KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, YÖK Başkanım, kıymetli bürokratlarımız, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sayın Bakanım, sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum. YÖK Başkanım, size de teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, ben de öğretmenlerimizden başlamak istiyorum. Hepimizin üzerinde büyük emekleri bulunan, ellerinden öptüğümüz öğretmenlerimizin sorunları ve beklentileri var. 24 Kasım Öğretmenler Günü'ne de az kaldı. Bugün de Millî Eğitim Bakanlığımızın 2020 bütçesini görüşüyoruz. Öğretmenlerimiz umutla bekliyor. Atamayı bekleyen öğretmenlerimiz kadro bekliyor, 2020 atamaları ne olacak, onu bekliyor, şubat ayında yapılacak atama sayısını bekliyor. Sizin bir açıklamanız oldu. "Sanılıyor ki bir masaya oturup 20 bin, 40 bin, 60 bin yazıyorum. Bana kalsa 60 bin az, 80 bin olsun derim." dediniz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Bunu, burada bu görüşmelerde netleştirelim. Güzel bir mesaj verelim.

Yine, sözleşmeli öğretmenlerimiz kadro bekliyor. Artık, bu sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yeniden son vermeliyiz.

Yine, öğretmenlerimiz 3600 ek göstergeyi bekliyor. Bu konudaki düzenlemeyi de bir an önce yapmamız gerekiyor.

Ayrıca engelli öğretmenlerimiz var, onlar 1.200 bir kontenjan istiyor. Yine, bu ücretli öğretmenlerimizden tüm şartları sağlayıp mülakatı geçerek okul tercihinde bulunup atanamayan, 900 civarında olduklarını söyleyen arkadaşlarımız da atama bekliyor.

Yani buradan bu arkadaşlarımıza yönelik olumlu mesajlar, müjdeler verirsek onları sevindirmiş oluruz, 24 Kasım öncesi bir müjde vermiş oluruz.

Sayın Bakanım, öğretmenlik meslek kanunu -programda da yer alıyor- bir an önce çıkarılmalı; öğretmenlik mesleğinin toplumsal statüsü güçlendirilmeli. Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir sistem. 2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmen istihdamının yeniden başlatılması, geçmişte yaşanan mağduriyetlerin tekrardan yaşanmasına sebep olmaktadır. Öğretmenlik mesleği özel bir ihtisas mesleğidir. Asli ve sürekli kamu hizmetinin öncelikle kadrolu memurlar eliyle görülmesi de Anayasa'mızda ifade edilen bir husustur. Bunun yerine sözleşmeli personel istihdamı yaptığımız zaman aynı görevi yerine getiren personel arasında, aralarındaki statü farklılığından dolayı farklı uygulamalara, farklı özlük haklarına tabi tutuyoruz. Bu ayrım, eğitim öğretim hayatında çalışma barışını da olumsuz yönünde etkiliyor. Sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz kanun teklifimizi de verdik. Sözleşmeli öğretmenlerimizin tamamı kadroya geçirilmeli, kadroya geçiş süreci tamamlanana kadar da kadrolu öğretmenlerin yararlandığı tüm özlük haklarından yararlandırılmalı diyorum.

Yine, biraz önce de ifade ettim, öğretmenlerimize 3600 ek gösterge vaadimiz var, AK PARTİ'nin de var, Milliyetçi Hareket Partisinin de var. Bu konuda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifimizi verdik. Cumhurbaşkanlığı sözcümüzün, AK PARTİ sözcümüzün açıklamaları oldu, bu 3600 ek göstergeyle ilgili çalışmaların sürdüğü konusunda. Bunun da bir an önce çalışmalarının tamamlanıp Meclisimize sevkini bekliyoruz.

Öğretmenlerimizin çalışma şartları iyileştirilmeli, öğretmenlere ödenen ek ders ücretleri vergiden muaf tutulmalı; eğitim ve öğretime hazırlama ödenekleri çağdaş gelişmeleri takip edebilecekleri araştırma ve geliştirmeye imkân verecek bir düzeye yükseltilmelidir. Ayrıca, bu ödeneklerin, hem Millî Eğitim Bakanlığı hem Yükseköğretim personelimize de verilmesi görüşündeyiz.

Tayin, terfi ve yer değiştirmelerde liyakat, hakkaniyet ve adalet prensiplerinden ayrılınmamalı. Yönetici personel ve öğretmen alımında birçok haksızlığı beraberinde getiren mülakat uygulaması, liyakati ve hakkaniyeti esas alan objektif kriterlere bağlanmalı, sendikal ayrımcılığın önüne geçilmelidir.

Atanamayan öğretmenler çaresiz bir şekilde maddi külfet altında bırakılmakta, hayatlarını düzene sokamamakta, atanamamaları sebebiyle mahalle baskısıyla karşı karşıya kalmakta, çeşitli psikolojik veya fiziksel sorunlar yaşamaktadır. Atama bekleyen öğretmenlerimizin atanabilmesi noktasında gerekli kadroların oluşturulması anlamında somut politikalar üretilmelidir, atanamayan öğretmen sorunu kademeli olarak bütünüyle çözülmelidir.

