazım. Bu olmadığı zaman sanki sizin Bakanlığınız tek tip bir kültür, tek bir anlayış veya belli bir alana girmemek gibi düşünülüyor.
Ne güzeldi, geçmiş dönemde Sezen Aksu -herkesin benimsediği bir sanatçı- Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin çocuk korusunu almıştı, birkaç yerde çıkarmıştı. Herkes bir nefes almış ve "oh" demişti. Buna benzer etkinliklere ihtiyaç var. Toplumu uzaklaştıran değil, sporda, kültürde, birbirini birleştiren etkinliklere ihtiyaç var ve bunu teşvik edip özendirmek lazım. Bu olmadığı zaman kopuyoruz. Ve ne oluyor biliyor musunuz? "Kayyum" dediğimizde herkes öfkeleniyor, irkiliyor; gasptır, haksızlıktır dediğimizde öfkeleniyor. Kayyumlar yolsuzluk için geldi, şunun için geldi. Kayyumlar ilk geldiklerinde ne yapıyor biliyor musunuz Sayın Bakan? Bir hırsızlık dosyası falan zaten bulunmuyor çünkü öteden beri müfettişler var. Ne yapıyorlar? Bakın, daha yeni bir olay, ben size bir fotoğraf göstereyim, bu da Van Erciş'te bir otobüs, eski bir otobüs yani böyle büyük bir otobüs değil. Hatırlarsınız, ilkokulda küsen yangın, itfaiye aracı vardı. Böyle bir otobüs, üstündeki fotoğraf ne? Biraz önce Ağrı Vekilimiz buradaydı. İshak Paşa'nın en büyük âlimlerinden, ulemalarından -Sayın Recep Tayyip Erdoğan her dönem ondan söz eder- Ahmedi Hani, onun fotoğrafı. Kürt, Musa Anter, Ahmed Arif, Yaşar Kemal, Mehmet Uzun... Şu anda nasıl otobüs biliyor musunuz? On beş gün önce. Kayyum bu ve söylediğimizde... Ve çekilmiş. Sayın Kültür Bakanı buna müdahale etmez mi? Bakın, geldi, birçok kütüphaneyi kapattı kayyumlar. Diyarbakır Karapınar Cegerxwîn Kültür Merkezi vardı, Aram Müzik Evi vardı, kapattı. 31 oyuncunun işine son verdiler, tiyatro oyuncusu. Başka ne oldu? Sur bölgesinde Ermenice, Süryanice asılı tabela vardı, indirildi. Van'da kayyum, Barış Parkı diye, Ermenice, Kürtçe, Türkçe yazı tabelasını kaldırdı. Biz bunları yapamazsak ne olur?
Ben az önce sizin Bakanlığın portal sayfasına girdim, ne güzel Kültür Bakanlığının tanıtımı var "web" sayfasında, hemen orada bir sütun açılmış, İngilizce. Aslında bizim Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Kültür Bakanlığının o sütununu açtığında Türkiye'nin geçmişinde ve şu anda konuşulan dillerle ilgili, kendi toplumumuzla ilgili birkaç başlık olsa gerçekten alkış tutardık. Buna ihtiyaç var, barış açısından, ses getirme açısından, farklılıklar açısından. Birçok şeyi kriminalize ettiğimizde, konuşmadığımızda daha da sıkıntıya giriyoruz. Kayyumlarla ilgili çok şey söyleyebilirim ama süre geçti.
Mesela Sur meselesi çok konuşuluyor, her seferinde sataşma yapılıyor. Sayın Bakan, bu bilmiyorum size geldi mi, gelmedi mi, ilettiler mi? Geçtiğimiz haziran ayının başında Azerbaycan Bakü'de UNESCO toplandı. UNESCO toplandığında çıkan sonuç şu: "Diyarbakır Surları'nda ve Hevsel Bahçeleri'nde yapılan onarım, oranın dokusuna uygun değildir, dokusunu bozmaktadır." Hiç denetim yaptınız mı? Çünkü sizden almışlar, orası daha önce sizin yetkinizdeydi, aldılar Hazineye devrettiler, Çevre ve Şehirciliğe devrettiler. Biz buna nasıl itiraz etmeyelim? O zaman siz itiraz edecektiniz, diyecektiniz ki: Bu bir kültürel değerdir, nasıl ki bizim Ulu Cami'de yaptığımız denetim gibi, nasıl Van'da yaptığımız gibi, Trabzon'da yaptığımız gibi, tarihî dokuyu bozmadan trilyonlarca para harcayarak bunu yaptığımız gibi. Ama bu olmuyor. Ne oluyor? Bir başka örnek söyleyeyim size: Van'a kayyum gittiğinde, yeni seçilen arkadaşlarımız... Urartu çalışmalarıyla ilgili, arkeolojik kazı yapan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden öğretim üyeleri var, isimleri bende. Oradaki öğretim üyeleri... Kültür Bakanlığı destekliyor, sizinkiler destekliyor; sizinkiler derken de hepimizin, Kültür Bakanlığı destekliyor, Bakanlığımız. Van Büyükşehir Belediye Başkanımız diyor ki: "Sizin gidiş gelişleriniz problem, ben size destek olacağım." Yeni gelen kayyumun ilk yaptığı şey, İstanbul Üniversitesinin öğretim üyelerinin gidiş gelişine engel oluyor ve Urartu'nun çalışmaları yapılacak. Kayyum budur. Şimdi, siz bunu değiştirmezseniz olmuyor.