Sayın Bakanım, Bakanlığın teftiş yapısıyla ilgili de sorunlar var. Malum, 2010 yılında, 2011 yılında, 2014 yılında, 2016 yılında bu konuda düzenlemeler yapıldı. "Reform" ya da "iyileştirme" adı altında yapılan değişimler sorunları çözmediği gibi yeni sorunlara da yol açmış durumda. Daha önce kapatılan Teftiş Kurulu Başkanlığı 2016 yılında yeniden açıldı. Merkez teşkilatında, ülke çapında denetim yetkisini haiz 750 Bakanlık maarif müfettişi ve müfettiş yardımcısı kadrosu ihdas edildi. İllerdeki maarif müfettişleri kaldırıldı, kapatıldı ve buralarda çalışan maarif müfettişlerinin yetkileri azaltıldı, kadrolar da şahsa bağlı hâle getirildi. 2017 Ocakta, bu 2.304 maarif müfettişi arasından 500 Bakanlık maarif müfettişliği için sınav yapıldı, 431 Bakanlık müfettişi atandı ama mülakatın nesnel ölçüler olmadan, objektif ve adil yapılmadığı gerekçesiyle açılan davalarda yerel mahkemeler işlemlerin hukuka uygun olmadığına karar verdi. Danıştay da mülakat sürecinin yürütmesini durdurma kararı verdi. Yani bu tablo, Millî Eğitim Bakanlığımıza yani insan eğitimiyle uğraşan Millî Eğitim Bakanlığımıza yakışmıyor. Bu denetim sistemiyle ilgili Sayıştayımızın da raporunda öneri var. Bunu bir an önce düzeltmeliyiz. Denetim önemli, teftiş önemli.

Sayın Bakanım, eğitimin her kademesinde müfredatın millî ve çağın gereklerine uygun bir şekilde planlanması ve uygulanması esas olmalıdır. Manevi ve kültürel yozlaşmaya karşı Anadolu'da mayalanan bilgi ve hikmet genç kuşaklara aktarılmalıdır. Çocuklarımıza eğitim öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlanmalı, toplumun bütün fertlerinin ilgi, eğilim ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi esas olmalıdır.

Yine, 2020 programında da öngörüldüğü üzere çocukların kendilerini ve mesleklerini tanımalarını sağlayacak, kariyer seçim süreçlerini destekleyen kariyer rehberliği sistemi bir an önce kurulmalıdır.

Eğitimin bütün kademelerinde müfredat ve sınav sistemi gibi temel konulara istikrar kazandırılmalıdır. Öğretim programları, düşünme ve öğretmeye odaklı, bilgiye erişen, bilgiyi analiz edip işleyerek değer süreçlerine aktarma yetenekleri geliştirilmiş, ekip çalışmasına uyumlu bireylerin yetiştirilmesi hedeflerine dönük olarak ele alınmalıdır. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli öğrencilerin özel eğitim imkânlarına kavuşturulması sağlanarak bu öğrencilere yönelik stratejik bir kariyer planlaması ve yönlendirme sistemi geliştirilmelidir.

Sayın Bakanım, eğitim sistemimizdeki en önemli yanlış, ihtiyaçtan fazla eleman yetiştirme sorunudur. Eğitim-istihdam ilişkisinin kurulamaması en önemli sorunlarımızdan birisidir. Bir yanda ihtiyaç duyulan alanlarda eğitimli insan gücü bulunamazken diğer yanda binlerce üniversite mezunu iş bekleyen gençlerimiz vardır. Ekonominin ihtiyacı olan ara insan gücünün yetiştirilmesi amacıyla örgün ve yaygın mesleki teknik eğitime ve beceri kazandırıcı eğitime ağırlık verilerek eğitim programları meslek standardına dayalı olarak yeniden düzenlenmeli, istihdam edilebilirliği artıran mesleki eğitimin ortaöğretim içindeki payı daha da yükseltilmelidir.

Eğitim sistemimiz "Ezberle, yaz, unut." değil "Araştır, öğren, kullan." olmalıdır. En etkili ve kalıcı eğitim, yaparak öğrenmektir. Bugün dünyada bilgi bollaşırken, bilgiye ulaşma kolaylaşırken yaratıcılık ve bilgiyi kullanma becerisi ön plana çıkmaktadır. Gençler, ilköğretim ve ortaöğretim kademesindeki yönlendirme çerçevesinde ve beceri, yetenek, eğilim ve arzular istikametinde istedikleri bölümde yükseköğrenime devam etme imkânına kavuşturulmalı, aldıkları eğitimle çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanabilmelidir. Bugün toplumların üstünlükleri bilim ve teknoloji alanında vardıkları düzeylerle ölçülmektedir.

Çağımızın en önemli özelliklerinden biri olan yüksek teknoloji ve bilgi toplumu seviyesine ulaşılmasında insan gücü ve maddi kaynakların akılcı, etkili, verimli ve ekonomik şekilde kullanılmasında ve demokrasimizin gelişip kökleşmesinde en büyük görev üniversitelerimize düşmektedir. Yine, amaç irdelendiğinde üniversitelerin eğitim öğretim yapma, bilim üretme ve yayma fonksiyonlarına günümüzde iki temel görevin daha eklendiği görülmektedir. Bunlar, sanayiyle bütünleşme ve çevreye hizmettir. Üniversitelerimizin, ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, araştırma yaparak bilim ve teknoloji üreten, toplumsal gelişmeye önderlik eden, bilimsel yöntemlerle meselelere çözüm üreten, dünya üniversiteleriyle yarışır eğitim kurumları hâline getirilmesi esas olmalıdır. Üniversitelerin eğitim, araştırma ve geliştirme, toplumu bilgilendirme gibi geleneksel fonksiyonlarının yanında bilgiyi sanayileştiren ve ticarileştiren bir yapıda olmaları temin edilmelidir.

Sayın Bakanım, Bakanlık bütçemizin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum, tekrar hepinize başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.