Gelelim yayın yasaklarına. Siz biliyor musunuz birçok dilde bir taraftan basmaya çalışıyoruz, çoğaltmaya çalışıyoruz kültürel zenginliğimizi, diğer taraftan birçok yayın toplatılıyor ve geçmişimize ait birçok değer yok ediliyor. Mesela ben kayyum döneminde Mardin'e gittim, yaklaşık on dokuz gün orada kaldım ve müze gezdim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
(Oturum Başkanlığına Kâtip Şirin Ünal geçti)
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Mardin Müzesini gezdim, gerçekten harika bir müze, Diyarbakır'daki müze yine öyle. Mardin Müzesini gezdiğim süre boyunca... Gezmişsinizdir muhtemelen, son odada, dikkat edin, orada böyle kıyafetler var, yazmışlar ki "Kürt kıyafeti" "Süryani kıyafeti." Onun dışında hiçbir şey yok geçmişe ait. Yani geçmiş medeniyetlere ait, şu dönemde filan... Fakat hepimiz biliyoruz ne olduğunu, aynı müzenin altında otopark yapıyorlar, bilginiz var mı? O otoparkta... Geçmiş dönemde orada yaşayan Süryaniler ve Ermeniler bugüne... Yani bizim kültürel değerlerimizi korumamız lazım.
Bir diğeri, bakın, bu dilden korkmayalım. Şu an kullandığımız telefon iPhone bile geçen hafta Kürtçe başlık açtı, Twitter Kürtçe başlık açtı. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak bunu yapmazsak olmaz.
Bir diğeri, iç turizmi geliştirelim. İç turizmi geliştirirsek... Keşke Türkiye'de yaşayanlar Antalya'yı gördüğü kadar, Datça'yı gördüğü kadar -hepimiz gördük, görelim- Hasankeyf'i görselerdi, Batman'ı görselerdi. İç turizm barışın bir yoludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Vekilim.
Bitirelim lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben çok özür diliyorum Başkanım.
BAŞKAN - Söz vereyim mi, konuşacak mısınız?
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Lütfen.
BAŞKAN - Buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bakın, Sayın Bakanım, hepimizi ilgilendiren bir problem daha: Bütün bakanlıkların şu anda Kürdistan bölgesel yönetimiyle çok ciddi ticari alışverişi var -bilmiyorum hiç gittiniz mi, gitmediniz mi, belki geçmiş dönemde veya Bakanlığınız döneminde gitmişsinizdir- ve bu artsın da; turizm açısından da artsın, kültürel açıdan da.
Trabzon'a geziye geldiler, turistik ziyarete. Ne oldu, biliyor musunuz? Bayrak ellerde hücum edildi onlara. O da yetmedi, ne oldu, biliyor musunuz? Şu anda elimdeki yazı -onu da size vereceğim- Valiliğin açıklaması: "Gözaltına alındılar, bindirilip gönderildiler." Hem dayak yediler hem uçağa bindirilip... Ve biz onlarla ticari anlaşma yapıyoruz. Mesela, size bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı diye bir kurum var. Yurt içinde yaşayanlarla, komşularımızla bunu yaşıyorsak ve buna Bakanlık müdahale etmiyorsa veya bir bürokrat bunu size anımsatmıyorsa "Valiyi arayalım, hem ticari açıdan hem turizm açısından bu sıkıntılı." demiyorsa ciddi bir sıkıntı vardır.
Teşekkür ediyorum. Umarım bunlara bütçede yer ayrılır.